Bir diğeri ise 'İstanbul - Hatıralar ve Şehir'. Paylaşmıştım, göz atmak isterseniz:
Bitirmek için en zorlandığım kitabı ise 'Masumiyet Müzesi'ydi. Belki kitap 586 sayfa değil de yarısı kadar uzunlukta olsa daha farklı hissedebilirdim. Çok fazla tekrara düştüğünü düşünüyorum ve aynı detaylara fazlasıyla girilmiş.
Paylaşımıma göz atmak isterseniz:
Yazarın okuduğum diğer kitapları ise;
Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:
BENİM ADIM KIRMIZI
Yazarı: Orhan
PAMUK
Türü: Roman
Yayın
Hakları: İletişim Yayınları
www.iletisim.com.tr
- 1. Baskı
İstanbul, Aralık 1998 (50.000 adet)
- 472 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
* Okuduğunuz
kitabı güzelleştirmek için nakkaş, hikayenin en güzel meclisini resmeder.
* ... kadınların
çiçek renginde şarkılar söylediğini...
* Önce ata bakar
nakkaş, sonra aklındakini hemen kağıda çizer. Aradan göz kırpacak kadar bir
zaman bile geçse, nakkaşın kağıda geçirdiği, görmekte olduğu at değil, az önce
gördüğü atın hatırasıdır ki, bu da en sefil nakkaş için bile, resmin ancak
hafızayla mümkün olabileceğinin kanıtıdır.
* Nizami'nin, aşk
satrancı, dediği şeyin bu türden edebi oyunlarla değil, aşıklar arasında daha
alttan alta cereyan ede ruh hareketleriyle yapıldığını Şeküre de biliyordu
elbette.
* İyi bir ressam
harikalarıyla yalnız bizim aklımızda yer etmekle kalmaz, en sonunda
hafızalarımızın manzarasını da değiştirir. Bir nakkaşın hüneri ve resimleri bir
kere ruhumuza bu kadar işledikten sonra da, bütün alemin güzelliği için bir
kıstas olur çıkar.
* İyi olursanız
Allah dualarınızı kabul eder. Kimse de size ilişmez.
* Münkirler,
zındıklar, inançsızlar da Allah'ı inkar etmek için onun gözükmediğini
söylerler...
Oysa O görene gözükür. Kuran-ı Kerim bu yüzden görenle
görmeyenin hiç bir olmayacağını söyler.
* Bütün atlar,
her birimiz en büyük musavvir ulu Allah'ın elinden bir diğerinden farklı olarak
çıktığımız halde, nakkaşlar takımı bizleri niye ezberden çizer? Niye bizlere
hiç bakmadan, binlere, on binlerce at resmi çizivermekle övünürler?
* Bazen her şeyi
ağzıma sokmak istiyorum... (Masumiyet Müzesi'nde de benzer bir durum vardı:))
* Çok bakarsan
resmin zamanına girer aklın.
^-^ KEDİLER ^-^
* ... kedi besler
gibi şefkatle lokmalarımı izleyerek beni besleyen...
* Kediye
gösterilen bu zarafetin bizlere gösterilmediği hatırlanarak...
* Sen hiç ölü
kedi gördün mü?
Asılmış Yahudi'nin evindeki ölü kediyi göstereyim mi
sana?
Kedi gitmiş yok.
Ölmüş kedi gider mi?
* ... keyiften
tatlı tatlı hırıldayan bir kedi gibi koyuverdi kendini.
* Merdivenleri
kedi gibi indim.
* Sokaklarda
kimsecikler yoktu, kediler bile.
* ... beni buraya
ölü kediyi göstermeye getirdi, ama yoktu.
* ... huzurlu
kediler...
* ... kedi
kılından fırça...
* Kedi yalanmayı
bıraktı da bir an sihirli gözleriyle göz göze geldik. Ahalisi şımarttığı için
küstah olur bu İstanbul'un kedisi, bilirsiniz.
* ... tekir
kedisinden bahsetmek için buluştuğumuz...
* ... çamurda
yalanan bir kedi dönüp de bize bakmadı bile: Bizler gibi kedi de kendi
pisliğiyle fazlasıyla meşguldü.
* Bir koşu gittim
kedi kulağının tüyünden en ince kalemimi...
* Dışarıdan,
hemen avlu kapısının oradan ölümüne dövüşen kedilerin bağırışları geldi.
* ... eve süt
dökmüş kedi gibi giriyordun...
* Kelile ve
Dimne'den Kedi ile Fare'nin zoraki dostluğunu gösteren bir resimdi bu.
* Kedi
kuyruklu...
* ... anne kedi
gibi...
* ... kedi köpek
pisliği...
* ... her yaz
yavrularının kulaklarının içindeki enselerindeki tüylerden çeşit çeşit fırçalar
yaptığımız tekir kedimiz...
KASIM 2013
Yazar Hakkında Bilgi= http://www.orhanpamuk.net/
https://tr.wikipedia.org/wiki/Orhan_Pamuk
https://tr.wikipedia.org/wiki/Benim_Ad%C4%B1m_K%C4%B1rm%C4%B1z%C4%B1
ARKA KAPAK –
Orhan Pamuk'un "En
renkli ve iyimser romanım" dediği Benim Adım Kırmızı, yazarın dünyada
şimdiye dek en çok satan romanı oldu; Fransa ve İtalya'da yılın kitabı seçildi,
dünyada bir romana verilen en prestijli ödüllerin başında gelen Uluslararası
IMPAC Dublin ödülünü kazandı. Eski resim sanatımız, Doğu ve Batı'nın dünyayı
görme biçimleri, aşk ve ölüm hakkında unutulmaz bir tarihi roman olan bu çağdaş
klasiği, ilk yayımlanışından 15 yıl sonra, yazarın sonsözü ve kapsamlı bir
sanat-tarih kronolojisiyle birlikte sunuyoruz.
Benim Adım Kırmızı, hem Orhan Pamuk'un en çok dile çevrilen ve en çok hayranlık duyulan eseri hem de modern edebiyat tarihimizin dünyada en çok okunan kitabı.
Orhan Pamuk'un "en renkli ve en iyimser romanım" dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbul'da karlı dokuz kış gününde geçiyor. İki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını saklandığı yerden seyreder. Eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı Padişahı'nın gizlice yaptırttığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar. Aralarından biri öldürülünce, Şeküre'ye âşık, teyzesinin oğlu Kara devreye girer. İstanbul'da bir vaizin etrafında toplanmış, tekkelere karşı bir çevrenin baskıları, pahalılık ve korku hüküm sürerken, geceleri bir kahvede toplanan nakkaşlar ve hattatlar sivri dilli bir meddahın anlattığı hikâyelerle eğlenirler. Herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt.
"Genç Türk romancısı Orhan Pamuk, Avrupa'ya roman nasıl yazılır, gösteriyor."
Frankfurter Allgemeine.
Benim Adım Kırmızı, hem Orhan Pamuk'un en çok dile çevrilen ve en çok hayranlık duyulan eseri hem de modern edebiyat tarihimizin dünyada en çok okunan kitabı.
Orhan Pamuk'un "en renkli ve en iyimser romanım" dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbul'da karlı dokuz kış gününde geçiyor. İki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını saklandığı yerden seyreder. Eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı Padişahı'nın gizlice yaptırttığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar. Aralarından biri öldürülünce, Şeküre'ye âşık, teyzesinin oğlu Kara devreye girer. İstanbul'da bir vaizin etrafında toplanmış, tekkelere karşı bir çevrenin baskıları, pahalılık ve korku hüküm sürerken, geceleri bir kahvede toplanan nakkaşlar ve hattatlar sivri dilli bir meddahın anlattığı hikâyelerle eğlenirler. Herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt.
"Genç Türk romancısı Orhan Pamuk, Avrupa'ya roman nasıl yazılır, gösteriyor."
Frankfurter Allgemeine.
Orhan Pamuk'u herkes okumalı.
The New Statesman, İngiltere
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder