27 Ağustos 2016 Cumartesi

Hayvan Deyip De Geçme - Aziz Nesin

Aziz Nesin'den okuyacağım ilk kitap olacaktı ancak maalesef olamadı! 48. sayfada okumayı bıraktım. Sebebini kitaptan alıntılarla detaylı bir şekilde açıklayacağım.
Ama genel diyebilirim ki kitaptaki öyküler benim için fazlasıyla rahatsızlık verici ve ayrıca bir nevi potansiyel taşıyan insanlar için şiddet zevki bile yaşatabilir.
Hayvan öykülerinden derlenmiş bir kitap olduğunu duyunca, bir de kapağındaki kedi resmini görünce bir heyecan hemen almıştım kitabı. Maalesef büyük bir hayal kırıklığı yaşattı bana.


HAYVAN DEYİP DE GEÇME
Yazarı: Aziz Nesin
Türü: Öykü
Yayın Hakları: Nesin Yayınevi
-   İlk basım 1973, 1973-2005 arasında 13 kez, toplam 62 bin adet basıldığı bildirilmiştir.
-   Nesin Yayınevi'nde Temmuz 2005-Ekim 2014 arasında 9 kez, toplam 14 bin 500 adet basılmıtır.
-   Onuncu basım Şubat 2016 (1000 adet)
Kapak Resmi: Mustafa Delioğlu

-   224 sayfa


 Kitaptan Alıntılar;

        * Sf/ 13 - Güzel Bir Raslantı
         ... subay yolu üzerinde bir yılanla bir kirpinin kavgalarını görmüş. Kirpi, yılana saldırıyor, koca yılanı dikenleriyle boyuna yaralıyormuş. ... Yılan öyle yaralanmış ki, nerdeyse öldü ölecek... Subay, baston diye kullandığı, elindeki kalın sopayı kirpiye vurmuş. Kirpi bu vuruşla hemen ölmüş, sopa da kırılmış.

Allah aşkına bu hikayede subayın amacı nedir? Yılanı kurtarmak için kirpiyi öldürmek! 


        * Sf/ 14 - Gezgin Bir Kedi
         Arkadaşım Enis Olcayto, Kuzguncuk'ta bir evde oturuyordu. Sarı bir kediler vardı. Bir ay sürecek bir geziye çıkacaklardı. Enis, kediyi bir sepete koyup Şehremini'de oturan bir akrabasının evine götürdü. Aradan uzun zaman geçmişti. Bigün Enis'in evine gitmiştim. Sarı kedi oradaydı.
         ...
         - Şehremini'Den mi alıp getirdin geriye?
         - ... kendisi geldi. Şehremini'ye bıraktıktan iki ay kadar sonraydı. Bigün bahçedeydik. Sarman'ın sesini duyduk. Mırlayarak geldi, kucağıma çıktı.
         ... Sarman, Şehremini'deki evden yirmi gün önce kaybolmuş. Demek, Şehremini'den yirmi günde gelebilmiş. ... Eve döndüğünde çok zayıflamış.

Kediler duyguları olan canlılardır. Madem bir eşya gibi bırakıp sonra da unutacaksınız oyuncak kediyle oyalanın. 
Bu hikayede de kedilerini bir aylık seyahat süresince bırakıp sonra geri almıyorlar. Niçin??


        * Sf/ 20 - Canavarlaşan Fareler
         İstanbul Senatörü Fikret Gündoğan anlattı:
         Askerliğimde, Erzurum'da bir levazım subayı vardı. Ambarındaki fareler öyle üremiş ki... Fare zehirlerinin, öldürücü türlü ilaçların hiçbir etkisi olmuyormuş. Kediler de bu iri farelerle baş edemiyorlarmış.
         Albay farelerin kökünü kazımak için bulduğu bir yöntemi denemeye girişmiş. Dört yanı örgü telle çevrili büyük bir kafes yaptırmış. Kapanla yakaladığı canlı fareleri her gün bu büyük kafese koyuyormuş. Bunları aç bırakmış. Bisüre açlığa dayanan fareler, sonunda birbirleriye boğuşmaya başlamışlar. Bu boğuşmada içlerinden birini parçalayıp yemişler. Ertesi gün, yine içlerinden birini parçalayıp yiyerek doymuşlar. Sonra doğru, en iri, en güçlü fareler sağ kaldığından aralarındaki can savaşı da o denli korkunç oluyormuş.
         ... kafesin kapısını açıp bu kalan üç canavar fareyi ambara salmış. Birbirlerini yemeye alışmış fareler, ambardaki öbür fareleri boğup boğup öldürüyorlarmış.

İnsanoğlu kadar canisini görmedim de duymadım da...


        * Sf/ 23 - Ayıyla Domuzun Savaşı
         'Ayıların Dünyası' Yahya Benekay-
         ... bir ayı. Bir domuz. Beş de yavrusu. Ayı ... yaklaştı. Bir yavruyu kaptı. Ayı cıyaklata cıyaklata parçaladı yavru domuzu, attı anasına.  ... Derken ayı bir yavruyu daha kapıp geldi. Tam o sırada domuz yetişti ardından, bilek gibi dişleriyle böğrünü deşiverdi ayının. Sonra da ben mavzerimi düzelttim, bommm, domuzu vurdum.

Bomm... Ne kadar rahat dile getirilmiş... Yavruları olan domuzu vurma amacı nedir?


        * Sf/ 30 - Canavar Böcekle Karıncalar
         Ele geçirdiğim peygamberdevesi, bir kavanozun içindeydi. Onu karıncalarla savaştırmaya karar verdim.

Canavar insancıklar!


        * Sf/ 35 - Serçe Avı
         Lastik sapanla taş atıyorduk kuşlara. ... Serçelerden biri yere düşmüştü. ... Serçenin çırpına çırpına kendini oradan oraya attığını görünce...

Şiddet her yaşta...


        * Sf/ 39 - Horoz Dövüşü
         ... benim horozum mahmuzunu, ak horozun boynuna geçirmiş, kursağına takıp hayvanın göğsünü deşmişti. Zavallı ak horoz yere yığılıp debelenmeye başladı. Yırtılan kursağında toprağa akan yeşilimtırak topak olmuş mısırlar, otlar, arpalardan buğular tütüyordu.

Yazıda şiddet! Bunları okumak şiddetin başka türlü uygulanması...


        * Sf/ 44 - Cinayet
         Tüfeği köpeğe çevirdim. Köpek, kurşunu yedi, ama ölmedi. Yaralanmıştı. Kalçasından kan akıyor, zavallı köpek, inleyerek döne döne yarasından akan kanı yalayıp duruyordu. 

Hep bir yok etme çabası!
                                                   
                                                                           Temmuz 2016




ARKA KAPAK –

Bu yazılarda hiçbir yazı tekniği, yazış ustalığı gütmedim. Yani bu anlatılarda hiçbir kurgu, hiçbir uydurma yok. Yaşayıp gördüğüm yada yaşayanlardan, görenlerden dinlediğim hayvanlara değgin gerçek olayları süsleyip püslemeden, kendimden hiçbişey katmadan olduğu gibi yazdım.
Hiç kuşkusuz bunları, okuyanlar kendilerine yararlı dersler çıkarsınlar diye yazdım. Ben de bu olayları yaşadığım yada yaşayanlardan dinlediğim zaman, onlardan kendime dersler çıkarmıştım. Ama bu kitapta anlattığım her olaydan sonra, ondan ille de ancak şöyle bir ders çıkarılmalıdır, demek istemiyorum. Yaşadığımız her olaydan hepimiz kendimize göre ayrı ayrı dersler çıkarabiliriz. Bu dersler, birbirlerinin karşıtı bile olabilir.
Ders mers almayı hiç düşünmeden okuyalım şimdi hayvancıklara değgin şu olayları. İçlerinde, belleğinize yerleşenler, unutamadıklarınız olursa, işte onlardan, nasıl olsa, kendinize dersler çıkarmışsınız demektir.
(.....)
Hayvanları her seven kişi ille insanları da sevmez, ama insanları seven her kişi, hayvanları, doğayı kesinlikle sever.
Kitabın “Son söz”ünden

Nesin Vakfı
1972'de kurulan Nesin Vakfı, ortalama 45 çocuğu ve 20 çalışanıyla, gönüllüleri de sayarsak 70 kişilik cıvıl cıvıl bir ailedir. Vakfın ana binası Çatalca'da, 15 dönümlük yemyeşil bir bahçe içindedir. Her çocuğun ayrı bir odası vardır. İlk ve orta eğitimdeki çocuklarımız Çatalca'daki devlet okullarında okurlar. Yüksek öğretimdeki gençlerimiz, bulundukları kentlerde, varsa Nesin Vakfının evlerinde, yoksa kiralanan bir evde ya da yurtlarda kalırlar.
İlkokul çağına girmeden vakfa giren çocuklar bir meslek edininceye, daha doğrusu kendi ayakları üstünde duruncaya değin, vakfın koruması altındadır.
Nesin Vakfında neredeyse yok yoktur. Elli bin kitaplık kütüphanesi, tiyatro salonu, yüzme havuzu, spor ve oyun alanları, seramik atölyesi, müzesi, bilgisayar odası, hayvanları (inek, koyun, keçi, tavuk, güvercin, tavşan, hindi, ördek, tavuskuşu...) çeşit çeşit meyve ağaçları, sebze bahçeleri, marangozhanesi...
Ve elbette Aziz Nesin her zaman bitimle birliktedir. Nesin Vakfının gelirleri, Aziz Nesin'in yapıtlarının telif haklarından, Nesin Vakfının konutlarının kiralarından ve bağışlardan oluşmaktadır.


Defterimden...


Diyeceğim o ki sıcak, keyifli ve insanı mutlu eden veya şaşırtan hayvan öyküleri okuyacağınız sanıyorsanız alıntıladığım birkaç örnekten öykülerin gidişatını anlamışsınızdır.


1 yorum:

  1. Kesinlikle okunmayacak kitaplar arasında o zaman teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil