Melisa Gürpınar okumak ruhuma iyi geliyor 📚
Salkımsöğütlerin Gölgesinde ve Ada
Şiirleri'nden sonra okuduğum üçüncü kitabı Dul Evinde İncesaz oldu.
İnce ince dokundu yine duygularıma.
İstanbul'un ve İstanbul'un güzel bir ailesinin anılarında nostaljik bir yolculuk
yaptım. Keyifle, sindire sindire okudum.
Özellikle
ilk birkaç yazıdan sonra çok daha keyif veren bir okuma süreci oldu benim için.
Hani
böyle sohbetini dinlerken tadına doyamadığınız, anılarıyla geçmişe gittiğiniz
ve o nostaljiyle mutluluk duyduğunuz büyükleriniz vardır mutlaka. Ben o
sıcaklığı, keyfi ve tadı yakaladım anıları okurken.
Kendi
çocukluğumu andım sık sık. Rahmetli anneanneciğim geldi birçok yerde aklıma.
Mesela anasonlu galetayı anneannem ne severdi. Gerçi ben kokusundan hiç
hoşlanmazdım, bir de katır kutur sert gelirdi:) Ama şimdi hatırlaması bile
nasıl mutluluk veriyor. Akide şekeri, nane şekeri ve özellikle kaynana şekeri
ne çok girerdi evimize. Kahverengi, dikdörtgen kaynana şekerini anneannem
alırdı hep, biz de çok severdik:)
Şimdi
düşünüyorum da kaynana zırıltısı ne fena bir oyuncakmış:)) Oysa ne severdim:)))
Hele
yeşil domates yemeği, ennn sevdiğim ♥ İstanbul
seyahatimizden önce anneme bir yemek listesi verdim yapsın diye:)
Özlediklerimin ilk sırasında da yeşil domates yemeği vardı.
Bir
de biz Kadıköy'e gideceğimiz zaman Kadıköy'e inmek derdik. Baktım ki kitapta da
aynı ifade kullanılmış.
Mahmut
Dede'ye selam çakardık denmiş, biz Mahmut Baba diye anardık ve biz de dua
etmeden geçmezdik hiç.
Diyeceğim
o ki ben bu kitabı çok çok sevdim ve etkisinde kaldım.
Kitapla
ilgili tek sıkıntım fazlaca yazım-basım hatası barındırıyor olmasıydı, ki zaten
aşağıda paylaşacağım, siz de göreceksiniz.
Melisa Gürpınar okumalarım:
Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:
DUL EVİNDE İNCESAZ
Yazarı: Melisa
GÜRPINAR
Türü: Anı
Yayın
Hakları: Gürer
Yayınları
- 1.
Baskı: Ekim 2008 (1500 adet)
Kapak
Tasarımı: Mehmet Cem Kızılkaya
- 216 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
* Sanıyorum ki,
pek çok yaşama kültürü ve güncel olay, kartpostallarda yerini almıştır 20.
yüzyılda. İlk görsel iletişim onlarla gerçekleşmiştir. İşte bana yasaklanan o
kartpostalda görülmüyor mu, özlem ve utancın bütün genç kızların, koruyucu
edanın ise bütün genç erkeklerin tavırlarına yerleştiği, hele elini kızın
omzuna koymuşsa subay. Bu kavuşma sahneleri, iki dünya savaşı atlatmış
Batı'nın, kadınlara beklemeyi, sabretmeyi öğreten ve mutlaka mutlu son vaat
eden iletileriydi kuşkusuz. Daha eski yılların kartpostallarındaysa, savaştan
yeni dönmüş koltuk değnekli yaralı cesur gençlerle, onlara sokulamayıp,
anlamsız bakışlarla biraz uzaktan bakan nişanlıların, daha legal bir çerçevede
ve mutlaka yürek içindeki hüzünlü karşılaşmalarının resmedildiğini, ben çok
görmüşümdür.
* ... konacak
dalı olmayan kuşlardan farkımız yok pek.
* Biz son
İstanbullulardandık, güzelliği çiçeklerde bulurduk, övüncü tarihimizde. Kuşlar
sevincimizdi, mehtap, şiirimiz.
* ... anasonlu
galeta, gündelik ikramlarımızın vazgeçilmeziydi.
* ...çoban
kavurma yediniz mi yanında da nar ekşili bir çoban salatasıyla. Biz, içinde
çoban sözcüğü geçen bu iki yemeği de bilmezdik, kırsal kesimin kültürüyle
tanışmadan önce.
* Ötesini
bilemem. Ben köşesinde sessizce şiir yazmaya çabalayan düş yüklü bir kadınım.
Belki diz boyu cahilim, öyle önemli diplomalarım, tezlerim, yapıtlarım yok, ama
bir yağmur bulutu gibi her zaman dopdolu dolaşarak yüreklendiririm kendimi.
* Elimde bir
kaynana zırıltısı mutlaka bulunurdu.
* ... papazın
bağının önünden geçer, Mahmut Dede'ye bir selam çakar...
* Penceremi
kaplayan yaprak örtüsünün neden seyreldiğini anlamakta gecikmedim tabii. 'Erken
sonbahar' tanısı konulabilirdi kavak ağacına. Yaprakların üçü beşi kurumuş,
birbirine tutunarak yer yer asılı kalmışlardı dal uçlarında. Sokağa inerek
ağacı daha yakından izlemeye aldığımda, yapılan kaldırım düzenleme çalışmaları
sırasında alt dallarının iş makinelerinin hışmına uğradığını gördüm. Ama bütün
bundan da beterini küçük apartmanın bahçe katından oturan çok yaşlı bir
hanımdan duydum. Üst katlardaki iki aileden biri, geçtiğimiz ilkbaharda kavağın
pamukçuklarından rahatsız olduklarını söylemiş, öbürü de kışın çatılarının
üzerine devrilme ihtimalini düşünerek ağacın kesilmesini istemişti. 'Ben
direndim, ağacın kesilmesine engel oldum' dedi yaşlı hanım, 'ama ağaç nedense
durmadan yaprak döküyor. Buna bir mana veremedim.' Kuruyan yaprakları gördüğümü
söyledim. 'Hayır' dedi, 'yerlere bir bakın, binlerce yeşil yaprak yağmur gibi
yapıyor gökten.' Gerçekten de kaldırımın üzerlerine dökülmüş inşaat kumuna
bulanarak beyazlaşan yaprak ölüleri bütün sokağı kaplamıştı. Kavak ağacı, bir
yandan kendi iç saatini kim bilir hangi çevresel iklimsel değişikliklere bağlı
olarak yeniden kurup erken sonbahara alışmaya çalışırken, öte yandan da
bahçelerine evlerinin içine serinliğin ve gölgelerin en güzelini yollamaya
çalıştığı sahiplerince, ona verilen haksız bir cezaya çarptırılmıştı. Evet belki
de köküne, kezzap çamaşır suyu gibi öldürücülerden biri çoktan dökülmüştü bile.
Eve geri dönüp de sıcak bir öğleden sonra başım göğsüme düşe
düşe yarı uyuklayıp yarı da kuşkulu kalp ağrıları çekerek ağacın karşısındaki
iskemlemde oturup kaldığımda, payıma düşen bir kavak esintisi bile ellerimle
tutamamanın acısını duydum.
* Yeryüzünü
çölleştirip, başka gezegenlere su ve maden aramaya gidenlere uygar mı diyeceğiz
yarın?
^-^
KEDİLER ^-^
* Bazen Kül
Kedisi...
* İçinde dünyanın
en güzel kedi köpek çizim ve fotoğraflarının ... olduğu bu rengarenk kitapları
yıllarca sakladım ben.
* Ya da yavru
kedilerin başına eşarp niyetine mendil bağlayıp, onları insana benzetmenin çok
eğlenceli geldiğini.
* İster kedi
tırmığı olsun...
* ... sakız
merhemi. Hani küçük bir bakır sahanda
zeytinyağı balmumu ve sakızı biraz ısıtır, hepsi eriyince bir kavanoza
doldururdu. Bu merhem bütün irinleri patlatır, sokak kedilerinin yaralarına
bile iyi gelirdi.
* Kedimiz Tarzan,
izin çıkıp da misafir odasına alınınca, hemen kadınların bacaklarına sürtünür,
'bu bizi kokluyor ayol' yollu gülüşmelere yol açardı.
* Kollarında ve
bacaklarında ... kedilerin tırmık izleri durmaktadır hala.
* Bir tekir
kedimiz.
* Soylu kediler
gibi, kimselere kötü sonlarını göstermeden.
* ... balıkları
... içinden çıkardıklarını kedilere savurup atar. Hem de hakça bölüştürür
hepsine. Bir ona bir ona, bir sağa bir sola bir arkaya... Osman ustaya biraz
hoşbeşten sonra 'kediler gene çoğalmış' dedim. 'Hele kedi yavruları pek çok.
Kim atıyor bunları buraya, yakında ev de yok ki.' 'Her suçu insandan bekleme'
dedi, 'bu yavru kedileri getirip buraya atanlar, onların kendi anneleri. Balık
biraz çoğalınca, yavrularının aç kalmayacağına inanıp, taşıyor enciklerini
buraya sokak kedileri.' 'Hayret' dedim, 'sokaktaki kediler ki yavrularım nasıl
esirger korurlar başkalarından. Nasıl oluyor da...' 'Bu da onların yaşama
savaşı. Tek yavruları yaşasın soyları kurumasın diye analık duygularından bile
vazgeçtiler'.
* Bütün kediler
irili ufaklı çevremizde olduğuna göre...
-
Yazım-Basım Hataları-
* Sf/ 7
... uyandıracağı Ve...
* Sf/ 9
Fazla kadında(!)...
* Sf/ 10
... temi-
zlenip...
* ... birçok
sayfada kelime arası boşlukları düzensiz ve hatalı...
Mesela Sf/ 12
* Sf/ 15
... tanırdık onu Ne
olduğunu... simgelerdi (nokta yok!)
* Sf/ 16
... aksam
olurken...
* Sf/ 22
Sonunda müşterini
her zaman haklı olduğu tezi...
* Sf/ 23
... başlarına geçirmeği hiç ihmal etme-
zler.
* Sf/ 25
... pek çok rivayet dolaşıyordun
mutlaka mahallede.
* Sf/ 32
... seçk-
ince...
... kendiler-
ince...
* Sf/ 37
... ülkem-
izdeki...
* Sf/ 40
... altı yedi yaşlanırdayken...
* Sf/ 41
0 yalnızca...
* Sf/ 42
... yükseltm-
eye...
* Sf/ 45
... keyi-
flerini...
* Sf/ 49
Hayatımın gizli ve acık
olan her köşesinde...
* Sf/ 57
... sev-
inçlerinden.
* Sf/ 58
... sürüp gidecekti iste
yaşama uğraşımız.
* Sf/ 61
... kita-
plara...
* Sf/ 65
Sokaklarda senlik
vardı.
* Sf/ 69
... kentte yasayan...
* Sf/ 70
... sarı saclarım...
* Sf/ 75
... tari-
fleri...
* Sf/ 77
... omu-
zlarına...
* Sf/ 77
Tam bu noktada sunu
anladım ki. Hayata yazmakla yetişilmiyor.
* Sf/ 84
... becerilerini.
deneyimlerini...
* ... 'bu bizi
kokluyor ayol' yollu gülüşmeleri yol
açardı.
* Sf/ 88
Tekrar tekrar şeker tutuyorduk kendilerini.
* Sf/ 98
... anlamına de
gelebilirdi.
* Sf/ 99
Şişeler-
imize...
* Sf/ 100
... sebzel-
erle...
* Sf/ 102
... pasta alalını mı?
* Sf/ 108
60'lı yıllara gelirken, stadyum önlerindeki
köfte ekmek geleneğine. Karaköy rıhtımında...
* Sf/ 111
... farel-
erden...
... aksam soframızda...
* Sf/ 112
Benin için her
şeydir Bugün bile... koparır yerim Bir de...
... usule-
tle...
* Sf/ 113
... göremiy-
ordum.
* Sf/ 115
... döndür-
erek...
* Sf/ 115
... kalakalmışlardır köselerinde.
* Sf/ 116
... balık kızartma isleri.
* Sf/ 118
Verdiğimiz yaşama, savaşına...
Ben simdi...
... böğürtlen toplamaya Ekşi
Acem dutlarından...
* Sf/ 121
... alma-
zlardı...
* Sf/ 127
... kırgınlıkları nedeniyle Kendini çiçek yetiştirmeye adamış.
* Sf/ 128
0, dışarıda.
* Sf/ 131
... karar gereği Bize
gelirken...
* Sf/ 132
... pencerel-
erdeki...
Kentin ışıkları kısa bir süre sonra gözlerimi alma ya başladı.
* Sf/ 133
... güvensi-
zlik...
* Sf/ 138
... yasama felsefesinin...
* Sf/ 142
... vatanseverler karsısında...
* Sf/ 149
... eğlencel-
er...
* Sf/ 157
... kapının açılacağım
anladığımız...
* Sf/ 158
... -hakikatini-içeren...
* Sf/ 162
... ird-
eleyemese...
* Sf/ 165
... gir-
ince...
* Sf/ 166
O yalnızca.
alışverişi...
... kavrayışıyla. 'ne
kadar...
* Sf/ 183
... havuç',
* Sf/ 188
... ren-
kli...
* Sf/ 199
... üzerilerine...
... sonbahara çalışmaya
alışırken...
* Sf/ 204
... gariplikler-
ine...
... ayakkabılı, tesettürlü. eşofmanlı...
* Sf/ 214
... kendimle bile yanşamayacak
kadar...
... gözler-
imi...
... herkese duyuru}ordum...
Nisan 2017
Yazar Hakkında Bilgi= Melisa
Gürpınar 1941'de İstanbul'da doğdu. Yazarlığa lise yıllarında başladı. İlk şiir
kitabı 1961'de yayınlandı. İktisat okudu. İstanbul Konservatuarı Tiyatro
Bölümü'nü bitirdi. Bir süre, dönemin amatör ve profesyonel pek çok tiyatro
oluşumunda, oyuncu ve yönetmen olarak yer aldı. Tiyatro eleştirmenliğin bugüne
kadar sürdürdü. On beş şiir kitabı yayınlandı. Oyunları sahnelendi. Ayrıca
denemeleri, çocuklar için yazdığı roman ve şiirleri de kitaplaştı.
Melisa Gürpınar ülkesinde pek çok sanat ve edebiyat
örgütünün üyesidir.
ARKA KAPAK –
Melisa Gürpınar doğa tutkunu bir şair yazar. Soyağacındaki
kişilerin önemli bir bölümünün yüzyıllardır İstanbul'da yaşamış olması, onun bu
kentle arasındaki duygusal bağların daha da güçlenmesine neden olmuş. 'Dul
Evinde İncesaz' da, İstanbul'un son elli altmış yılda geçirdiği değişim ve
dönüşümleri; anılardan, küçük gündelik olaylardan, mevsimlerin çağrışımlarından
yola çıkarak bize usul usul, şiirli ve bir o kadar da eleştirel bir dille
anlatıyor. Bu seçkiyi okurken, hem yakın geçmişin hem de günümüzün
esintilerinden mutlaka etkileneceksiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder