29 Temmuz 2014 Salı

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Son Ada / Zülfü Livaneli

Zülfü Livaneli'nin 'Mutluluk' ve 'Edebiyat Mutluluktur' kitaplarını okudum.
Mutluluk ile ilgili notlarım hala ajanda ortamında olduğundan blogumda paylaşamadıklarımdan...
Edebiyat Mutluluktur - Zülfü Livaneli, tıklarsanız ulaşırsınız:)

Instagram'dan takip etmek isterseniz kullanıcı adım: okuyann

Kitapla ilgili paylaşımımı okumak isterseniz:

Son Ada - Zülfü Livaneli *Yaz Okuma Şenliği 2014*


Kitaplığımda Livaneli'ye ait okunmayı bekleyen kitaplar: Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm ve Aradaf'ta Bir Çocuk.


Çiçekse çiçek:)


Okumak keyif işidir 


Başladı ve bitti:)


Ada adaya karşı:)


KEYİFLİ OKUMALAR...

Son Ada - Zülfü Livaneli *Yaz Okuma Şenliği 2014*

Sevgili Pinuccia'nın düzenlediği 'Yaz Okuma Şenliği'nin bir kitabı daha okundu:)

Okuma halleri fotoğraflarıma göz atmak isterseniz:

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Son Ada / Zülfü Livaneli


Okuma şenliği defterim için buraya lütfen:)

Listenin 16. sırasındaki herhangi bir ödül kazanmış bir roman kategorisinde 'Son Ada'yı okudum.
Son Ada '2009, Orhan Kemal Roman Armağanı'nı almış. 



Kitabın benim için enteresan olan yanı ada betimlenirken ve olayların kimi hikayeleştirilirken Sedef Adası'ndan fazlasıyla ilham alınmış olması. Zaten Livaneli 80'li yıllarda Sedef'e fazlasıyla geliyormuş. Son Ada'nın huzurunun kaçmadığı bölümler Sedef'i andırıyor.


Kitapta bahsi geçen martı, tilki gelişmeleri romanlaştırılmış hali gibi korkunç ve vahşi hallerde olmasa da adada yaşanmış gelişmeler, yine 80'li yıllarda...

Fazıl'lar 67'den beri Sedefliler. Ve bizim Sedef sevdamız da Bodrum'a gelene kadar bir başkaydı:) 

Sedef fotoğraflarımıza bakmak isterseniz:

***Sedef Karlar Altında***





SON ADA
Yazarı: Zülfü LİVANELİ
Yayın Hakları: Doğan Egmont Yayıncılık
www..dogankitap.com.tr
- 1 - 39. baskı / Remzi Kitabevi, 2008-2012
- Doğan Kitap'ta 1. baskı / Eylül 2013
-   183 sayfa

Kitaptan Alıntılar,

        * ... bir deney okuduğumu hatırlıyorum: İki ayrı martı türünün yumurtalarını değiştirmişler. Her yıl göç eden gümüş martıların yumurtaları ile göç etmeye kara sırtlı martıların yumurtalarından çıkan dokuz yüz martı yavrusu, yanlış anneler tarafından eğitilmiş. Sonra bu yavruların göç hareketleri izlenmiş.
         Asıl ana babası göç etmeyen martı yavruları sahte ana babalarının peşine takılıp Fransa ve İspanya'ya göç etmişler. Aslında göçmen olan ama göçmeyen ana baba tarafından yetiştirilen martılar ise içgüdülerine uyup yine göç etmişler. Bu deney, martıların hem içgüdülerinin hem de öğrenme yeteneklerinin çok yüksek olduğunu kanıtlamış.

        * ... seni kandırmış, elindeki pırlantayı boncuk sanmana yol açmış.

        * Şiir silahtan güçlüdür.

        * ... kendimi bir martı yerine koyarak adayı onların gözüyle seyretmek isterdim. Acaba gökyüzünden baktıkları zaman, aşağıda yürüyen, konuşan, yemek yiyen insanları nasıl görüyorlardı? Bizim hakkımızdaki fikirleri neydi?
         Biz insanlar evren hakkında düşünürüz, yargılara varırız ama evrenin bizim hakkımızda ne düşündüğünü hiç merak etmeyiz.

        * Güzel miydi? Evet, güzel olmasına güzeldi ama bu o kadar önemsiz bir ayrıntıydı ki benim için. Başına bir şey gelse, yüzü değişse, hatta çirkinleşse bile ona olan duygularım değişmezdi. Güzellikten çok farklı bir şeydi beni ona vurgun kılan. Anlatılmaz, dile söze gelmez bir şey; bir hava, bir tavır, sesindeki ince bir kırılma, dudaklarının kıyısındaki hafif bir gölgelenme, gülerken çenesinde oluşan küçük çukur...
       
        * Eskiden beri insanları hayvanlara benzetme huyum vardır. Bence her insan bir hayvana benzer.

        * Bırak psikoloji, karakter, insan ilişkileri eylemlerden çıksın. Kelimeleri güzelleştirerek ya da şiddetlendirerek, güzel tasvirlerle insan hallerini anlatmaya kalkma. Sen eylemi anlat, gerisini okur kafasında tamamlasın Aristo da böyle demişti.
         Bir örnek versene demem üzerine de bana halk hikayelerinin şu ölümsüz meselini anlatmıştın:
         Eski çağlarda bir delikanlı, insanların dişlerini de tedavi eden bir hekimin kızına aşıktır. Sırf kızı görebilmek için oraya gider delikanlı ve sevgilisinin yüzüne bakarak otuz iki sağlam dişinin çektirir. Şimdi bu eylem üzerine hangi sevda sözlerini ekleyebilirsin ki? Hepsi zayıf kalır.

       ^-^ KEDİLER ^-^

        * ... tilkilerin ısırdığı kedi ve köpekler kuduz oluyor, ...

                                                   Okuduğum tarih: 28 Temmuz 2014


Yazar Hakkında Bilgi= Romanları 30 dilde yayımlanan Zülfü Livaneli, 1946 yılında doğdu. 1972 yılında fikirlerinden dolayı askeri cezaevinde yattı, 11 yıl sürgünde yaşadı. Livaneli, 1999 yılında San Remo’da En İyi Besteci ödülüne layık görüldü. Müzik eserleri Londra, Moskova, Berlin, Atina, İzmir Senfoni orkestraları tarafından icra edildi ve Zubin Mehta, Simeon Kogan gibi şeflerce yönetildi.Türkiye dışında Çin Halk Cumhuriyeti, İspanya, Kore ve Almanya’da da çok satanlar arasına giren romanlarıyla, Balkan Edebiyat Ödülü’ne, ABD’de Barnes and Noble Büyük Yazar Ödülü’ne, İtalya ve Fransa’da Yılın Kitabı Ödülü’ne, Türkiye’de ise Yunus Nadi Ödülü’ne ve Orhan Kemal Roman Ödülü’ne layık görüldü. Livaneli, dünya kültür ve barışına yaptığı katkılardan ötürü 1996 yılında Paris’te UNESCO tarafından Büyükelçilikle onurlandırıldı ve Genel Direktör danışmanlığına atandı.2002-2006 yılları arasında TBMM’de ve Avrupa Konseyi’nde milletvekilliği görevinde bulundu.
www.livaneli.gen.tr

ARKA KAPAK –

“Zülfü büyük kapıdan bu romanıyla girmiştir.”
Yaşar Kemal

Son Ada’nın adsız anlatıcısı, adını kendisinin koyduğu bu yeri “son sığınak, son insani köşe” olarak niteliyor. Anlattığı, nerdeyse bir ütopya: “Herkes elinden geldiği kadarını, içinden geldiği kadarını yapıyordu.” Ancak bu durum uzun sürmez: Ülkenin darbeci başkanının emekliliğini huzur içinde geçirmek için adaya yerleşmesi, bu cennet adada yaşayanların huzurunu kaçıracaktır.

Başkan, Son Ada’yı her tür “anarşi”den kurtarmaya kararlıdır. Adanın halinden hoşnut toplumunu “çoğunluğun oyları neyi işaret ediyorsa onu yaparak” oluşturduğu “kurul”lar eliyle yönetmeye, adanın ağaçlıklı yolunu “park ve bahçe geleneklerine göre düzenlenmiş” bir hale getirerek başlar. Görünüşte her şey demokratik geleneklere uygundur.

Ütopya tam bir distopyaya dönüşürken, başta martılar, bu gidişe başkaldıranlar da vardır...

“Livaneli’nin bu benzersiz yaratıcı romanında, insan yapısı otoriteyle karşı karşıya... Yazar bizi dünyamız üzerinde yeniden düşünmeye çağırıyor. Mutlaka okunmalı.”
Prof. Lenore Martin, Harvard Üniversitesi

“Romanı bitirdiğinizde, bir yurdu yok eden kişilerin, küçük bir adayı da kolaylıkla yok etmesinin doğal olduğunu anlıyorsunuz.”
Hasan Akarsu, Cumhuriyet

28 Temmuz 2014 Pazartesi

Yaz Okuma Şenliği *2014* Kitap Değişikliklerim...

'Yaz Okuma Şenliği' listemde 'Yaz Okuma Şenliği 2014 Defterim'de şimdilik iki kitapta değişiklik oldu.

İlki 'Filiz Hiç Üzülmesin-Filiz Ali' yerine 'Karanlıkta Çok Güzeli- Nilüfer Açıkalın'dı.
Kitapla ilgili yorum ve paylaşımım:

Karanlıkta Çok Güzelim - Nilüfer Açıkalın *Yaz Okuma Şenliği 2014*


Değiştirdiğim diğer kitap ise listenin 3. sırasındaki bir şiir kitabı kategorisine ait olan 'Rübab-ı Şikeste-Tevfik Fikret-
Denk geldiğim bir şiirinden inanılmaz derecede rahatsızlık duyduğum için kişisel tercihimle bu kitabı okumamak üzere verdim gitti.
Elimde sadece Bodrum, Poirot ve Isaac'in kuyruğu olduğu fotoğrafları kaldı:

Bodrum ve Isaac kuyruğu 


Poirot 


Bu kategoride 'Zarf-Haydar Ergülen' okuyacağım.


KEYİFLİ OKUMALAR...

27 Temmuz 2014 Pazar

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Yarim Haziran / Can Dündar


*Yaz Okuma Şenliği* kategorilerinde listenin 1 numarası 'Yarim Haziran'ı okuma halleri:)

Instagram'dan takip etmek isterseniz kullanıcı adım: okuyann

Kitapla ilgili paylaşımımı okumak isterseniz buraya lütfen:)

Yaz Okuma Şenliği -2014- defterime bakmak isterseniz de şuraya lütfen:)

Defter Paşabahçe'den. Başka renklerini de paylaşmıştım.



Haziran denize bakmalı:)



Aşkım ve minnak limonumuz ♥♥



Defter D&R'dan... -burada-


Normal okuma hızımın da altındayım. Müsebbibi yaz ayları olması:))) 



Kırtasiye malzemeleri mutluluktur 



Keyifle okuyun...

Yarim Haziran - Can Dündar *Yaz Okuma Şenliği 2014*

Sevgili Pinuccia'nın düzenlediği 'Yaz Okuma Şenliği' kapsamında okuduğum bir kitabı daha bitirmenin verdiği gönül rahatlığı içerisindeyim:)

Can Dündar'ın daha önce 'Nazım' ve 'Kırmızı Bisiklet' kitaplarını okudum ama sanırım hala blogumda paylaşamadıklarımdan...
Kitaplığımda da 'Aşka Veda' ve 'Sarı Zeybek' okunmayı bekleyenlerden...

Listenin 1. sırasındaki, 'İsminde yaz mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların yazın geçtiği bir kitap' kategorisine ait 'Yarim Haziran'.


Okuma halleri fotoğraflarıma göz atmak isterseniz:

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Yarim Haziran / Can Dündar




YARİM HAZİRAN
Yazarı: Can DÜNDAR
Yayın Hakları: İmge Kitabevi
www.imge.com.tr
-   İlk 4 Baskı: 1998, 5. Baskı: Mart 1999, 6. Baskı: Ocak 2000, 7. Baskı: Ekim 2000, 8. Baskı: Nisan 2001
-   174 sayfa

Kitaptan Alıntılar;

        * ... kiminde eski bir resim, kiminde gizli bir hüzün, çoğunda içten bir söz, ama hepsinde benden bir iz var; içimi ısıtan aşklar, özlediğim telaşlar, kaybettiğim yoldaşlar, yitirdiklerimin ardından dökülmüş yaşlar var.
         ...
         O yüzden bu kitabı transparan bir elbise gibi giyiyorum üstüme... içimi görenler, içini açabilsinler diye...

        * Kulağımda bir şiir Hasan Hüseyin'den artakalan:
         'Sokaktayım / gece leylak ve tomurcuk kokuyor / yaralı bir şahin olmuş yüreğim / uy anam anam... / Haziran'da ölmek zor'...
         Lakin doğmak da zor Haziran'da...
         Yaz kapıyı çalsa da;
         ... biliyoruz sonu hazan...
         Yine de seviyorum seni...
         Yarim Haziran!..

        * Merak etmiyor musunuz; ne kadarı gözyaşı kalan yaşamınızın, ne kadarı kahkaha?..
  
        * Bakakaldım peşinden...
         Ne gözümü alabildim... ne göze alabildim...

        * Sınırlı bir hayatı çabucak tüketmek  için dörtnala koşturup dururken, bir an olsun durup, geride kaç farklı ayak izi bıraktığınıza dikkat ediyor musunuz?
  
        * Aklınızdan geçeni yapamamanın, ruhunuz kopya kopya çoğalırken asıl hayatı tek kopya olarak tüketiyor olmanın bedelini biliyor musunuz?

        * Biliyorsunuz Türkiye'de bir yerlere birilerinin ismini vermek çok önemlidir. Ülkenin haletiruhiyesini bu isimlerden anlayabilirsiniz. Bir dönem hep Atatürk Caddesi'nden Gaziosmanpaşa'ya veya İsmet Paşa mahallesine gidersiniz. Sonra gün olur bir bakmışsınız Çetin Emeç Bulvarı'ndan Uğur Mumcu Caddesi'ne dönmeye ve Bahriye Üçok Sokağı'na çıkmaya başlamışsınız. Ülkede vaziyetin kötüleştiğini anlarsınız.

        * ... her eskiyen yılın, kaç sayfa olduğunu kestiremediğimiz otobiyografimizden bir sayfayı daha yırtıp attığını unutmaya çalışarak...
         ... her açılan yeni sayfanın, yırtılıp atılandan daha renkli öykülerle dolu olacağını umarak...
         ... ve kitabın kaçıncı sayfasında olduğumuzu hiç umursamayarak...
         ... neşeli bir cenaze töreni gibi karşılıyoruz yeni yılı...

        * 'Neyi arıyorsan sen O'sun' der Mevlana...
  
        * Paylaştığımız bir mazinin, yitirdiğimiz bir geleceğe dönüşmesinden hicran duyuyorum.

        * Refik Halid - '3 Nesil, 3 Hayat'

        * ... 'alafranga' görünümüne aldanıp evlenilen erkekler, kısa sürede bilinçaltlarında bin yıllık 'alaturka' zevklerini çıkarıp sergileyiverdiklerinde hayal kırıklığı kaçınılmaz oluyor.
         
        * Hani Nazım Hikmet, Abidin Dino'ya sormuştu ya; 'Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin / İşin kolayına kaçmadan ama...' diye...
         Tomris Giritlioğlu da mutsuzluğun resmini yapmış işin kolayına kaçmadan... Tek bir işkence sahnesi çekmeden işkenceyi, filmini kana bulamadan şiddeti, magazin sayfalarına malzeme vermeden aşkı anlatmış.
'80. Adım'

        * 'Erkekler ağlamaz'dı, ama 'kız gibi gülmez'di de...
             
        * Selçuk Erez, son kitabı 'İstanbul Nerededir'in önsözünde 'Hiroşima'yı atomun, Varşova'yı Hitler'in, Kobe'yi zelzelenin, Pompei'yi Vezüv'ün mahvettiğini' yazıyor e 'İstanbul'u da yoğun görgüsüzlük yiyip bitirmektedir' diyor.

        * ... dilsiz bir kuytuda ölüyor şiir...

        * Ucuz pop şarkıları söyleyerek başıbozuk bir dere gibi akarken, önüne kattı sanattan yana ne varsa; bir tek şiir hariç...
         Şiir, soylu bir çınar gibi direndi köklerini oyan bu sele... terk edilmiş bir sevdalı gibi yapayalnız ama mağrur durdu tarihin akışına inat...
         Ve sonunda bir o kaldı soysuzlaşan ruhlarımızı avutacak...
         Haydi bir şiir okuyun bugün...

        * Sevmek, bir bakıma, zamanını vermektir / zaman aralarını doldurmak değil... - Tahsin Saraç


^-^ KEDİLER ^-^

        * Sadece kimsesiz gemilerle miskin kedileri barındıran bir sahil kasabasında...

        * Miskin kediler toprakla güneş arasında mahmur...

                                                   Okuduğum tarih: 24 Temmuz 2014


Yazar Hakkında Bilgi=  16 Haziran 1961'de Ankara'da doğdu.
Mimar Kemal İlk ve ortaokulunda ve Atatürk Lisesi'nde okudu.
1982'de A.Ü.S.B.F. Basın-Yayın Yüksek Okulu'ndan mezun oldu.
1979'den itibaren sırasıyla Yankı (1979-1983), Hürriyet (1983-1985), Nokta (1985), Haftaya Bakış (1987), Söz (1987-1988) ve Tempo'da (1988) çalıştı.
1986'da İngiltere'de 'London School of Journalism'i bitirdi.
ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünde Siyaset Bilimi dalında yüksek lisansını 1988'de tamamladı.
1996'da aynı bölümde doktora derecesi aldı.
Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde ve ODTÜ Siyaset Bilimi Kamu Yönetimi bölümü Kültürel Çalışmalar lisansüstü programında ders verdi.
1988'de TRT Haber Dairesinde başlayan televizyonculuğunu, '32.Gün' bünyesinde (1989-1995) yaptığı program ve belgesellerle sürdürdü.
1993-1994 yıllarında Show TV'de Mehmet Ali Birand'la birlikte 'Çapraz Ateşi' hazırladı.
1996-1998 yıllarında Show TV'de '40 Dakika' adlı haber programını hazırlayıp sundu.
2003-2004 yıllarında Milliyet gazetesi için Popüler Kültür ekini çıkardı.
1995'ten beri bağımsız olarak yürüttüğü belgesel çalışmalarının yanısıra Cumhuriyet gazetesinde köşe yazıları yazıyor.
NTV'de 19 Eylül 2006'da başladığı 'Neden' isimli tartışma programını 9 Haziran 2009 tarihine kadar hazırlayıp sundu.
16 Şubat 2009'dan Haziran 2010'a kadar NTV'de "Canlı Gaste" programını hazırlayıp sundu.
Eylül 2010'dan Haziran 2011'e kadar NTV'de "Canlı Ana Haber" programını yaptı.
2013 Aralık'ta başladığı Artı bir kanalındaki Canlı Gaste haber orogramını 6 ay boyunca hazırlayıp sundu.
Evli ve bir çocuk babası. 
http://www.candundar.com.tr/_v3/#!/Ana_Sayfa

ARKA KAPAK –


Katran karası bir geceyi Haziran bulutlarının arasından yırtarak, avuçlarında kıpır kıpır yıldızlarla odamın penceresini tıklattı dolunay... "Sana Samanyolu getirdim" dedi ve bütün gökkubbeyi yeryüzüne indirmiş gibi mağrur gülümsedi koltuğumun başucunda...

Ayla yıkanmanın keyfini sürdüm bir müddet...

Sonra penceremi açıp onu içeri aldım.

Dolunay, Samanyolu'ndan ışıklarla eteklerinde; "Haydi" diyordu penceremin dibinde; "Haydi... ebedi baharın ülkesine..."

Lakin, dolunaya inat, öylesine bitkin ve naçar ki hayat, kopamadım akşam haberlerinden, dünyevi kederlerden... Açıp penceremi, salıverdim dolunayımı, Cahit Külebi'den bir şiir fısıldayarak kulağına:

"Bir gün geleceğim / alıp şu başımı / bir gün geleceğim / belki de Haziran / bulacak naaşımı / belki de Haziran..."

Haziran, bir ozanın naaşını kaldırırken dolunay, Samanyolu boyunca efsunlu yıldızlar saçarak uzaklaştı. Bakakaldım peşinden... Ne gözümü alabildim ne göze alabildim. 




KEYİFLİ OKUMALAR...

25 Temmuz 2014 Cuma

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Karanıkta Çok Güzelim / Nilüfer Açıkalın

Aslında bu kategori ihtiyaçtan doğdu:) Şöyle ki; Instagram için an'a özel fotoğraflar fazlasıyla çektiğimden var olan fotoğrafları blogumda da kullanmak istedim.
Şayet instagramdan takip etmek isterseniz kullanıcı adım: okuyann

Kitapla ilgili paylaşımımı buradan okuyabilirsiniz.

'Yaz Okuma Şenliği 2014' defterim ise şurada.

Yaz Okuma Şenliği kapsamında okuduğum 'Karanlıkta Çok Güzelim'in okunma halleri...

Karanlık en iyi aydınlıkta seçilir:)



Deftersiz, kalemsiz olmaz  Bir de tabii kedisiz:))) 



Türlü türlü defterlere not düşmek mutluluk verir:)




Külkedisi ♥♥♥



Baykuş dayanışması:)


* Eldiven modellerime buradan ulaşabilirsiniz.



Arkada 'Yaz Okuma Şenliği' kitaplarım:)



Külkedisi'nin kitap sevdası 



Madem bunca baykuş kullandık Eski Datça'dan aldığım aynanın bir diğer modeli için buraya lütfen:)



Deniz okumaları:)



Balkon okumaları:))



Harika kalemliğim canım arkadaşım Çiğdemciğimin hediyesi.
Gönderdiği diğer cicileri görmek isterseniz:

Mutluluk Fırtınası:)




KEYİFLİ OKUMALARINIZ OLSUN ♥♥

Karanlıkta Çok Güzelim - Nilüfer Açıkalın *Yaz Okuma Şenliği 2014*

Sevgili Pinuccia'nın düzenlediği 'Yaz Okuma Şenliği'nin bir kitabını daha bitirmiş bulunmaktayım:) Bir süredir evde misafir ettiğimiz ve geldiklerinde henüz ancak üç haftalık olan  dört minnak kedi ve onun dışında misafir vs. yüzünden beklediğimden az kitap okusam da yılmak yok:)

'Karanlıkta Çok Güzelim' listenin 29. sırasındaki ilk kez kitabını okuduğum Türk kadın yazar kategorisine ait.
Nilüfer Açıkalın'ın kitabını D&R'da tesadüfen gördüm ve ilk etapta kapak tasarımı dikkatimi çekti. Aslında kitabı canım Çiğdemciğime  hediye olarak almıştım. Ama şöyle bir göz atınca elimden bırakamadım ve Çiğdem için bir tane daha aldım sonrasında:) 
Listeyi ilk hazırladığımda kitaplığımdan bir kitap seçmiştim: Filiz Ali 'Filiz Hiç Üzülmesin.' Fakat bu kitapla değiştirdim.
Nilüfer Açıkalın'ın kitapları olduğunu bilmiyordum. Bu ilk romanıymış, öncesinde öykü kitapları varmış. Ben okurken büyük keyif aldım. Mutlaka diğer yazdıklarını da okumalı ve kitaplığıma katmalıyım. 

Okuma halleri fotoğraflarıma göz atmak isterseniz:

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Karanıkta Çok Güzelim / Nilüfer Açıkalın


* Bu arada eldiven modellerime de buradan ulaşabilirsiniz.




KARANLIKTA ÇOK GÜZELİM
Yazarı: Nilüfer AÇIKALIN
Yayın Hakları: Doğan Egmont Yayıncılık – Doğan Kitap
(www.dogankitap.com.tr)
-         1. baskı / Haziran 2014
Türü: Roman     /        323 sayfa


Kitaptan Alıntılar,

* Havada pis bir rol kokusu var.

* Odanın dört bir yanında ayaklar var, ne onlar? Işık ayakları. Onların uzun kolları, bacakları... Devasa büyüklüğe gelip çeliğe kesmiş örümcekler gibi...

 * Aynayla karşılaştım, içten dışa doğru baktım ona, yani yalandan sırra doğru.

* Yalnızlık sağır edici bir sessizliğe gömülmek değildir, yalnızlık bile insanı terk edebilir.
        * Fikrim gebe, zihnim de yüklü her zaman...

 * Bazen gece azap, gündüz gazap demek.


* Kısık kısık şarkı söylerdi, sessizliği bile melodiliydi.

        * ... sesi mahzun bir kuş cıvıltısıdır...

* Benim tarafım cephe, onun tarafı kurtarılmış bölge.

* Huzur bir sandıktı sanki ve Figan'da da onun anahtarı varmış gibiydİ, sandığı açar, rengarenk kuşanırdı mutluluğu.

        * Çözüldüm. Buzdum eridim sanki, damladım, aktım, döküldüm, taştım, süzüldüm, saçıldım sayfalara, açtım sayfalarda, yeşerdim, utanana kadar soyundum orada, canımı acıtarak yardım tenimi, kalemi içine daldırarak yazdım.

* ... gökyüzü gözlerinde ispinozlar fink atar.

* ... paramı geri verecek, bunu adım gibi biliyorum ya da param uçtu gitti, aslında bunu da soyadım gibi biliyorum.

* Umudun tomurcuklarını topluyorum, kaynatıp içeceğim.

* Hayatta tanımamış olmayı isteyeceğim insanlar olmuştur ama ne kadar kötü yorumlanırsa yorumlansın hiçbir gösteriyi izlememiş olmayı istemezdim.

* Babam 'İstanbul'da yaşayan, cehennemde rahat eder' derdi.

* Kızılderililerin inancına göre uçakla yolculuk yapınca biraz dinlenip ruhunun sana yetişmesini beklemek gerekiyormuş.

* Bence filmin ruhu senaryodur. Kalbi ışıktır. Film gövdedir. Oyuncular bedendir.

* İnsanın alacası içindedir.
  
        * ... (baykuş sesinden) ürküyom işte...
         Ürkme Aziz, belki Allah'a dua ediyordur ne biliyorsun, ...

* Masada nasıl bir şapırtı olduğunu tarif edemem. Bir yandan kuş cıvıltıları, bir yandan bulgura dalan kaşıklar, pirzoladan sıyrılan etler, acı ve ekşi tatlarla eşleşen diller, tadan ve yanan damaklar, şişen ve inen yanaklar, yutkunmaya doymayan gırtlaklar. Bir çeşit ses çümbüşüne karşı sessizlik.

        * Bir durumun görüntüsü, kameranın içinden geçen film şeridine aktarıldıktan sonra, o anın gerçekliği de oraya hapsolmuş demektir ve bir kere kaydı yapıldıktan sonra o an biricik bir andır  artık, benzersiz, tek.

* ... bakışı yüzümde şimşek gibi çakarken...

        * ... gülümsemem buz kesti, dudağımda çatladı, yere düştü kırıldı.

* ... tek notadan bir çığlık vardı içimde...

        * Saklandığı halde sobelenen, saklambaça küs çocuk gibiydim.

* Hem hiç hem hep, hem çok hem yok, hem aç hem tok.

        * ... içimdeki kız çocuğu kikirdedi.

        * ... ve çok güzeldi kahkahası, bir tomurcuğun çiçek açışını hızlandırılmış çekimle izlemek gibiydi.

* ... şair ne demiş: 'Beni öyle bir yalana inandır ki ömrümce sürsün doğruluğu.'

        * ... beni yalnız bırakmak istercesine iyice uzağa bakıyordu saygıyla.

* ... aynı kuştan kopmuş iki tüy kadar hafiftik.

            * Çiçekten balı almış arı gibi mayhoş, balını vermiş çiçek gibi bir hoştum.

            * Çılgın olmak ile çıldırmış olmak arasındaki çizgi eriyip, normal ve anormal arasında hiçbir fark kalmadığı bir anda...
  
        ^-^ KEDİLER ^-^

        * İstanbul'un yalnızlar diyarı, besili kedi cenneti. Buranın yalnızları kediden başka bir şey sevmiyorlar diye mi yalnızlar bu kadar? Kendilerini sevmiyorlar, kedileri seviyorlar. Yanından geçen insana burun kıvırarak bakar, kedilere şampanya patlatır gibi mama kutusu açarlar.Her köşe başı öbek öbek mamalarla dolu, kış zamanı veya yağmur yağdığında eriyip çamurlaşarak kusmuktan beter hal alıyor bu mamalar ama baharda doygunlukla bir öbeğin üstünde uyuyakalmış şiş göbek bir kedi yavrusu görmek de pek hoş oluyor doğrusu, unutulmuyor.

                * ... Çizmeli Kedi, Kızgın Damdaki Kediler...

                * ... o fareler kedi büyüklüğünde...

        * ... masanın altında bir yerlere 'pisi pisi' diye seslenecek zannederken, ...

* Önce guşlar mı, kediler mi?

* ... kediler tırmalasın diye sağa sola bırakılmış kütükler...

        * Şahap Bey içeri girer girmez ortalık adeta bayram yerine döndü, ayaklarımızın arasında miyav miyav, mırıl mırıl, irili ufaklı, besili, bakımlı kediler dolaşmaya başladı. Cana yakın olup sürünenlerin yanı sıra, uzaktan bakanlar, nazlananlar, burun kıvıranlar, kuyruk sallayanlar, yalananlar, orada burada dolananlar, kiminin kuyruğu kesik, kiminin tek gözü kör ya da eski yaraları burada onarılmış, mutlu mesut nefis yaratıkları.

* ... zarifçe atlayıp dört ayak üstüne konan tekir kedinin miyavlaması, oluşan sessizliği bıçak gibi kesercesine hepimizin içini kıymıştı, miyavlama da miyavlama değil, vallahi de billahi de hitap gibiydi.

* ... bu dünyada değil de cennette uyur gibi sere serpe yayılmış, pembe göbekli bir grup kedi yavrusunu seyre dalmıştım...

        * ... yavru bir tekirin minik bıyıklarına nefesimi üflüyordum.

* Köpeklerin beklentili, saldırgan haletiruhiyesinden ne kadar farklı kedilerdeki özgürlük haletiruhiyesi...

* ... sepette bol tüylü, kaskatı bir kedi...

        * ... kediciğin gözlerini kapadı, elini bir süre bu tüylü yüzde tutarak son duasını okudu...

* ...kucağıma aldığım yavru kedi, hala mışıl mışıl uyuyor koynumda. Kedi değil de mübarek sanki yumuk yumuk, pırıl pırıl bir kolye.

* ... yavru kediciğin kıpırdayan kulaklarını...

        * ... göğsümdeki kedi de...

* Hadi kediyi, köpeği anlıyorum da...

* ... koynumdaki kediciğin tüyleri diken diken olmuş...

        * ... kediciği bahane ederek...

        * ... bu yavru kediyi alıyorum...

* ... kucağımda da uykuya doyamayan yavru kedi...

* ... sepette bol tüylü, kaskatı bir kedi...

        * ... kediyi yanımdan ayırmamaya karar verdim.

        * Kediyi yatağa bıraktım...

* ... aklımda tüylerini yalayan bir kedi görüntüsü...

* ... kedimin, banyomun temizliğini yaptım.

        * ... kedicik gün boyu dolap kapağının önünde nöbette.

        * ... onu yavru da olsa bir kedicikle aynı odada tutmayacağım.

* Kediciğimin kollarına atlamıştım...

        * ..., kedimle yatakta yuvarlanıyordum.

* ... kedimle oynaşıyor...

        * ... kediyi yastığın üzerine kondurduğu gibi...

* İçeri girer girmez kediyle oynaşacağıma...

        * Kediyi buldum...

* Kedicik sırtıma çıkıp...

        * Sevgi ihtiyacını kedi kadar çabuk algılayan başka hayvan var mıdır acaba?

* Tekir Bey'le oynaşıp...

        * Minik kediciğimin varlığına minnettardım; o gün Tekir Bey, artık ayrılmaz bir parçam olarak tarihime geçti ama perişan halim minik yavruyu bir anda büyüttü, olgunlaştırdı... Mırıltılarıyla avutma çabası, sakinleşmem için paticikleriyle üzerimde dolaşması...
                                                              Okuduğum tarih: 20 Temmuz 2014


Yazar Hakkında Bilgi= Nilüfer Açıkalın İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji bölümünde okudu, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro bölümünü bitirdi. 1997 yılında ilk kısa hikâyeleri gazete ve dergilerde yayımlanmaya başladı. Bugüne kadar Bıçak Sırtı, Çocuk Oyuncağı Değil, Saklı Safkan, Yıkık Aşklar Diyarı, İyiler Yalnız Gezer, Çatlak Zamanlar, Yoldan Çıkmış Öyküler, Çıldırtan Öyküler ve Çakır Zamanlar isimli hikâye kitapları yayımlandı. Pek çok sinema filmi ve tiyatro oyununda rol alan Açıkalın 2013 yılında özgün söz ve bestelerden oluşan Başka Şarkılar adlı bir müzik albümü yayınladı.
http://www.dogankitap.com.tr/yazar/Nil%C3%BCfer+A%C3%A7%C4%B1kal%C4%B1n-1070

Nilüfer Açıkalın (d. 1967, İstanbul), Sinema ve tiyatro oyuncusu, öykü yazarı.
1967'de İstanbul'da doğan Açıkalın, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümünde oyunculuk eğitimi alarak mezun oldu. 1987'den bu yana tiyatro, sinema ve TV'de oyunculuk yapmakta.
Kısa öykülerinden oluşan dört öykü kitabı yazan sanatçı, bir dönem Devlet Tiyatrolarında da çalıştı. 1987 yılında Peker Açıkalın'la evlenir, 1994 yılında ise boşanmışlardır. Yönetmen Orhan Oğuz ile evlidir.

Sahip olduğu ödüller

·                    14.Orhan Arıburnu Ödülleri, 2003, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, Bekleme Odası
·                    Sadri Alışık Ödülü, 2000, En İyi Kadın Oyuncu, Kara Kentin Çocukları

Kitapları

·                    Bıçak Sırtı, Gendaş Yayınları, 1999,
·                    Saklı Safkan, Chiviyazıları yayını, 2002,
·                    Çocuk Oyuncağı Değil, Gendaş Yayınları, 2000,
·                    İyiler Yalnız Gezer, Biz+ yayınları, 2007,
·                    Yıkık Aşklar Diyarı, Biz+ yayınları 2007
·                    Çatlak Zamanlar, Biz+ yayınları 2007
·                    Yoldan Çıkmış Öyküler, Phoenix Yayınları 2008
http://tr.wikipedia.org/wiki/Nil%C3%BCfer_A%C3%A7%C4%B1kal%C4%B1n

ARKA KAPAK –
Sinema sektörünün sahne arkasına ışık tutan büyülü bir roman…

Umudun tomurcuklarını topluyorum, kaynatıp içeceğim…

Karanlıkta Çok Güzelim oyuncu-yazar Nilüfer Açıkalın’ın ilk romanı. Bugüne kadar dokuz öykü kitabı yayımlanan Açıkalın, büyülü bir atmosferde geçen romanında sinema sektörünün sahne arkasına ışık tutarken önce yalnızlık, sonra aşkla sınanan bir kadın kahramanla tanıştırıyor okurunu. Kendisini ezkaza film piyasasının içinde bulan Solmaz’ın hikâyesi bu. Yaşamın derinliğinde boğulurken aylaklığına sığınan, inzivasını kuşanıp akışa soyunan bir kadının hikâyesi. Ve çıktığı yolculukta hiç ummadığı bir karşılaşma bekliyor onu…

“Harika, harika. Daha ruhsuz Solmaz, daha ruhsuz bak. Evet, ruhsuz bir orospu gibi bak şimdi. Elini uzat. Harika. Şimdi elini geri çek. Gözünü mü kırptı? Kırptı mı?”
“Hayır hocam.”
“Tamam harika. Objektif değiştirin. Bu sahne karanlıkta çok güzel olacak, seyirciyi soluksuz bırakacak karanlıkta bu sahne. Solmaz, karanlıkta çok güzel olacaksın. Birazdan ağlamanı isteyeceğim senden. Hazırla kendini. Işığı yaklaştırın ve kısın. Başla. Yüze yaklaş Aslan, evet, harika, göze gir Aslan. Reflektör verin, alttan verin, hemen, hemen, hemen. Evet. Gözyaşı geliyor, geliyor, geldi. Stoooop. Yakaladın mı Aslan?”
“Evet hocam!”
“Harika. İşte budur. Baykuşun uçuşlarını yakaladın mı, kızın etrafında uçuşlarını?”
“Evet hocam.”
“Harika, harika!”

KEYİFLİ OKUMALAR...