Sayfalar

6 Ocak 2016 Çarşamba

Arıların Hayatı - Dr. Prof. K. v. Frish * Kış Okuma Şenliği 2015-2016

Sevgili Pinuccia'nın düzenlediği 'Kış Okuma Şenliği' okuma listeme buradan ulaşabilirsiniz. 

Listenin 21. sırası: İsmi iki kelimeden oluşan bir kitap.



Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Arıların Hayatı / Dr. Prof. K. v. Frish




ARILARIN HAYATI
Yazarı: Dr. Prof. K. v. FRISH
Türü: Araştırma - Bilgi Dünyası Koleksiyonu
Yayın Hakları: Üniversite Kitabevi
-   Bilgi Dünyası Yıl:1 Mart 1946 Sayı:3 - Altıncı bin
Çeviri: Dr. Bedia Bozkurt
-   224 sayfa


Kitaptan Alıntılar;

        * Arı cemiyetinin iyi ve fena gidişi evvela arı beyine tabidir. Çünkü arı devletinde tamamen gelişmiş olan ve yumurtlamak suretiyle neslinin devamını ve çoğalmasını temin eden yegane dişi arı, arı beyidir. Kocanda arı beyinden başka oldukça çok sayıda kaba vücutlu ve bilhassa büyük gözlü diğer cins arılar da vardır. Bunlar erkek arılardır. Erkek arılar yalnız ilkbaharda ve yaz başlangıcında kovanda görülürler. Daha sonraları arı cemiyetine hiçbir faydaları kalmadığından cemiyet arkadaşları tarafından kovandan dışarı atılırlar. Kovanın geri kalan bütün diğer sakinleri amelelerdir. Bunlar da yine dişi arılardır. Fakat yumurtlayamazlar. Buna mukabil onlarda yavruları besleme ve ihtimam etme gibi analık sevki tabiileri hayret edilecek bir şekilde gelişmiştir. Arı beyine hiçbir mana ifade etmeyen bu işleri amele arılar tamamen kendi üzerlerine almışlardır. Amelelerin bundan başka birçok vazifeleri vardır. Mesela kovanda temizlik işlerine bakarlar, ölmüş arıları ve pislikleri kovandan uzaklaştırırlar, petek yaparlar ve yuvaların normal ısısını muhafaza ederler, besinlerini ararlar ve onları kovana yerleştirirler.

        * Kovanın peteklerini ise arılar kendiler yaparlar. Hatta peteklerin inşa malzemesi olan balmumunu da yine kendileri imal ederler. Çünkü her amele arının vücudunda ufak bir mum fabrikası bulunmaktadır.

        * Her petek binlerce ufak mum odacıklarından veya hücrelerden yapılmıştır.

        * Arılar hücrelerini altı köşeli inşa etmekle mümkün olan en iyi ve en ekonomik şekli bulmuşlardır.

        * Bir arının bir defada kovana taşıdığı bal damlası çok fazla değildir. Bal midesinin bir toplu iğne başı büyüklüğünde olduğuna göre bir yüksük dolusu bal toplamak için arının midesini 60 defa doldurup boşaltması icabeder. Halbuki bir çiçekte bulunan nektar pek azdır. Bir arının midesini bir defa bal ile doldurabilmesi için yoncanın 1000 veya 1500 münferit çiçeğine konması lazımdır.


        * Pollenler ekseriya o kadar çok olurlar ki parmağımızı hafifçe çiçeğin erkek organına dokundurunca ince bir pudra tabakası gibi parmağımıza yapışırlar. İşte arılar, pollenleri bu erkek organlardan toplarlar.
         ... Pollenler toplanma esnasında bal gibi yutulmazlar, bilakis kümeler halinde arının arka bacaklarının yan taraflarına yapışık olarak kovana taşınırlar.
         ... Arı kovana dönünce pollenleri bir odacığa yerleştirir; bal ve pollenler hiçbir zaman birbirlerine karıştırılmazlar.


        * Bir çiçeğin döllenmesi için bir miktar pollenin yapışkan başçık (istiğmat) üzerine gelmesi ve muhteviyatının boyuncuk (ibre) dan geçerek dişi tohumla birleşmesi lazımdır.
         ... Pollen toplayan bir arı bir haşhaştan diğerine veya bir gülden başka bir güle uçarken bunların pollenlerini de bir çiçekten diğerine taşır ve çiçek tozuna bulanmış olduğu için de ister istemez o çiçeğin başçığına sürünerek oraya birkaç pollen bırakır ve bu suretle o çiçeği döllemiş olur.


        * Arılardan başka diğer böcekler de çiçekleri döllerler. Eşek arıları, kelebekler, kıt kanatlılar, sinekler...
  
        * Bazen bir ev kadınını heyecana düşüren kokmuş et ve peynirler üzerinde bazı beyaz kurtçuklar görülür. Bunların sonradan sineğe tahavvül edeceği hiç tahmin edilemez.

        * Böceklerde iç iskelet yerine sert bir dış iskelet vardır. Elinde bir arı veya herhangi bir böcek tutan bir kimse bunun ne kadar sert olduğunu hissetmiştir. Böyle sert kabuklar böcekler için çok pratiktir. Çünkü onları zedelemeğe karşı muhafaza ederler. ... böcekler kabuğun mevcudiyetinden dolayı bir civciv gibi devamlı büyüyemezler. Çünkü kabukları elastiki değildir. Büyüyecekleri vakit evvela kabuklarını çatlatarak bunu vücutlarından sıyırırlar yani deri değiştirirler. Birkaç saat için kabuksuz kalan vücutları bir parça büyür. Bundan sonra eskisinden biraz daha büyük yeni bir kabuk meydana getirirler.

        * İlkbaharda faal bir kraliçe (yani bir arı beyi) 24 saatte takriben 1500 yumurta yumurtlar. Bunun ortalaması alınacak olursa günün her dakikasına bir yumurta isabet eder. Kraliçenin istirahat zamanları vardır. Fakat buna mukabil de kraliçe daha sık yumurtlayarak istirahat esnasında kaybettiği zamanı telafi eder.

        * Titremek ısı elde etmek için adalelerin hareket etmesi demektir.

        * Vücut ısısının ayarlanması, insanlar da dahil olduğu halde, ancak memeli hayvanlarda ve kuşlarda mümkündür. Bütün diğer hayvanların; kertenkele, yılan, kurbağa, balık, salyangoz, solucan, istakoz, böcek vs, vücut ısıları yaşadıkları muhitin ısı derecesine tabidir.
         ...
         Kovanın 35 derecelik değişmeyen ısısı dikkat nazarımızı çekmektedir. Soğuk havalarda amele arılar yumurta ve larvaların bulunduğu peteklerin üzerinde toplanırlar, bir kuş tüyü yastık gibi vücutları ile bu odacıkları örterler ve ancak bu suretle petek odacıklarının nispeten sıcak kalmasını temin etmiş olurlar. Sıcak havalarda ise peteklerin üstüne otururlar ve kanatlarını bir yelpaze şeklinde sallayarak küçük ve canlı bir vantilatör gibi sıcak havayı uçma deliğinden dışarıya sevkederler.

        * Bir yumurtada amele arı mı yoksa arı beyi mi çıkacağını amele arılar tayin ederler. Eğer ameleler larvaya bol ve kuvvetli besin maddeleri verirlerse ve ona, diğerlerine nazaran biraz daha büyük bir oda yaparlarsa bu larvadan bir kraliçe (bir arı beyi) meydana gelir. Eğer larvalar adi dar odacıklarda yetiştirilir ve bunlara nispete az besin maddeleri verilirse o zaman bu larvalardan kısır dişiler yani ameleler teşekkül eder.
         Fakat bir yumurtadan dişi arı mı (amele veya arı beyi), yoksa erkek arı mı çıkacağını yalnız kraliçe (yani arı beyi) yumurtlayacağı esnada tayin eder. Kraliçenin bu kabiliyeti şu esas üzerine kuruludur:
         Bir arı beyi, aşağı yukarı 4 veya 5 yıl yaşar. Fakat gençliğinde yalnız bir defa evlenme uçuşu yaparak erkek arı ile çiftleşir. Bu çiftleşme esnasında erkek arıdan aldığı spermalar, vücudunun arka tarafındaki bir kese içinde toplanırlar. Bu kese ince bir kanal vasıtasıyla yumurtlama borusu ile birleşmiştir. Kraliçe yumurtlayacağı esnada bu keseden birkaç tane de sperma çıkarırsa yumurta döllenir. Eğer keseden sperma çıkarmazsa yumurta döllenmemiş olur. Döllenmiş yumurtalardan dişi arılar (amele veya arı beyi), döllenmemiş yumurtalardan ise yalnız erkek arılar teşekkül eder.


        * Oğul vermeye hazırlık büyük bir sükunet içinde cereyan eder. Ekseriya mayısta ameleler birkaç arı beyi odacığı yaparlar ve içlerinde, özel bir besleme ile genç arı beylerini yetiştirirler. Oğul verme için bir arı beyi kafidir. Fakat arılar bir tek arı beyinin herhangi bir kaza neticesinde ölebileceğini düşünerek birkaç arı beyi yetiştirmeyi münasip bulmuşlardır. Bundan başka ani ihtiyaç karşısında yeni bir arı beyi yetiştirmek imkansız olduğu halde, birkaç lüzumsuz arı beyini öldürmek şüphesiz ki çok daha kolaydır.

        * Amele arının bütün hayatı, yani petekteki odacığından kanatlı olarak çıktığı andan ölümüne kadar, üç safhaya ayrılır: İlk safhada kovanın içinde kalır ve yavrulara hizmet eder. İkinci safhada kovandaki muhtelif hizmetlerinden ufak uçuşlar yapar. Üçüncü safhada ise yalnız pollen veya bal toplar.
         ... arılar ikinci hayat safhalarının sonunda ve toplama işlerine başlamadan evvel kovanın uçma deliğinde nöbetçilik yaparlar.
         Bu nöbetçiler büyük bir dikkatle uça deliğinin önünde ve iç tarafında otururlar ve kovana giren arıları antenleriyle kontrol ederler, yabancı bulduklarını derhal öldürürler.

        * Bir arının, bir insanı soktuğu zaman iğnesini kaybettiği ve bir müddet sonra da öldüğü hemen hemen herkes tarafından bilinmektedir. ... Fakat bir arı başka bir arıyı veya herhangi bir hayvanı sokacak olursa -zehir silahının asıl kullanılma sahası da budur- iğnesini hiçbir zaman kaybetmez ve kendisin herhangi bir zarar da gelmez.

        * Toplayıcı arı yükünü boşalttıktan sonra dönme dansına başlar.
         ... Kovandaki danslar sadece bol miktarda besin bulunduğunu bildirmeye yarar.

        * Arılarda olduğu gibi karınca cemiyetinde de üç muhtelif cins ayırt edilir: Kraliçe, amele ve muayyen zamanlarda görülen erkek fertler. Kraliçe tamamen gelişmiş bir dişidir. Ameleler ise yumurtlama kabiliyetini kaybeden kısır dişilerdir. Arı cemiyetinin yalnız bir kraliçesi vardır. Karınca cemiyetinde ise beş veya on tane, hatta büyük cemiyetlerde bir arada yaşayan birkaç yüz kraliçe bulunur. Fakat yuvanın esas sakinlerini burada da yine ameleler teşkil eder. Erkek karıncalar kanatlıdır ve ömürleri pek kısadır. Kraliçeler birkaç sene yaşarlar. Fakat kanatlarını ancak birkaç gün muhafaza ederler. Ameleler ise tamamen kanatsızdırlar.

        * Karınca yuvasının içinde, bir çok deliklerle yığının yüzeyine açılan oturma odaları ve koridorlar vardır karınca yuvası bu yığından başka toprağın derinlerine kazılmış daha birçok oda ve koridorlara da maliktir.


        * Karıncalar sonbaharın nihayetinde toprağın donma tehlikesi bulunmayan derin bölgelerine çekilirler ve orada hareketsiz kalırlar. Böyle fena mevsimleri uyuyarak geçirdiklerinden kış için besin maddesi de depo etmezler. İlkbahar güneşiyle uyandıkları zaman...

        * Eşek arısı yuvalarını, orman kenarındaki yosun yığınları içimde, ağaçların kökleri veya çayırlardaki otların arasında boş bir fare deliğinde ... bulmak kabildir.

            * Yuvası çok garip olan arılardan biri de bir cins duvar arısıdır. Bu arı her yumurtası için boş bir sümüklüböcek kabuğu arar ve bunun en derin kısmını bal ve pollen hamuru ile doldurur, bunun üstüne de bir yumurta koyar. Büyüyecek yavrusu için muayyen bir yer bıraktıktan sonra bu kısmı, çiğnenmiş yaprak hamuru ile enine bir cidar yaparak kabuğun diğer kısmından ayırır. Bundan sonra kabuğun geri kalan bütün kıvrımlarını ufak ufak taşlarla doldurur ve bunların dışarıya dökülmemeleri için de yaprak hamurundan bir cidar daha örer. Yavrusunu korumak için düşmanlara karşı alınan bütün bu tedbirler yetmiyormuş gibi yorucu uçuşlar yaparak birçok saman saplarını taşır; bunları kuru ot, ince dal veya çam iğneleriyle bir araya getirerek kabuk tamamen kayboluncaya kadar, çadır şeklinde bir dam örer.



^-^ KEDİLER ^-^

        * ... öyle pireler vardır ki insanın, kedinin, köpeğin, farenin, hatta kuşun, velhasıl o anda hangi hayvana rastlarlarsa onun kanını emerler.

        * Kedi, köpek, aslan ve diğer yırtıcı hayvanların zoologlar tarafından birbirleriyle akraba sayıldıkları kadar eşek arıları, yaban arıları ve karıncalar da aynı derecede bal arılarıyla akrabadırlar.


- Yazım-Basım Hataları -

        * Sf/ 17
         ... olara yaşamışlardır.

        * Sf/ 23
         ... depo hdilir.
        
         ... eesaplı olarak...

        * Sf/ 32
         ... çeçeklerin nektarı...

        * Sf/ 52
         ... beslemkle bitmez.

        * Sf/ 62
         ... gelişmesini temamladıktan...

        * Sf/ 124
          ... duyguların dainsanlardakine...

        * Sf/ 169
         ... menkşe rengini...

         ... tecrübe ile bnlunur.

        * Sf/ 170
         ... mav levhanın...

        * Sf/ 171
         ... beyaz. solunda...

        * Sf/ 182
         ... alt tarrfına...

        * Sf/ 191
         ... kareketsiz kalırlar.

        * Sf/ 193
         ... arlardan çok farklı...

                                                                  ARALIK 2015


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder