İsminde sonbahar mevsimini andıran bir kitap kategorisi için sanırım iyi bir seçim oldu 'Selanik'te Sonbahar' :)
Tuna Kiremitçi'nin yazı dilini severim. Daha önce A.Ş.K Neyin Kısaltması?, Bu İşte Bir Yalnızlık Var, Git Kendini Çok Sevdirmeden ve Bazı Şiirler Bazı Şarkılar kitaplarını okudum.
Bazı Şiirler Bazı Şarkılar paylaşımım burada.
Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:
Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Selanik'te Sonbahar / Tuna Kiremitçi
Isaac patileri eşliğinde ♥
SELANİK'TE SONBAHAR
Yazarı: Tuna
KİREMİTÇİ
Türü: Roman
Yayın
Hakları: Doğan Kitap
www.dogankitap.com.tr
- 1. baskı
/ Mayıs 2011
- 286 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
* Aslında müziğe
benziyorum. Zamana bağlı olarak, mekana yayılıyorum.
* Sevildiği zaman
insan kendi ruhuyla ödeşiyordu. ... aslında sevilmeye değebileceğini
keşfediyordu.
* Burası herkesin
maskeyle dolaştığı Venedik karnavalı gibi bir yer...
^-^ KEDİLER ^-^
* Adanın gerçek sahibi kediler gölgeleri izleyerek yer
değiştiriyorlar.
* ... kapıdan
giren tekiri okşuyor.
* Kucağındaki
kediyi bırakıp uzanıyor...
* Kahkaha atarak
sıçradı kucağıma, kedi gibi kıvrıldı.
Okuduğum tarih: Kasım 2014
Yazar Hakkında Bilgi= Tuna Kiremitçi (d. 24 Şubat
1973, Eskişehir), Türk yazar, müzisyen ve sinemacı.
İlk
şiirleri, Galatasaray Lisesi yıllarında Varlık dergisinde
yayımlandı. Kendisine "Yaşar Nabi Nayır Şiir Ödülü"nü
kazandıran "Ayabakanlar" adlı
kitabı 1994 yılında
okuyucuyla buluştu. 1997’de Bosnalı şair İzzet Sarayliç’le "Erguvan Balkan Şiir Ödülü"nü
paylaştı. Bunu 1998 tarihli
ikinci şiir kitabı olan "Akademi" izledi.
Tuna
Kiremitçi'nin 2002’de
çıkan ilk romanı "Git Kendini
Çok Sevdirmeden" büyük yankı uyandırdı ve o yılın önemli
edebiyat olaylarından biri kabul edildi. 2003'te ikinci romanı
"Bu İşte Bir Yalnızlık Var"
ve şiirlerini derlediği "Bazı Şiirler Bazı Şarkılar"
yayımlandı. 2005 yılında
yayımlanan "Yolda Üç Kişi" adlı romanı da geniş bir
okuyucu kitlesiyle buluşmuş ve beğeni kazanmıştır.
Daha
sonra da 2007 tarihli "Dualar Kalıcıdır",
2009'da "Küçüğe Bir Dondurma",
2011'de "Selanik'te Sonbahar" ve 2012'de "Gönül Meselesi"
romanları yayımlanmıştır.
Genellikle
sıradan insanların trajedilerini, günümüz toplumundaki kadın-erkek
ilişkilerinin açmazlarını ve yaşlanmanın melankolisini hüzünlü, yer yer de
gülümseten bir anlatımla işlediği romanları, Profesör Gürsel Aytaç tarafından
Türk edebiyatında "romantik ironi" örnekleri olarak
değerlendirilmiştir (Hürriyet Gösteri; Temmuz-Ağustos 2005).
Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi'nde sinema eğitimi gören, kısa filmleri çeşitli
festivallerde ödüller alan Tuna Kiremitçi, 2009 yilinda ilk uzun metrajlı filmi
"Adını Sen Koy"un çekimlerini
tamamlamıştır.
Ayrıca,
1990'lı yıllarda Kumdan Kaleler topluluğuyla Etnik Rock
çalışmaları yapmış, besteci ve solist olarak bir albüme ("Denize
Doğru"; 1996) imza atmıştır.
2010
yılında polisin yabancı uyruklu kadınları pazarlayan bir fuhuş mafyasına
yaptığı operasyonda ismine mafyanın müşterileri arasında rastlanmış,İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı'na ifade vermeye çağrılmıştır.
Romanları
10 dile (Fransızca, Almanca, Bulgarca, Yunanca, Romence, Estonca, Portekizce,
Boşnakça, Arapça, Çince) çevrilen Kiremitçi, bir oğul babasıdır. Bir dönem
Cumhuriyet gazetesinde yazmıştır.
11
Haziran 2010 tarihi itibarı ile Hürriyet gazetesinin Kelebek ekinde yazmaya
başlamışsa da 2012 yılında görevine son verilmiş,gazetenin kadrosundan
çıkarılmıştır.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Tuna_Kiremit%C3%A7i
ARKA KAPAK –
Bir ulusun doğmasını
engelleyen suikast, o suikaste uğramasa lider olacak bir asker, gerçekleşmesi
Ölüm’e bağlı bir aşk...
“Fikriye’nin bedenine girmiş ölümün yanına uzandım, ona sarılıp gün boyu bekledim. Sigara içtim bekledim. Tuvalete gidip geldim bekledim. Yeterince beklersem ölüm bedeninden çıkar, Fikriye uyanır diye bekledim. Beklemek beni onun babası yaptı, oğlu yaptı, ölüm benim bekleyişimden dev bir heykel yaptı, ben o heykelin tepesine konan kuş oldum yine bekledim. Asırlar beklemekle geçti, derken bekleyiş de geçti, cümleler büsbütün anlamsızlaşıp anlam kendisini bir kız için vurdu ve ben anladım: Bekleye bekleye onu geri getiremeyecektim.”
“Fikriye’nin bedenine girmiş ölümün yanına uzandım, ona sarılıp gün boyu bekledim. Sigara içtim bekledim. Tuvalete gidip geldim bekledim. Yeterince beklersem ölüm bedeninden çıkar, Fikriye uyanır diye bekledim. Beklemek beni onun babası yaptı, oğlu yaptı, ölüm benim bekleyişimden dev bir heykel yaptı, ben o heykelin tepesine konan kuş oldum yine bekledim. Asırlar beklemekle geçti, derken bekleyiş de geçti, cümleler büsbütün anlamsızlaşıp anlam kendisini bir kız için vurdu ve ben anladım: Bekleye bekleye onu geri getiremeyecektim.”
Isaac hepinize mırkk okumalar diler:)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder