Sayfalar

25 Temmuz 2014 Cuma

Karanlıkta Çok Güzelim - Nilüfer Açıkalın *Yaz Okuma Şenliği 2014*

Sevgili Pinuccia'nın düzenlediği 'Yaz Okuma Şenliği'nin bir kitabını daha bitirmiş bulunmaktayım:) Bir süredir evde misafir ettiğimiz ve geldiklerinde henüz ancak üç haftalık olan  dört minnak kedi ve onun dışında misafir vs. yüzünden beklediğimden az kitap okusam da yılmak yok:)

'Karanlıkta Çok Güzelim' listenin 29. sırasındaki ilk kez kitabını okuduğum Türk kadın yazar kategorisine ait.
Nilüfer Açıkalın'ın kitabını D&R'da tesadüfen gördüm ve ilk etapta kapak tasarımı dikkatimi çekti. Aslında kitabı canım Çiğdemciğime  hediye olarak almıştım. Ama şöyle bir göz atınca elimden bırakamadım ve Çiğdem için bir tane daha aldım sonrasında:) 
Listeyi ilk hazırladığımda kitaplığımdan bir kitap seçmiştim: Filiz Ali 'Filiz Hiç Üzülmesin.' Fakat bu kitapla değiştirdim.
Nilüfer Açıkalın'ın kitapları olduğunu bilmiyordum. Bu ilk romanıymış, öncesinde öykü kitapları varmış. Ben okurken büyük keyif aldım. Mutlaka diğer yazdıklarını da okumalı ve kitaplığıma katmalıyım. 

Okuma halleri fotoğraflarıma göz atmak isterseniz:

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Karanıkta Çok Güzelim / Nilüfer Açıkalın


* Bu arada eldiven modellerime de buradan ulaşabilirsiniz.




KARANLIKTA ÇOK GÜZELİM
Yazarı: Nilüfer AÇIKALIN
Yayın Hakları: Doğan Egmont Yayıncılık – Doğan Kitap
(www.dogankitap.com.tr)
-         1. baskı / Haziran 2014
Türü: Roman     /        323 sayfa


Kitaptan Alıntılar,

* Havada pis bir rol kokusu var.

* Odanın dört bir yanında ayaklar var, ne onlar? Işık ayakları. Onların uzun kolları, bacakları... Devasa büyüklüğe gelip çeliğe kesmiş örümcekler gibi...

 * Aynayla karşılaştım, içten dışa doğru baktım ona, yani yalandan sırra doğru.

* Yalnızlık sağır edici bir sessizliğe gömülmek değildir, yalnızlık bile insanı terk edebilir.
        * Fikrim gebe, zihnim de yüklü her zaman...

 * Bazen gece azap, gündüz gazap demek.


* Kısık kısık şarkı söylerdi, sessizliği bile melodiliydi.

        * ... sesi mahzun bir kuş cıvıltısıdır...

* Benim tarafım cephe, onun tarafı kurtarılmış bölge.

* Huzur bir sandıktı sanki ve Figan'da da onun anahtarı varmış gibiydİ, sandığı açar, rengarenk kuşanırdı mutluluğu.

        * Çözüldüm. Buzdum eridim sanki, damladım, aktım, döküldüm, taştım, süzüldüm, saçıldım sayfalara, açtım sayfalarda, yeşerdim, utanana kadar soyundum orada, canımı acıtarak yardım tenimi, kalemi içine daldırarak yazdım.

* ... gökyüzü gözlerinde ispinozlar fink atar.

* ... paramı geri verecek, bunu adım gibi biliyorum ya da param uçtu gitti, aslında bunu da soyadım gibi biliyorum.

* Umudun tomurcuklarını topluyorum, kaynatıp içeceğim.

* Hayatta tanımamış olmayı isteyeceğim insanlar olmuştur ama ne kadar kötü yorumlanırsa yorumlansın hiçbir gösteriyi izlememiş olmayı istemezdim.

* Babam 'İstanbul'da yaşayan, cehennemde rahat eder' derdi.

* Kızılderililerin inancına göre uçakla yolculuk yapınca biraz dinlenip ruhunun sana yetişmesini beklemek gerekiyormuş.

* Bence filmin ruhu senaryodur. Kalbi ışıktır. Film gövdedir. Oyuncular bedendir.

* İnsanın alacası içindedir.
  
        * ... (baykuş sesinden) ürküyom işte...
         Ürkme Aziz, belki Allah'a dua ediyordur ne biliyorsun, ...

* Masada nasıl bir şapırtı olduğunu tarif edemem. Bir yandan kuş cıvıltıları, bir yandan bulgura dalan kaşıklar, pirzoladan sıyrılan etler, acı ve ekşi tatlarla eşleşen diller, tadan ve yanan damaklar, şişen ve inen yanaklar, yutkunmaya doymayan gırtlaklar. Bir çeşit ses çümbüşüne karşı sessizlik.

        * Bir durumun görüntüsü, kameranın içinden geçen film şeridine aktarıldıktan sonra, o anın gerçekliği de oraya hapsolmuş demektir ve bir kere kaydı yapıldıktan sonra o an biricik bir andır  artık, benzersiz, tek.

* ... bakışı yüzümde şimşek gibi çakarken...

        * ... gülümsemem buz kesti, dudağımda çatladı, yere düştü kırıldı.

* ... tek notadan bir çığlık vardı içimde...

        * Saklandığı halde sobelenen, saklambaça küs çocuk gibiydim.

* Hem hiç hem hep, hem çok hem yok, hem aç hem tok.

        * ... içimdeki kız çocuğu kikirdedi.

        * ... ve çok güzeldi kahkahası, bir tomurcuğun çiçek açışını hızlandırılmış çekimle izlemek gibiydi.

* ... şair ne demiş: 'Beni öyle bir yalana inandır ki ömrümce sürsün doğruluğu.'

        * ... beni yalnız bırakmak istercesine iyice uzağa bakıyordu saygıyla.

* ... aynı kuştan kopmuş iki tüy kadar hafiftik.

            * Çiçekten balı almış arı gibi mayhoş, balını vermiş çiçek gibi bir hoştum.

            * Çılgın olmak ile çıldırmış olmak arasındaki çizgi eriyip, normal ve anormal arasında hiçbir fark kalmadığı bir anda...
  
        ^-^ KEDİLER ^-^

        * İstanbul'un yalnızlar diyarı, besili kedi cenneti. Buranın yalnızları kediden başka bir şey sevmiyorlar diye mi yalnızlar bu kadar? Kendilerini sevmiyorlar, kedileri seviyorlar. Yanından geçen insana burun kıvırarak bakar, kedilere şampanya patlatır gibi mama kutusu açarlar.Her köşe başı öbek öbek mamalarla dolu, kış zamanı veya yağmur yağdığında eriyip çamurlaşarak kusmuktan beter hal alıyor bu mamalar ama baharda doygunlukla bir öbeğin üstünde uyuyakalmış şiş göbek bir kedi yavrusu görmek de pek hoş oluyor doğrusu, unutulmuyor.

                * ... Çizmeli Kedi, Kızgın Damdaki Kediler...

                * ... o fareler kedi büyüklüğünde...

        * ... masanın altında bir yerlere 'pisi pisi' diye seslenecek zannederken, ...

* Önce guşlar mı, kediler mi?

* ... kediler tırmalasın diye sağa sola bırakılmış kütükler...

        * Şahap Bey içeri girer girmez ortalık adeta bayram yerine döndü, ayaklarımızın arasında miyav miyav, mırıl mırıl, irili ufaklı, besili, bakımlı kediler dolaşmaya başladı. Cana yakın olup sürünenlerin yanı sıra, uzaktan bakanlar, nazlananlar, burun kıvıranlar, kuyruk sallayanlar, yalananlar, orada burada dolananlar, kiminin kuyruğu kesik, kiminin tek gözü kör ya da eski yaraları burada onarılmış, mutlu mesut nefis yaratıkları.

* ... zarifçe atlayıp dört ayak üstüne konan tekir kedinin miyavlaması, oluşan sessizliği bıçak gibi kesercesine hepimizin içini kıymıştı, miyavlama da miyavlama değil, vallahi de billahi de hitap gibiydi.

* ... bu dünyada değil de cennette uyur gibi sere serpe yayılmış, pembe göbekli bir grup kedi yavrusunu seyre dalmıştım...

        * ... yavru bir tekirin minik bıyıklarına nefesimi üflüyordum.

* Köpeklerin beklentili, saldırgan haletiruhiyesinden ne kadar farklı kedilerdeki özgürlük haletiruhiyesi...

* ... sepette bol tüylü, kaskatı bir kedi...

        * ... kediciğin gözlerini kapadı, elini bir süre bu tüylü yüzde tutarak son duasını okudu...

* ...kucağıma aldığım yavru kedi, hala mışıl mışıl uyuyor koynumda. Kedi değil de mübarek sanki yumuk yumuk, pırıl pırıl bir kolye.

* ... yavru kediciğin kıpırdayan kulaklarını...

        * ... göğsümdeki kedi de...

* Hadi kediyi, köpeği anlıyorum da...

* ... koynumdaki kediciğin tüyleri diken diken olmuş...

        * ... kediciği bahane ederek...

        * ... bu yavru kediyi alıyorum...

* ... kucağımda da uykuya doyamayan yavru kedi...

* ... sepette bol tüylü, kaskatı bir kedi...

        * ... kediyi yanımdan ayırmamaya karar verdim.

        * Kediyi yatağa bıraktım...

* ... aklımda tüylerini yalayan bir kedi görüntüsü...

* ... kedimin, banyomun temizliğini yaptım.

        * ... kedicik gün boyu dolap kapağının önünde nöbette.

        * ... onu yavru da olsa bir kedicikle aynı odada tutmayacağım.

* Kediciğimin kollarına atlamıştım...

        * ..., kedimle yatakta yuvarlanıyordum.

* ... kedimle oynaşıyor...

        * ... kediyi yastığın üzerine kondurduğu gibi...

* İçeri girer girmez kediyle oynaşacağıma...

        * Kediyi buldum...

* Kedicik sırtıma çıkıp...

        * Sevgi ihtiyacını kedi kadar çabuk algılayan başka hayvan var mıdır acaba?

* Tekir Bey'le oynaşıp...

        * Minik kediciğimin varlığına minnettardım; o gün Tekir Bey, artık ayrılmaz bir parçam olarak tarihime geçti ama perişan halim minik yavruyu bir anda büyüttü, olgunlaştırdı... Mırıltılarıyla avutma çabası, sakinleşmem için paticikleriyle üzerimde dolaşması...
                                                              Okuduğum tarih: 20 Temmuz 2014


Yazar Hakkında Bilgi= Nilüfer Açıkalın İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji bölümünde okudu, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro bölümünü bitirdi. 1997 yılında ilk kısa hikâyeleri gazete ve dergilerde yayımlanmaya başladı. Bugüne kadar Bıçak Sırtı, Çocuk Oyuncağı Değil, Saklı Safkan, Yıkık Aşklar Diyarı, İyiler Yalnız Gezer, Çatlak Zamanlar, Yoldan Çıkmış Öyküler, Çıldırtan Öyküler ve Çakır Zamanlar isimli hikâye kitapları yayımlandı. Pek çok sinema filmi ve tiyatro oyununda rol alan Açıkalın 2013 yılında özgün söz ve bestelerden oluşan Başka Şarkılar adlı bir müzik albümü yayınladı.
http://www.dogankitap.com.tr/yazar/Nil%C3%BCfer+A%C3%A7%C4%B1kal%C4%B1n-1070

Nilüfer Açıkalın (d. 1967, İstanbul), Sinema ve tiyatro oyuncusu, öykü yazarı.
1967'de İstanbul'da doğan Açıkalın, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümünde oyunculuk eğitimi alarak mezun oldu. 1987'den bu yana tiyatro, sinema ve TV'de oyunculuk yapmakta.
Kısa öykülerinden oluşan dört öykü kitabı yazan sanatçı, bir dönem Devlet Tiyatrolarında da çalıştı. 1987 yılında Peker Açıkalın'la evlenir, 1994 yılında ise boşanmışlardır. Yönetmen Orhan Oğuz ile evlidir.

Sahip olduğu ödüller

·                    14.Orhan Arıburnu Ödülleri, 2003, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, Bekleme Odası
·                    Sadri Alışık Ödülü, 2000, En İyi Kadın Oyuncu, Kara Kentin Çocukları

Kitapları

·                    Bıçak Sırtı, Gendaş Yayınları, 1999,
·                    Saklı Safkan, Chiviyazıları yayını, 2002,
·                    Çocuk Oyuncağı Değil, Gendaş Yayınları, 2000,
·                    İyiler Yalnız Gezer, Biz+ yayınları, 2007,
·                    Yıkık Aşklar Diyarı, Biz+ yayınları 2007
·                    Çatlak Zamanlar, Biz+ yayınları 2007
·                    Yoldan Çıkmış Öyküler, Phoenix Yayınları 2008
http://tr.wikipedia.org/wiki/Nil%C3%BCfer_A%C3%A7%C4%B1kal%C4%B1n

ARKA KAPAK –
Sinema sektörünün sahne arkasına ışık tutan büyülü bir roman…

Umudun tomurcuklarını topluyorum, kaynatıp içeceğim…

Karanlıkta Çok Güzelim oyuncu-yazar Nilüfer Açıkalın’ın ilk romanı. Bugüne kadar dokuz öykü kitabı yayımlanan Açıkalın, büyülü bir atmosferde geçen romanında sinema sektörünün sahne arkasına ışık tutarken önce yalnızlık, sonra aşkla sınanan bir kadın kahramanla tanıştırıyor okurunu. Kendisini ezkaza film piyasasının içinde bulan Solmaz’ın hikâyesi bu. Yaşamın derinliğinde boğulurken aylaklığına sığınan, inzivasını kuşanıp akışa soyunan bir kadının hikâyesi. Ve çıktığı yolculukta hiç ummadığı bir karşılaşma bekliyor onu…

“Harika, harika. Daha ruhsuz Solmaz, daha ruhsuz bak. Evet, ruhsuz bir orospu gibi bak şimdi. Elini uzat. Harika. Şimdi elini geri çek. Gözünü mü kırptı? Kırptı mı?”
“Hayır hocam.”
“Tamam harika. Objektif değiştirin. Bu sahne karanlıkta çok güzel olacak, seyirciyi soluksuz bırakacak karanlıkta bu sahne. Solmaz, karanlıkta çok güzel olacaksın. Birazdan ağlamanı isteyeceğim senden. Hazırla kendini. Işığı yaklaştırın ve kısın. Başla. Yüze yaklaş Aslan, evet, harika, göze gir Aslan. Reflektör verin, alttan verin, hemen, hemen, hemen. Evet. Gözyaşı geliyor, geliyor, geldi. Stoooop. Yakaladın mı Aslan?”
“Evet hocam!”
“Harika. İşte budur. Baykuşun uçuşlarını yakaladın mı, kızın etrafında uçuşlarını?”
“Evet hocam.”
“Harika, harika!”

KEYİFLİ OKUMALAR...

1 yorum:

  1. Bu kitabı ilk gördüğümde ben de almak istemiştim
    Benimde adı dikkatimi çekmişti.
    Şimdi daha çok merak ettim

    YanıtlaSil