1 Haziran 2012 Cuma

Ahmet Altan Kitapları* Eskiden Okuduklarım -8-

Okuduğum kitaplar arşivim maalesef hala tamamlanmadı. Bilgisayar ortamına aktarmam gereken bir kaç ajanda dolusu kitap notlarım var. Bir türlü zaman bulup yazamadım. Neyse onlara da sıra gelir umarım:)
Bu kez okuduğum -sadece pc ortamına aktarabildiğim- Ahmet Altan kitaplarından bir derleme yapıyorum.
-Aldatmak- romanını daha önce burada paylaşmıştım.


İSYAN GÜNLERİNDE AŞK

Yazarı: Ahmet ALTAN
Yayın Hakları: Can Yayınları Ltd. Şti.
-         1.Baskı / 50.000 adet / 2001
Türü: Roman     /        - 468 sayfa


Kitaptan Alıntılar,

* Geriye döndüklerinde doğumlarının ardına geçemiyorlar, ileriye yürüdüklerinde ölümlerinden öteye atlayamıyorlardı; artık sonsuza dek, doğdukları anla öldükleri an arasında dolaşmak zorundaydılar.

* Zamanında vazgeçebilen biri yeniden kazanabilir belki ama vazgeçmekte geç kalan birinin hiç kazanma şansı yok

* Bundan sonra hayat sadece bir mecburiyet benim için, hatta inanır mısınız, bir mahkumiyet…

* Kader beni kendisini eğlendirmek için yarattı, demişti.

* Evi ev yapan, evin duvarlarına zaman içinde sinen insan kokusu, yemek kokusu, eski eşya kokusu da yoktu; sesler gibi kokular da kaybolmuş, büyük bir kazadan sonra hafızasını kaybeden biri gibi ev kendi geçmişini kaybetmişti.

* Kibir şeytanındır.

* Beş dakika vakit kazanırsan bazen bütün kaderi değiştirirsin.

* … kendi kederiyle buğulanmış siyah gözleri, ruhundaki huzursuzluğu ancak başkalarına huzur dağıtarak yatıştırabilen birinin, insanlarının acılarını her zaman dinlemeye hazır sabrı, içindeki kasırgaları örtebilmesi için bir şal gibi sarındığı sükuneti, hayatın getirdiği hayal kırıklıklarını ıstıraplı bir küçümseyişle taşımasına yardımcı olan büyük inancı, duyan herkesin içine bir ferahlık veren ve semavi bir kaynaktan dökülüyormuş gibi gelen sesi, Tanrıya yaklaşabilmek için insana yaklaşması gerektiğine inanan tevazuu ve efsanevi kudretiyle,…

* Hiçbir hakikat yeterince hakiki değildi.

* Hakikat çok kere bulduğumuzu sandığımız yerde değil, kolay ele geçen hakikatlerden daima şüphe duymuşumdur… İnanırım ki hakikati ele geçirmek için her vakit biraz Ahmet ihtiza eder, kolayca yakaladığımızı sandığımız hakikatler çoğu kere hakikat adına yakalansın diye ortaya salınmış yalanlardır.

* Kimseyi kendi ölçülerinle yargılama, herkesi kendi ölçüleriyle yargıla. Ahlaksız, benim ahlakıma uymayan değildir, ahlaksız kendi ahlakına uymayandır.

* Ancak daha sonra, büyük acılar karşısında insanların küçük sorunlara sığındığını anlayabilecekti.
Okuduğum tarih: 26 Haziran 2003

Yazar Hakkında Bilgi= Ahmet Altan, 1950 yılında doğdu. Orta ve lise öğrenimini çeşitli okullarda dolaşarak tamamladıktan sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesi’ne devam etti, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni bitirdi. Yirmidört yaşında gazeteciliğe başladı. Gece muhabirliğinden, genel yayın müdürlüğüne kadar gazeteciliğin hemen hemen bütün kademelerinde çalıştı. 1987 yılında köşe yazarı oldu, 1990 da genel yayın müdürü iken gazeteciliğe ara verdi. Çeşitli tv programları hazırladı. Birçok yazısından dolayı yargılandı ve 1995 yılında bir buçuk yıl hapse mahkum edildi. İlk romanı Dört Mevsim Sonbahar 1982 de yayınlandı. 1985 de yayınlanan ikinci kitabı Sudaki İz, toplatıldı ve müstehcenlikten yargılanarak mahkeme kararıyla yakıldı. Üçüncü romanı Yalnızlığın Özel Tarihi 1991 de basıldı. Dördüncü romanı olan Tehlikeli Masallar 1996 Ekiminde yayınlandı ve rekor sayılacak baskı sayısına ulaştı. Deneme kitapları Geceyarısı Şarkıları 1995 de, Karanlıkta Sabah Kuşları 1997 de yayımlandı. Ahmet Atlanın 1998 de yayımlanan romanı Kılıç Yarası Gibi, 1999 yılı Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazandı.

ARKA KAPAK –

        Yakın tarihimize damgasını vuran 31 Mart Vakası’nın çevresinde gelişen İsyan Günlerinde Aşk, insanın en derinlerinde saklı olan duyguları bile şaşırtıcı bir aydınlıkla gösteren bir roman. İnsanları ustalıkla anlatırken tarihin de onlar gibi sırları, yalanları, ihanetleri, asla açığa çıkarmaya yanaşmadığı karanlık yanları olduğunu hatırlatıyor. İsyan Günlerinde Aşk, bütün bir yüzyılı sarsan bir ayaklanmanın içinde yaşayanların aşkları, tutkuları, acılarıyla dokunmuş. Bu kitabı okuduktan sonra bir daha unutamayacaksınız.
         Aşk ve insanı pek az yazar onun gibi anlatabildi…



   YALNIZLIĞIN ÖZEL TARİHİ

Yazarı: Ahmet ALTAN
Yayın Hakları: Can Yayınları
-         1.basım, 1991               - 5.basım, 1997    - 9.basım, 1999
-         2.basım, 1991               - 6.basım, 1998    - 10.basım, 2000
-         3.basım, 1994               - 7.basım, 1998    - 11.basım, 2001
-         4.basım, 1997               - 8.basım, 1999    - 12.basım, 2002

Kitaptan Alıntılar,

* Kapri Adası’nın alt kısmında İmparator Tiberius’un bir vakitler yüzdüğü bir mağara var, ben oraya girmiştim bir keresinde… Sandalla giriliyor mağaranın içine, dışarıdaki aydınlıktan sonra mağara kapkaranlık gözüküyor. Sandal mağaranın dibine doğru yaklaşıyor, oradan mağaranın ortasında duran birine bağırdığında sesin duyulmuyor, uğultunun içinde kayboluyor ses, ama ağzını duvara yaklaştırıp söylediklerini rahatlıkla dinleyebiliyor insan… Garip bir ses düzeni var o mağaranın içinde, niye öyle bilmiyorum… İnsan karanlık bir mağaranın içinde sesini duymak için elinde olmadan bağırmak istiyor, oysa mağaranın duvarına yaklaşıp yavaşça konuşmak sesini duyurmaya  yeterli… Ama bunu bilemezsin ki, duvarın neresine ağzını yaklaştıracağını, mağaranın öbür ucunda seni kimin dinlediğini bilemezsin, sesini duyurup duyuramayacağından, mağaranın içinde yalnız olup olmadığından emin olamazsın ki… Birinin bunu sana söylemesi gerekir, ben öbür köşede seni dinliyorum, yalnız değilsin, yavaşça konuşursan seni duyarım demesi gerekir… Bunu da her zaman söylemezler insana ve anlamsız yere, sesini duyuramadan bağırmak zorunda kalabilirsin…

* Mutsuz insanlar hep bir şeyler beklerler, bunu biliyorum, çünkü ben de hep bir şeyler bekliyorum, ama bir şeyler beklediğim için mi mutsuzum, yoksa mutsuz olduğum için mi bir şeyler bekliyorum onu anlayamıyorum. Hep bir şeyler bekliyorum, bir şeyler ama nedir o beklediğim, o her yerde aradığım, her seste, her bakışta, kapının ya da telefonun her çalışında ısrarla bulmaya çalıştığım, hiç bulamayıp da hep bulmayı beklediğim şey ne? Beklediğim şeyin adı yok aslında, ama bütün mutsuzlar gibi ben de bekliyorum işte, bir şey bekliyorum, adı olmayan, belki kendisi de olmayan bir şey.

* Gençlik gibi yaşlılık da geçici.

* Bütün hayatınca rakamları yazıyorsun yazıyorsun, sonra yaşlanıyorsun, bir çizgi çizip yazdıklarını topluyorsun, bir de bakıyorsun sonuç yanlış, bütün hayatınca yanlış rakamlar yazmışsın. Düzeltemiyorsun da…
         Belki rakamlar yanlış değildir  de, onları toplayıp bir sonuç çıkarmak zorunda kalmak yanlış belki…

Okuduğum tarih: 9 Ekim 2003

ARKA KAPAK –

Yalnızlığın Özel Tarihi, mutsuz insanların arayışlarıyla dolu bir roman. Roman kişileri, tam bir sevgisizliği yaşarlar. İttihat ve Terakki kökenli Hüsrev Bey, deli dolu yaşamı içinde, sevginin yerine cinayeti koyar.Ona bakılırsa birini öldürmek, onu sevmekten daha kolaydır. Son günlerinde şaşkınlıkla, korkarak da olsa yakalar aşkı ama geç kalmıştır. Nermin de aşkı aramaktadır. Bir erkek, onun için acı çekmeye başladı mı, Nermin bırakır gider onu. Çünkü ona göre aşkın kendine özgü bir özel tarihi vardır, savaşlarla, yenilgilerle, acılarla, yıkımlarla, ateşkeslerle süren bir tarih. Bu özel tarihte, büyük ve genel tarih gibi, sevinçleri ve mutlulukları görmezden gelir, yalnızca acıları, yıkımları yazar. Müberranım ise, aşk içinde olduğu halde, aşksızlığın kuruttuğu biridir; bu yüzden gizli, bastırılmış duyguların bedelini oldukça pahalıya öder. Ahmet Altan, bu kez çarpıcı, -  özel – bir roman sunuyor bize.




                                   TEHLİKELİ MASALLAR

Yazarı: Ahmet ALTAN
Yayın Hakları: Can Yayınları
-         1.-19. basım: 1996
-         20.-45. basım: 1997
-         46.-47. basım: 1998
-         57.basım
Türü: Roman     /        251 sayfa

Kitaptan Alıntı,

* Yüzü değişkendi, yüzünün çizgilerini insanın belleğine hapsetmesine olanak yoktu, bitmemiş bir resim gibi çizgileri sürekli değişiyordu.

Okuduğum tarih: 10 Kasım 2003 

ARKA KAPAK –

‘Yanımda kimse olmadığından değil yalnızlığım, yalnız olduğumu söyleyebileceğim kimse olmadığı için yalnızım ben.’
‘Deneyimleriyle, içine aşk karışmamış her ilişkinin iyi gittiğini, aşkın ise bütün ilişkiyi karmaşık hale getirdiğini anlamıştım; buna rağmen kendimi tutamayıp gene aşkın o çetrefil, hırpalayıcı, karışık, acılarla dolu, vahşi, bencil ve düşmanca yollarında gezinmeye dalıyordum, iyinin ve kötünün bu kadar açık biçimde önümde durduğu bir seçimde neden kötü olanı, yani aşkı seçtiğimi kavrayamıyorum.Tek bildiğim, aşk, bütün bu tehlikeleri göze aldıracak kadar çekiciydi ve o çekiciliğin kenarında dolaşıp biraz eğlenip sonra yoluma devam ederim dersen, farkına bile varmadan sınırı aşıp aşkın ormanlarına dalıveriyordun.
Tehlikeli Masallar2ın kahramanı böyle söylüyor. Ahmet Altan, bu son romanında, vazgeçilemeyen bir eski sevgiliye, yeni bir sevgili arasında gidip gelen bir yalnız’ın öyküsünü anlatıyor. Müthiş bir gözlem, ustaca bir kurgu, açık, anlaşılır bir anlatımla sevginin ve aşkın en güzel örneklerinden biri. Tehlikeli Masallar’ın yılın romanı olacağını hep birlikte göreceğiz.



KRİSTAL DENİZALTI

Yazarı: Ahmet ALTAN
Yayın Hakları: Can Yayınları
-         1. basım: 2001
-         2. basım: 2001
Türü: Denemeler         /        - 165 sayfa 

Kitaptan Alıntılar,

* Karen Blixen: Ölümsüz Öykü (kitap)

* Stefan Zweig: Meçhul Bir Kadından Mektup (kitap)

* Graham Grene: Zor Tercih (kitap)

* Hastalıklı bir oburlukla topladığım, eve gidene kadar otobüste hepsinden birer ikişer satır okuyup tanımaya çalıştığım kitaplar…

* Proust’un alabildiğine uzun tutulmuş kitapların içinden çekip çıkardığı alıntılar ise, çevrelerindeki satırlardan soyunup çırılçıplak kalmalarının keskinliğiyle daha çok işliyordu okuyanın içine.

* ‘İki insan ayrılırken, şefkatli konuşan taraf aşık olmayan taraftır.’

 * Ama birkaç defa adam vuran Villon’u katil diye, Genet’yi hırsız diye, Defoe’yi sahtekar diye, Dostoyevski’yi kumarbaz diye, Balzac’ı dolandırıcı diye, Pound’u hain diye, Baulelaire’i kokainman diye, Poe’yu alkolik diye, Marlow’u jurnalci diye, Ehrenburg’u casus diye, Michelangelo’yu bencil diye, Hamsun’u faşist diye sanat dünyasından dışlayıp onları tarihin paryaları diye lanetlemeye kalkışırsanız, onların değil sizin hayatınız eksilir.

 * Wagner’in hayatını anlatan bir belgeselde, müzik anlayışını temellerinden sarsan bu tuhaf dahinin karısı Cosimna’yla ilişkileri için sunucunun söylediği sözü unutmak pek kolay değildir:
         - Wagner’le Cosima çok iyi anlaşıyorlardı, Cosima, Wagner’i seviyordu, Wagner de Wagner’i seviyordu.

* Mozart’ın hayatını anlatan ‘Amadeus’ piyesi.
    Mozart: Ben bayağı biriyim ama yazdıklarım öyle değildir.

* Belki de insanın zaman zaman, kendi hayatına, kendi dönemine ‘geçmiş’ gibi bakması, zihnini bugünden alıp bir lahzalığına da olsa geleceğe taşıması, bugün yaşananları ve yaşananların manasızlığını daha açık, daha berrak görmesine yardımcı oluyor.
           O vakit, önemli olanla önemsiz olanı birbirinden ayırt etmek, zamanın eleğini kendi elinde tutup manasızlıkları hayatından elemek daha kolay geliyor.
           Bir düşünsenize, bugün yaşadıklarınızdan hangisi elli yıl sonra önemli gözükecek?
           Hatta yaşadıklarınızdan kaçı hatırlanacak?
           Gelecekten kendinize baktığınızda, hayatınızı tümden manasız bulabileceğiniz gibi, bu manasızlıklardan sıyrılmak, manalı bir şeyler yaşamak isteğini de hissedebilirsiniz.

* Meyvelerin bozulmasından lezzetli ve yakıcı içkiler elde edilmesi gibi insanların bozulmasından da baş döndürücü    bir çekicilik mi doğuyordu?
           ‘Niye bağlanırız bir insana?’ diye sorulduğunda, ‘İçkileri meyvelerden çok sevdiğimiz için’, deriz.
        * Sanırım kuvvetli bağları, bağlandıklarımızdaki büyük zayıflıklar güçlendiriyor.
 Okuduğum tarih: 24 Kasım 2003

ARKA KAPAK –

         Benim de o kristal denizaltıya binmişliğim var.
         Süt buğusu gibi solgun maviliğin yayıldığı ıssız bir sabah vakti, dönüp dönmeyeceğini bilmediğin bir yolculuğa çıkmak için ürpertilerle binip kapaklarını kapatırsın.
         Eğer dönersen, başka biri olarak döneceksindir yolculuğundan.
         O denizaltı bir yere gitmez.
         Giden sensindir.

14 yorum:

  1. Ahmet Altan'ın bir kaç kitabı hariç hepsini okudum. O yüzden bu yazarın sevgisini paylaşıyorum seninle Okuyanım :)

    Hep derimki kadınları en iyi yazan ve anlayan yazarlardan biridir..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sanırım ben de seninle aynı durumdayım:) Bir kaç kitabı hariç hepsini okumuştum.
      Yalnız paylaşırken fark ettim ki uzun senelerdir hiç Ahmet Altan kitabı almamışım, açığı kapamak lazım:)))
      Mutlu pazarlar canım:)

      Sil
  2. Ahmet Altan'ın 'Aldatmak'ını okumuştum sadece, listendeki ilk üç kitabı da elimde ama, okuyamadım henüz. Bi ara ben de okuduğum kitapları paylaşmayı çok düşündüm, ama belli bir tarz okuyorum sadece, yabancı yazarların polisiye-gerilim ve bilimkurgu romanları. Ve sanki başka pek kimse bu kitaplarla ilgilenmiyormuş gibi geliyor bana, oysa benim okuyabildiğim yegane kitaplardır kendileri...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Okuduklarım içinde en az 'Aldatmak' romanını beğenmiştim. Diğerlerini okuyunca eminim sen de beğenirsin.
      Bence paylaşmalısın. Paylaşacağın kitapları benim gibi keyifle okuyacak bir çok blogger olduğuna inanıyorum. En kısa zamanda paylaş canım, bekliyorum bak:)
      Mutlu pazarlar:)

      Sil
  3. Ben de hepsini okumuştum çok etkileyici buluyorum bana göre çağımızın filozofudur Sayın ALTAN; köşe yazılarının ise yıllardır müdavimiyim hiç kaçırdığım yazısı olmadı bu güne kadar.
    Şuraya bir dörtlük bırakıyorum hemen :))

    Ben her yıl eylülün çıplak ayaklarına bir yazı adarım.
    Ve ben eylüle akarım
    Bir hüzün gibi akarım ben eylüle,
    kanayan bir aşk gibi akarım,
    Siyah şallara bürünmüş bir genç ölüm gibi akarım...


    Ahmet Altan
    Kitap yorumlarına bayılıyorum ellerine, gönlüne sağlık canım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülsen Hanım güzel yorumunuz ve paylaştığınız dörtlük için gönülden teşekkür ediyorum. Mutlu ettiniz beni.
      Sevgiyle kalın, daima...

      Sil
  4. Ben sadece İsyan Günlerinde Aşk,Aldatmak ve Tehlikeli Masallar 'ı okudum. İsyan Günlerinde Aşk'ı en son okuduğumdan mıdır acaba en çok onu beğendim şimdilik:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de okuduklarım içinde en çok 'İsyan Günlerinde Aşk' kitabını beğenmiştim:)
      Sevgiler canım.

      Sil
  5. ayşimcim, bende ahmet altan'ı cok severım. bır tek krıstal denızaltıyı okumadım. kadın ruhunu cok ıyı bılıyor. o benı cok etkılıyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ortak beğenilere sahip olmamız ne hoş.
      Sevgiler canım.

      Sil
  6. yazarın tüm kitaplarını okudum sıkı bir hayranıydım.özellikle Tehlikeli Masallar ve Kristal denizaltı ve Geceyarısı Şarkıları beni çok etkilemişti.bir erkeğin kadınları bu kadar iyi tanımlayabilmesi ve duygularını ifade edebilmesi ilginç..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de pek severim. Karşı cinsi çok iyi tanıyıp anladığına katılıyorum.
      Sevgilerimle Dolunaycım.

      Sil
  7. Ahmet Altan Türkiye 'de hem cinsellik,kadnlar ve aşk konularını iyi kullanabilen bir yazar.Saçmalamadan cinselliğe de dokunup ordan tad çıkarabilen ender yazarlardan biri.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz ve ziyaretiniz için teşekkür ederim.

      Sil