Sayfalar

15 Ağustos 2017 Salı

Ah Mercimeğim - Mustafa Çiftçi

* Nasıl güzel öyküler... Nasıl lezzetli bir anlatım... Tadına duyulmuyor okurken...
* Hiç vakit kaybetmeden yazarın bir kitabını sipariş ettim: Adem'in Kekliği ve Chopin.
* Canım @ebruaykac okuyup çok etkilenince mutlaka okumalısın diye kitabını bana ödünç vermişti. Iyi ki de öyle yapmış 💐 Sayesinde Mustafa Çiftçi'nin kalemiyle tanıştım. 

* Öykülerde yerel ağız ve öykülere sıcaklık katan deyimler kullanılmış. Anlatımın bu yönü de beni etkiledi.


AH MERCİMEĞİM
Yazarı: Mustafa ÇİFTÇİ
Türü: Roman
Yayın Hakları: İletişim Yayınları
-   1. Baskı 2017, İstanbul
Kapak Tasarımı: Deniz Karagül

-   107 sayfa


 Kitaptan Alıntılar;

        * Yerel ağız ve deyimler-
         - Ben it ayağı yemiş gibi gezer tozardım.
         - İtin taştan yıldığı gibi korkardım.
         - Cebimdeki harçlık memur çocuğundan ecik fazlaydı yani.
         - Beni yakalayan kızlar tilkiden kaçan cücükler gibi çırpındılar, civildeştiler.
         - Sen de anam olarak benim için kılıç çalsan.
         - Şimdi çok çörüzsün.
         - ... saçının beliğine...
         - Ben bunu hiç meysimezdim.
         - ... ben hambal mıyım, amele miyim?...
         - Kocaman ayaklarıyla hel hel yürüyen bir insan...
         - Aname, 'Su ısıt...'
         - İt bokundan bir dirhem sert durabilince...
         - Böyle tilki uykusunda ne perişan olursun.
         - İtin kavurga yediği gibi havul huvul her lafı oyuncak ediyorsun.
         - Şimdiye yudular gömdülerdi beni.
         - Ben batarken sizin firmanızın ismi için dazgirlik edemem.
         - ... herif ecik it otuydu.
         - Cenani denilen gobelle gezdim.
         - Kızlar mısıl mısıl ders çalışıyordu.
           
        * İnsanın içinde bir ses varmış öğrendim. O ses hiç susmazmış, öğrendim. O ses kadar zalim, o ses kadar hain bir şey yokmuş, öğrendim.

        * Artık iyileşmesinden umudu kestiğim, olur olmaz kanayan bir yarayla yaşamaya alıştım.

        * ... bilirdim ki benim suyuma Aslı diye bir mürekkep damlamıştır.

        * Üzerine bir hırka geçirmiş. O hırkayı şu benim uyduruk bacılarım giyse çala çaput olur. Ama o hırka Aslı'da sütlü kahve üzerindeki köpük gibi olmuş.

        * Hep de aynı şeyi çiziyordum. Şöyle yuvarlak bir şey. Kuyu gibi. Sonra o kuyu dönmeye başlıyordu. Döne döne dipsiz bir kuyuya dönüşüyordu. Kendi çizdiğim resimde boğulacaktım.

        * ... öyle gölgesiz bir şeymiş yani.

        * Çünkü hanımıyla arasındaki rüzgardan hep Cabir Usta'nın yaprakları dökülürdü.

        * Bilmeyen insan için en kolayı konuşmaktır.

        * Oğlum esnaflık da türlü türlüdür. Bazen pahalı satanın da müşterisi olur. Çünkü insanoğlu para harcadığını bilmek ister, parasının gücünü görmek ister. Mesela bir Mersedes'i niye aldık? Paramız olduğunu bilelim diye aldık. Az da olsa bir saltanatımız olsun dedik.


 ^-^ KEDİLER ^-^

        * Kedi ciğeri böyle gözetlemez, öyle keskin bekliyordum.

        * Demet, biz konuşurken meraklı kediler gibi dinliyordu.

        * Daha kapıdayken bizim kızlardan biri kedi gibi sokuldu.


- Yazım-Basım Hatası -

        * Sf/ 94
         ... dükkana pas pas atılacak...

                                                        Ağustos 2017


Yazar Hakkında Bilgi=  Mustafa Çiftçi, 1977 doğumlu, ilk ve ortaöğrenimini Yozgat'ta tamamladı. 1999 yılında Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden mezun oldu. 2000-2001 yıllarında Güney Afrika Cumhuriyeti'nde bulundu. Dönüşünde İngilizce okutmanlık, metin yazarlığı, radyo ve TV programcılığı yaptı. Çeşitli dergilerde yayımlanmış hikayelerini Adem'in Kekliği ve Chopin (Ülke Edebiyat, 2012; İletişim Yayınları, 2015) adlı kitabında topladı. Evli ve iki çocuk babası. İkinci kitabı Bozkırda Altmışaltı (İletişim Yayınları, 2014), Türkiye Yazarlar Birliği tarafından '2014 Yılının En İyi Hikaye Kitabı' seçildi. Çiftçi 2016 yılında da Necip Fazıl Ödülleri kapsamında 'İlk Eserler Ödülü' almıştır.


ARKA KAPAK –

Cevizin dibi kaynıyordu. Aslı’nın gelin gideceği yer Marmaris’ti. Oradaki bir sarrafla evlenecekti. Kızlar laf kazanını habire harlıyorlardı. Ben yine gizli yerimdeydim. Herkes konuşuyordu. Aslı susuyordu. “Ne şanslısın. Tüm yıl tatil gibi olacak sana.” “Sen zaten altın gibiydin, bir de altıncıya düştün kız.” “Altın suyuna battın da çıktın say bacım.” Herkes, her şeyi diyordu da bir tek Aslı’nın dilinde laf yoktu. Evlerde, yollarda, yol kenarlarında lafazanlıklar, eprimiş pabıçlar, hardal sarısı pantollar, it ayağı yemiş gibi gezen gobeller… Yalan dünya, zalım dünya… Sen bekle ecik, bir yağmur yağacak düzelecek her şey… Ah Mercimeğim, en olmayacağı olur eden sebatkârlığın hikâyeleri. Aşkın ve tutunmanın halleri… Mustafa Çiftci’nin yeryüzüne iyilikle bakan masalsı dünyasından… Taşranın ağrıları, heves ve rüyaları...


1 yorum:

  1. çok ilginç, içinde hiç duymadığım deyişler var, biraz Sevgili Arsız ÖLüm'e benzettim, keyifli bir kitaba benziyor, paylaştığın için teşekkürler, sevgiler Ayşım'cım:)

    YanıtlaSil