Ne zamandır kitaplığımda okunmayı bekliyordu Coşkuyla Ölmek. Bu vesileyle eş zamanlı okuyayım dedim ve okumaya başladığım gibi bitirene dek bırakamadım.
* İkisi birbiriyle ilintili dört öykü okuyorsunuz. Dördü de birbirinden başarılı. Özellikle 'Akılsız Adamın Oğlu Sadullah Efendi' öyküsünün kimi bölümlerini çok etkileyici buldum.
COŞKUYLA ÖLMEK
Yazarı: Şule
GÜRBÜZ
Türü: Roman
Yayın
Hakları: İletişim Yayınları
- 1-3.
Baskı 2012-2013, İstanbul 4. Baskı 2015,
İstanbul
Kapak
Tasarımı: Suat Aysu
Kapak
Fotoğrafı: Şule Gürbüz
- 191 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
* İçimdeki coşkun
seslerden sokak sağırlaşmıştı.
* İnsanın içinde
olduğu hal ona en yabancı haldir. Deli deliliğini, genç gençliğimi, ihtiyar
fıkradığını bilmez.
* İtiraf edeyim,
gençken ölmeyi çok isterdim. Coşkuyla ölmek isterdim.
* Şimdi şu gün,
bak saat beşe çeyrek var, sanki gece, geceye yıl var, sabah yüzyıl, biz bu
vakti nasıl geçireceğiz?
* Ama onun
fevkaladesi neydi? Fevkaladesi aleladeydi.
* Hoca Hafız seni
azat etti, istediğini yapsın, çünkü istediğimizi yapamayacağız, yapılacağı
yapamayanlar istediklerini yapmada serbesttirler.
* Artık bu
devirde kitabın satılması değil toplatılması mübahtır.
* İnsanı ahret
bile değiştiremez. Zebani dilini çekmeye gelse kişi ancak ahlakının elverdiği
ile seslenir de aman diler.
* Kudümü geçen
yaz Kudüs'te bir hevesliye verdim. Hevesliye bakıp da heveslenmedim. Heveslinin
heveslisi de nafile ve kaba bir hevesti ve hevesi ile insanı yoruyordu.
Hevesine takdir bekleyen hali, hevesinin seviyesini kursağına şimdiden
tıkamıştı da onun bunu ikrara daha bir elli senesi vardı.
* Şimdi şu
çağımda çocukluğumu, yetişme çağımı yazıklanarak hatırlıyorum ama ne olsa
hiçbir yere gitmiyor denilen çocukluk bile insanın elini uzatıp
değiştiremeyeceği, düzeltemeyeceği yerlere gidiyor, hem de nelerle beraber. Bu
yüzden belki de çocukluk, hep insanın sonrada, sonraki aklına göre inşa edilip
yeniden düzenlediği, gidenleri sanki gitmemiş, olanı olmamış yerine koyduğu
hayali bir yer oluyor. Yoksa çocukluk o kadar güzel ve anlatıldığı gibi olsa
eminim şimdiki zaman da böyle olmazdı.
* Bu sessizlikte
bu odada ruhumun çıtı çıkmıyordu.
* Ruhumun başı
döndü...
* Yaşamış olana
ölüm zor gelmiyor.
* Herkesten
kurtulmak ancak kendini feda etmekle oluyormuş anladım; herkesten kurtuldum,
kendimi kurtaramadım, onu rehin vererek bir yaşamaya başladım.
* Evlat insanın
önce kanını, sonra canını, öldükten sonra da malını yer.
^-^
KEDİLER ^-^
* ... kedinin uca
doğru tüyleri seyrelmiş kuyruğu...
* ... minderinde
yerini değiştirip bir sağına bir soluna yatan ve kısa bakışı ile dünyanın hep aynı kalışına memnuniyetle
bıyık titreten kediler gibi...
* Sokaklar, ana
cadde, insanlar, arabalar, çöp tenekeleri, kediler... Herkes kendi hayatın
ayırmış sadece onunla meşgul idi. ... Şu kedi bile kendisini meşgul edecek bir
şey bulmuş oynar gibi çekiştiriyordu. ... Kedi, ona yönelip bir vereceğim,
okşamam olmayınca bana bigane idi, başını çevirip de bakmadı. Defalarca
okşamıştım halbuki onu ama şimdi benim okşanmaya ihtiyacım varken, patisine
muhtaçken o, lüzumsuz bir şeyle uğraşıp beni görmezden geliyordu. Hani koku
alır tanırlardı. Evet, belli ki koku almış ve tanımıştı.
* ... şen
taklalarla ilk senelerinde koşup zıplayan, ağaçlara tırmanırken seyredilip
seyredilmediğini kontrol eden kedinin tırnaklarına yazık...
* ... kedinin
kulaklarındaki ayrık ucu ve ne kadar gezse pembe kalan patilerini, bu patilere
kedinin ağırlığı sebebiyle bir şey batmadan gezdiğini...
* ... istenmeyen
ve bir lokma verilmeyen arap kediye döndük...
* Kedimiz her
yeni eşyaya, eve her gelen tepkili, her çıtırtıya teyakkuzda, her yeni yiyeceğe
dikkatle eğilmiş, akşamın ve sabahın, sıcağın ve emniyetin, minderinin ve
muslukların memnuniyetinde ve her an farkında iken acaba ne yapacak diye
düşünüp...
* ...
sandalyelerden birine oturmuş kediye diktiği bakışlarından...
* Çocuk bir kedi
gibi karışıklıktan, perişanlıktan lezzet duyar.
* ... ıssız bir
yere bırakılmış kedinin kısılıp büyüyen göz bebeklerine...
* Kedinin
arabadan, köpeğin sopadan kaçtığı gibi kaçtım.
* Sf/ 139 - 140 -
186
* Kedi o vakit
yanıma gelmiyor.
* ... gözüne far
tutulmuş kediye dönerdik.
* ... kulaklar
serçe seslerini vecd ile dinleyen bir kedi gibi hafif geriye yatık...
* ... hürmette
bir kedi gibi değil de önünden az evvel köpeğin geçtiği sokak kedisi
tedirginliğinde...
* Kedinin girip
tırnaklarını ağaçta bileyip kısaltması ve bu imkanı ona sunan ağaca dönüp
bakmaması gibi...
* ... kayıp
kediyi getirmedi...
* ... minareden
atılan kedi dört ayağının üstüne düşmedi...
-
Yazım-Basım Hataları-
* Sf/ 114
Mürekkep kelimelere dağılmış, kötü basım.
* Sf/ 132
... dost olduk?' dedim
Nokta yok.
Ağustos 2017
Yazar Hakkında Bilgi= Şule Gürbüz'ün ilk romanı Kambur (1992)
ve öykü kitabı Zamanın Farkında (2011) İletişim Yayınları; Ne Yaştadır, Ne
Başta Akıl Yoktur (1993) adlı oyunu ve Ağrıyınca Kar Yağıyor (1993) adlı şiir
kitabı ise Mitos Boyut Yayınları tarafından yayımlandı. Şule Gürbüz halen
mekanik saat ustası olarak çalışmaktadır.
ARKA KAPAK –
Defterimden...
Keyifli okumalarınız olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder