18 Nisan 2018 Çarşamba

6-7 Eylül Olayları - Dilek Güven

* Yakın tarihimizin utancı 6-7 Eylül Olayları...
* İki kitabı da işledikleri konu itibariyle tam tarihinde okumak için bekletiyordum. Ancak maalesef Yılmaz Karakoyunlu'nun 'Güz Sancısı' kitabına bir türlü adapte olamadım. 



 '6-7 Eylül Olayları' kitabı Dilek Güven'in Bochum Ruhr Üniversitesi Tarih Fakültesi'ne verdiği doktora tezi. Almanca aslından çevrilmiş.
* Kitap kapsamlı bir araştırmanın ürünü. Konular üç ana başlık altında toplanmış. 
1) 6-7 Eylül Olayları'nı Yeniden Kurgulamak 
2) 6-7 Eylül Olayları'nı Baş Aktörleri 
3) 6-7 Eylül Olayları'nı Perde Arkası. 
Bunların yanısıra 'Önsöz - Giriş, Sonuç ve Ekler' bölümleriyle de konuyu her yönüyle toparlıyor. 
Olayların insani ve siyasi yanı, maddi ve manevi verdiği hasarlar, yaşananların yansıtılan yüzü ve saklanan gerçekleri, mahkeme süreçleri, öncesi-sonrası, günahı- sevabıyla 6-7 Eylül'ün ele alındığı kaynak bir kitap...




6-7 EYLÜL OLAYLARI
Cumhuriyet Dönemi Azınlık Politikaları ve Stratejileri Bağlamında
Yazarı: Dilek GÜVEN
Orijinal Adı: Nationalismus, Sozialer Wandel und Minderheiten: Die Ausschreitungen gegen die Nichtmuslime der Türkei (6./7. September 1955)
Türü: Siyasi Araştırma / Tez konusu
Yayın Hakları: İletişim Yayınları
-   1-6. Baskı 2006-2014,İstanbul   7. Baskı 2017, İstanbul
Kapak Tasarımı: Suat Aysu
Kapak Fotoğrafı: 6-7 Eylül 1955, İstiklal Caddesi (Foto Hisar)
Çeviri: Bahar Şahin
-   239 sayfa


Kitaptan Alıntılar;

        * 6-7 Eylül 1955'te, İstanbul ve İzmir'de, bu kentlerde yaşayan gayrimüslimlerin mülklerine saldırılmıştı. Dönemin başbakanı Adnan Menderes'in açıklamasına göre olayların sebebi, milliyetçi Türk basınında da ayrıntıyla haberleştirilen iki gelişmedir:
         1- Sözde, Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs'ın Türk azınlığına karşı bir saldırı hazırlığı içindeydi. Bu duruma Hürriyet gazetesinin yazı kurulu misilleme tehdidiyle karşılık verdi ve hararetle 'İstanbul'da saldırabileceğimiz yeteri kadar Rumun yaşadığını' vurguladı.
         2- İstanbul Ekspres adlı akşam gazetesinin 6 Eylül 1955 tarihli bir haberine göre, Mustafa Kemal Atatürk'ün doğduğu Selanik'teki evde bir bomba patlamıştı.
         Başbakan Menderes, bu olayın Türk halkını öfkelendirdiğini ve spontane bir biçimde Rum azınlığa saldırıldığını iddia etti. Birkaç gün sonra, hükümet açıklaması tekrar gözden geçirilerek değiştirildi; olaylar, Türk komünistleri tarafından planlanmış ve hayata geçirilmişti. Olayları, 9 Eylül 1955'te 2000'in üzerinde kişinin 'komünist' görüşlerinden dolayı tutuklanması izledi. Ancak 1955'teki saldırıların gerçekten devletin yöneticileri tarafından planlandığını ve hayata geçirildiğini gösteren yeteri kadar dayanak mevcuttur.

        * Grup önderlerinin... Bir kısmında, gayrimüslimlerin ev ve işyerlerinin adreslerinin yazılı olduğu listeler bulunuyordu.

        * Olayların başlamasından birkaç hafta önce ilgili mahallelerin muhtarlarından ev ve işyerlerinin adresleri istenmişti.

        * Evlerin önce camlarına taş atılıyor, sonra giriş kapıları baltalar ve demir çubuklarla kırılıyordu. Eve girildikten sonra ise içeride ne varsa parçalanıyor ya da camdan dışarıya atılıyordu.

        * Kumkapı'da bir binanın süt kısmında Rumların ibadet ettiği bir bölüm vardı. Yukarı çıktığımda, şu manzara ile karşılaştım: İkonalar, şamdanlar, resimler, hepsi odanın ortasında toplanmıştı ve birileri üzerine sıçmıştı!

        * Özellikle Şişli ve Balıklı'daki Rum-Ortodoks mezarlıklarına zarar verilmişti. Buralarda mezar taşlarının parçalanmasıyla yetinilmemiş, mezarlardan çıkarılan iskeletler de kırılmış ya da yakılmıştı. Hatta bir olayda, henüz ölmüş bir kişinin bedeni mezardan çıkarılarak bıçaklanmıştı.

        * Polis memuru Hikmet Çolak, 6 Eylül 1955 günü, Sarıyer Karakolu'nun telefon santralında görevliydi. Emniyet Müdürlüğü'nden karakollara ve karakollardan Emniyet Müdürlüğü'ne yapılan telefon görüşmelerini bağlıyordu. Savcının 'Ne bildiği' ile ilgili soruya, 'Sizin de pek iyi bildiğiniz gibi, o gün, hırsızlık ve yangın olayları dışındakilere göz yummak için emir almıştık' şeklinde yanıt vermiştir.

        * Olaylardan üç saat evvel, yani saat dörtte, bize Emniyet Müdürlüğü merkezinden bir emir geldi. Saat beşten sonra hiçbir polis memuru karakolları terk etmeyecekti. Bu haber üzerine biz 5. Şube olarak hepimiz binada kaldık. Saat altıya doğru her taraftan, özellikle Beyoğlu'ndan saldırılarla ilgili haberler geliyordu. Dükkanlar yağmalanıp kiliseler yakılıyormuş. Polis şefimiz Celal Kosova o zaman Avrupa'daydı. Onun vekili olan Necati Eğinç'e sorduk. Kendisi ikinci bir emre kadar hiçbir müdahelede bulunmamamızı söyledi. Burnumuzun dibinde adamlar dükkanlar ve evleri yerle bir ederken görüyorduk ama hiçbir şey yapamıyorduk.

        * Evlerde, özellikle Rum kadınlara tecavüz edilmiştir. Balıklı Hastanesi Başhekimi'nin ifadesine göre, hastanede 60 kadın tecavüz nedeniyle tedavi görmüştür.

        * Tanıkların ifadelerine göre, komite bilirkişisinin, zarara uğrayanlardan hasarın tespiti için para istediği durumlar da olmuştu:
         'Çoğu tazminat alamadı. Komiteden bir bilirkişi gelip, 'Şu kadar tazminat talep edeceğiz. Ödemenin yarısını sen, yarısını ben alacağım' dedi. Bazıları, bu bilirkişilerin para almasını istemiyordu, o nedenle haklarından feragat ediyorlardı. Bu tazminat, daha çok Türkiye'nin Batılı müttefiklerini sakinleştirmek için tasarlanmıştı.

        * ... hükümet, ayaklanmaların sorumluları olarak önce 'komünistleri' ve 'hain provakatörleri' gösterdi. Zira istenmeyen sosyopolitik  eylemler ya da girişimler, hükümet tarafından derhal, 'kamufle edilmiş komünizm' olarak tanımlanıyordu. Oysa Türkiye'deki komünistlerin sayısı oldukça düşüktü. Ayrıca, komünistlerin ve sol grupların faaliyetlerinin gizli polis tarafından dikkatle takip edildiği de biliniyordu. 7 Eylül 1955'te emniyet amirliklerince komünist olarak bilinen 48 kişi tahrik ve tahrip suçlamasıyla tutuklanıp Harbiye'ye getirildi. Tutuklananlar arasında, diğerlerinin yanı sıra Aziz Nesin, Kemal Tahir... de bulunuyordu.
         ...
         ... sorgulamaları gerçekleştiren polis memurları da, tutukluların suçsuz olduğunu bildiklerini ifade etmekteydiler:
         'Olaylarla alakaları olmadıklarını biliyoruz, ama ne yapalım, emir ta yukarıdan geliyor. Biz sadece görevimizi yapıyoruz.'

        * Ancak saldırılar için İstanbul dışından da işçi getirildiği anlaşılıyordu. Selimiye Kışlası'ndaki toplam 977 tutukludan yalnızca 273'ü İstanbul'dandı. Diğerlerinin ikameti Sivas (145), Trabzon (117), Kastamonu (116), Erzincan (111) ve başka kentlerdeydi. Hatta Eskişehir'den, daha 5 Eylül 1955 günü, trenlerle polis nezaretinde İstanbul'a getirilen işçiler vardı.

        * Burada özellikle, hem DP hem de 'gizli polis'le işbirliği içinde olan üniversite öğrencisi Mürşit Yolgeçen, önemli bir rol oynamıştı.
         ...
         Mürşit Yolgeçen, saldırılarda kilit bir rol oynadı. Genç bir öğrenciydi ve o akşam, konuşma yaptığı her yerde omuzlarda taşındı. Sonra avukat oldu, garip işlere bulaştı ve öldürüldü. Olaylar nedeniyle birlikte yargılanırken, biz hapse gittik, o ise askere alındı. Daha sonra mahkeme tarafından suçsuz bulundu. (Orhan Birgit ile mülakat)

        * Dışişleri eski Bakanı Fuat Köprülü, Nisan 1960'ta, İstanbul Valisi Gökay vasıtasıyla özellikle Bayar, Menderes, Zorlu ve Gedik'in saldırıların organizasyonunda sorumluluğu olduğunu öğrendiğini açıkladı. Fakat saldırıların planlanmasında katkısı olan bazı hükümet üyeleri de, siyasi olarak güç durumda kaldıklarında ya da güvendikleri kişilerle konuşmalarda, özellikle Başbakan Adnan Menderes'in olayların planlanmasında sorumluluğunun bulunduğunu telaffuz ediyorlardı.

        * 6 Eylül 1955 akşamı Adnan Menderes ve Celal Bayar, Ankara'ya gitmek üzere İstanbul'dan ayrıldılar. 6-7 Eylül'deki olaylar daha akşam 19.00'da yıkıcı niteliğini ortaya koymuştu; hatta Menderes, eylemleri Taksim Meydanı'nda arabasının içinden izlemişti. Yine de iki devlet adamı herhangi bir müdahalede bulunmadan, Anlara yolculuklarına devam ettiler. İçişleri Bakanı Namık Gedik ise İstanbul'da, Vilayet'te kalıp; artan şiddet olayları nedeniyle Vali Gökay'a ulaşmaya çalışan emniyet güçlerine 'söz konusu olayların milli bir halk ayaklanması olduğunu' söyleyerek, müdahale etmemeleri yönünde talimat vermişti.

        * Yerli mallarının alınması için yapılan devlet propagandası, gazete ilanlarıyla yönlendiriliyordu: 'Her işte ve her yerde Türk malı kullan! Türk mağazalarından alışveriş et! Türkçe konuşmayana cevap verme! Türkiye'de herkesten fazla hakkın olduğunu unutma!

                                                                           Eylül 2017


Yazar Hakkında Bilgi=  Dilek Güven, 1969'da Braunschweig / Almanya'da doğdu. Hannover Üniversitesi'nde siyasal bilimler, sosyoloji ve sosyalpsikoloji öğrenimi gördü. 'İttihat ve Terakki Döneminde Türk Milliyetçiliği' başlıklı teziyle sosyoloji yüksek lisansını tamamladı. Yine Almanya'da Bochum Üniversitesi Tarih Bölümü'ne sunduğu 'Cumhuriyet Dönemi Azınlık Politikaları ve Stratejileri Bağlamında 6-7 Eyül 1955 Olayları' başlıklı teziyle doktor unvanını kazandı.


ARKA KAPAK –

Çok uluslu Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılmasının ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin, homojen bir ulus-devlet olma politikası çerçevesinde "vatan topraklarını Türkleştirmek" adına yürüttüğü faaliyetler, gayrimüslim azınlıkların aleyhine işleyen bir süreci de beraberinde getirmiştir. Kendisinden sürekli kötülük beklenen "gâvur"a karşı daima teyakkuz halindeki Cumhuriyet, ne yazık ki zaman zaman hukukdışı yollara sapmaktan da geri durmamıştır.

Türkiye tarihinin en karanlık ve utanç verici olaylarından birisi olan 6-7 Eylül 1955'te yaşananlar da, basit bir tahrikle açıklanamayacak kadar planlı, sistemli ve düzenli gerçekleşmişti. Yaşanan yağmalamalardan, yıkımlardan, talanlardan doğan maddi zarar bir yana, manevi anlamda ülkenin kozmopolit yapısı bir daha geri dönülemez biçimde parçalanmış, aslında buralı binlerce insan vatanlarını terk etmek zorunda kalmıştı. Dilek Güven, olayları yaşayanlarla bire bir yaptığı görüşmeler ve daha önce yayımlanmamış arşiv belgelerine ulaşarak ortaya çıkardığı bu kitabıyla 6-7 Eylül Olayları'nı hem tekrar hatırlamamızı sağlıyor, hem de olayların arka planındaki ilişkileri ortaya çıkarıyor. Unutmamak, ibret almak, ders çıkarmak için...



Defterimden...


Keyifli okumalar...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder