Sayfalar

3 Ağustos 2012 Cuma

Son 10 Günün Okuma Bilançosu:)

Geçen hafta annemin hastane olayından önce bitirdiğim kitapla başlayayım.





Kitabı genel olarak beğendim. Yazı dili akıcı ve konusu da güzeldi.



BAŞKA BİR ŞEY DÜŞÜNÜYORUM
Yazarı: Jean-Paul DUBOIS
Çeviren: Nükhet İzet
Yayın Hakları: Can Yayınları
-  1.Basım: Aralık, 2006
-   207 sayfa
Kitabın Orijinal Adı: Je Pense A Autre Chose

Kitaptan Alıntılar;

        * (Fot. Mak.) Dünyada sadece dört tane esaslı makine vardır: Rolleiflex, 6x6.4 için Hasseblad, küçük format için de Leica ve Nikon. Geri kalanlar ikinci sınıftır.

        * (tanışma esnasında) Kolumu Anna’ya uzattım, elimi bir eldiven gibi eline geçirdi.

        * Kelimeleri dudak barajını asla geçmiyordu.

        * … gençliğimizin yattığı mezar (kadar karanlıktı)

        * İklim koşullarına rağmen, iki kişilik, üstü açık küçük bir spor araba istiyordum. Şimdiye kadar hep sadece üstü açılabilen arabalarım olmuştu. Bir Wolkswagen, iki Triumph, bir MGB. Daha yeni model bir üstü açık araba edinmeyi kafama koymuştum: Bir Mazda Miata, güvenilir bir araç, doğru dürüst fren yapabilen ve sabahları rahatça çalışabilen bir araba istiyordum. Elbette imkanlarım hiç de böyle bir modeli edinmeye elvermiyordu.
        
… kaldırımın kenarına park etmiş şahane bir siyah Miata gördüm.

Ocak ayında şiddetli kar fırtınaları Quebec’i iyice sarstı. Bir gecede, otuz-kırk santimetre kalınlığa ulaşacak kadar kar yağabiliyordu ve yolları hiç durmadan açmak ya da dona karşı tuzlamak gerekiyordu. O zor koşullarda Miata’m kendini mükemmel bir şekilde gösterdi. Her sabah özverili bir şekilde hareket ediyor ve buz tutmuş yollarda rahatça yerini alıyordu.

^-^ KEDİLER ^-^

* Elinizde iyi tüyolar olduğunu sanırsınız ve havanın güneşli olacağını söylersiniz. Talihsizlik eser, ertesi gün, sağanak yağmur yağar, kurşun gini iner üstünüze. İngilizler böyle havalarda ‘gökten kedi köpek yağdı’ deyimini kullanırlar.

         * Parmaklarımı koltuğun kollarına geçirmiş can havliyle perdelere asılan bir kedi gibi, hayat namına içimde kalanlara tutunuyordum.

         * Bir kuş ölüsünü koklamaya gelen kedi gibi yaklaşıp kulağıma şu sözleri fısıldadı: …

-Yazım-Basım Hataları-
        
Sf/66

Oranın havası, iyot kokuydu ve tül kadar inceydi.

Sf/ 130

Önemli ola tek şey hikaye.
        
                                  Okuduğum tarih: Temmuz 2012

Yazar Hakkında Bilgi= 1950’de Toulouse’da doğdu. On beş yılı aşkın b.ir süre Nouvel Observateur dergisinin Amerika temsilciliğini yaptı. Roman, deneme, gezi yazıları ve öykülerden oluşan on beşten fazla kitap yazdı. 2004 yılında Fransa’nın önemli edebiyat ödüllerinden Prix Femima’yı aldı. Halen Toulouse’da yaşıyor.

Çeviren Hakkında Bilgi: Nükhet İzet 1957 yılında İstanbul’da doğdu. Saint-Michel Lisesi’ni bitirdi. Lisans eğitimini Nanterre Üniversitesi’nde sosyoloji bölümünde aldı. Milliyet Sanat ve Milliyet Çocuk dergilerinde çalıştı. 1981’den bu yana Fransızca’dan çeviriler yapıyor.

ARKA KAPAK –
        Meteorolog Paul Klein sekiz ay önce, yirmi yıldır görmediği, hayatı boyunca nefret ettiği, ikiz kardeşi Simon’la buluşmak üzere İsrail’e gelir. Cehenneme yolculuğu böylece başlamış olur, kendini bir psikiyatri kliniğine kapatılmış olarak bulur. Ailesinin kurduğu bir komplo yüzünden klinikte olduğunu düşünmektedir. Gerçeği bulmak için çocukluğundan başlayarak tüm ayrıntılarıyla yaşamını anımsamaya ve yazmaya başlar. Orada olmasının nedeni, bir türlü yakasını bırakmayan kardeşi midir gerçekten? Kendisi, kayınpederi, karısı, sevgilisi ve çocuklarıyla ilgili yazdığı itiraflar bir yandan gerçeği bulmasında ona yardımcı olurken, diğer yandan bir aile sırrını ortaya çıkaracaktır. 2004 yılında Fransa’nın en saygın edebiyat ödüllerinden Rrix Femina’yı alan Jean-Paul Dubois, bu romanında da son derece karmaşık bir konuyu ustaca kullandığı dille yalın bir biçimde anlatmayı başarıyor.






Annemi evde ziyaret amaçlı gidip, apar topar hastaneye yatma olayı çıkınca ilk gün kitapsız kalmıştım. Neyse ki oda arkadaşımız süper babaannenin yakını, sağ olsun yanındaki ikinci kitabını okumam için bana verdi. Kişisel gelişim kitaplarından hiç haz etmesem de hiç yoktan iyiydi:) Ancak yarısına kadar zor okudum, ilk yarım bıraktığım kitap olarak, benim okuma tarihimde bir ilk gerçekleşti:)))




Sonra ağabeyimden bana bir kitap getirmesini istedim. O da Şemspare'yi getirdi.
Elif Şafak'ın 'Mahrem' kitabını çok, 'Aşk' kitabını ise orta derecede beğenerek okumuştum. Şemspare ise okuduğum üç kitabı içinde en az keyif aldığım kitabı oldu Şafak'ın. İsminden etkilendiğim kadar içeriğinden etkilenmedim maalesef.


ŞEMSPARE

Yazarı: Elif ŞAFAK
Yayın Hakları: Doğan Kitap
(www.dogankitap.com.tr)
-         1. baskı / Haziran 2012
Türü: Deneme    /        248 sf.

Kitaptan Alıntılar,

* Sirkeleşir hafızası saklaya saklaya. Kemleşir dili, üslubu, bunca şeyi içine ata ata.

* Sanatçı dediğin yüreğinin ibresi sevinçten çok hüzne, gündüzden çok geceye, kolektif kimliklerin güvencesinden ziyade bireysel sergüzeştlerde yitip gitmeye, bahardansa güze ayarlı kişi midir?

* Kaç kitap yazınca romancı, kaç albüm çıkarınca bir müzisyen, kaç tez yazında akademisyen, kaç seçim kazanınca bir politikacı ya da kaç ameliyuat yapınca bir doktor, annesinin gözünde bir yetişkin sayılır?

‘MAHREM’den bir alıntı,
Kaç kitap okuyunca alim, kaç diyar görünce gezgin, kaç hezimetten sonra bezgin olurdu insan?


* Sf/125 Sohbet, karpuz gibi tam orta yerden bölünmüş…
    Sf/ 221 Toplumu, hatta cümle alemi karpuz gibi ortadan ikiye ayırıyormuşuz meğer.
- Aynı veya benzer benzetmelerin aynı kitap içinde kullanılmasından pek hoşlanmıyorum.

* Ayrıca bu kitapta –Araf- ve –başat- ve –son tahlilde- kelimeleri defalarca kullanılmış!

* Seneler seneler evveldi. Şehr-i şehir İstanbul’un en gürültülü, en hercai noktalarından olan Kazancı Yokuşu’nun sakinlerinden biriydim ben de. Mahrem’i yazmaktaydım burada. Romanda anlattığım cüce ve aşırı şişman kadın, doğrusu biraz da etrafımda gördüğüm, gözlemlediğim uçuk insanlardan etkilenerek oluşturduğum karakterlerdi.

* The Boston Globe’de çarpıcı bir yazı çıktı: ‘Yalnızların Gücü’
‘Yalnız çocukların, tek başına kalabilen gençlerin ve genelde yalnız olan insanların empati gücü, sürekli sosyalleşenlere kıyasla daha yüksek çıkıyor.’
Bir başka ifadeyle, durmadan grup psikolojisiyle hareket eden, kendini bir kolektivitenin parçası olarak gören ve bunun dışında bağımsız bir kimlik kuramayan insanlar, hangi kesimden olursa olsunlar, ara ara yalnız kalabilen insanlara kıyasla empati kurmakta, başkasına tolerans göstermekte ve farklılıklara anlayış ve şefkatle bakabilmekte daha geride kalıyorlar.
O halde yalnız insanlar, sandığımız gibi, illa da asosyal, beceriksiz ve mutsuz bireyler olmayabilir. Birkaç ayrı üniversitede yapılan deneylerde, tam tersine, yalnız kalan insanların kalamayanlara göre daha mutlu ve daha uyumlu tipler oldukları belirleniyor. Devamlı başkalarıyla vakit geçirmenin insanın zihnini yoran, hatta moralini yıpratan bir yanı var.
Hani hep duyarız, ‘İnsan sosyal bir varlıktır’ lafını. Sosyalleşmeye, gece gündüz başkalarıyla zaman geçirmeye çok büyük ve başat bir ihtiyacımız olduğuna inanırız. Ama hakikaten öyle mi acaba?
Nitelikli bir sohbetin, muhabbetli, keyifli bir dost meclisinin yeri her zaman apayrı. Ama bir de bolu boşuna, yararsızca, verimsizce, sırf etrafa ayak uydurarak geçirdiğimiz o günler, saatler var ya… Hatta haftalar, aylar, hayatlar… Bir sosyal akışa kapılarak, gençlerin tabiriyle ‘öylesine takılarak’. İşte o hallerden pek bir fayda yok kimseye.
İnsan sosyal bir varlık, doğru. Ama insan, aynı zamanda yalnızlığından çok şey üretebilen bir varlık. Yeterince yalnız kalmıyor, kalamıyoruz.
Kalamıyoruz, çünkü en basitinden bizler önyargılıyız yalnızlık konusunda. Bunu bir acizlik, bir zayıflık olarak görüyoruz.
Birbirimizin yalnızlıklarına saygı göstermiyoruz. Bir kafede, mesela bir parkta, şehir meydanında, üniversite kampüsünde - kampusunda, kendi kendine oturup bir şeyler karalayan, okuyan, düşünen, içine çekilen insan ne kadar az.
Halbuki sanat, felsefe, edebiyat, düşünce, derinlik hep o yalnızlıklardan çıkıyor. Kendimizle baş başa kalabildiğimiz ender anlardan.

-Yazım-Basım Hatası-

Sf/143 (2.prg.son cml.)
O noktadan itibaren, bütün ilgisini ve sevgisini kızıma (kızına) verdi.

                            Okuduğum tarih: 02 Ağustos 2012


Yazar Hakkında Bilgi= Bknz. Mahrem
M.K. PERKER: İstanbul’da doğdu. Gırgır, Fırt, Avn,, Hıbır, Leman, Lemanyak, Sabah, Milliyet, Radikal, Star, Yeni Binyıl, Aktüel, Haftalık, Esquire, Cosmopolitan ve daha bir çok yayında çalıştı. 2001 yılında New York’a yerleştiğinden beri çizgileri başta The New York Times, The Washington Post, The Wall Street Journal, The New Yorker, The Progresivve, Mad ve Heavy Metal’de yayımlanmaktadır. Altısı ABD’de yayımlanmış toplam sekiz çizgi roman albümü olan Perker, çizgi romanın Oscar’ı Eisner Ödülü’ne aday gösterilen, Society of Illustrators üyeliğine kabul eden ilk ve tek Türk çizerdir. Halen Habertürk gazetesi ve Leman için çalışmalar yapan M.K. Perker’in daha önce ABD’de yayımlanan Kahire adlı çizgi romanı Kasım 2011’de Doğan Kitapçılık’tan çıktı.

ARKA KAPAK–
        Kararır gökyüzü bazen; kasvetli bulutlar kaplar semayı. Hayatın ritmi durağanlaşır, sohbetler bildikleşir, içimizde birikir yalnızlık hissi. Nasıl özleriz güneşi o zaman, griler içinde aradığımız bir tutam renk demeti. Peri tozu gibi, inceden.
         Gönülden yazılmış her roman, her hikaye, her kelime bir şemsparedir. Güneş parçası…
         Düşer omuzlarımıza, kar tanesi gibi usulca, yağmur gibi yıkar ruhumuzu, arındırır tozdan kirden tekdüzeliklerden…
Şemspare…

*** Kitap çekilişime katılmadıysanız buraya lütfen:)

11 yorum:

  1. yarım bıraktığın kitaba üzüldüm biraz daha şans verseydin keşke
    paylaşım için teşekkürler canım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Fatoşcum inan normalde daha önce hiç yarım bıraktığım kitap olmadı. Pis bir huyum vardır, ne kadar sevmesemde sonuna dek okurum inadına inadına. Ama gitmedi bu kitap hem de hiç:))))

      Sil
  2. Şemspare'yi bende merak ediyordum.Bu gün onun yerine eşim Tanrı daima Tebdil-i kıyafet gezeri almış.İsabet olmuş demekki.Okuyanım okuma zevklerimiz aynı gibi.Yorumlarını değerlendiriyorum.Sevgiler size^-^

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de isabet olmuş:) Zaten kitaptaki çoğu yazısına internet üzerinden köşe yazılarına ulaşarak okuyabilirsin.
      Teşekkür ediyorum. Bizden de kocaman sevgiler, mırkk mırkkk ^-^

      Sil
  3. Kişisel gelişim benim de hazetmediğim bir tür:)

    YanıtlaSil
  4. Ben de kişisek gelişim okuyamıyorum. İyi tamam anladık modundayım sürekli!
    Şempare zaten sırf ismiyle dikkat çekmek için yazılmış bir kitap bence, siz Pinhan'ı okuyun:)
    Ben de vakit bulabilirsem Mahrem'i okuyacağım inşallah:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de okurken zaten biliyoruz bunları diye diye zor ilerledim yarısına kadar:))
      Şemspare ismi çok akıllıca ve güzel seçilmiş ancak içerik çok zayıf. Pinhan ise bir derya:)
      Eminim Mahrem'i siz de seveceksiniz.
      Sevgilerimle.

      Sil
  5. su akıp yolunu buluyor.her ne kadar kişisel gelişim kitapları okusakta herkesin yaşadığı hayta kendine özel ve her tavsiye yada yol doğru olmayabiliyor.her zaman söylüyorum yaparak yaşayarak öğrenme en gü
    güzeli:)

    YanıtlaSil