Listenin 21. sırası: İsmi iki kelimeden oluşan bir kitap.
Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:
Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Arıların Hayatı / Dr. Prof. K. v. Frish
ARILARIN HAYATI
Yazarı: Dr. Prof.
K. v. FRISH
Türü: Araştırma
- Bilgi Dünyası Koleksiyonu
Yayın
Hakları: Üniversite Kitabevi
- Bilgi
Dünyası Yıl:1 Mart 1946 Sayı:3 - Altıncı bin
Çeviri: Dr. Bedia
Bozkurt
- 224 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
* Arı cemiyetinin
iyi ve fena gidişi evvela arı beyine tabidir. Çünkü arı devletinde tamamen
gelişmiş olan ve yumurtlamak suretiyle neslinin devamını ve çoğalmasını temin
eden yegane dişi arı, arı beyidir. Kocanda arı beyinden başka oldukça çok
sayıda kaba vücutlu ve bilhassa büyük gözlü diğer cins arılar da vardır. Bunlar
erkek arılardır. Erkek arılar yalnız ilkbaharda ve yaz başlangıcında kovanda
görülürler. Daha sonraları arı cemiyetine hiçbir faydaları kalmadığından
cemiyet arkadaşları tarafından kovandan dışarı atılırlar. Kovanın geri kalan
bütün diğer sakinleri amelelerdir. Bunlar da yine dişi arılardır. Fakat
yumurtlayamazlar. Buna mukabil onlarda yavruları besleme ve ihtimam etme gibi
analık sevki tabiileri hayret edilecek bir şekilde gelişmiştir. Arı beyine
hiçbir mana ifade etmeyen bu işleri amele arılar tamamen kendi üzerlerine
almışlardır. Amelelerin bundan başka birçok vazifeleri vardır. Mesela kovanda
temizlik işlerine bakarlar, ölmüş arıları ve pislikleri kovandan
uzaklaştırırlar, petek yaparlar ve yuvaların normal ısısını muhafaza ederler, besinlerini
ararlar ve onları kovana yerleştirirler.
* Kovanın
peteklerini ise arılar kendiler yaparlar. Hatta peteklerin inşa malzemesi olan
balmumunu da yine kendileri imal ederler. Çünkü her amele arının vücudunda ufak
bir mum fabrikası bulunmaktadır.
* Her petek
binlerce ufak mum odacıklarından veya hücrelerden yapılmıştır.
* Arılar
hücrelerini altı köşeli inşa etmekle mümkün olan en iyi ve en ekonomik şekli
bulmuşlardır.
* Bir arının bir
defada kovana taşıdığı bal damlası çok fazla değildir. Bal midesinin bir toplu
iğne başı büyüklüğünde olduğuna göre bir yüksük dolusu bal toplamak için arının
midesini 60 defa doldurup boşaltması icabeder. Halbuki bir çiçekte bulunan
nektar pek azdır. Bir arının midesini bir defa bal ile doldurabilmesi için
yoncanın 1000 veya 1500 münferit çiçeğine konması lazımdır.
* Pollenler
ekseriya o kadar çok olurlar ki parmağımızı hafifçe çiçeğin erkek organına
dokundurunca ince bir pudra tabakası gibi parmağımıza yapışırlar. İşte arılar,
pollenleri bu erkek organlardan toplarlar.
... Pollenler toplanma esnasında bal gibi yutulmazlar,
bilakis kümeler halinde arının arka bacaklarının yan taraflarına yapışık olarak
kovana taşınırlar.
... Arı kovana dönünce pollenleri bir odacığa yerleştirir;
bal ve pollenler hiçbir zaman birbirlerine karıştırılmazlar.
* Bir çiçeğin
döllenmesi için bir miktar pollenin yapışkan başçık (istiğmat) üzerine gelmesi
ve muhteviyatının boyuncuk (ibre) dan geçerek dişi tohumla birleşmesi lazımdır.
... Pollen toplayan bir arı bir haşhaştan diğerine veya bir
gülden başka bir güle uçarken bunların pollenlerini de bir çiçekten diğerine
taşır ve çiçek tozuna bulanmış olduğu için de ister istemez o çiçeğin başçığına
sürünerek oraya birkaç pollen bırakır ve bu suretle o çiçeği döllemiş olur.
* Arılardan başka
diğer böcekler de çiçekleri döllerler. Eşek arıları, kelebekler, kıt
kanatlılar, sinekler...
* Bazen bir ev
kadınını heyecana düşüren kokmuş et ve peynirler üzerinde bazı beyaz kurtçuklar
görülür. Bunların sonradan sineğe tahavvül edeceği hiç tahmin edilemez.
* Böceklerde iç
iskelet yerine sert bir dış iskelet vardır. Elinde bir arı veya herhangi bir
böcek tutan bir kimse bunun ne kadar sert olduğunu hissetmiştir. Böyle sert
kabuklar böcekler için çok pratiktir. Çünkü onları zedelemeğe karşı muhafaza
ederler. ... böcekler kabuğun mevcudiyetinden dolayı bir civciv gibi devamlı
büyüyemezler. Çünkü kabukları elastiki değildir. Büyüyecekleri vakit evvela
kabuklarını çatlatarak bunu vücutlarından sıyırırlar yani deri değiştirirler.
Birkaç saat için kabuksuz kalan vücutları bir parça büyür. Bundan sonra
eskisinden biraz daha büyük yeni bir kabuk meydana getirirler.
* İlkbaharda faal
bir kraliçe (yani bir arı beyi) 24 saatte takriben 1500 yumurta yumurtlar.
Bunun ortalaması alınacak olursa günün her dakikasına bir yumurta isabet eder.
Kraliçenin istirahat zamanları vardır. Fakat buna mukabil de kraliçe daha sık
yumurtlayarak istirahat esnasında kaybettiği zamanı telafi eder.
* Titremek ısı
elde etmek için adalelerin hareket etmesi demektir.
* Vücut ısısının
ayarlanması, insanlar da dahil olduğu halde, ancak memeli hayvanlarda ve
kuşlarda mümkündür. Bütün diğer hayvanların; kertenkele, yılan, kurbağa, balık,
salyangoz, solucan, istakoz, böcek vs, vücut ısıları yaşadıkları muhitin ısı
derecesine tabidir.
...
Kovanın 35 derecelik değişmeyen ısısı dikkat nazarımızı
çekmektedir. Soğuk havalarda amele arılar yumurta ve larvaların bulunduğu peteklerin
üzerinde toplanırlar, bir kuş tüyü yastık gibi vücutları ile bu odacıkları
örterler ve ancak bu suretle petek odacıklarının nispeten sıcak kalmasını temin
etmiş olurlar. Sıcak havalarda ise peteklerin üstüne otururlar ve kanatlarını
bir yelpaze şeklinde sallayarak küçük ve canlı bir vantilatör gibi sıcak havayı
uçma deliğinden dışarıya sevkederler.
* Bir yumurtada
amele arı mı yoksa arı beyi mi çıkacağını amele arılar tayin ederler. Eğer
ameleler larvaya bol ve kuvvetli besin maddeleri verirlerse ve ona, diğerlerine
nazaran biraz daha büyük bir oda yaparlarsa bu larvadan bir kraliçe (bir arı
beyi) meydana gelir. Eğer larvalar adi dar odacıklarda yetiştirilir ve bunlara nispete
az besin maddeleri verilirse o zaman bu larvalardan kısır dişiler yani ameleler
teşekkül eder.
Fakat bir yumurtadan dişi arı mı (amele veya arı beyi),
yoksa erkek arı mı çıkacağını yalnız kraliçe (yani arı beyi) yumurtlayacağı
esnada tayin eder. Kraliçenin bu kabiliyeti şu esas üzerine kuruludur:
Bir arı beyi, aşağı yukarı 4 veya 5 yıl yaşar. Fakat
gençliğinde yalnız bir defa evlenme uçuşu yaparak erkek arı ile çiftleşir. Bu
çiftleşme esnasında erkek arıdan aldığı spermalar, vücudunun arka tarafındaki
bir kese içinde toplanırlar. Bu kese ince bir kanal vasıtasıyla yumurtlama
borusu ile birleşmiştir. Kraliçe yumurtlayacağı esnada bu keseden birkaç tane
de sperma çıkarırsa yumurta döllenir. Eğer keseden sperma çıkarmazsa yumurta
döllenmemiş olur. Döllenmiş yumurtalardan dişi arılar (amele veya arı beyi),
döllenmemiş yumurtalardan ise yalnız erkek arılar teşekkül eder.
* Oğul vermeye
hazırlık büyük bir sükunet içinde cereyan eder. Ekseriya mayısta ameleler
birkaç arı beyi odacığı yaparlar ve içlerinde, özel bir besleme ile genç arı
beylerini yetiştirirler. Oğul verme için bir arı beyi kafidir. Fakat arılar bir
tek arı beyinin herhangi bir kaza neticesinde ölebileceğini düşünerek birkaç
arı beyi yetiştirmeyi münasip bulmuşlardır. Bundan başka ani ihtiyaç karşısında
yeni bir arı beyi yetiştirmek imkansız olduğu halde, birkaç lüzumsuz arı beyini
öldürmek şüphesiz ki çok daha kolaydır.
* Amele arının
bütün hayatı, yani petekteki odacığından kanatlı olarak çıktığı andan ölümüne
kadar, üç safhaya ayrılır: İlk safhada kovanın içinde kalır ve yavrulara hizmet
eder. İkinci safhada kovandaki muhtelif hizmetlerinden ufak uçuşlar yapar.
Üçüncü safhada ise yalnız pollen veya bal toplar.
... arılar ikinci hayat safhalarının sonunda ve toplama
işlerine başlamadan evvel kovanın uçma deliğinde nöbetçilik yaparlar.
Bu nöbetçiler büyük bir dikkatle uça deliğinin önünde ve iç
tarafında otururlar ve kovana giren arıları antenleriyle kontrol ederler,
yabancı bulduklarını derhal öldürürler.
* Bir arının, bir
insanı soktuğu zaman iğnesini kaybettiği ve bir müddet sonra da öldüğü hemen
hemen herkes tarafından bilinmektedir. ... Fakat bir arı başka bir arıyı veya
herhangi bir hayvanı sokacak olursa -zehir silahının asıl kullanılma sahası da
budur- iğnesini hiçbir zaman kaybetmez ve kendisin herhangi bir zarar da
gelmez.
* Toplayıcı arı
yükünü boşalttıktan sonra dönme dansına başlar.
... Kovandaki danslar sadece bol miktarda besin bulunduğunu
bildirmeye yarar.
* Arılarda olduğu
gibi karınca cemiyetinde de üç muhtelif cins ayırt edilir: Kraliçe, amele ve
muayyen zamanlarda görülen erkek fertler. Kraliçe tamamen gelişmiş bir dişidir.
Ameleler ise yumurtlama kabiliyetini kaybeden kısır dişilerdir. Arı cemiyetinin
yalnız bir kraliçesi vardır. Karınca cemiyetinde ise beş veya on tane, hatta büyük
cemiyetlerde bir arada yaşayan birkaç yüz kraliçe bulunur. Fakat yuvanın esas
sakinlerini burada da yine ameleler teşkil eder. Erkek karıncalar kanatlıdır ve
ömürleri pek kısadır. Kraliçeler birkaç sene yaşarlar. Fakat kanatlarını ancak
birkaç gün muhafaza ederler. Ameleler ise tamamen kanatsızdırlar.
* Karınca
yuvasının içinde, bir çok deliklerle yığının yüzeyine açılan oturma odaları ve
koridorlar vardır karınca yuvası bu yığından başka toprağın derinlerine
kazılmış daha birçok oda ve koridorlara da maliktir.
* Karıncalar
sonbaharın nihayetinde toprağın donma tehlikesi bulunmayan derin bölgelerine
çekilirler ve orada hareketsiz kalırlar. Böyle fena mevsimleri uyuyarak
geçirdiklerinden kış için besin maddesi de depo etmezler. İlkbahar güneşiyle
uyandıkları zaman...
* Eşek arısı
yuvalarını, orman kenarındaki yosun yığınları içimde, ağaçların kökleri veya
çayırlardaki otların arasında boş bir fare deliğinde ... bulmak kabildir.
* Yuvası çok garip olan arılardan biri de bir cins duvar
arısıdır. Bu arı her yumurtası için boş bir sümüklüböcek kabuğu arar ve bunun
en derin kısmını bal ve pollen hamuru ile doldurur, bunun üstüne de bir yumurta
koyar. Büyüyecek yavrusu için muayyen bir yer bıraktıktan sonra bu kısmı,
çiğnenmiş yaprak hamuru ile enine bir cidar yaparak kabuğun diğer kısmından
ayırır. Bundan sonra kabuğun geri kalan bütün kıvrımlarını ufak ufak taşlarla
doldurur ve bunların dışarıya dökülmemeleri için de yaprak hamurundan bir cidar
daha örer. Yavrusunu korumak için düşmanlara karşı alınan bütün bu tedbirler
yetmiyormuş gibi yorucu uçuşlar yaparak birçok saman saplarını taşır; bunları
kuru ot, ince dal veya çam iğneleriyle bir araya getirerek kabuk tamamen
kayboluncaya kadar, çadır şeklinde bir dam örer.
^-^ KEDİLER ^-^
* ... öyle
pireler vardır ki insanın, kedinin, köpeğin, farenin, hatta kuşun, velhasıl o
anda hangi hayvana rastlarlarsa onun kanını emerler.
* Kedi, köpek,
aslan ve diğer yırtıcı hayvanların zoologlar tarafından birbirleriyle akraba
sayıldıkları kadar eşek arıları, yaban arıları ve karıncalar da aynı derecede
bal arılarıyla akrabadırlar.
- Yazım-Basım Hataları -
* Sf/ 17
... olara yaşamışlardır.
* Sf/ 23
... depo hdilir.
... eesaplı
olarak...
* Sf/ 32
... çeçeklerin
nektarı...
* Sf/ 52
... beslemkle bitmez.
* Sf/ 62
... gelişmesini temamladıktan...
* Sf/ 124
... duyguların dainsanlardakine...
* Sf/ 169
... menkşe
rengini...
... tecrübe ile bnlunur.
* Sf/ 170
... mav levhanın...
* Sf/ 171
... beyaz. solunda...
* Sf/ 182
... alt tarrfına...
* Sf/ 191
... kareketsiz
kalırlar.
* Sf/ 193
... arlardan çok
farklı...
ARALIK 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder