Sayfalar

2 Nisan 2017 Pazar

Kısas - Sezgin Kaymaz

Sevinç Kuşları üçlemesinin ikinci kitabını da, tüm Sezgin Kaymaz kitapları gibi tebessüm, hüzün, şaşkınlık, kızgınlık ve hayranlık içerisinde okudum. 
Hatta araya Sezgin Kaymaz hikayeleri de aldım. Bakele'yi de bitirdim. Onu da paylaşacağım peşi sıra.
Üçlemenin ilk kitabı Deccal'in Hatırı paylaşımıma buradan ulaşabilirsiniz.


Uzun uzun Sezgin Kaymaz hayranlığımı yazmak isterim ama çok tekrara düşmek istemediğim için:) paylaşımlarıma bir göz atıp okuyabilirsiniz.
Geçen günlerde külliyatını tamamlamıştım, buradan göz atabilirsiniz. Hatta eksik kalan kitabı da bulmuş ve heyecanımı şurada paylaşmıştım.


Sezgin Kaymaz paylaşımlarım için:

Deccal'in Hatırı - Sezgin Kaymaz

Lucky / Sezgin Kaymaz

Farfara - Sezgin Kaymaz



Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:


       KISAS
Yazarı: Sezgin KAYMAZ
Türü: Roman
Yayın Hakları: İletişim Yayınları
-   1. Baskı 2014, İstanbul    
Kapak Fotoğrafı: Sarp Soysal
Kapak: Suat Aysu
-   436 sayfa


Kitaptan Alıntılar;

        * Hayvan deyip geçmeyeceksin. Zaten insanlar aç dururken hayvanlara bakmak neymiş diyen, merhametten nasibini almamış kaplamalardan oldum olası nefret ederdi. Bir bütündü kardeşim merhamet denen şey. İnsanı, hayvanı, ağacı olmazdı.

        * Yüreğinde tüm sevda
         Yüreğin bana karşı
         Gülten Akın

        * Beni hor görme kardaşım
         Sen altınsın ben tunç muyum?
         Aynı vardan var olmuşuz
         Sen gümüşsün, ben sac mıyım?
                            Aşık Veysel

        * 'Dehidrasyon. Ölüyor.'
         'Ne o? Bulaşıcı bi şey mi?'
         'Bulaşıcı olan insanlık. Ve de amına koyayım ben böyle insanlığın! Susuz kalmış hayvan susuz. Allah belanızı versin lan! Bi kap su lan, bi kap su.'

        * Hayat o kadar lanet bir şey ki; herkesin yanlış yaptığını doğru yaparsan yanlış yapmış sayılıyorsun.
                                                        Oscar Wilde

        * 'Gel anam, gir, geç, buyur,' diyecekti, karıştırdı; 'Giç anam...' dedi, '... bel, guyur.'

        * 'Ağanın emridir; bekçiyi paketleyecekmişisiz...'
         ... 'Pakete lüzum kalmadı, biz burda doyurduk karnımızı'...

        * Bıraktığın yerde olabilirim, ama bıraktığın gibi değilim...
                                               William Golding

        * Geçmiş asla sona ermez... Hatta geçmez bile.
                                                        William Faulkner

        * Üzülme...
         Üzülebilecek kadar güzel bir yüreğin varsa sevin.
         Üzülme.

        * Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nerden bilebilirsin hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?
                                                                  Tebrizli Şems


 ^-^ KEDİLER ^-^

        * Sokak kedileri - Sokak çocukları

        * Okan - kedi * Memiş - köpek.

        * Sokak kedilerimi de ağzına almamışsın sen.

        * Sokak kedilerimi ilgisiz, beni habersiz koymayasın.

        * ... trafo kulübesini mesken edinmiş sokak kedileri...

        * Gitsin gelsin sokak kedilerinin gıdısını okşasın anca.

        * .. el uzatmıştı düşkünlere... sokak kedilerine de uzatıyorduysa, hah, demek ki adam gibi adamdı.

        * Sen, yok sokak kedileriydi, yok gıdık gıdıktı falan diyerek dalganı geçerdin...

        * Kedi de kancıktı çünkü.

        * Hayri'nin meşhur sokak kedilerinden Baha...

        * Dişi sokak kedisi Okan da dişi sokak köpeği sevgilisinin arkasından gitti.

        * Hayri iyi yakıştırmıştı ama bak... Sokak kedileri... Hem muhtaç hem şirret, hem aç hem nankör, hem kolektif hem bencil, hem gururlu hem sırnaşık. Tam tam.

        * Sen kimdin sokak kedilerini kurtarmak kim?

        * ...şimdi de nankör kediler.

        * Bak, o köpekle kedi de aç. ... çöpün girintisinde siyah benekli kocaman beyaz bir köpekle ona sürtünüp duran pis bir tekir kedi görmüştü. 'Aa!' demişti heyecanla. 'Köpek niye boğmuyo ya kediyi?'

        * Tam elini uzatıp başını okşayacakken o pis tekir tıslamıştı buna. Kediden korkacak değildi. 'Pist!' ... Kedi kambur yapmış, dört ayak üstünde hoplamış, tıslamış, diş göstermişti. 'Pist!' Sonra köpek ayağa kalkıp gerinmişti. Sonra bunun elini yalamış, kediye dönüp şöyle bir bakmıştı kavga etmeyin der gibi; kedi usul usul sesini kesip köpeğin arkasına saklanmıştı gene.

        * Köpek o zaman peşine takılmıştı. Kedi de onun peşine. ... Kedi de onun peşinden girmişti ama bir lokma bir şey yememişti. ... Memiş'le Okan şurdan geçerken... 'Memiş,' deyivermişti hayvana. Bu erkektiyse, kedi de onun arkadaşıydıysa o da erkekti garanti, 'Okan' demişti. (Oysa dişiler:))

        * Ama Okan da vardı? Kedi?

        * ... kedi bıyığı kesmeyi...

        * Kediyi meğer. 'Kedi amirim kedi, korkma,' dedi.

        * Kedi de gelmişti köpeğin götüne takılıp ama uzakta duruyordu.

        * ... ilkinden de feci bir tıslamayla bacaklarının arasından bu defa da ters yöne geçip köşeye tünedi pis kedi.

        * Hayvan, kedi gelip başucuna tüneyince inlemeyi kesip cansız cansız iki üç kuyruk vurdu yere. ... Bak bak bak, köpeğin kulağının içini yalıyodu şimdi de şirret.

        * Kedi kafasını kaldırıp dişlerini de göstererek tıslayınca kükremiş gibi geldi Celil'e.

        * ... şöyle ufak ufak başını okş... Kedi şimşek gibi uzanıp üç kansız çizik attı eline.

        * Memiş homurdanınca kedi gene geri çekildi.

        * Celil, kedinin tıslamayı da homurdanmayı da kesip köpeğin kışının gerisinde sessiz sedasız mevzilendiğini görünce..

        * ... kediyi kıllandırmamaya çalışarak doğruldu...

        * Okan tıslayınca dikkati dağıldı. 'Kedi pislik çıkarıyo.'

        * ... kedi de Memiş'le duvar arasındaki boşlukta.

        * Halbuki kedi su kabını görür görmez cırlaya cırlaya gelmiş, yarısını içip bitirmişti ne güzel.

        * Bu sefer köpek... Bir de kedi.

        * ... kediyi yakalayamamışlar arkadaşlar. Koridorlarda miyavlayıp duruyormuş. Birkaç arkadaşı da tırmalamış.

        * Kedi de kalmıştı içerde, dokuz canlı olduğundan yırtmıştı.

        * ... tıslayan kediye...

        * ... o arada bacak aralarından sıyrılıp içeri dalan vahşi kedi daha da büyük bir yaygara kopararak  'Vayov!' bağırtılar çağırtılar arasında birkaç gönüllü avcıyı da tırmalayıp gözden kaybolmuştu.

        * Hastane bir olmuş kedi kovalıyordu. Okan 'Vayov!' diyerek akıllara zarar manevralarla bir kere daha duman etti avcıları, pısladı tısladı pıhladı, açık tutulan cam kapıya doğru koşup enfes şaşırtmaçlar vererek tam da 'Hah, çıkıyor,' dedirttiği anda yüz seksen derecelik bir falsoyla dönüp gerisingeri üst kata giden merdivenlere koptu.
         ... 'Pisst pisstt!' Lider sol yanağından derince bir çırmık alıp sırtüstü yuvarlandı.

        * ... kedisi çiftleşecek mi...

        * Okan Kazım'ın ayaklarının arasından sıyrılıp bir sıçrayışta köpeğin yanına kondu, 'Dokunmayın lan!' der gibi pıhladı.
         'Kedi!'
        
        * ... Okan bir tırmalayım deyip Kazım'ın eline uzandı, Veysel gel bakayıp deyip Okan'a uzandı, tuttu ensesinden, kucağına aldı, Okan deli bu deyip pıstı kaldı. 'Ana!' dedi Veysel. 'Dereceyi unuttum.' Kediyi Celil'in eline tutuşturdu.
         Celil hayatta tutmazdı ama Naim Orhun'a malzeme vermemek için mecburen tutuyormuş gibi yaptı, ama nankör hayvan işte, tısladığı gibi dişlerini geçirdi bu sefer de eline.

        * Şu kediyi tutsanız da ben bir muayene etsem.

        * ... Okan'ı dalgın dalgın severken.

        * ... Memiş'le Okan yoklardı...

        * ... ben gidip Memiş'le Okan'ı bekliyim...

        * O köpekle o kediyi kim hapsetmişti trafoya peki?
         'Memiş'le Okan'ı mı?'
         Kedinin adı da Okan'dı demek' 'Hıı. Memiş'le Okan'ı. Kim hapsetti hayvanları? Susuzluktan ölmüşler oğlum.'
         'Öldü mü Memiş'le Okan?'
         'Off! Lafın gelişi diyorum. Ölmediler.'

        * ... bakmıştı ki Memiş'le Okan kapının önünde bekliyorlar...

        * ... kapıyı kediyle ikisinin üstüne kilitlemişti gerçi ama... 'Hangi kediyle?' Canım bizim Memiş'in arkadaşı tekir kediyle işte...

        * Bütün sokak kedilerini kaybetmiş bu.
         ... Hepsini değil. Biri duruyor.
         ... Hastanedeki tekir. Memiş'in başında refakatçi bıraktığım. Senin de elini çırmıkladıydı ya hani?
         ... Sokak kedisini sokak kedisi sanıyor.

        * Sokak kedisi meselesi hani.... Hayri'nin sokak kedilerinin...

        * Bu da arayacaktı adamın sokak kedilerini.

        * Altgeçit, her şeye rağmen hala sokak kedilerinin bu yandan önce Zila'nın o yanı çağrıştırıyordu.

        * Bir bıraksan, bakarsın Memiş'le Okan gibi o da ölmüş.

        * Evet efendim, sokak kedilerine de yetişecektin karına da yetişecektin.

        * Memiş iyileşmişti. Okan'la sarmaş dolaş, yerde yatıyordu artık. Akıllı hayvandı, özel odanın banyosuna sıçıyordu. Okan da oturaklı küvete.

        * O da Okan'la düşüp kalkıyordu zaten.

        * Ben senin sokak kedilerini zebun ettim ortak.

        * Kediyi kafese bu alıştırmıştı...

        * ... Baha'nın kedisiyle köpeğini Veysel2in hastaneye taşıyacağım derken ihmal etmişti işte kızı.

        * ... Okan regl olmuş...

        * ... Baha, Memiş, Okan bir de Dinçer'in hatırına...

        * Veysel, kimseciklerin yanına yanaşamadığı Okan'ı amuda kaldırmış mamişini kontrol ediyordu. 'Bu da kızanda,' demişti...

        * Okan'ın kedi olduğunu hatırlatmak isterim ben de sana. ... Senin duvarlar Okan hanımefendiye sökmüyordu çünkü. Herifin biri ıslık çalıyordu dışarıdan, hop, sokakta arkadaş. ... 'Sen ille de kısıtlaştıralım demiyo musun yani?...' ... Okan çatır çatır sevişirken Memiş'in evde hanım hanım oturup göğüs geçirmesi hoş bir şey miydi?

        * ... Okan Memiş'in ardı sıra o yana bu yana kabarıp tıslamış, kamburunu çıkarıp hoplanmıştı.
         ... Yakında havlar da bu kedi.

        * ... tepesinde Okan gibi pıslayan deli herife deli görmüş gibi baktı.

        * Baha'nın emanetleri Memiş ve Okan da, bi canı GMK113'teki diğer üç emanet...

        * ... yok Memiş'ti, yok Okan'dı...

        * Memiş'le Okan da gelecek mi?

        * ... kuyruk sallayıp ciyaklayan şeyle onun yanında kamburunu çıkarıp tıslayan şeyi iyi tanıyorlardı.

        * ... Memiş'le Okan'ı uğurladıktan sonra...
         ... Memiş'le Okan da gitti. Canım sıkılır şimdi benim.

        * ... ama ve Memiş ve Okan...

        * Neyse bari, kedileri kurtardık hiç olmazsa...

        * Okan da Memiş'in yanında.


- Yazım-Basım Hatası-

        * Sf/ 67
         ... daldılar içeri
         Nokta yok!

                                                                           Mart 2017


Yazar Hakkında Bilgi=  1962'de Sinop'ta doğdu. Konya Anadolu Lisesi'ni bitirdi. Hacettepe Üniversitesi İngilizce Dilbilimi Bölümü'nü, Türkçe dersini veremediği için son sınıftan terk etti. 1976'dan itibaren oyuncu ve teknik direktör olarak hentbolla uğraştı. Türkiye Voleybol Federasyonu'nda  koordinatör olarak çalıştı. Romanları (hepsi İletişim'den): Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz Misafir (1997), Geber Anne! (1998), Kaptanın Teknesi (1999), Lucky (2000), Zindankale (2004), Sandık Odası (2005), Medet (2007), Ateş Canına Yapışsın (2008), Kün (2013), Deccal'in Hatırı / Sevinç Kuşları-1 (2014).


ARKA KAPAK –

"O kadar çirkin ve yassıydı ki, mecbur kalıyor, gözünün ötesiyle bakıyordun soytarıya. Zila'daki ışık aşkını falan görmeye başlıyordun. İnsan aşkını, muhabbet aşkını, temas, meşk, hayat, uyku aşkını falan. Gördüklerini görmeden bakıyordun mecbur, o zaman da Seher'i falan görüyordun; Seher'in rahmindeki İrfan aşkını, kalbindeki Berna aşkını, Berna'daki Veysel aşkını, Veysel'deki Bayram aşkını, Edip'teki Kenan aşkını, Hayri'deki Şengül Abla Yılgör Abi aşkını, Deccal'daki intikam aşkını, Uğur'daki Deccal aşkını, Gıyas'taki acı, Beyazıt'taki oğlan, Ayvaz'daki para, Sermiyan'daki nedâmet aşkını görüyordun..."

Sezgin Kaymaz'ın yazarlığını fantezi-korku bağlamında, metafizik-paranormal ilgiler ışığında ele alanlar oldu şimdiye kadar, onun mizahına tutulanlar, yerliliğine dikkat çekenler oldu. Bütün bunların içinde, aynı zamanda aşk anlatıyor o. Olmadık yerlerden çıkan, olmadık yerlerde biten, olmadık aşkları Kısas'ta aslında en çok kötülüğü anlatıyor. En kötüsünden kötülüğü Acımasızlığı, nefreti, intikamı Kötülük karşısında bilenen bir iyiliği, fedakârlığı ve işte aşkı "Sevinç Kuşları"nın ilkinde olduğu gibi, yine Deccal'in varlığıyla, onun hatırıyla Envai çeşit ürpertinin birbirine karıştığı bir roman.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder