* Yakın tarihimizin utancı 6-7 Eylül Olayları...
* İki kitabı da işledikleri konu itibariyle tam tarihinde okumak için bekletiyordum. Ancak maalesef Yılmaz Karakoyunlu'nun 'Güz Sancısı' kitabına bir türlü adapte olamadım.
'6-7 Eylül Olayları' kitabı Dilek Güven'in Bochum Ruhr Üniversitesi Tarih Fakültesi'ne verdiği doktora tezi. Almanca aslından çevrilmiş.
* Kitap kapsamlı bir araştırmanın ürünü. Konular üç ana başlık altında toplanmış.
1) 6-7 Eylül Olayları'nı Yeniden Kurgulamak
2) 6-7 Eylül Olayları'nı Baş Aktörleri
3) 6-7 Eylül Olayları'nı Perde Arkası.
Bunların yanısıra 'Önsöz - Giriş, Sonuç ve Ekler' bölümleriyle de konuyu her yönüyle toparlıyor.
Olayların insani ve siyasi yanı, maddi ve manevi verdiği hasarlar, yaşananların yansıtılan yüzü ve saklanan gerçekleri, mahkeme süreçleri, öncesi-sonrası, günahı- sevabıyla 6-7 Eylül'ün ele alındığı kaynak bir kitap...
6-7 EYLÜL OLAYLARI
Cumhuriyet
Dönemi Azınlık Politikaları ve Stratejileri Bağlamında
Yazarı: Dilek
GÜVEN
Orijinal
Adı: Nationalismus, Sozialer Wandel und Minderheiten: Die
Ausschreitungen gegen die Nichtmuslime der Türkei (6./7. September 1955)
Türü: Siyasi
Araştırma / Tez konusu
Yayın
Hakları: İletişim Yayınları
- 1-6.
Baskı 2006-2014,İstanbul 7. Baskı 2017,
İstanbul
Kapak
Tasarımı: Suat Aysu
Kapak
Fotoğrafı: 6-7 Eylül 1955, İstiklal Caddesi (Foto Hisar)
Çeviri: Bahar
Şahin
- 239 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
* 6-7 Eylül
1955'te, İstanbul ve İzmir'de, bu kentlerde yaşayan gayrimüslimlerin mülklerine
saldırılmıştı. Dönemin başbakanı Adnan Menderes'in açıklamasına göre olayların
sebebi, milliyetçi Türk basınında da ayrıntıyla haberleştirilen iki gelişmedir:
1- Sözde, Kıbrıslı Rumlar, Kıbrıs'ın Türk azınlığına karşı
bir saldırı hazırlığı içindeydi. Bu duruma Hürriyet gazetesinin yazı kurulu
misilleme tehdidiyle karşılık verdi ve hararetle 'İstanbul'da
saldırabileceğimiz yeteri kadar Rumun yaşadığını' vurguladı.
2- İstanbul Ekspres adlı akşam gazetesinin 6 Eylül 1955
tarihli bir haberine göre, Mustafa Kemal Atatürk'ün doğduğu Selanik'teki evde
bir bomba patlamıştı.
Başbakan Menderes, bu olayın Türk halkını öfkelendirdiğini
ve spontane bir biçimde Rum azınlığa saldırıldığını iddia etti. Birkaç gün
sonra, hükümet açıklaması tekrar gözden geçirilerek değiştirildi; olaylar, Türk
komünistleri tarafından planlanmış ve hayata geçirilmişti. Olayları, 9 Eylül
1955'te 2000'in üzerinde kişinin 'komünist' görüşlerinden dolayı tutuklanması
izledi. Ancak 1955'teki saldırıların gerçekten devletin yöneticileri tarafından
planlandığını ve hayata geçirildiğini gösteren yeteri kadar dayanak mevcuttur.
* Grup
önderlerinin... Bir kısmında, gayrimüslimlerin ev ve işyerlerinin adreslerinin
yazılı olduğu listeler bulunuyordu.
* Olayların
başlamasından birkaç hafta önce ilgili mahallelerin muhtarlarından ev ve
işyerlerinin adresleri istenmişti.
* Evlerin önce
camlarına taş atılıyor, sonra giriş kapıları baltalar ve demir çubuklarla
kırılıyordu. Eve girildikten sonra ise içeride ne varsa parçalanıyor ya da
camdan dışarıya atılıyordu.
* Kumkapı'da bir
binanın süt kısmında Rumların ibadet ettiği bir bölüm vardı. Yukarı çıktığımda,
şu manzara ile karşılaştım: İkonalar, şamdanlar, resimler, hepsi odanın
ortasında toplanmıştı ve birileri üzerine sıçmıştı!
* Özellikle Şişli
ve Balıklı'daki Rum-Ortodoks mezarlıklarına zarar verilmişti. Buralarda mezar
taşlarının parçalanmasıyla yetinilmemiş, mezarlardan çıkarılan iskeletler de
kırılmış ya da yakılmıştı. Hatta bir olayda, henüz ölmüş bir kişinin bedeni
mezardan çıkarılarak bıçaklanmıştı.
* Polis memuru
Hikmet Çolak, 6 Eylül 1955 günü, Sarıyer Karakolu'nun telefon santralında
görevliydi. Emniyet Müdürlüğü'nden karakollara ve karakollardan Emniyet
Müdürlüğü'ne yapılan telefon görüşmelerini bağlıyordu. Savcının 'Ne bildiği'
ile ilgili soruya, 'Sizin de pek iyi bildiğiniz gibi, o gün, hırsızlık ve
yangın olayları dışındakilere göz yummak için emir almıştık' şeklinde yanıt
vermiştir.
* Olaylardan üç
saat evvel, yani saat dörtte, bize Emniyet Müdürlüğü merkezinden bir emir
geldi. Saat beşten sonra hiçbir polis memuru karakolları terk etmeyecekti. Bu
haber üzerine biz 5. Şube olarak hepimiz binada kaldık. Saat altıya doğru her
taraftan, özellikle Beyoğlu'ndan saldırılarla ilgili haberler geliyordu.
Dükkanlar yağmalanıp kiliseler yakılıyormuş. Polis şefimiz Celal Kosova o zaman
Avrupa'daydı. Onun vekili olan Necati Eğinç'e sorduk. Kendisi ikinci bir emre
kadar hiçbir müdahelede bulunmamamızı söyledi. Burnumuzun dibinde adamlar
dükkanlar ve evleri yerle bir ederken görüyorduk ama hiçbir şey yapamıyorduk.
* Evlerde,
özellikle Rum kadınlara tecavüz edilmiştir. Balıklı Hastanesi Başhekimi'nin
ifadesine göre, hastanede 60 kadın tecavüz nedeniyle tedavi görmüştür.
* Tanıkların
ifadelerine göre, komite bilirkişisinin, zarara uğrayanlardan hasarın tespiti
için para istediği durumlar da olmuştu:
'Çoğu tazminat alamadı. Komiteden bir bilirkişi gelip, 'Şu
kadar tazminat talep edeceğiz. Ödemenin yarısını sen, yarısını ben alacağım'
dedi. Bazıları, bu bilirkişilerin para almasını istemiyordu, o nedenle
haklarından feragat ediyorlardı. Bu tazminat, daha çok Türkiye'nin Batılı
müttefiklerini sakinleştirmek için tasarlanmıştı.
* ... hükümet,
ayaklanmaların sorumluları olarak önce 'komünistleri' ve 'hain provakatörleri'
gösterdi. Zira istenmeyen sosyopolitik
eylemler ya da girişimler, hükümet tarafından derhal, 'kamufle edilmiş
komünizm' olarak tanımlanıyordu. Oysa Türkiye'deki komünistlerin sayısı oldukça
düşüktü. Ayrıca, komünistlerin ve sol grupların faaliyetlerinin gizli polis
tarafından dikkatle takip edildiği de biliniyordu. 7 Eylül 1955'te emniyet
amirliklerince komünist olarak bilinen 48 kişi tahrik ve tahrip suçlamasıyla
tutuklanıp Harbiye'ye getirildi. Tutuklananlar arasında, diğerlerinin yanı sıra
Aziz Nesin, Kemal Tahir... de bulunuyordu.
...
... sorgulamaları gerçekleştiren polis memurları da,
tutukluların suçsuz olduğunu bildiklerini ifade etmekteydiler:
'Olaylarla alakaları olmadıklarını biliyoruz, ama ne
yapalım, emir ta yukarıdan geliyor. Biz sadece görevimizi yapıyoruz.'
* Ancak
saldırılar için İstanbul dışından da işçi getirildiği anlaşılıyordu. Selimiye
Kışlası'ndaki toplam 977 tutukludan yalnızca 273'ü İstanbul'dandı. Diğerlerinin
ikameti Sivas (145), Trabzon (117), Kastamonu (116), Erzincan (111) ve başka
kentlerdeydi. Hatta Eskişehir'den, daha 5 Eylül 1955 günü, trenlerle polis
nezaretinde İstanbul'a getirilen işçiler vardı.
* Burada
özellikle, hem DP hem de 'gizli polis'le işbirliği içinde olan üniversite öğrencisi
Mürşit Yolgeçen, önemli bir rol oynamıştı.
...
Mürşit Yolgeçen, saldırılarda kilit bir rol oynadı. Genç bir
öğrenciydi ve o akşam, konuşma yaptığı her yerde omuzlarda taşındı. Sonra
avukat oldu, garip işlere bulaştı ve öldürüldü. Olaylar nedeniyle birlikte
yargılanırken, biz hapse gittik, o ise askere alındı. Daha sonra mahkeme
tarafından suçsuz bulundu. (Orhan Birgit ile mülakat)
* Dışişleri eski
Bakanı Fuat Köprülü, Nisan 1960'ta, İstanbul Valisi Gökay vasıtasıyla özellikle
Bayar, Menderes, Zorlu ve Gedik'in saldırıların organizasyonunda sorumluluğu
olduğunu öğrendiğini açıkladı. Fakat saldırıların planlanmasında katkısı olan
bazı hükümet üyeleri de, siyasi olarak güç durumda kaldıklarında ya da
güvendikleri kişilerle konuşmalarda, özellikle Başbakan Adnan Menderes'in
olayların planlanmasında sorumluluğunun bulunduğunu telaffuz ediyorlardı.
* 6 Eylül 1955
akşamı Adnan Menderes ve Celal Bayar, Ankara'ya gitmek üzere İstanbul'dan
ayrıldılar. 6-7 Eylül'deki olaylar daha akşam 19.00'da yıkıcı niteliğini ortaya
koymuştu; hatta Menderes, eylemleri Taksim Meydanı'nda arabasının içinden
izlemişti. Yine de iki devlet adamı herhangi bir müdahalede bulunmadan, Anlara
yolculuklarına devam ettiler. İçişleri Bakanı Namık Gedik ise İstanbul'da,
Vilayet'te kalıp; artan şiddet olayları nedeniyle Vali Gökay'a ulaşmaya çalışan
emniyet güçlerine 'söz konusu olayların milli bir halk ayaklanması olduğunu'
söyleyerek, müdahale etmemeleri yönünde talimat vermişti.
* Yerli
mallarının alınması için yapılan devlet propagandası, gazete ilanlarıyla
yönlendiriliyordu: 'Her işte ve her yerde Türk malı kullan! Türk mağazalarından
alışveriş et! Türkçe konuşmayana cevap verme! Türkiye'de herkesten fazla hakkın
olduğunu unutma!
Eylül 2017
Yazar Hakkında Bilgi= Dilek Güven,
1969'da Braunschweig / Almanya'da doğdu. Hannover Üniversitesi'nde siyasal
bilimler, sosyoloji ve sosyalpsikoloji öğrenimi gördü. 'İttihat ve Terakki
Döneminde Türk Milliyetçiliği' başlıklı teziyle sosyoloji yüksek lisansını
tamamladı. Yine Almanya'da Bochum Üniversitesi Tarih Bölümü'ne sunduğu 'Cumhuriyet
Dönemi Azınlık Politikaları ve Stratejileri Bağlamında 6-7 Eyül 1955 Olayları'
başlıklı teziyle doktor unvanını kazandı.
ARKA KAPAK –
Çok uluslu Osmanlı İmparatorluğu'nun
dağılmasının ardından kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin, homojen bir ulus-devlet
olma politikası çerçevesinde "vatan topraklarını Türkleştirmek" adına
yürüttüğü faaliyetler, gayrimüslim azınlıkların aleyhine işleyen bir süreci de
beraberinde getirmiştir. Kendisinden sürekli kötülük beklenen
"gâvur"a karşı daima teyakkuz halindeki Cumhuriyet, ne yazık ki zaman
zaman hukukdışı yollara sapmaktan da geri durmamıştır.
Türkiye tarihinin en karanlık ve utanç verici olaylarından birisi olan 6-7 Eylül
1955'te yaşananlar da, basit bir tahrikle açıklanamayacak kadar planlı,
sistemli ve düzenli gerçekleşmişti. Yaşanan yağmalamalardan, yıkımlardan,
talanlardan doğan maddi zarar bir yana, manevi anlamda ülkenin kozmopolit
yapısı bir daha geri dönülemez biçimde parçalanmış, aslında buralı binlerce
insan vatanlarını terk etmek zorunda kalmıştı. Dilek Güven, olayları
yaşayanlarla bire bir yaptığı görüşmeler ve daha önce yayımlanmamış arşiv
belgelerine ulaşarak ortaya çıkardığı bu kitabıyla 6-7 Eylül Olayları'nı hem
tekrar hatırlamamızı sağlıyor, hem de olayların arka planındaki ilişkileri
ortaya çıkarıyor. Unutmamak, ibret almak, ders çıkarmak için...
Defterimden...
Keyifli okumalar...