27 Mart 2017 Pazartesi

Deccal'in Hatırı - Sezgin Kaymaz

Son aylarda dilimden düşmeyen yazar 'Sezgin Kaymaz':) Kitaplarını seveceğini düşündüğüm tüm okur arkadaşlarıma ısrarla tavsiye ederken buluyorum kendimi:)
Geçen günlerde külliyatını tamamlamıştım, buradan göz atabilirsiniz. Hatta eksik kalan kitabı da bulmuş ve heyecanımı şurada paylaşmıştım.


Sevinç Kuşları üçlemesinin ilk kitabıyla başladım yeni kitaplarımı okumaya:) Serinin ikincisi de bitti bitecek neredeyse.
Sezgin Kaymaz'ın kitaplarındaki karakterler oldukça sıradışı ve oldukça sıradan! Nasıl oluyor bilmiyorum ama tüm aykırılıklar çok doğal geliveriyor okurken:) Her birini benimsiyor insan, 
seviveriyor farkında olmadan. 
Seri her zamanki Sezgin Kaymaz romanları gibi akıp gidiyor okurken...
Toplumun farklı kültür ve gelir düzeyindeki kişilikler bir arada harmanlanmış, karışmış ve nasıl da güzel anlaşmış. Küfür bile tekerleme gibi okunuyor Sezgin Kaymaz'ın kaleminden:)
Benim okuma zevkime güvenenlere şu kadar diyeyim: Sezgin Kaymaz okuyun:)


Sezgin Kaymaz paylaşımlarım için:

Lucky / Sezgin Kaymaz


Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:


DECCAL'İN HATIRI
Sevinç Kuşları -1
Yazarı: Sezgin KAYMAZ
Türü: Roman
Yayın Hakları: İletişim Yayınları
-   1. Baskı 2014, İstanbul    
Kapak Fotoğrafı: Sarp Soysal
Kapak: Suat Aysu
-   430 sayfa


Kitaptan Alıntılar;

        * Ayık kişi yoktur alemde. Kimi işrette küfeliktir, kimi zikrette. Edep, buna 'Eyvallah!' diyebilmektir.
         Sen tutar, 'Edep yahu!' dersin.

        * Demirden korksan trene binmezdin di mi?

        * Zenginlik demek, 'İhtiyacım olan her şeye sahibim,' demekti. Yani ihtiyaç dışı her şeyden, 'Ya yarın ihtiyacım olursa?' korkusundan, mal mülk kaybetme korkusundan, daha az şeyin var, sahip oldukların daha eski diye hor görülme korkusundan, önce kendi zenginliğinin bekçisi, gide gide esiri olmak korkusundan, yani büyün korkularından kurtulmak. Hafiflerdin o zaman. Bir sevinç kuşu gelir, kollarından tutup uçururdu seni. Çok mutlu olurdun; çünkü ihtiyacın olan her leye sahip olduğunu bilirdin artık; zengin olurdun.

        * Her şey bir şeyi yer alemde...
         Toprak insanı,
         Ağaç toprağı,
         Meyve ağacı,
         İnsan meyveyi,
         İnsan insanı,
         İnsan insanı...
                   Mevlana

        * Allah'ı gizlice anmana vesile olacaksa, 
                            tüm dünya malından yeğdir dert.
         Dertsiz dua soğuktur.
         Dert dua gönülden, gönül aşk ateşinden beslenir.
                                                                 Mevlana

        * Ödün bokuma karıştı... Mahkemeye başvurup adımı Yusufyusuf  yaptıracağım.

        * Yalnızlıktan korkuyorsan aşık ol;
         Çünkü aşık, maşuğunu yanında taşır hep...
                                                        Mevlana    

        * Pamuk helva gibiydi; alırsın çok - yalarsın yok.

        * Kıvırcık topuklarının üzerinde müzik kutusu dervişi gibi dönüp kapının kulpuna uzandı.

        * Ekmek arıyorsan ekmek,
         Su arıyorsan su,
         Aşk arıyorsan aşksın...
         Neye kapılmışsan o'sun sen.
         Aradığınsın,
         Bulduğunsun...             
                            Mevlana

        * Öte yandan, katiyen iyileşemeyecekti, çünkü insan iyileşemezdi; ölümle maluldü ve eninde sonunda geberir giderdi.

        * Görmesini bilmeyene cam neyse elmas da odur.
         Sana kör baktılar diye kendini camdan sanma,
         Sendeki elması görecek sarrafı bekle...
                                                        Mevlana

        * Çok yıldız var ki, göğün bile haberi yok. O göremiyor diye yıldız yok mu diyelim yani? Var işte. Dopdolu, çopçok.


 ^-^ KEDİLER ^-^

        * Kedi gibi tırmalamışın herifleri.

        * Bu böyle güzel güzel saydırırken süt dökmüş kedi gibi...

        * ... konu komşunun yanında süt dökmüş kediye dönerdi.

        * Kuşhane Sokak'ta kedi yiyip köpek kovalayan farelerin arasında yaşayan insanların...

        * ... sarı kantaron, melissa ve kedi otu harmanlanarak hazırlanan iğrenç çaylar içirilmişti oğlana.

        * ... kucağında miyavlayan dişi kedinin.

        * ... kendisinden en az yirmi yaş küçük bir zıpırın önünde süt dökmüş kedi gibi yalanıp gırladığını...

        * Beraber büyümüş bin tane kedinin arasına o da kedi bu da kedi deyip yeni bi kedi geitirip koyaydın bakalım, ne oluyodu.

        * ... yol boyu sokak kedilerinin gıdısını okşaya okşaya akşam oturmasına gider...

        * ... bir etine tenine bitişip bir kaf dağına kaçarak kedi yumağı gibi karmakarışık ediyordu sokulmak için dört dönenleri.

        * ... maaşları... 'sokak kedilerinin' gıdısını okşarken tüketmişti.

        * Gıdısını okşayıp durduğu sokak kedileriydi.

        * Ne ömür bou Berna kardeşgile gözkulak olmasını isteyebilirdi Deccal'den ne sokak kedilerine...

        * Bana ne lan senin sokak kedilerinden...

                                                                                     Mart 2017


Yazar Hakkında Bilgi=  1962'de Sinop'ta doğdu. Konya Anadolu Lisesi'ni bitirdi. Hacettepe Üniversitesi İngilizce Dilbilimi Bölümü'nü, Türkçe dersini veremediği için son sınıftan terk etti. 1976'dan itibaren oyuncu ve teknik direktör olarak hentbolla uğraştı. Türkiye Voleybol Federasyonu'nda  koordinatör olarak çalıştı. Romanları (hepsi İletişim'den): Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz Misafir (1997), Geber Anne!... (1998), Kaptanın Teknesi (1999), Lucky (2000), Zindankale (2004), Ateş Canına Yapışsın (2008), Kün (2013). Hikayeleri: Sandık Odası (2005), Medet (2007).


ARKA KAPAK –

"Bir çift ölü göz gözlerinin içine dikilmiş, öbür dünyadan buna bakıyordu sanki. Ve ne kadar kibar konuşuyordu ölü. Kılığına bak, ya otopark değnekçisi ya durak kâhyasıdır derdin; yüzüne bak, melek midir nedir; gözüne bak, ölmüş de haberi yok yazık; hiçbir yerine bakmadan sırf dinle, haber spikeri. Ve de ne kadar âşinâ geliyordu Allah'ım. Ve maalesef nasıl da ürpertiyordu.

"Deccal olmak, melek olmak… Ölü olmak, diri olmak… Hasta olmak, sağlıklı olmak… Erkek olmak, kadın olmak, eşcinsel olmak, başka cins olmak… (Bir de "cins" olmak var tabii, o ayrı!) O kadar ayrılar, o kadar başkalar mı gerçekten? Bir bakın, bir düşünün bakalım.

Sezgin Kaymaz, hem tiryakilerine alıştıkları lezzeti hep yeniden sunan, hem de hep yeni sulara açılan bir yazar.

Tekinsizliğin, şiddetin, "kötülüğün", olağanüstünün ve gündeliğin içinden hep sevinç kuşlarını havalandıran bir yazar, aynı zamanda… Deccal'in Hatırı'nda sevinç kuşları, koma halinin, manyak doktorların, mafyacıların, polisçilik oynayan polislerin, lubunyaların, haris rantiyelerin ve tabii her zaman olduğu gibi, garibanların arasından havalanıyor.


2 yorum:

  1. Yazarı ben de severim ama bu kitaptan ve seriden haberim yoktu, ilginç bir kitaba benziyor, tavsiyen için teşekkürler Ayşim'cim:)

    YanıtlaSil