BİR KATEDRALİN ÖYKÜSÜ
Yazarı: Ken FOLLETT
Türkçesi: Hilmi ARTAN
Kitabın Orijinal Adı: The Pillars of the Earht
Yayın Hakları: - 1989, Ken Follett Kesim Telif Hakları Ajansı aracılığıyla Türkiye’de yayın hakkı.
- İnkılap Kitabevi
- 1998
Kitaptan Alıntılar,
İLGİNÇ ! –
* Jack Toledo’da arkadaşı Raşid El Harun’un evinde noeli geçiriyordu.
Yemekten sonra, Raşid konuklarına çok öğündüğü mekanik oyuncaklarını gösterdi: Kristalden gözleri günün sıcaklığıyla suyu emen, ama akşam serinliği çıkınca suları dışarı akıtan ve böylece ağlıyormuş gibi görünen tahtadan yapılmış küçük bir kadın heykeli.
* Jack heykeli havaya kaldırarak bağırmaya başladı:
- Kutsal Meryem’e saygılı olun! – Avazı çıktığı kadar, - Kutsal Anneye dokunmayın! – diye bağırıyordu. – Kutsal Meryem’in suretine saygısızlık günahtır – dedi.
Kalabalık mırıldanıp duruyordu. – Tanrının Annesi bu! Selam, Meryem! … Kutsal Bakire Meryem’in suretine yol açın! –
Birden herkes soluğunu kesip öylece kaldı.
- Bir mucize! – dedi biri, arkasından ötekiler bağırmaya başladı: - Mucize! Bir mucize bu! –
Jack heykele bakınca durumu anladı. Gözlerinden sular damlıyordu. Sıcaktan soğuğa ani bir değişiklik üzerine tahta heykelin ağladığı kuramı aklına geldi, tıpkı sıcak ülkelerde geceleri ağladığı gibi. Öyle ya bütün gün sıcakta kalan heykel az önce kuzey kapısının serinliğine bırakılmıştı. Gözyaşları ancak bununla açıklanabilirdi. Ama onlara heykel ağlıyormuş gibi geldi, şaşırıp kaldılar.
En önde duran bir kadın heykelin dibine denier dedikleri bir gümüş Fransız parası attı. Kilise halkın beynini öyle yıkamıştı ki kutsal bir şey karşısında tek akıllarına gelen şey para vermek oluyordu. Kadının yaptığı gibi ötekiler de para atmaya başladı.
Raşid’in oyuncağının para kazandıracağını Jack hiç düşünmemişti. Elbette bu paralar Jack’e verilmiyordu. Jack’in cebine gideceğini düşünseler para vermezlerdi. Bir kilise için bir hazine demekti bu.
Bunun farkına varınca, ne yapması gerektiğini hemen anladı: - Ağlayan Kutsal Meryem bana değil Tanrıya aittir. O yüzlerce mil yol katetti ama yolculuğu daha tamamlanmış değil. Yolculuğunun son bulacağı yer İngiltere’de Kingsbridge’de kendisi için yeni ve daha şanlı bir kilise inşa edilmesini emretmektedir, onun yardımıyla ona, orada Aziz Denis’in kutsal kalıntıları için inşa edilen koro bölümü kadar güzel bir türbe inşa edeceğim. Verdiğiniz bu paralar yeni kilisenin inşaatına harcanacaktır.
Herkes parasını atarken yüksek sesle bir şeyler söylüyordu. Kimi – Tanrıya Şükür – kimi –Robertim’i iyileştir – ya da – Anne’i hamile bıraktır. –
Jack başını çevirip bir kez arkasına baktığında, ayağının dibinde kar yığıntısı gibi biriken paraları görünce hayretler içinde kaldı.
GÜNÜMÜZDE;
10.09.02 / Salı - Posta Gazetesinden bir haber,
Meryem Ana ağlıyor kilise para basıyor –
Avustralya’nın batı kesimlerindeki Rockingham’da, bir kilisede bulunan Meryem Ana heykelinin – ağlamaya – başlaması Katolikler arasında heyecan yaratırken, binlerce kişi kiliseye akın etti. Heykelin – gül kokulu gözyaşı – döktü belirtildi. Cemaatten Patty Powell, heykeli 8 yıl önce 150 Avustralya doları karşılığında Tayland’daki bir dükkandan aldığını söyledi. Heykelin ikinci kez Paskalya yortusunda ağladığını belirten Powell, Ağustos ayında sürekli ağladığını kaydetti. Heykeli görmeye gelenler arasında tekerlekli sandalyeye bağlı olanlar da bulunuyor. Heykelin gözyaşı dökmesine şüphe ile yaklaşanlar, bu gözyaşlarının bir hileden kaynaklanabileceğini belirtiyor.
Okuduğum tarih: Eylül, 2002
ARKA KAPAK –
Her şey bir lanetleme, bir şarkı ve bir idam olayıyla başlar. Sonra unutamayacağınız bir serüvene, her türlü zorluklara göğüs geren güçlü bir aşka dönüşür. Hiçbir özet bu dev romanın büyülü havasını size aktaramayacaktır. Aşk ve nefret, sevgi ve ihanet, umut ve umutsuzluk iç içedir. Çok az roman belli bir devri bu denli başarıyla yansıtabilmiştir. Ken Follett’in kuşkusuz bir başyapıtı sayabileceğimiz bu romanda olayların akışı içinde kaybolurken aynı zamanda yeni yeni sürprizler yaşayacaktır.
Onikinci yüzyıl İngilteresi’nde ülkeyi kasıp kavuran iç savaş sırasında babasını ve ailenin tüm servetini yitiren Lady Aliena daha onyedi yaşındadır ve küçük kardeşiyle yapayalnız ortada kalır. Bir süre sonra yün ticaretine atılacak olan Aliena’nın serüvenlerinde İngiliz dokuma sanayinin hangi aşamalardan geçtiğini göreceğiz.
Bir yandan aralarındaki çekememezlikler ve rekabet yüzünden birbirlerini bir kaşık suda boğmaya çalışan din adamları, keşişler, başrahipler, piskoposlar vb. öte yanda tek amaçları bir katedral inşaatını gerçekleştirmek olan duvarcılar, marangozlar, demirciler ve çıraklar ve de onların başındaki başmimar Jack usta.
Kitap aynı zamanda kısacık kesilmiş gür saç ve koyu renk saçları ile genç ve güzel Aliena ile kırmızı saçları ve kırmızı sakalı ile bir heykeli andıran Jack’in aşk romanıdır.
BAZI ŞİİRLER BAZI ŞARKILAR
Yazarı: Tuna KİREMİTÇİ
Yayın Hakları: Doğan Kitapçılık A.Ş.
- 1. baskı / ekim 2003 (200 adet)
Türü: Şiir / 78 sayfa
Kitaptan Alıntılar,
* İLKYARDIM
Adı kötüye çıkmış sokaklar gibi
ovalayıp duruyorum temiz yanlarını kalbimin.
Ne senden vazgeçmek sayılır ama bu,
ne de bir yangını bölüşmek seninle.
Aşk bir eksiklik olarak geliyor çoğu zaman:
Her an itiraf edecek sanki
ağlayarak bir şeyleri.
Ve dışarıda insanlar
toprağa dönük yüzleri
kırık birer anıyı
çağrıştıran elleriyle
anlamaya çalışan birbirlerini.
Adı kötüye çıkmış sokaklar gibi
onaramadığı yanları vardır çünkü insanın.
Bir de bakmışsın kulağın siren seslerinde
ve yüzün gözün telefon kesikleri.
* BALIK BURCU
……………………….
Hangimizin düşü bu, soluk soluğa uyandığım?
Hangimizin sevgisi, bir türlü eskimeyen?
* KAŞİF
Yirminci yüzyıl sonu.
Yaşlıydık doğurduğunuzda bizi.
Ağladığımızda ilk, yaşlı.
Çünkü geliyor ta dedelerden
gözümüzdeki bebeğe,
usandığımız diziler gibi,
Hiroşima’nın da devamı.
Ellerimiz Bosna’larda
mezarcılık yapmış kadınların elleri.
Onca savaş
ve kıyım
ve cesaret gösterisi,
yormuş meğer kanımızı.
Kalplerimizse hep çekmiş
hep en yaralısına teyzelerin:
Neyi elletseler kanayan bir ten.
Ve miksleniyor çığlığımız,
çığlığıyla Kurt Cobain’in.
Nasıl ‘genç’ dersiniz bize,
‘yeni’ nasıl dersiniz?
Anca alışıyoruz aşka, ölüme ve sanata,
futbolumuz,
şarkıcımız,
ibnemiz.
Aslında çiğ bir umut:
Bir gün bitecek emekliliğimiz.
Yaşlıydık doğurduğunuzda bizi
- gençleşerek öleceğiz.
* KAPTAN
Kaptan, senin deniz dediğine
burada yalnızlık deriz.
Güverte dediğine
aşk ihtimali,
yelken dediğine gökyüzü.
Biz küçüktük,
sen demir alıyordun.
Şehirle liman eskiydi,
yeniden sevilirdi.
Sen bekleyenler isterdin,
Beklemek taktığın lakabımızdı bizim.
Sonun kalmak olurdu, biliyorduk.
Yürürsen deniz arkandan gelir.
Analarımız yaşlandı
birer dakika arayla,
kız kardeşlerimizi hep sensiz evlendirdik.
Deniz vardı aramızda,
o aynı kaldıkça
değişmezsin sanıyorduk,
biz daha yaşlanmayız.
Kaptan, senin deniz dediğine
burada yalnızlık deriz.
Güverte dediğine
biz aşk ihtimali
yelken dediğine
acı bekleyiş.
Yazık,
sevecek kadar tanıyamadık,
tanıyacak kadar
sevemedik seni.
Okuduğum tarih: 2 Aralık 2003
Yazar Hakkında Bilgi= Tuna Kiremitçi, şubat 1973’te Eskişehir’de doğdu. Öğrenimini Galatasaray Lisesi’nin ardından MSÜ Sinema-TV Bölümü’nde sürdürdü. Bir dönem Kumdan Kaleler topluluğuyla beraber müzik çalışmaları yaptı. Halen İstanbul’da yaşıyor ve metin yazarı olarak çalışıyor. Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü’nü kazanan ilk şiirleri, 1994 yılında Ayabakanlar adı iler kitaplaştı. Yine şiirlerden oluşan ikinci kitabı Akademi, 1998 yılında okuyucuyla buluştu. Git Kendini Çok Sevdirmeden (2002) ve Bu İşte Bir Yalnızlık Var (2003) adlı iki romanı yayımlandı.
Şiirleri Yeniden Sunarken…
Burada, daha önce yayımlanmış iki kitabımdan bazı şiirler var. Romana giden yolda, bir elimden şairler tuttu hep. Beni Türkçe’nin kıyılarında yıllarca dolaştırdılar.
1994 yılında Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülü sonrası Enver Abi’nin (Ercan) sorularını yanıtlarken, ‘kendimi bir arada tutabilmek için yazıyorum’ demişim. Her ne kadar pek havalı bir cümle olsa da, geçen yıllar içinde bunu ne kadar başarabildiğimi bilemiyorum. Tek bildiğim, şiirin iç dünyamı uzun yıllar tek başına çekip çevirdiği.
Tabi araya zaman girince, insanda şiirleri küçük dokunuşlarla yeniden ele alma arzusu da kabarıyor. Bu dürtüye elimden geldiği kadar karşım koymaya, şiirleri ilk halleriyle sunmaya çalıştım. Yine de bazı değişiklikler var. Zaten üslup da zaman içinde farklılıklar gösteriyor.
Son bölümde yer alan şarkı sözleri, Kumdan Kaleler topluluğunun 1996 tarihli ‘Denize Doğru’ albümünden. Hem onları hem de şiirleri okuyucuya yeniden sunmak konusunda bana cesaret veren yayınevime ve şiirlerin yazılmasını sağlayan bütün insanlara, zamana ve mekana özellikle teşekkür ederim.
‘Bir şiir yazdım. Uçuruma çiçek atmış da yankısını bekler gibiyim’ diyen bir duvar yazısı hatırlıyorum, çocukluk yıllarımdan. Bu söz bütün naifliğine rağmen aslında durumu ne güzel özetliyor, değil mi?
Tuna Kiremitçi
Ağustos 2003, İst.
ARKA KAPAK –
‘İlginç, şaşırtıcı düşünce alanları. İçerik de söyleyiş de, çok genç bir şair için beklenmedik bir olgunluk düzeyi.’
Ataol Behramoğlu
‘Tuna Kiremitçi, genç yaşında büyük bir şiir eğitimi ve terbiyesi almış bir şair kimliğiyle duruyor karşımızda. Mısranın haysiyetini de şiirin haysiyeti gibi koruyor.’
Haydar Ergülen
Şiir çevrelerinde 90 kuşağının önde gelen isimlerinden biri olarak dikkat çeken Tuna Kiremitçi’nin iki şiir kitabı ve bazı şarkı sözleri… Böylece, Ayabakanlar ve Akademi şiirleriyle Kumdan Kaleler şarkıları, bir kez daha gün ışığına çıkıyor.
BİR ÇİFT YÜREK
ULUSLARARASI BESTSELLER
Yazarı: Marlo MORGAN
Türkçesi: Eren Cendey
Yayın Hakları: Dharma Yayınları
- Mayıs 1999 / 1.Baskı
- Nisan 2000 / 6.Baskı
Kitaptan Alıntılar,
* Avustralya, Birleşik Devletlerden onyedi saat ilerde; sözün tam anlamıyla insan yarına uçuyor. Yolculuk boyunca kendime hep şöyle dedim: Bu uçağın içindekiler yere indiklerinde, yarın dünyanın hala sağlam ve dönmekte olduğunu bilecekler. Çünkü gitmekte olduğumuz ülkede, yarın olmuştu bile.
* Arkadaşlarıma bize özgü yarışlardan birini tanımlayabilmek için bir sıraya dizilip hızla koşmaya başlamamızı önerdim ve en hızlı koşanın kazanmış olacağını söyledim. Kabile halkı güzel, kara gözlerini kocaman açarak baktı bana ve biri şöyle dedi: - İyi ama bir kişi kazanırsa, bütün ötekiler kaybetmiş olur. Bunun nesi eğlenceli ki? Oyunlar eğlenmek içindir. Neden insanları böyle bir deneyime tabi tutup, sonra da tek bir kişiyi gerçekten kazananın o olduğuna inandırmaya çalışıyorsunuz. Bunu anlamak bizler için çok zor. Sizin insanlarınız kabullenebiliyor mu? –
(Candan Erçetin’in – Neden – adlı parçasını hatırla!)
Neden sevinir insan zafer kazandığında
Kazanmak neye yarar ki
Kaybeden olduğunda…
* Benim birden çok yeteneğim olduğunu düşünüyorlardı ve kendi kültürüme sadık kalarak, onları ve onların yaşama bakış tarzlarını çok sevdiğimi anlamışlardı. Bu yüzden bana – Bir Çift Yürek – adını verdiler.
Okuduğum tarih: 29 Eylül 2003
Yazar Hakkında Bilgi= Marlo Morgan emekli bir sağlık uzmanıdır. Lee’s Summit, Missavri’de yaşamaktadır.İlk kitabı – Bir Çift Yürek – Amerika’da otuzbir hafta boyunca NewYork Times Bestseller listesinde zirvede kalmış, yirmidört dile çevrilmiştir ve ülkemizde de on haftayı geçgin bir süredir hala listelerdedir.
Boş ellerle doğmak,
Ölmek boş ellerle.
Yaşamı tüm doluluğu ile gözledim
Boş ellerle
Marlo Morgan
ARKA KAPAK –
Bir Çift Yürek, Amerikalı bir kadının Avustralya’da yaşadığı ruhsal yolculuğun öyküsüdür. Nomadik kültürden Aborjinler eşliğinde, kabilenin kendilerini adlandırdıkları şekliyle, - Gerçek İnsanlar – la birlikte dört ay süren ve çölü boydan boya katettikleri uzun bir yürüyüşe çıkar. Bu süre boyunca, çölün çorak coğrafyasındaki bitkiler ve hayvanlarla uyum içinde yaşamayı öğrenir. Olağandışı insanlardan oluşan bu toplulukla birlikte yaptığı yolculukta Morgan, bu insanların 50.000 yıllık kültürlerinin felsefesi ve bilgeliğiyle tanışır.
Macerasının ilk gününden itibaren bu çetin yolculuğun zorluklarıyla mücadele etmek zorunda kalır. Dayanıklılığının hergün sınandığı bu zor yolculukta, karşılaştığı her zorlukla birlikte ruhu da değişime uğrar. Aborjinler onu, büyük bir alçakgönüllülükle kendilerinden biri olarak kabul eder ve onun şefkat dolu ruhunu takdir etmeyi ve kutlamayı öğrenirken bir yandan da güçlü doğal şifa yöntemlerine tanık olup onların canlılar ile ilgili farkındalıklarının ne kadar derin ve anlamlı olduğunu da anlamaya başlar.
Bir Çift Yürek, yazarın kendi bastırdığı ilk basımından itibaren uluslar arası bir bestseller olmuş ve tüm insanlığa eşsiz, zamanın derinliklerinden gelen güçlü bir mesaj iletmiştir. Eğer tüm varlıkların, aynı evrensel birliğin bir parçası olduğunu anlarsak, dünyamızı yokoluştan kurtarmak için halen geç kalmış sayılmayız. Var olan her şeyi inanılmaz derecede güzel ve hassas bir karşılıklı bağımlılık dengesinde bulunmaktadır. Eğer bu mesajı alabilirsek, o zaman bizim yaşamlarımız da Gerçek İnsanlar’ınki gibi bu yüce amaçla dolabilir.
- Bu hayatımda okuduğum en etkileyici kitaplardan bir tanesi. Bu olağanüstü eserin her sayfasında öğrenecek bir şeyler var. -
Og Mandino
- Bugüne dek size iki kitabı – mutlaka – diye tavsiye ettim… Martı ve Simyacı… Bu üçüncüsü… Bir Çift Yürek … Bu kitaptan çok alıntı yapacağım… Çok söz edeceğim… Siz de kitabın sayfalarını çevirirken bana kim bilir kaç defa teşekkür edeceksiniz, adım gibi biliyorum… -
Hıncal Uluç, Sabah Gazetesi
- Batıyı sarsan yürek!… Çevrenize yabancılaşmaya başladınızsa okuyun derim, bir kapı mutlaka aralanacak!…-
Ayça Atikoğlu, Milliyet Gazetesi
- İnsanlığın çoktan yitirdiği geçmişini merak edenler için-
Füsun Özbilgen, Posta Gazetesi
- Bu hafta sonu bu kitabı okuyun, Pazartesi hayata yeni – ve daha iyi – bir insan olarak başlayın! -
Murat Birsel, Sabah Gazetesi
Keyifli okumalar...
Oh ne güzel canım,ben evelki gece vikitapa üye oldum,eski okuduğum kitapları hatırlayıp not edeyim diye:) Erken bunama oluştu galiba,not almadığım için zor olacak:)
YanıtlaSilhımm hiç birini de okumadım.ilk ve son kitabı özellikle listeme yazdım.bakalım kimbilir ne zaman sıra gelecek...
YanıtlaSilyine güzel ,detaylı bir paylaşım olmuş canım ,ben de yeni yeni kitaplar aldım sayende, pek yakında paylaşırım
YanıtlaSilöptüm ,sevgiler
merhabaa, bloggercafeden geliyorum:=)
YanıtlaSilsevgiler...:)