25 Ocak 2018 Perşembe

Ölen Hayvan - Philip Roth

Canım @ebruaykac bu kitabı okuduğunda beni özellikle sen sevmezsin, okuma diye uyarmıştı. Açıkçası ben de okumaya niyetlenmedim ondan sonra. Ama okuduğum iki kitapta Philip Roth ismi geçince bir merak uyandı bende yazara karşı. Ebru yine uyardı haklı olarak. Ve 27. sayfada kitabı okumayı bıraktım. Tarz olarak hoşlanmadım.


ÖLEN HAYVAN
Yazarı: Philip ROTH
Orijinal Adı: The Dying Animal
Türü: Roman
Yayın Hakları: Monokl Edebiyat
-   Birinci Basım: 2017 Mayıs
Kapak Tasarımı: Jamie Keenan
Çeviri: Can Kantarcı

-   109 sayfa


 Kitaptan Alıntı;

        * ... toplama kampı gibi olan o kötü ilk evliliği yaşadım.

                                                                  Ekim 2017


 Yazar Hakkında Bilgi=  19 Mart 1933'te New Jersey'in Newark kentinde doğdu. Bucknell Üniversitesi'ni bitirdikten sonra Chicago Üniversitesi'nde yüksek lisans öğrenimi gördü. Ardından Chicago'da İngiliz edebiyatı, Iowa ve Princeton üniversitelerinde yaratıcı yazarlık dersleri verdi. 1959'da, altı öyküsünü bir araya getirdiği ilk kitabı Goodbye Columbusyayımlandı (Kucak Dolusu, Çev.: Ülkü Tamer, Sander Yayınları, 1971). ABD'li Yahudilerin yaşamını son derece kişisel, keskin ve ironik bir dille tasvir ettiği bu kitapla Roth, 1960'ta Ulusal Kitap Ödülü'nü aldı. Ardından iki roman yazdı: 1962 tarihli Letting Go (Libby, Çev.: Seçkin Selvi, Sander Yayınları, 1973) ve 1967'de yayıımlanan When She Was Good. Şöhret ise 1969'da, ABD'nin nezih edebiyat çevrelerini karıştıran Portnoy's Complaint (Portnoy'un Feryadı, Çev.: Özden Arıkan, Ayrıntı Yayınları, 1999) ile geldi. Bilinç akışı tekniğinde eşsiz bir monolog olarak nitelenen bu eser, çağdaş, Amerikan edebiyatının en komik, en unutulmaz karakterlerinden birini yaratıyordu. 1972'de Ernest Lehman tarafından aynı adla sinemaya uyarlayan Portnoy'dan sonraki kitaplarında Roth, hep değişik anlatım teknikleri denedi, her seferinde değişik konulara el attı, ama ana temalarından ya da "takıntıları"ndan hiç uzaklaşmadı: Yahudi olmak, erkek olmak, bir ananın oğlu olmak, aydın olmak; ve bütün bunlardan doğan her türlü marazilikle uğraşmaya devam etti.


ARKA KAPAK –

1999 Noel’i. O gece Consuela’yı gördüm rüyamda. Yalnızdım, başına bir şey geldiğini görünce onu aramam gerektiğini düşündüm. Ama telefon rehberine baktığımda ismi yoktu. Neyse, bir hafta sonra, yılbaşı gecesi salonumda tek başıma oturuyordum. Yanımda bir kız yoktu, kasten yalnızdım ve piyano çalıyordum çünkü bin yıl kutlamalarını görmezden gelmek istiyordum. Herhangi birisine özlem duymadığınızı varsayacak olursak, yalnız yaşamak, gücünü kendisinden alan bir zevk olabilir ve benim o gece planladığım da bu zevkti. Telesekreterim açık olduğundan telefon çaldığında ahizeyi normalde kaldırmam bile ama kimin aradığını anlayınca çok şaşırdım. “Merhaba David? Benim. Consuela. Konuşmayalı çok oldu, sana telefon etmek çok garip ama sana bir şey söylemek istiyorum. Ve bunu sana kendim söylemek istiyorum, sen başkasından duymadan. Ya da tesadüfen duymadan. Seni tekrar arayacağım ama cep telefonu numaramı da vereyim.” Ne yapacağımı bilmiyordum. Onu aramalı mıydım? Aramadım çünkü korkuyordum. Artık altmış iki yaşında değilim –yetmiş yaşındayım. Belirsizliğin o manyakça hâline dayanabilir miyim? Tekrar o çılgın trans hâline girmeye cesaret edebilir miyim? Ama sonra düşündüm de, beni arıyor, bana ihtiyacı var. Bir sevgili olarak değil, öğretmen olarak değil, erotik hikâyemize yeni bir bölümle devam etmek için hiç değil. O yüzden onu aradım. “Arabadayım. Mesajı bıraktığımda evinin önündeydim,” dedi bana. “Yılbaşında New York’ta ne diye dolanıyorsun?” dedim. “Ne yaptığımı bilmiyorum,” dedi. “Ağlıyor musun Consuela?” “Hayır, henüz değil.” Ve dedim ki, “Kapıyı çaldın mı?” “Hayır, çalmadım, çünkü cesaret edemedim,” dedi. “Kapıyı her zaman çalabilirsin, her zaman. Bunu biliyorsun. Senin neyin var?” “Şu an sana ihtiyacım var.” “Gel o zaman.”
-Philip Roth-


Defterimden...


Keyifli okumalarınız olsun.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder