Sayfalar

5 Ağustos 2015 Çarşamba

Manzaradan Parçalar - Orhan Pamuk * Yaz Okuma Şenliği 2015

Sevgili Pinuccia'nın düzenlediği 'Yaz Okuma Şenliği' okuma listeme buradan ulaşabilirsiniz.

Listenin 19. sırası: Aynı yazardan üç kitap. (Kitaplar aynı seriye ait olabilir.)
Benim yazarım *Orhan Pamuk* :)

Yazarın ilk okuduğum kitabı 'Yeni Hayat'tı. 
Okuyup da henüz blogumda paylaşamadığım diğer iki romanı ise 'Kar' ve 'Benim Adım Kırmızı'.
'Benim Adım Kırmızı' ve 'İstanbul-Hatıralar ve Şehir' en çok sevdiğim kitapları.
'Masumiyet Müzesi'ni ise okurken inanılmaz sıkıldım ve biter bitmez takas ettim. Belki roman mevcut sayfa sayısının yarısı kadar olsaydı -yani detaylar bu kadar detaylı olmasaydı:)- biraz keyif alabilirdim okurken.
Paylaşımlarımı okumak isterseniz:

İstanbul - Hatıralar ve Şehir - Orhan Pamuk



Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:


MANZARADAN PARÇALAR
Yazarı: Orhan PAMUK
Türü: Öykü
Yayın Hakları: İletişim Yayınları
www.iletisim.com.tr
-   1. Baskı: 2010, İstanbul (25.000 adet)
-   563 sayfa


 Kitaptan Alıntılar;

        * Annem ise, hep Benim Adım Kırmızı adlı romanımı nasıl yazmış olduğuma şaştığını söyler bana... Öteki romanlarımda, anneme göre, şaşılacak bir şey yoktur, onları benim hangi hayat malzemesiyle yazdığımı bilir, anlar. Benim Adım Kırmızı'da ise, anneme göre, onun tanıdığı, her şeyini bildiği oğlunun nasıl yazdığını bir türlü anlayamadığı bir yan vardır...

        * Ben kitaplarımı, böyle bir kitap yazılsa da okusam duygusuyla yazıyorum.
   
        * ... sucuk ekmekçiler sokaklarda mallarını satarlarken, 'Apik, Apik!' diye bağırırlardı. Bu, ürünlerinde at, eşek etine itibar etmeyen itibarlı Apikoğlu sucuklarının markasıydı. ... İstanbul'da seyrettiğim ilk yerli çizgi filmlerden biri olan ... reklamlardan biri aklımdan hiç çıkmaz: Elle çizilmiş kocaman bir kıyma makinesinin ağzına, sucuk yapılacak çeşitli inekler, yüzlerinde mutlu bir ifade, gökten paraşütle inmekteler. Ama o da nesi! İneklerin arasına, kurnaz kurnaz gülen, iri dişli, sevimli bir eşek de sinsice karışmış! Sinema seyircisinin huzursuz bakışları arasında, tam eşek de sucuk olmak üzere kıyma makinesine girerken, makinenin ağzından çıkan bir yumruk eşeği uzaklaştırıyor ve seslendirmeci kadın filanca marka sucuğu 'gönül rahatlığıyla' yiyebileceğimizi bize duyuruyor.

        * Galatasaray Kulübü'ne ait Ali Sami Yen Stadyumu 1966 yılında Türkiye-Bulgaristan milli maçıyla açıldığında, ucuz biletle girilen açık tribünün ortasındaki sosisli sandviç ocağı itiş kakıştan alev almış, sosisli sandviç yiyerek maçın başlamasını bekleyen büyük kalabalık, benim korkulu bakışlarım altında dalgalanarak yeni stadyumun ikinci katından aşağı dökülmeye başlamış, insanlar düşerek ve ezilerek ölmüşlerdi.

        * 1980'lerde Türkiye İngiltere'ye iki kere 8-0 yenilmişti. ... İngiliz oyuncular bizimkilerle dalga geçmiş, İngiliz basını da İnönü Stadyumu'nun çimensiz, çukur halini 'keçilere daha uygun' diyerek aşağılamıştı.

         * Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy 'Türkiye Avrupa'ya ait değildir,' derse, ona Fenerbahçe'nin elli küsur yıldır Avrupa Kupaları'nda oynadığını da hatırlatabiliriz.


        * ... 1950'lerin ünlü eleştirmeni Nurullah Ataç, bizimki gibi bir ülkede insanın yayınlanan kitapları bazan sırf yazarına ve yayıncısına da destek olsun diye alması gerektiğini yazmıştır.
  
        * ... 1950'li yıllarda şehre aşık popüler tarihçi Reşat Ekrem Koçu'nun yazıp kahramanca tek başına yayınlamaya giriştiği İstanbul Ansiklopedisi, gerçek bir ansiklopediye değil, İstanbul'un kendisine benzedi en sonunda: On bir ciltte H harfine ancak gelebilen bu tuhaf ansiklopedi yarım kaldı...

        * Kitap adları kafamızda tıpkı insan adları gibidir: Bir kitabı milyonlarca benzeri içinden ayırmaya yararlar. Kitap kapakları ise, insan yüzlerine benzer: Ya yaşadığımız bir mutluluğu bize bütün gücüyle hatırlatır ya da hiç bilmediğimiz mutlu bir alemi vaat ederler. Bu yüzden kitap kapaklarına insan yüzlerine bakar gibi tutkuyla bakarız.
  
        * (Dostoyevski) ... 1861'de toprak köleliğini kaldıran Çar'a bu gençlik hayalini gerçekleştirdiği için (ve daha çok da siyasal suçu yüzünden tam kurşuna dizilmeden önce kendisini affettiği için) bağlılık gösteriyor... Panislavizm etkisiyle açılan 1877-78 Osmanlı-Rus savaşının başladığını öğrendiği gün katedrale gidip gözyaşlarıyla büyük Rus halkı için dua da etmişti. (Bu savaşın heyecanıyla Karamazov Kardeşler'e koyduğu Türkler aleyhindeki sözlerin çeşitli çevirilerde ya çıkarılıp atılması ya da değiştirilmesi Türkiye'de bir gelenektir.)
Konuyla ilgili bir yazı: http://www.haber7.com/kultur/haber/207040-dostoyevski-boyle-sansurlendi

        * Paris Review dergisiyle yaptığı ünlü röportajında, Hemingway kendisini etkileyen edebiyatçıların kimler olduğunu, en çok kimlerden bir şeyler öğrendiğini bir listeyle sıralar. ... Hemingway'in listesini okurken Flaubert, Stendhal, Tolstoy ve Dostoyevski gibi yazarlat arasında Bach ve Mozart gibi müzisyenlerin, Brueghel ve Cezanne gibi ressamların adlarını görmek beni büyülemişti.
  
        * ... hem yazar hem ressam olan Ching Hao'nun bir kitabında bir ihtiyara anlattırdığı bir hikaye vardır... Bir zamanlar Çin hükümdarı, hüner yarışına giren iki ressamdan birer deniz manzarası yapmalarını istemiş. Genç ressam denizdeki bütün dalgaları, bütün balıkları ve bütün renkleri tek tek resmetmeye girişmiş... Yaşlı ressam ise yatay bir çizgi çekmiş hızla. Aşağısını deniz mavisiyle boyamış, el çabukluğuyla iki de yelkenli eklemiş, bir de rüzgarda uçan martı... Resim o kadar çabuk bitmiş, denize de o kadar çok benzemiş ki, padişah genç ressamın sabrının sonuçlarını beklemeden bir kere altını hüner sahibi yaşlı ressama vermiş.
         Genç ressam ise resmine devam etmiş. Tek tek dalgaları, denizdeki binbir çeşit balıkları, balıkların üzerindeki pulları sabırla yıllarca resmetmiş. Doksan iki yaşında resmin yarısına geldiğinde, herkes onu unuttuğunda ölmüş. Çin Resmine Giriş adlı kitabında bu hikayenin sonunu anlatan Arthur Waley, bu sabırlı ressamın hayatının sonuna doğru şöyle dediğini belirtiyor:
         'Hükümdarlar resme bakıp deniz sansınlar diye resmetmiyorum ben. Denize bakanlar onu bir gün resim sansın diye resmediyorum.

        * 80'lerin başında Milliyet gazetesi ön sayfasının tamamını Kars'taki yoksulluğa ayırmıştı. Birisi tüm şehri yaklaşık bir milyon dolara alabileceğinizi hesaplamıştı.


^-^ KEDİLER ^-^

        * ... kedilerin hükmettiği araziler olarak elli yıl, yetmiş yıl yaşadı.

        * ... kedileri ilk defa fark eden küçük bir çocuk gibi...

        * ... fırçalarımızı kedi tüyünden  ya da sincap kılından yapmakla yetinmedik...


- Yazım-Basım Hataları -

        * Sf/99
         ... öğrencilerin sıralaryla...

        * Sf/ 150
         ... lüks lokantarda...

        * Sf/ 171
         ... zerafeti... 

        * Sf/ 174
         ... huradaya ayrıldı...

        * Sf/ 266
         ... Türkçe çevrisi...

        * Sf/ 380
         ... minatürleri...

                                                                    Okuduğum tarih: Temmuz 2015


Yazar Hakkında Bilgi=  http://www.orhanpamuk.net/


ARKA KAPAK –

Orhan Pamuk bu yeni kitabında, çocukluğundan başlayarak hayatından, yaşadıklarından bütün içtenliğiyle söz ediyor. Yazarın babasının ölümü, siyasi dertleri, futbol oynarken ya da romanlarını yazarken hissettikleri, tıpkı annesinin sigara böreği yapışı, yaz gecesi bir sivrisineğin hareketleri ve Boğaz gemileri hakkındaki gözlemleri gibi büyük bir manzaranın parçası olarak dikkatle işleniyor. Pamuk İstanbul’dan, Adalar’dan, New York’tan, Venedik ya da Kalküta’dan söz ederken yaptığı gibi, kendi suçluluk duygularından, rüyalarından, eski berberlerden ya da çocukluğunda sokaklarda atıştırdığı şeylerden de bütün dikkatiyle hikâyeler çıkarıyor. Konu ister Binbir Gece Masalları, ister Dostoyevski’nin romanları, ister eski ressamlar, ister Selimiye Camii olsun, Pamuk gözlemlerini, duygularını sıralarken akılda sevdiğimiz bir hikâyecinin tanıdık ve unutulmaz sesi kalıyor.

Tıraş olmaktan asansöre binmeye, dünyayı çocuk gibi seyretmekten deprem endişelerimize, trafik ve dinden eski yangınlar ve yıkımlara uzanan bu kitap, Orhan Pamuk’un gözünden bakıldığında dünyanın ne kadar ilginç ve yeni olabileceğini bir kere daha kanıtlıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder