Sayfalar

17 Haziran 2013 Pazartesi

Ben, Hiçbir Şey - Aytuğ Akdoğan

Yazarın ilk olarak 'Ağladı ve Gözyaşlarını Öptüm' isimli kitabını okumuştum. Özellikle kitabın ismini çok beğenmiştim. Paylaşımım burada.



Pek beğenerek okuduğumu söyleyemeyeceğim. Beklentimin çok altında kaldı.


BEN, HİÇBİR ŞEY
Yazarı: Aytuğ AKDOĞAN
Yayın Hakları: İkinci Adam Yayınları
-  3. Baskı: Mayıs 2013
-   144 sayfa

Yazar Hakkında Bilgi= http://aytugakdogan.blogspot.com/

Kitaptan Alıntılar;

        *
         hayalinde hiç ayak basılmamış bir yere gitmek olmasına rağmen
         her gün binlerce kişiyle aynı sokaklarda, aynı caddelerde, aynı meydanlarda yürüyen dalgın, düşünceli ergen

        * Günün en güzel zamanı hep gece olurdu; benliğim ancak geceleri gerçeklik kazanabilirdi.

                * Konuşmak mı bir eylem susmak mı? Keşke diyorum, susma yerleri de olsa, konuşanı atsalar dışarı.

         * Özgürlüğün hayal olduğu bu şehirden ve onun bütün pisliklerinden kurtulacağım için seviniyorum; artık başka bir şehrin kalabalığı için endişelenebilirim.

         * Sizin gibi insanlar dostum, sadece eğlendirir ya da sıkarlar beni, bana sonrasında düşünmem için tek bir kelime bile edemezsin.

         * ‘Bir ceset olsaydın ancak bu kadar öldürebilirlerdi seni.’
                                               Jean Nicholas Arthur Rimbaud

         * İstanbul’da kafamdaki düşüncelerin ağırlığından sokakta yürüyemez hale geldiğim olurdu. Ama buradayken gece-gündüz koşabilirim…

         * Yarın bir gün aklına bir cümle gelir de, o cümleyi ben yazmışsam, artık neden üzülürüm ki öldüğüme, öleceğime?

         * … bir ceset gibi gömülü kalbim…

^-^ KEDİLER ^-^

* … tek yaptıkları önümden geçmek olan kedi ya da köpekleri terslerdim.

* Bazen panik halinde bir kedi geçerdi önümden –bu kediler neden bu kadar stres altındalar anlamıyorum- ve tam devam edeceği sırada aniden durup hayret içinde bana bakardı: ‘Ne yapıyor bu Allah’ın cezası burada?’

* Benim mahallemde de onlarca kediyle yaşayan … yaşlı bir kadın vardı.

* Daha önce hiç görmediğime emin olduğum bir kız sabaha karşı kapımı çaldı ve … bir kediyle içeri daldı:
‘Burada yaşadığını öğrendim ve yalnızlığına eşlik etmesi için kedi getirdim sana.’
… Kalktı ve evin içinde dolanmaya başladı. … Bir süre sonra kedi de onu takip etmeye başladı.
Yalnızlığımı bu şekilde bölmeye hakkı yoktu. Ciddi olduğumu göstermek için kediyi ensesinden tuttum ve ‘Onu burada istemiyorum!’ dedim.

* … gözüm senin getirdiğin gibi bir kediye ilişti; onlardan pek haz etmem, ancak bir kedinin kendini yalamasını saatlerce izleyebilirim.

* … eve getirdiği kediyle camdan gidişini izledim.

Birkaç dakika sonra, kızın geri gelme ihtimali ve kedinin defolup gitmesi için evin kapısını aralayarak yeniden uykuya daldım. Ertesi akşam gözümü açtığımda ortalıkta ne kedi varı, ne de o hasta kızı bana anımsatabilecek herhangi bir şey.

* ‘Bir kedi alırız’ dedim, ‘Sen seversin kedileri.’

* ‘Baksana’ dedim, ‘Neden buralarda hiç kedi yok?’
‘Çinliler onları eve götürüp yiyorlar da o yüzden’ dedi.

* … bir süre daha burada kalalım. Hem belki kedi falan geçer.

* Pis bir sokak serserisi, işte böyle bir kediye dönüştü.

* Öncesinde de sadece bir kedi vardı kucağında.

*
Köpekler gibi cesur bazen
Kediler kadar ürkek geceleri.

* ‘Penceremin altında benimle konuşmak isteyen bir kedi var. Sen misin o?’ diye sormuştu.

*
belki kedinin biri bakışını sağa çevirmiş,


- Yazım-Basım Hatası-

* Sf/ 122
akşa-
müzeri
       
                      Okuduğum tarih: 2 Haziran 2013

ARKA KAPAK –

" Benim tek bir problemim vardı: Hasta insanları seviyordum ve deliliğine inandığım adam ve kadınlarla çıkıyordum yola, ancak ben hasta değildim; ben aslında son derece sağlıklı ve aklı başında bir adamdım. Ve bu aklı başındalık getirdi sonumu! O acı çektikçe, ben ona daha çok bağlandım; meğer sonunda en çok acıyı gene ben çekecekmişim… İnsanların seni sevmesine izin vermemeli, sonra hiçbir zaman yalnız kalmayacağını düşünüyorsun..."

Evinin yolunu unutmuş genç bir romancının gözünden ötekilerin mesken tuttuğu sokaklar, yarım kalmış, yıkık-dökük bir aşk hikâyesiyle buluşuyor; kaçınılmaz sonun ardından inanç arayışıyla çıkılan yolları; modern bireyin özgürlüğünün ancak bir düşten ibaret olabileceği ve insanın ölüm karşısındaki acziyetini, dünyayı anlamlandırmaya çalışan başka bir genç yazar, Aytuğ Akdoğanın ustalıkla işlediği bu kitabında okuyoruz…

2 yorum:

  1. Merhaba, bağışlayın beni blogunuzu yeni keşfedebiliyorum. Eleştiriniz için teşekkür ederim. (alıntılarınızla bana kedilere karşı ciddi bir obsesyon geliştirdiğimi fark ettirdiniz:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldiniz. Yorumunuzla mutlu ettiniz:)
      Üçüncü kitabınızda görüşmek üzere...

      Sil