Sayfalar

5 Mart 2017 Pazar

Son Kuşlar - Sait Faik Abasıyanık

Okul yıllarımdan bu yana ilk kez Sait Faik okudum, ne ayıp!
Deniz kokan hikayeler öyle iyi geldi ki bana. Böylesi yalın, akıcı, ve içli hikayeler yazmak herkesin harcı değil.
Sait Faik duygusal bir adam. Çoğunluğun ıskaladığı güzelliklerin farkında.
Şahit olduğu haksızlıkları kendine dert edinecek kadar haktan yana.
Emeğe, emekçiye saygılı, sevgili.
Hikayeleri bana bunları hissettirdi.
Adalı olmanın yakınlığı da etkili olmuştur:)



Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:


SON KUŞLAR
Yazarı: Sait Faik ABASIYANIK
Türü: Öykü
Yayın Hakları: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
-   1.-3. Basım: Varlık Yayınevi, 1952-1965
4.-22. Basım: Bilgi Yayınevi, 1970-2001 23.-26. Basım: YKY, 2002-2011
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'nda
1. Basım: 5.000 Adet, Ekim 2012, İstanbul      
VI. Basım: 10.000 Adet, Ocak 2015, İstanbul
-   134 sayfa


 Kitaptan Alıntılar;

        * Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikayesi.

        * Belli belirsiz bir gülüşün anadan doğma yüzüne serpildiği bu adamın...

        * Tam kırk senedir yaptığı duvarlar onun büyük, acı, söylenmeyecek sırlarından en büyüğünü hissediyor herhalde, bazı akşamlar onlara yaslandığım zaman zangır zangır titrediklerini duyuyorum.

        * Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım. / Haritada Bir Nokta

        * Ne oluyorsun be? Dedi. Şair misin, ne boksun?
         Martı öldü de... dedim.
         Martı da ölür, dedi... İnsan ölmüyor mu?

        * Mesela şu güzün vakit vakit, küme küme gelen kuşları ökseyle tutmayı acaba mevzuat yasak edemez miydi? Şu iki tane mazlum sokak köpeğini aşılandırıp -yüz bin drahmi vergisi olmasa bahçıvaların, hatta benim bahçeme alabileceğim hayvanları- zehirli köftelerle öldürtmese, falan filan gibi.

        * Kırlangıç yuvasındaki kadın, sabahları gözükürdü. Islak saman rengi saçları vardı. Tarar, durmadan, yorulmadan, saatlerce tarardı.
         Kırlangıç yuvasına kadın sığar mı demeyin. İnsan aklına sığan şeyleri bir yol hayal buyurun.

        * Senede dört kelime konuşmadığım adama nezaketen gülmeye bile mecbur değilim.

        * Bir küçük devlet düşünün ki, kendini korumak için kurşundan değil sevgiden, toptan değil kardeşlikten, makineliden değil müsahamadan, V2'den değil dostluktan, hidrojenden değil mayıs akşamlarından, zırhlıdan, denizaltıdan değil kayıktan ve balıktan, harpten değil bayramdan silahlarla mücehhez (donanmış) olsun. Toplu tüfekli, denizaltılı, uçaklı bir başka devlete, 'Buyur bakalım, sıkıysan saldır bana!' diyor. İşte ben de öyleyim diyeceğim ama, doğrusu benim bu kadar tesirsiz, tecrübe edilmemiş iyi silahlarım bile yok. Benzetiyorum. Teşbihte hata olmaz.


 ^-^ KEDİLER ^-^

        * Bu kedi, tahta masanın üstüne çıkmış, köpeğime durmadan homurdanacak mı?

        * Kedi sustu. Köpeğim gözünü kapadı.

        * Sokaklarda yalnız rüzgar, kediler, rüzgarlardan siper sokaklara sığınmış, daha kalabalık yakın adalardan sürülmüş munis, bahtsız köpekler vardır.

        * Yüzlerce güzel ama uyuz kedinin kıyıda beklediği, köylülerin balıkçı sevincinden çıktığı ılık bir kış sabahıydı.

        * ... 'Puços' ismindeki kedisi olduğu...

        * Çoktan kediyi koynuna alarak uyumuş.

        * Kedi için cebime iki tane balık korum, adım hırsıza çıkar.

        * Vallahi kedi için almıştım balıkları.

                                                                  Şubat 2017


Yazar Hakkında Bilgi=  Sait Faik Abasıyanık (18 Kasım 1906 – 11 Mayıs 1954), Türk öykü ve roman yazarışair. Türk hikâyeciliğinin önde gelen yazarlarından olan Abasıyanık, çağdaş hikâyeciliğe yaptığı katkılarla Türk edebiyatında bir dönüm noktası sayılır.
 Modern Türk hikâyeciliğinin öncülerinden olan Sait Faik, getirdiği yeniliklerle "kökü kendisinde olan" bir yazar olarak kabul edilir.  Klasik öykü tekniğini yıkarak doğayı ve insanları basit, samimi, hem iyi hem kötü taraflarıyla oldukları gibi fakat şiirsel ve usta bir dille anlattı. Bunu yaparken diğer çoğu Cumhuriyet sonrası sanatçısı gibi Batı'daki gelişmelere bağlı kalmadı, hiçbir edebî anlayışın etkisinde hareket etmedi ve belli bir tarzın takipçisi olmadı.
Toplumun problemlerine değil bireyin toplum içindeki sorunlarına yönelen yazar, öykülerinde çoğunlukla kendisinden yola çıkıp bireyler hakkında yazarak insan gerçeğini anlamaya çalıştı. Çoğunlukla şehirli alt sınıfın hayatını yazan Abasıyanık, balıkçı, işsiz, kıraathane sahibi gibi karakterleri anlattı. İnsanların yaşama biçimlerini, isteklerini, tasalarını, korkularını ve sevinçlerini irdeleyerek, toplum meselelerinden çok "insanı ele alan sanatçılar" sınıfında yer aldı.
1930'larda başladığı yazı hayatı boyunca "sorumlu avare", "gözlemci balıkçı", "çakırkeyf sirozlu", "küfürbaz şair", "müflis tacir", "züğürt yazar", "hamdolsun diyemeyen rantiye", "anadan doğma çevreci" gibi sıfatlarla anılan Abasıyanık'ın tüm yazdıkları bir şair duyarlılığı içerdi. Hikâye, roman, şiir yazan, çeviriler ve röportajlar yapan sanatçı bütün bu türleri kendine özgü tarzı ile kaynaştırdı. Yazarın, anlık heyecanlarını yansıtan izlenimci ve fovist ressamların üslubunu anımsatan bir tarzı olduğu söylenmiştir.
Kendi özgün dilini oluştururken André GideComte de LautréamontJean Genet gibi isimlerden etkilenen Abasıyanık, kendisinden sonra gelen Ferit EdgüAdalet AğaoğluDemir Özlü gibi pek çok yazara da öncülük etti. Ölümünün ardından Burgaz Adası'ndaki evi müzeye dönüştürülen yazar adına her sene öykü ödülü de verilmektedir.


ARKA KAPAK –

"Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım.

Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum.
Ada 'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım."

"Haritada Bir Nokta" adlı öyküden.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder