27 Nisan 2012 Cuma

Düğmeli Eldiven ve Aşkım * Külkedisi Çiftinden Bir Rica:)))

Dün aldığım yünlerden hemen eldiven ördüm:)


emeksensin ve pasajda...


Aşkım ve Külkedisi'nin sokaktaki patili arkadaşları için insanoğlundan bir ricaları var, ben aracı olayım:)




Çöpe atılan bitmiş mama konserve kutuları sokaktaki patililer için büyük tehlike arz ediyorlar. Mamanın kokusunu hisseden hassas ve şeker burunları ve belki bir parça yemek buluruz umuduyla birlikte konserve kutularına kafalarını sokup yüzlerini kesebiliyor ya da çok daha kötü sonuçlarla karşılaşabiliyorlar. O yüzden Aşkım ve Külkedisi mama kutularını çöpe atmadan önce ağız kısmını ezerek kapatmanızı rica ediyorlar:)
Ayrıca okumak isterseniz burada başka detaylara da ulaşabilirsiniz.


Ben son 3 aydır kısırlaştırılmış light kuru ve yaş mama ile beslediğimden ve yedikleri yaş mama da poşet olduğu için bunu uygulamama gerek yoktu. Ama dün yaş mamalarının kalmadığını fark ettik ve haftaya aşıları için veterinere gittiğimizde almaya karar verdik. Bu seferlik diyeti bozdular:) Konserve kutu alınca da uygulamalı bir hatırlatma yapmak istedik kedişlerimle:)
Fazıl'ın ellerine sağlık, çekiçle bir güzel yamulttu:)


Daha öncesinde içini yıkarken ben de elimi kestim ve hemen daha önce Dia'da bulup aldığım şirin bantlarımdan birini kullandım:) Ama yapışkan özelliğini azıcık unutmuşlar sanırım:)


Aşkım da bize aferin dercesine poz verdi:)


Çekilişimi unutmayın:)
Hepinize sevgiler.

Mim: Kadınlara Sunulmuş Tek Gelecek Evlilik Midir?

Sevgili Hallucinations  tarafından mimlenmişim, teşekkür ediyorum:))






* Kadınlar için evlilik bir mecburiyet midir? 


Bu soruyu yüz yüze mütalaa etmek, enine boyuna ele alıp konuşmak çok daha kolay. Çünkü burada yazacağım bir kaç cümleyle aslında vermek istediğim cevap bir şekilde eksik kalacak.
Sorunun tek bir cevabının olması mümkün değil. Bu sorudan; kişinin yapısına, hayattan beklentilerine, yetişme tarzına, hayatın ona getirdiklerine, bulunduğu çevreye, aile yapısına, evlilik deyince ne anladığına ... -bu böyle uzar gider- göre bir çok farklı cevap çıkar. Hepsini irdelemek gerekir.


* Peki ya beyefendiler?


Erkeklerin kendi bakış açılarıyla düşünceleri öğrenmek daha keyifli olurdu:)
Çünkü erkek ya da kadın herkesin kendine has bir evliliğe bakış açısı vardır. 

26 Nisan 2012 Perşembe

Alışverişte Şaşmaz Seçimlerim:)))

Bugün hava düne göre nispeten biraz daha iyiydi. Çok bunalmadan Kadıköy'de dolaşabildim:)


Cam kedişimi Fazıl'a gösterirken Aşkım bıyığını bu hale getirdi:)


Ne zamandır bu tepsilerden istiyordum, muradıma erdim:)


Kedişli yüzüğü daha önce almıştım ama bugün küpelerini de bulunca takım yapmak şart oldu:)


Ojeler her daim baş tacım:)


Ablam runnerından bir boy daha küçüğünü de yapacağından boncuk almak için dükkana girince ben de bunları aldım:) 


Yünlerin fotoğrafını çekmeyi her seferinde unutuyorum ve hava karardıktan sonra aklıma geliyor:)




Bu kitabı da dün aldım. Bizim evin yakınında yarı oyuncakçı yarı sahaf olan bir dükkandan:) Okuduğum kitapları özenle okuyup korusam da eski ve yıpranmış kitaplar beni her zaman kendine çeker.


İç sayfada beni karşılayan ve duygulandıran yazı. 1967 yılında hediye edilmiş. Kimlerin elleri çevirdi sayfalarını kim bilir...


Bir de içeriğinden bir fotoğraf çekeyim istedim ve rastgele açtığım sayfada bakın ne çıktı:) Gözlerime inanamadım bir an. Kitap beni kabullendi ve sevdi sanırım ve ben de onu:) Jesti için kitabıma teşekkür ediyorum:)


Sevgilerimle.

25 Nisan 2012 Çarşamba

Fiyonklu Eldiven ve Eğlenceli Fotoğraflar:))

Bugün saat 09.00'dan 13.00'e dek elektrikler kesikti, Müge Anlı'yı izleyemedim:)) Biz de havanın güzelliğini fırsat bilip dışarı çıktık. Nisan ayına göre oldukça sıcak geldi bana, çok bunaldım:)
Ve dün gece Okan'ı izlerken biten eldivenlerim,


emeksensin ve pasajda...


Pablo and Dido blogunda keşfettiğim site sayesinde çok eğlendim:) Fazıl'la fotoğraflarımızı da türlü şekillere soktum.
Kedişlerimle hepinize sevgilerimi gönderiyorum. 


Büyük aşk:)))



Çekilişime katılmadıysanız bekliyorum:)

24 Nisan 2012 Salı

♫ Notalı Eldivenler ♫ ve ^-^ Kedişlerim ^-^

Dün akşam Survivor, bu sabah Müge Anlı derken biten eldivenlerim:)
Hayırdır inşallah, son günlerde inanılmaz bir sinir var üzerimde, umarım kısa sürede ışık hızıyla geçer gider:) Neyse...:)
Sevgili Meliscim bak yine senin hediye ojelerini kullandım. Tekrar teşekkürler canım benim.





Aşkım'ın geçen seneki hali:) 




Ve Külkedisi,




Geçen gün Aşkım uyurken Fazıl'ın çektiği bir başka kare. O dişler her gün kollarımda ve ellerimde bileyleniyor:))




Külkedisi de birazdan uyuyacak:)




Yeni çekilişime katılmadıysanız hemen tıklayın:)
Herkese sevgilerimle.

23 Nisan 2012 Pazartesi

Çizgi Film Kahramanları

2004 yılındaki acemi çizimlerimden çizgi film kahramanlarını, 23 Nisan sebebiyle tüm çocuklar için paylaşıp, tüm dünya çocuklarının 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutluyorum.



Sevgilerimle.

AFRİKALI LEO * Eskiden Okuduklarım -6-

Yazarı: Amin MAALOUF
Çeviren: Sevim Raşa
Yayın Hakları: Yapı Kredi Yayınları
-         1.Baskı: İst., Şubat 1993
-         14.Baskı: İst., Nisan 2002
-         337 sayfa
Kitabın Orijinal Adı: Leon I’Africain




Kitaptan Alıntılar;

     * O sonbahar günlerinde Granada’nın ileri gelenleri sultana, sararmış yaprakların dallarına bağlı olduğu kadar bile bağlı değildi.

     * Binlerce aç insan karnını doyurabilecek; binlerce yetimin yüzünü güldürecek denli çok parayı nasıl, ne zaman, hiç utanmadan, hesapsızca, yalnızca kendi hoşnutluğunuz için harcadınız? Evler, tarlalar sanki yalnızca sizinmiş gibi davranıyorsunuz. Her şeyin tek ve gerçek sahibinin yalnızca Yüce Tanrı olduğunu nasıl unuttunuz? Her şey O’ndan gelip istediği zaman yine O’na dönmeyecek mi? Tıpkı bizlerinde günahlarımız ve sevaplarımızdan başka hiçbir şeyi birlikte götürmeden O’na döneceğimiz gibi? Din kardeşlerim, varsıllık bir insanın sahip olduklarında değil, fakat varsıllığı olmadan yaptıklarındadır. Tanrı’dan korkun! Tanrı’dan korkun! Yaşlandığınız zaman da fakat gençken de O’ndan korkun! Güçsüz olduğunuz zaman O’ndan korkun, fakat güçlü olduğunuz zaman da O’ndan korkun. Güçlü olduğunuz zaman O’ndan daha çok korkun, çünkü o zaman Tanrı daha acımasız olacak. Ve şunu da bilin ki Tanrı’nın gözleri bir sarayın görkemli kapılarının ardında olanları da görür, bir kulübenin kerpiç duvarları arkasındakileri de.

     * Balık baştan kokar. Kokuşmuşluk baştan tabana doğru yayılır.
     
     * Peygamberimiz sağaltımın perhizle başladığını söylemiştir.
     
     * Bir gün bir söylenti çıktı. Bir buluttan tatlı tatlı dökülmekte olan yağmur benzeri bir dedikodu değildi bu; gürültüyle, gündelik bütün sesleri bastıran bir yaz sağanağı gibi geldi. Hem de bütün dramlarda kaçınılmaz olan anlamsızlığı da birlikte getirerek.

     * Allah onların cezalarını versin! Yalnız O’nun bilebileceği cezalara çarptırsın!

     * Güneşimiz tutulma konumuna girdi, her şey kararmakta.
     
     * Zamanın çoğu zaman beni unutmasını istiyorum ama zaman geçiyor.
     
     * Hem büyük şiir yarışmaları düzenlenip, yoksullara yiyecek dağıtılarak Peygamberin doğum günü Mevlid, hem de buğday, fasulye, nohut ve sebzelerle özel yemekler yapılarak Mesih’in doğum günü kutlanırdı. İslam takviminin ilk günü, Re’sü’s – Sene (Yılbaşı), Elhamra’da resmi bir törenle kutlanır, iyi dileklerde bulunulurdu; fakat Hristiyan takviminin ilk günü de çocukların sabırsızlıkla bekledikleri bir gündü. O gün çocuklar maskeler takarlar, şarkılar söyler,….
İranlıların yılbaşı günü Nevruz’da neşeyle beklenen bir bayramdı…… Müslümanlarda Ramazan Bayramı’nda en yoksullar bile en az on türlü yemek hazırlardı.
      
     * Annem değerli takılarının bulunup bulunamayacağını sorduğu zaman her akıllı adam gibi yanıt yerine Kur’an’dan bir ayet okudu:
         - Olabilir ki siz bir şeyden tiksinirsiniz; fakat o şey sizin için yararlı olabilir. Olabilir ki siz bir şeyden çok hoşlanırsınız; fakat o şey sizin için zararlı olabilir.Tanrı en iyisini bilir, siz bilemezsiniz. - 
          
     * Sık sık cenaze törenlerinde, kadın olsun, erkek olsun, insanların ölümü lanetlediğine tanık oluyorum. Fakat ölüm Tanrı’nın bizlere armağanıdır. Ve O’ndan gelen bir şeyi kul lanetleyemez. Armağan sözcüğü size aykırı olarak mı geliyor? Fakat bu bir gerçek . Eğer ölüm kaçınılmaz olmasaydı insan bütün yaşamını ondan uzak durmaya adayacaktı . Hiçbir tehlikeyi göze almayacak, hiçbir girişimde bulunmayacak, hiçbir işe el atmayacak, yeni bir şeyi bulmayacak, yeni bir şey yapmayacaktı. Yaşam sürekli bir uyuşukluk olacaktı. Evet kardeşlerim, Tanrı’ya bize ölümü armağan ettiği için şükredelim, çünkü yaşam ölümle anlam kazanıyor. Günün anlamı olması için gece, konuşmanın anlamı olması için sessizlik, barışın anlamı olması için savaş gereklidir. O’na dinlenmenin ve neşenin anlamlı olması için bize kaygı ve tedirginlik gönderdiği için de şükredelim. O’na şükredelim, çünkü O’nun bilgeliği sonsuzdur.
         
     * Kahire’de herkes Alaeddin’in acıklı öyküsünü biliyordu. Bayezit’in varislerini birbirine düşüren kardeşler arası savaşta yer almıştı. Dahası bir ara, Bursa’yı kuşattığı sırada, savaşı kazanır gibi olmuş, İstanbul’u tehdit etmişti. Fakat sonunda amcası Selim egemenliği eline geçirmişti. Amansız bir insan olan yeni sultan kardeşlerini boğdurtmuş, ailelerinin de büyük bir bölümünü öldürtmüştü. Her nasılsa Alaeddin kaçmayı başarmış, Kahire’ye sığınmış, orada çok iyi karşılanmıştı. Ona bir saray ve hizmetçiler verilmişti. Memluk İmp.’nun, İran şahının ve Anadolu’daki güçlü beyliklerin yardımlarıyla amcasına karşı bir ordu topladığı söyleniyordu.
         Bu ortaklık, Yavuz Selim’den nasıl bir karşılık görecekti? Bu sorunun yanıtı hiçbir zaman bilinemeyecek, çünkü Alaeddin Kahire’ye geldikten dört – beş ay sonra vebadan öldü. Daha yirmi beş yaşında bile değildi. Muhafız subayı Çerkez’in güzel kızını sevmiş, onunla yeni evlenmişti.
           
     * Değişik bir kent İstanbul. Tarihle ağırlaşmış, bir yandan da yeni. Hem taşları, hem de insanları bakımından yeni. Türklerin eline geçeli daha yetmiş yıl bile olmamasına karşın kentin yüzü tümüyle değişmiş. Elbette Ayasofya yerinde duruyor, camiye çevrilmiş. Sultan Cuma namazını orada kılıyor.    
    
     * İbrahim’in evi, Mescidü’l Haram ve Cami avlusunun ortasında da, çevresinde yorgunluktan bitkin düşene dek yürümek için can attığım Kabe. Bu etkileyici yapının her köşesinin bir adı var: Irak Köşesi, Suriye Köşesi, Yemen Köşesi ve en çok önem verilen, doğuya bakan Kara Köşe Hacerü’l Esved’in yani Kara Taş’ın bulunduğu köşe işte burasıdır. Bana anlatıldığına göre Kara Taş’a dokununca insan Yaradan’ın sağ eline dokunmuş oluyor.
         …… kutsal sudan, Zemzem suyundan içmeye gittim. Kabe’nin içi mavi ve kırmızı renkli mermerlerle, duvarlarsa siyah ipek örtülerle kaplıydı.
      
                                              Okuduğum tarih:  27 Eylül 2003

Yazar Hakkında Bilgi= Amin Maalouf 1949’da Lübnan’da doğdu. Ekonomi ve toplumbilim okuduktan sonra gazeteciliğe başladı. 1976’dan beri Paris’te yaşıyor. Çeşitli yayın organlarında yöneticilik ve köşe yazarlığı yapmış olan Maalouf, bugün vaktinin çoğunu kitaplarını yazmaya ayırmaktadır.
         Çok iyi bildiği Asya ve Akdeniz çevresi kültürlerinin söylencelerini yapıtlarında başarıyla işleyen Maalouf, ilk kitabı Les Croisades vues par les Arabes (1983, Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri, Telas) ile tanındı ve bu kitabın çevrildiği dillerde de büyük bir başarı kazandı.1986’da yayımlanan ve aynı yıl Fransız – Arap Dostluk Ödülü’nü kazanan ikinci kitabı (ilk romanı) Leon I’Africain (Afrikalı Leo, YKY) ise bugün bir – klasik kabul edilmektedir.
         Maalouf’un 1988’de yayımlanan ikinci romanı Samarkande da (Semerkant  YKY)coşkuyla karşılandı ve pek çok dile çevrildi. Les Jardins de Lumiere (1991, Işık Bahçeleri, Telos) ve L eler Siede apres Beatrice (1992) Beatrice’den Sonra Birinci Yüzyıl (Telos) adlı romanlarının ardından , 1993’de yayımlanan romanı Le Rocher de Tanios (Tanios Kayası, YKY) ile Goncourt Ödülü’nü kazanan yazarın, Les Identites Meurtrieres (Ölümcül Kimlikler,
YKY) adlı deneme kitabı 1998’ de çıktı. Maalouf’un son romanı, 2000’de yayımlanan Le Periple de Baldassone
(Yüzüncü Ad – Baldassare’nin Yolculuğu, YKY)’dir. Finlandiyalı müzisyen Kaija Saariho’nun bestelediği opera için yazdığı Uzaktan Aşk (2002, YKY) Maalouf’un ilk librettosu ve son çalışması.

Çeviren Hakkında Bilgi: Sevim Gündüz Raşa 1940’da Kıbrıs’ta doğdu. İlk ve orta öğrenimini orada, yüksek öğrenimini İstanbul Üniversitesi Matematik ve Astronomi bölümlerinde yaptı. Şu sıralar V.K.V Koç Özel Lisesi’nde matematik öğretmenliği yapıyor.
         Sevim Gündüz Raşa, 1993 – 1994 öğretim yılında Fullbright bursuyla A.B.D’de bulunduğu sırada, Maryland Üniversitesi’nde Uygulamalı Roman ve Öykü Yazma kursunu bitrirdi. 1995 yılında Prenses Ozar adıyla bir çocuk öyküleri kitabı yayımladı.
Çevirileri: Ronald Dunca’dan Abelard ve Heloise; Steinbeck’in Mektupları, Mektuplarda Bir Yaşam; Paul Galica’dan Beyaz Kaz; E.Hemingway’dan Çanlar Kimin İçin Çalıyor; Steinbeck’ten Sardalya Sokağı; Tolstoy’dan Çocukluk Delikanlılık Gençlik ve Kazaklar; Andre Gide’den Pastoral Senfoni.

ARKA KAPAK –

       Yolcunun adı Hasan, Muhammed’in oğlu, yolcunun adı 
Giovanni Leone de Medici, Papa’nın vaftiz oğlu, yolcunun adı Afrikalı Leo. Yolcu Granadalı değil, Faslı değil, Zeyyatlı da, Avrupalı da, Arabistanlı da değil. Yolcu hiçbir ülkeye, hiçbir kente, hiçbir boya ait değil. Tutkular, tehlikeler ve başarılarla dolu büyüleyici yaşamının dönüm noktaları tarihin cilveleriyle belirleniyor. Granada’da doğan yolcu, baskınlar, saldırılar, fetihler ve isyanlarla birlikte Fas’a, Timbuktu’ya, Mısır’a, Osmanlı Sarayı’na, Kara Afrika’ya ve Rönesansın altın çağındaki Roma’ya sürükleniyor.
         Afrikalı Leo, bu kurgusal otobiyografi gerçek bir öyküden yola çıkıyor. Amin Maalouf, 16.yy.ı bir uçtan bir uca kuşatan bu ilk romanında, tarihle / tarihten olağanüstü bir halı dokuyor. Bir uçan halı…

Keyifli okumalar...

22 Nisan 2012 Pazar

^-^ Kedicikli Eldiven ve Aşkım'ın Fotoğrafları ^-^

Dün gece Okan yoktu ama ben de zaten Survivor'ı izlerken ördüm bu eldivenleri:))) Bugün akşam üstü de elime alıp bitirdim ve Fazıl da fotoğraflarını çekti. İşte karşınızdalar:)


emeksensin ve pasajda...



Bizim evdeki durumda pek bir değişiklik yok gördüğünüz gibi:) Normalde sürekli bir tıss pısss, pati atmalar ve kavgalar ama iş uykuya gelince yan yana kıvrılıp yatmalar:))



Aşkım'a, -biraz fotoğrafını çekebilir miyiz?, diye sorduk:)


Cevap olarak sadece baktı!


Biz anlamamazlıktan gelip fotoğraflarını çekelim bari dedik:)


Rahat bırakırsanız böyle huzurla uyuyacağım, dedi:)))


Tabii biz devam ettik:) Sonra öyle bir bakış attı ki korktuk:))


Zafer onun oldu. Makinenin ipine saldırınca biz de onu rahat bırakmak zorunda kaldık:))


Sevgiyle kalın, daima...
Yeni çekilişime katıldınız değil mi?:))