Tekrar okumak isteyenler için bir araya topladım.
Önerileri yapan kişilerin isimlerine tıklarsanız bloglarına misafir olabilirsiniz:)
BEN SANA MECBURUM
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun.
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun.
Belki haziran da mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin.
Attila İLHAN
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun.
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun.
Belki haziran da mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin.
Attila İLHAN
Rüzgara Dogru
ÖZLEDİM SENİ
özledim seni...
ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
beynimi uyuşturuyor özlemin...
çok sık birlikte olmasak bile
benimle olduğunu bilmenin
bunca zamandır içimi ısıttığını
yeni yeni anlıyorum.
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
aksamları her isi bir kenara koyup
seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
Yürüyüşlerimizi,
Sevimli haşarılığını,
Çocuksu küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
beni savunurken;
ve ne kadar yumuşak
bir çift kısık gözle kendini
ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
buna mecbur olduğunu görmek
ve sana bunları söylemeden
''git artık'' demek...
Can YÜCEL
Gul/İnn ve hayal
sevgili seninle pergel gibiyiz
2 başımız var tek bir bedenimiz
ne kadar dönersem döneyim çevrende
er geç başbaşa verecek değil miyiz
Ömer HAYYAM
KIZILCIK
İlk yemişini bu sene verdi,
Kızılcık,
Üç tane;
Bir daha seneye beş tane verir;
Ömür çok,
Bekleriz;
Ne çıkar?
İlâhi kızılcık!
Bende varım bende şiş yüzümle!!!!!
Kızılcık,
Üç tane;
Bir daha seneye beş tane verir;
Ömür çok,
Bekleriz;
Ne çıkar?
İlâhi kızılcık!
Bende varım bende şiş yüzümle!!!!!
Orhan VELİ
"KUZGUN"
Bir zamanlar kasvetli bir geceyarısı, unutulmuş eski bilgilerin
Tuhaf ve antika ciltleri üzerine düşünüyordum,
Yorgun ve sıkıntılı-
Uyumak üzereydim, neredeyse başım düşüyordu ki,
Bir tıkırtı geldi birden, sanki kibarca
Oda kapımı çalan-çalan birisi gibi.
'Odamın kapısını tıklatan' diye söylendim 'bir konuk-
Başka bir şey değil, yalnızca bu.'
Ah, iyice anımsıyorum ki o hazin Aralıktı;
Ve zemine vuruyordu sönen her bir közün yansısı.
Sabahı istiyordum şevkle; -Boş yere
Aramıştım
Ödünç bir avuntuyu kederden-
Yitik Lenore'un kederinden-
O eşsiz ve pırıl pırıl kızın, meleklerin Lenore
Diye andığı-
Buralarda, anılmayacak artık adı.
Ve mor perdelerin belirsiz, hüzünlü, ipeksi
Hışırtısı
Önceden hiç duyulmamış tuhaf kokularla dolduruyor-
Tir tir titretiyordu beni:
Öyle ki: çarpıntımı bastırmak için tekrarladım.
'Oda kapımdan girme izni isteyen bir konuk
bu-
Oda kapımdan girme izni isteyen
Geç bir konuk:
Başka bir şey değil, budur bu.'
O sıra cesaretimi toplayıp: daha fazla
Oyalanmadan,
'Sir' dedim, 'ya da Madam, affınızı dilerim
Ama
Gerçek şu ki dalıyordum ve siz öylesine yumuşak
Bir tıkırtıyla geldiniz,
Ve öylesine hafifçe tıklattınız-tıklattınız
Oda kapımı ki,
Duyduğumdan pek emin değilim sizi'-diyerek kapıyı
Açtım burda; -
Karanlıktan başka bir şey yoktu orda.
Orda durdum, korku ve merakla karanlığın içine
Baktım uzun süre,
Kuşkuyla, kurarak hiçbir ölümlünün cüret edemediği
Hayalleri;
Ama sükunet bozulmadı ve sessizlik bir ipucu
Vermedi,
Ve fısıltıyla söylenen tek sözdü orda
'Lenore? '
Buydu fısıldadığım, mırıltılı bir yankıyla geri gelen
O söz 'lenore'
Başka bir şey değil, yalnızca bu.
Odama dönerken alev alev yanarak
Ruhum
Aynı tıkırtıyı işittim yine ilkinden biraz daha
Kuvvetlice.
'Kesinlikle' dedim, 'kesinlikle bir şey var penceremin
Kafesinde;
Öyleyse neymiş bakalım ve bu esrarı
Çözelim; -
Rüzgardır, başka bir şey değil bu.'
Açıverince kepengi, eski devirden kalma
Azametli bir kuzgun
Kanat çırpıp sallanarak adım attı
İçeriye;
Ne bir selam verdi ne bir an durdu ya da
Oturdu;
Ama bir Lady'nin ya da Lord'un edasıyla
Tünedi kapımın üstüne-
Oda kapımın üstünde bir Pallas büstüne kondu-
Konup oturdu hepsi bu.
Derken ciddi ve haşin suratıyla bu abanoz kuş,
Kaderimi gülümsemeye dönüştürdü,
'Sorgucun kırkılmışsa da hiç kuşkusuz' dedim
Korkak değilsin sen,
Gecenin kıyısından gelen
Suratsız ve yaşlı kuzgun-
Gecenin Plutonian kıyısındaki saygı değer adın nedir,
Söyle bana.'
Kuzgun dedi ki 'birdahaasla.'
Çok şaşırmıştım bu çirkin kuşun konuştuğunu duyup
Böylesine açıkça,
Pek alakalı olmasa-yanıtı pek anlamlı olmasa da;
Çünkü kabul etmeliyiz ki yaşayan kimse henüz
Mazhar olmadı oda kapısının üstünde bir
Kuş-
Kuş ya da hayvan görmeye oda kapısının üstündeki
Büstte,
Bir isimle 'birdahaasla' diye.
Ama kuzgun, sessiz büstün üstünde tek başına
Yalnızca bu sözü söyledi, sanki bu bir tek sözle
İçini dökmüş gibi.
Sonra başka birşey söylemedi- ne de bir tüyünü
Oynattı-
Ben mırıldanana dek, 'önceden uçtu diğer
Dostları-
Sabahleyin beni terk edecek, umutlarımın
Önceden uçup gittiği gibi.'
O zaman
Tuhaf ve antika ciltleri üzerine düşünüyordum,
Yorgun ve sıkıntılı-
Uyumak üzereydim, neredeyse başım düşüyordu ki,
Bir tıkırtı geldi birden, sanki kibarca
Oda kapımı çalan-çalan birisi gibi.
'Odamın kapısını tıklatan' diye söylendim 'bir konuk-
Başka bir şey değil, yalnızca bu.'
Ah, iyice anımsıyorum ki o hazin Aralıktı;
Ve zemine vuruyordu sönen her bir közün yansısı.
Sabahı istiyordum şevkle; -Boş yere
Aramıştım
Ödünç bir avuntuyu kederden-
Yitik Lenore'un kederinden-
O eşsiz ve pırıl pırıl kızın, meleklerin Lenore
Diye andığı-
Buralarda, anılmayacak artık adı.
Ve mor perdelerin belirsiz, hüzünlü, ipeksi
Hışırtısı
Önceden hiç duyulmamış tuhaf kokularla dolduruyor-
Tir tir titretiyordu beni:
Öyle ki: çarpıntımı bastırmak için tekrarladım.
'Oda kapımdan girme izni isteyen bir konuk
bu-
Oda kapımdan girme izni isteyen
Geç bir konuk:
Başka bir şey değil, budur bu.'
O sıra cesaretimi toplayıp: daha fazla
Oyalanmadan,
'Sir' dedim, 'ya da Madam, affınızı dilerim
Ama
Gerçek şu ki dalıyordum ve siz öylesine yumuşak
Bir tıkırtıyla geldiniz,
Ve öylesine hafifçe tıklattınız-tıklattınız
Oda kapımı ki,
Duyduğumdan pek emin değilim sizi'-diyerek kapıyı
Açtım burda; -
Karanlıktan başka bir şey yoktu orda.
Orda durdum, korku ve merakla karanlığın içine
Baktım uzun süre,
Kuşkuyla, kurarak hiçbir ölümlünün cüret edemediği
Hayalleri;
Ama sükunet bozulmadı ve sessizlik bir ipucu
Vermedi,
Ve fısıltıyla söylenen tek sözdü orda
'Lenore? '
Buydu fısıldadığım, mırıltılı bir yankıyla geri gelen
O söz 'lenore'
Başka bir şey değil, yalnızca bu.
Odama dönerken alev alev yanarak
Ruhum
Aynı tıkırtıyı işittim yine ilkinden biraz daha
Kuvvetlice.
'Kesinlikle' dedim, 'kesinlikle bir şey var penceremin
Kafesinde;
Öyleyse neymiş bakalım ve bu esrarı
Çözelim; -
Rüzgardır, başka bir şey değil bu.'
Açıverince kepengi, eski devirden kalma
Azametli bir kuzgun
Kanat çırpıp sallanarak adım attı
İçeriye;
Ne bir selam verdi ne bir an durdu ya da
Oturdu;
Ama bir Lady'nin ya da Lord'un edasıyla
Tünedi kapımın üstüne-
Oda kapımın üstünde bir Pallas büstüne kondu-
Konup oturdu hepsi bu.
Derken ciddi ve haşin suratıyla bu abanoz kuş,
Kaderimi gülümsemeye dönüştürdü,
'Sorgucun kırkılmışsa da hiç kuşkusuz' dedim
Korkak değilsin sen,
Gecenin kıyısından gelen
Suratsız ve yaşlı kuzgun-
Gecenin Plutonian kıyısındaki saygı değer adın nedir,
Söyle bana.'
Kuzgun dedi ki 'birdahaasla.'
Çok şaşırmıştım bu çirkin kuşun konuştuğunu duyup
Böylesine açıkça,
Pek alakalı olmasa-yanıtı pek anlamlı olmasa da;
Çünkü kabul etmeliyiz ki yaşayan kimse henüz
Mazhar olmadı oda kapısının üstünde bir
Kuş-
Kuş ya da hayvan görmeye oda kapısının üstündeki
Büstte,
Bir isimle 'birdahaasla' diye.
Ama kuzgun, sessiz büstün üstünde tek başına
Yalnızca bu sözü söyledi, sanki bu bir tek sözle
İçini dökmüş gibi.
Sonra başka birşey söylemedi- ne de bir tüyünü
Oynattı-
Ben mırıldanana dek, 'önceden uçtu diğer
Dostları-
Sabahleyin beni terk edecek, umutlarımın
Önceden uçup gittiği gibi.'
O zaman
Edgar Allan POE
KIRK YILIN BİR BAŞI
Kırk yılın bir başı yazmak istedim
Bulamadım bir konu yırtmak istedim
Hayran olduğumu çok geç hissettim
Sert bir kayaya çarptı da kırıldı kalbim
Birbirimizi görsek tanırmıyız dersin
Bir gün buluşalım da kalbimiz gülsün
Bu sarhoşluk bizi derinden yıksın
Unutma ki bir gün ben senin,sen de benimsin
Uzaktan da olsa hoş bir müzik sesi geliyor
İstesem de ,istemesen de beni yine etkiliyor
Sensiz geçen günler canıma tak ediyor
Öyle sanıyorum ki bu aşk bura da başlıyor
AHMET SİNAN
1976
Bulamadım bir konu yırtmak istedim
Hayran olduğumu çok geç hissettim
Sert bir kayaya çarptı da kırıldı kalbim
Birbirimizi görsek tanırmıyız dersin
Bir gün buluşalım da kalbimiz gülsün
Bu sarhoşluk bizi derinden yıksın
Unutma ki bir gün ben senin,sen de benimsin
Uzaktan da olsa hoş bir müzik sesi geliyor
İstesem de ,istemesen de beni yine etkiliyor
Sensiz geçen günler canıma tak ediyor
Öyle sanıyorum ki bu aşk bura da başlıyor
AHMET SİNAN
1976
AŞK YENİDEN
Aşk yeniden
Unutulmuş yemin gibi
Aşk yeniden
Hem tanıdık, hem yepyeni
Aşk yeniden
Kendini yarattı kendinden.
Unutulmuş yemin gibi
Aşk yeniden
Hem tanıdık, hem yepyeni
Aşk yeniden
Kendini yarattı kendinden.
Murathan MUNGAN
DELİYÜREK
Seni yıldızlara benzetiyorum
Onlar kadar etkileyici, çekici ve güzelsin
Ama aranızda tek fark var
Onlar milyonlarca sen birtanesin.........
Can YÜCEL
Onlar kadar etkileyici, çekici ve güzelsin
Ama aranızda tek fark var
Onlar milyonlarca sen birtanesin.........
Can YÜCEL
DUDAK PAYI
Çay bardağında
Bırakılan dudak payı
Kadar bile
Uzak kalamam
Gözlerine
Yakın olsun isterim
Ellerime ellerin
Yanındaki beton binaya
Yaslanması gibi
Köhne bir evin
Seni bir çivi
Gibi çaktım
Çünkü beynime
Ve toplayıp
Bütün kerpetenleri
Attım denize
Bırakılan dudak payı
Kadar bile
Uzak kalamam
Gözlerine
Yakın olsun isterim
Ellerime ellerin
Yanındaki beton binaya
Yaslanması gibi
Köhne bir evin
Seni bir çivi
Gibi çaktım
Çünkü beynime
Ve toplayıp
Bütün kerpetenleri
Attım denize
Sunay AKIN
Emine Kekeve ve ~ düşişleribakanı ~
İSTANBUL'U DİNLİYORUM
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda
Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor derken
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık;
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı,
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular,
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Başında eski alemlerin sarhoşluğu,
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı
Dinmiş lodosların uğultusu içinde.
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan.
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde.
Alnın sıcak mı, değil mi bilmiyorum;
Dudakların ıslak mı değil mi, bilmiyorum
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum...
Orhan Veli KANIK
Önce hafiften bir rüzgar esiyor;
Yavaş yavaş sallanıyor
Yapraklar ağaçlarda;
Uzaklarda, çok uzaklarda
Sucuların hiç durmayan çıngırakları;
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı;
Kuşlar geçiyor derken
Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık;
Ağlar çekiliyor dalyanlarda;
Bir kadının suya değiyor ayakları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı,
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular,
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı
Başında eski alemlerin sarhoşluğu,
Loş kayıkhaneleriyle bir yalı
Dinmiş lodosların uğultusu içinde.
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir yosma geçiyor kaldırımdan.
Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.
Bir şey düşüyor elinden yere;
Bir gül olmalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.
İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Bir kuş çırpınıyor eteklerinde.
Alnın sıcak mı, değil mi bilmiyorum;
Dudakların ıslak mı değil mi, bilmiyorum
Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından
Kalbinin vuruşundan anlıyorum;
İstanbul'u dinliyorum...
Orhan Veli KANIK
SENİNLE YAŞLANMAK İSTİYORUM
Seneler Geçsin,Sen Beni bil ben seni bileyim istiyorum.
Benim olduğun kadar dostlarının,Dostlarının olduğun kadar benim ol istiyorum.
Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.
Yaşayalım ki,Öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı.
Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız.
Sen çok dertlenip,içip arkadaşlarınla eve gelmelisin.
Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız.
Öyle ki,yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
Yaşayalım ki,paramız olunca sevinelim.
Güzel günlerimizi,evimizde,bir şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız.
Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek….
Böylece yaşamalıyız işte.
Sonra çocuklarımız olmalı,Düşünsene senin ve benim olan bir canlı.
Geceleri ağladıkça sırasıyla susturmalıyız.
Sen arada mızıkçılık yapmalısın.
Ve ben söylenerek sıranı almalıyım.
Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım,
Söylenerek yumurta kırmalısın.
Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
Zaman su gibi akıp giderken,Herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı.
Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden.
Mutluda olsa,Kötüde olsa,Yaşadığımız günler bizim
günlerimiz olmalı.
Saçlara düşünce yada gidince aklar,
Çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehirden.
Kavgasız,Her sabah cinayetle uyanılmayan,Sessiz bir yere gitmeliyiz.
Geceleri balkonda denizi seyredip,Sandalyelerimizde sallanmalıyız.
Eve gelip benden kahve istemelisin.
Çocuklar gelmeli ziyaretimize,
Geçmişteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız.
Öyle sevmelisin ki beni,Bu yazdıklarım korkutmamalı seni,
Tebessümler açtırmalı yüzünde.
Birgün bu hayatı bırakıp giderken,
Sadece mutluluk olmalı yüzümüzde
Birbirimiz sevmenin gururu olmalı “HERŞEYDE”…..
Benim olduğun kadar dostlarının,Dostlarının olduğun kadar benim ol istiyorum.
Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.
Yaşayalım ki,Öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı.
Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız.
Sen çok dertlenip,içip arkadaşlarınla eve gelmelisin.
Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız.
Öyle ki,yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
Yaşayalım ki,paramız olunca sevinelim.
Güzel günlerimizi,evimizde,bir şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız.
Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek….
Böylece yaşamalıyız işte.
Sonra çocuklarımız olmalı,Düşünsene senin ve benim olan bir canlı.
Geceleri ağladıkça sırasıyla susturmalıyız.
Sen arada mızıkçılık yapmalısın.
Ve ben söylenerek sıranı almalıyım.
Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım,
Söylenerek yumurta kırmalısın.
Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
Zaman su gibi akıp giderken,Herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı.
Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden.
Mutluda olsa,Kötüde olsa,Yaşadığımız günler bizim
günlerimiz olmalı.
Saçlara düşünce yada gidince aklar,
Çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehirden.
Kavgasız,Her sabah cinayetle uyanılmayan,Sessiz bir yere gitmeliyiz.
Geceleri balkonda denizi seyredip,Sandalyelerimizde sallanmalıyız.
Eve gelip benden kahve istemelisin.
Çocuklar gelmeli ziyaretimize,
Geçmişteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız.
Öyle sevmelisin ki beni,Bu yazdıklarım korkutmamalı seni,
Tebessümler açtırmalı yüzünde.
Birgün bu hayatı bırakıp giderken,
Sadece mutluluk olmalı yüzümüzde
Birbirimiz sevmenin gururu olmalı “HERŞEYDE”…..
Can YÜCEL
Bir kalbim var ki benim sevdiğinden burkulur
Kahredenden ziyade sevilenden korkulur
Necip Fazıl KISAKÜREK
Necip Fazıl KISAKÜREK
GÜZEL HAVALAR
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
Orhan VELİ
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
Orhan VELİ
ANLATAMIYORUM
Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda?
Dokunabilir misiniz gözyaşlarıma,
Ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu,
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var biliyorum,
Orada her şeyi söylemek mümkün,
Epeyce yaklaşmışım,duyuyorum,
Anlatamıyorum...
Orhan Veli KANIK
Dokunabilir misiniz gözyaşlarıma,
Ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu,
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var biliyorum,
Orada her şeyi söylemek mümkün,
Epeyce yaklaşmışım,duyuyorum,
Anlatamıyorum...
Orhan Veli KANIK
Tuğba Yıldırım, ballibademimm ve Ekin Su
BEKLENEN
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?
Necip Fazıl KISAKÜREK
gerçekte sana yakın olamasamda,
kalpçe kipriğim kadar yakınsın,
sana aşkımı anlatamasamda,
bak hala şuramda şuracıktasın.
ellerim ellerine dokunmasada,
gözlerim gözlerine edayla bakamasada,
kollarım seni sarmasada,
bak masum halinle hala fotoğraftasın.
sana aşkımı anlatamasamda,
bak hala şuramda şuracıktasın.
ellerim ellerine dokunmasada,
gözlerim gözlerine edayla bakamasada,
kollarım seni sarmasada,
bak masum halinle hala fotoğraftasın.
Firdevs
KAHVALTI
Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı
Cemal SÜREYA
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı
Cemal SÜREYA
HIRPALAYANLAR
"Yüzü yağmurla bıçaklanmış bir sonbahardı"
basitliğiyle
gerisin geriye çekilirken boz örtüler altında istanbul
beni hırpalayanlar topu topu üç beş adamdı
Belki çok dinlediğim bir david bowie şarkısı
belki ayaklarımın ucuna yanarak düşen
son meteor gibi tek bir sevgili kellesi,
belki de göğsümün orta yerinde
çatırdayarak yıkılan karanlık bir sis perdesi;
bu yaşanmamalıydı
beni hırpalayanlar topu topu üç beş adamdı
Şunu bilmeni isterim
seni bu şehirde artık seven kalmadı
yani terkedenle birlikte genel bir suskunluk meselesi,
yolların kemikleri kırık
yolların verecekleri yeni sözlere inanacak olan yok
yolları ancak kendilerini kesen yollar anlar
ömür boyu yolcu denmez ya bir insana
onun da bir adresi vardır bir gün şüphesiz hatırlanılacak
onun da belki çok dinlediği bir david bowie şarkısı
önemsenebilecek bir gururu, bir bahanesi
onun da ağlayacak birkaç özel dakikası vardır
"Yüzü yağmurla bıçaklanmış bir sonbahardı"
gerisin geriye çekilirken boz örtüler altında istanbul
rakılara akşam akrep gibi inerken
nihavent makamı eserken rüzgâr
kimseyi lanetleyecek değilim, çünkü,
beni hırpalayanlar topu topu üç beş
böcekti
çocuktu
huysuzdu
hepsi de bana benzeyebilecek kadar aptaldı
KÜÇÜK İSKENDER
basitliğiyle
gerisin geriye çekilirken boz örtüler altında istanbul
beni hırpalayanlar topu topu üç beş adamdı
Belki çok dinlediğim bir david bowie şarkısı
belki ayaklarımın ucuna yanarak düşen
son meteor gibi tek bir sevgili kellesi,
belki de göğsümün orta yerinde
çatırdayarak yıkılan karanlık bir sis perdesi;
bu yaşanmamalıydı
beni hırpalayanlar topu topu üç beş adamdı
Şunu bilmeni isterim
seni bu şehirde artık seven kalmadı
yani terkedenle birlikte genel bir suskunluk meselesi,
yolların kemikleri kırık
yolların verecekleri yeni sözlere inanacak olan yok
yolları ancak kendilerini kesen yollar anlar
ömür boyu yolcu denmez ya bir insana
onun da bir adresi vardır bir gün şüphesiz hatırlanılacak
onun da belki çok dinlediği bir david bowie şarkısı
önemsenebilecek bir gururu, bir bahanesi
onun da ağlayacak birkaç özel dakikası vardır
"Yüzü yağmurla bıçaklanmış bir sonbahardı"
gerisin geriye çekilirken boz örtüler altında istanbul
rakılara akşam akrep gibi inerken
nihavent makamı eserken rüzgâr
kimseyi lanetleyecek değilim, çünkü,
beni hırpalayanlar topu topu üç beş
böcekti
çocuktu
huysuzdu
hepsi de bana benzeyebilecek kadar aptaldı
KÜÇÜK İSKENDER
Senelerce senelerce evveldi
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz
İsmi; Annabel Lee
Hiçbir şey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekten başka beni
O çocuk ben çocuk, memleketimiz
O deniz ülkesiydi
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee
Göklerde uçan melekler
Kıskanırlardı bizi
Bir gün işte bu yüzden göze geldi
O deniz ülkesinde
Üşüdü bir rüzgarından bulutun
Güzelim Annabel Lee
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni
Mezarı oradadır şimdi
O deniz ülkesinde
Biz daha bahtiyardık meleklerden
Onlar kıskanırdı bizi
Evet! Bu yüzden "Şahidimdir herkes ve deniz ülkesi"
Bir gece rüzgarından bulutun
Üşüdü gitti Annabel Lee
Sevdadan yana kim olursa olsun
Yaşca başca ileri
Geçemezlerdi bizi
Ne yedi kat göklerdeki melekler
Ne deniz dibi cinleri
Hiç biri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee
Ay gelir ışır, hayalin erişir
Güzelim Annabel Lee
Orda gecelerim uzanır beklerim
Sevgilim sevgilim hayatım gelinim
O azgın sahildeki
Yattığın yerde seni...
Edgar Allan POE
cuckan
Piraye'ye yazdıklarından...
24 Eylül 1945
En güzel deniz :
henüz gidilmemiþ olanıdır.
En güzel çocuk :
henüz büyümedi.
En güzel günlerimiz :
henüz yaþamadıklarımız.
Ve sana söylemek istediğim en güzel söz :
henüz söylememiş olduğum sözdür..
bir de bu var:
5 Kasım 1945
Çiçekli badem ağaçlarını unut.
Deðmez,
bu bahiste geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
Islak saçlarını güneşte kurut :
olgun meyvelerin baygınlığıyla pırıldasın
nemli, ağır kızıltılar..
Sevgilim, sevgilim,
mevsim sonbahar..
Nazım Hikmet RAN
kampanyainsani
Bİ DAMLACIK
Duru bir yeşildi ortalık
Akşam güneşi kırılmış bir mızrak boyu
Ve çocuk sesleriyle iniyordu ışık,
Ağlarda sanki dargın bir kılınç balığı
Pullarını döküyor üstüme
Bir sessizliği anlatmak için yazıldı bu şiir
Belki de anmak için
bi damlacık bir sessizliği
Can YÜCEL
arwen
BEDAVA
Bedava yasıyoruz, bedava;
Hava bedava, bulut bedava;
Dere tepe bedava;
Yağmur çamur bedava;
Otomobillerin dışı,
Sinemaların kapısı,
Camekanlar bedava;
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava;
Kelle fiyatına hürriyet,
Esirlik bedava;
Bedava yasıyoruz, bedava
Orhan VELİ
AŞK YAŞAYANLAR İÇİNDİR
Ağladığını istemem ben ölürsem.
Beni en sevdiğin halimle hatırla.
Uzak bir yerde çalıştığımı düşün.
Hayatta olduğuma inan
Bir gün gelir kendiliğinden
Geçer bütün üzüntün
Her yeni gelen günü
Yeni bir ümitle beklemeli
Her yeni gün yeni havalarla gelir
Gece, yağan yağmurla uyursun
Sabah, birde bakarsın odan güneşli.
Her gelen vapur, tren
Yeni insanlarla gelir...
Ben esmerdim güzelim
Bu sefer bir sarışını seversin
Aşk yaşayanlar içindir...
Necati CUMALI
Beni en sevdiğin halimle hatırla.
Uzak bir yerde çalıştığımı düşün.
Hayatta olduğuma inan
Bir gün gelir kendiliğinden
Geçer bütün üzüntün
Her yeni gelen günü
Yeni bir ümitle beklemeli
Her yeni gün yeni havalarla gelir
Gece, yağan yağmurla uyursun
Sabah, birde bakarsın odan güneşli.
Her gelen vapur, tren
Yeni insanlarla gelir...
Ben esmerdim güzelim
Bu sefer bir sarışını seversin
Aşk yaşayanlar içindir...
Necati CUMALI
SENİ ARIYORUM
Bu şehrin bütün sokaklarına sinmiş yalnızlığım
Sensizliğin köşe başındayım
Avuçlarımda kırık dökük pişmanlıklar
Avuntusuz çıkmazlara doğru yürüyorum
Bütün umutsuzluğuma inat
Yine seni arıyorum
Dudaklarımda bildiğin o ıslık
Sokak lambalarına sığınıyorum
Hafiften bir yağmur ağlıyor benimle
Bir deli rüzğar saçlarımda
Yalnızlıktan üşüyorum
Bulamayacağımı bile bile
Yine seni arıyorum
Ahmet Selçuk İLKAN
Sensizliğin köşe başındayım
Avuçlarımda kırık dökük pişmanlıklar
Avuntusuz çıkmazlara doğru yürüyorum
Bütün umutsuzluğuma inat
Yine seni arıyorum
Dudaklarımda bildiğin o ıslık
Sokak lambalarına sığınıyorum
Hafiften bir yağmur ağlıyor benimle
Bir deli rüzğar saçlarımda
Yalnızlıktan üşüyorum
Bulamayacağımı bile bile
Yine seni arıyorum
Ahmet Selçuk İLKAN
Orta okul yıllarında kendi yazdığım şiirimi paylaşmak istiyorum ben.
__HÜZÜN__
Bugün için her zaman ki gibi buruk.
Kalbim hüzünle dolup taşmış.
Karanlık umutlar hep peşimde.
Yalnızlık yine olduğu gibi yanımda.
Kalbimden nehir gibi akan.
Gönlümden yel gibi esen.
Umutlarımdan sana doğan.
Bir sevgim var bir de ben varım.
Kalbim hüzünle dolup taşmış.
Karanlık umutlar hep peşimde.
Yalnızlık yine olduğu gibi yanımda.
Kalbimden nehir gibi akan.
Gönlümden yel gibi esen.
Umutlarımdan sana doğan.
Bir sevgim var bir de ben varım.
lilishindunyası
OTUZ BEŞ YAŞ
Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Cahit Sıtkı TARANCI
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Cahit Sıtkı TARANCI
ETME
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.
Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.
Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.
Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.
Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.
Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.
Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.
Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.
İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme
Mevlana Celaleddin RUMİ
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.
Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.
Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.
Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.
Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.
Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.
Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi,
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme.
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize,
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme.
Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle.
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.
Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı.
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme.
İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil.
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme
Mevlana Celaleddin RUMİ
ADI TUBA
Hayata çağıran gülüşü
Candan bir bakışı
Hayatın soğukluğuna inat sıcaklığı
Bir sevgi ağacı sanki
Yeni bir ağaç var artık bahçelerde
Adı Tuba…
Sıcak bir yaz günü rastladım
Gölgesinde serinledim
Kısmet oldu çiçeklerinden kokladım
Bir meyve yedim dalından
Tatlı mı tatlı?
Yeni bir lezzet var artık sofralarda
Adı Tuba…
Bir çiçek kopardım dalından
Kokusu bir başka, rengi bir başka
Küskünleri barıştıran
Sevgililerin elinden düşmeyen
Bir sevgi çiçeği,
Bir dostluk çiçeği var artık, demetlerde
Adı Tuba...
Candan bir bakışı
Hayatın soğukluğuna inat sıcaklığı
Bir sevgi ağacı sanki
Yeni bir ağaç var artık bahçelerde
Adı Tuba…
Sıcak bir yaz günü rastladım
Gölgesinde serinledim
Kısmet oldu çiçeklerinden kokladım
Bir meyve yedim dalından
Tatlı mı tatlı?
Yeni bir lezzet var artık sofralarda
Adı Tuba…
Bir çiçek kopardım dalından
Kokusu bir başka, rengi bir başka
Küskünleri barıştıran
Sevgililerin elinden düşmeyen
Bir sevgi çiçeği,
Bir dostluk çiçeği var artık, demetlerde
Adı Tuba...
Selim ŞAŞMAZ
OLMAYACAKSA
Onun Olmayacaksa
O gider buralardan, sen döndüğün bir günde...
Aranırken onu sen başkaları yüzünde.
Işık olur tararsın karanlıkları bir bir...
O güneş gibi parlar, sen söndüğün bir günde.
Yaşamın aramakla olgunlaşıp yitmiştir;
Kocaman bir ağacın tek bir yemişi gibi...
Karamsar bir öyküdür, bir sence değerlidir;
Yalnız masal ulusu bir dağ erimiş gibi.
Aranırken onu sen başkaları yüzünde.
Işık olur tararsın karanlıkları bir bir...
O güneş gibi parlar, sen söndüğün bir günde.
Yaşamın aramakla olgunlaşıp yitmiştir;
Kocaman bir ağacın tek bir yemişi gibi...
Karamsar bir öyküdür, bir sence değerlidir;
Yalnız masal ulusu bir dağ erimiş gibi.
Özdemir ASAF
Hakkın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine teslim ol.
Bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın.
“Düzenim bozulur hayatım alt üst olur” diye endişe etme.
Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden iyi olmayacağını??
~ Tebrizli Şems ~
“Düzenim bozulur hayatım alt üst olur” diye endişe etme.
Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden iyi olmayacağını??
~ Tebrizli Şems ~
BERLİN MEKTUBU
bes saat sonra yanindayim.
berlin’de otel odamda günes,
islak kus sesleri
– yagmur yagdi sabahleyin –
bir de tiramvaylar,
bir de zaman.
bir türlü akmiyor zaman
kaskati donmus,
alip askiya asabilir
bicakla kesebilirsin.
hapiste gibiyim.
hapiste en insafsiz gardiyan :
zaman.
iki saat sonra ucak alanindayim.
bes saat sonar maviliginde senin.
bes saat sonra hürriyet.
bütün dönüslerin otel odalarina
heykelini dikmeli ucagi icat edenin.
berlin’de otel odamda günes,
islak kus sesleri
– yagmur yagdi sabahleyin –
bir de tiramvaylar,
bir de zaman.
bir türlü akmiyor zaman
kaskati donmus,
alip askiya asabilir
bicakla kesebilirsin.
hapiste gibiyim.
hapiste en insafsiz gardiyan :
zaman.
iki saat sonra ucak alanindayim.
bes saat sonar maviliginde senin.
bes saat sonra hürriyet.
bütün dönüslerin otel odalarina
heykelini dikmeli ucagi icat edenin.
Nazım Hikmet RAN
ÇOCUKLUK
"Affan dedeye para saydım,
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var ne de adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiç bir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!"
Sattı bana çocukluğumu.
Artık ne yaşım var ne de adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiç bir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden.
Bu bahar havası, bu bahçe;
Havuzda su şırıl şırıldır.
Uçurtmam bulutlardan yüce,
Zıpzıplarım pırıl pırıldır.
Ne güzel dönüyor çemberim;
Hiç bitmese horoz şekerim!"
Cahit Sıtkı TARANCI
Mayın tarlasına düşmüş bir deliyim, hudutta;
Gözüm, sekizinci renk ve dördüncü buutta.
Necip Fazıl KISAKÜREK
canan beycan ve gaye
SENİ DÜŞÜNMEK
Seni düşünmek güzel birşey, ümitli şey
Dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey
Fakat artık ümit yetmiyor bana
Ben artık şarkı dinlemek değil
Şarkı söylemek istiyorum...
Nazım Hikmet RAN
Dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey
Fakat artık ümit yetmiyor bana
Ben artık şarkı dinlemek değil
Şarkı söylemek istiyorum...
Nazım Hikmet RAN
"O Olmazsa Yaşayamam" Demeyeceksin...
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Can YÜCEL
“O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Can YÜCEL
Bekliyorum
Öyle bir havada gel ki
Vazgeçmek mümkün olmasın
Orhan Veli
Vazgeçmek mümkün olmasın
Orhan Veli
KELEBEK
Son isteğin nedir?
Sorusu,
Çok, çok kolaydır,
ilk isteğin nedir?
Sorusundan.
Çünkü,
O soruyu
Kimse kimseye soramadı,
Korkusundan.
Özdemir ASAF
Sorusu,
Çok, çok kolaydır,
ilk isteğin nedir?
Sorusundan.
Çünkü,
O soruyu
Kimse kimseye soramadı,
Korkusundan.
Özdemir ASAF
İÇELİM
Herkesin olduğu ama kimsenin sana sen diye
bakmadığı bir yere gidelim
bin kez öp dudaklarımdan kurutma
bir daha gidelim
Ne olucaksa orda olsun, uzakta olsun...
O güneş istediği yerden doğsun gözlerine batsın
al beni gidelim...
Her gece bir yıldız seçelim
Ayılana kadar içelim
Ceyhun YILMAZ
bakmadığı bir yere gidelim
bin kez öp dudaklarımdan kurutma
bir daha gidelim
Ne olucaksa orda olsun, uzakta olsun...
O güneş istediği yerden doğsun gözlerine batsın
al beni gidelim...
Her gece bir yıldız seçelim
Ayılana kadar içelim
Ceyhun YILMAZ
Ben Bende Değil
Ben bende değil, sende de hem sen, hem ben,
Ben hem benimim, hem de senin, sen de benim,
Bir öyle garip hale bugün geldim ki
Sen ben misin, bilmiyorum, ben mi senim.
MEVLANA
Ben hem benimim, hem de senin, sen de benim,
Bir öyle garip hale bugün geldim ki
Sen ben misin, bilmiyorum, ben mi senim.
MEVLANA
kalbimde kalbine yok bile kinim
bence artık sen de herkes gibisin.
Nazım Hikmet RAN
Biz sevilmeyi din,vermeyi iman saydık
Bencilliği en korkulu düşman saydık
Aldatmıyor artık bizi günler geceler
Sürseydi o düş keşke hep aldansaydık...
Aldatmıyor artık bizi günler geceler
Sürseydi o düş keşke hep aldansaydık...
Ümit Yaşar OĞUZCAN
ARZU
Arar gözlerim O'nu her yerde,
Rüyalarla dolu gecelerde,
Zor Onsuz geçen her saniye,
Umutla beklerim O'nu her yerde...
Rüyalarla dolu gecelerde,
Zor Onsuz geçen her saniye,
Umutla beklerim O'nu her yerde...
Büyük İstifham Üzerine
-1. şimdi sen olsan...
ilk sonbahar yağmuruyla oturduk hayli dertleştik
ben camın önündeydim o arkasındaydı
sen izmir taraflarında uzakça bir yerdeydin
dünden bugüne çektiklerin eksilmedi dedi yağmur bana
eksilmeyecek dedi bugünden yarına
bir hiçliğin koynunda istifham gibi büyüyeceksin
sual sorduğun herşey senden sual soracak
bitirdim sandığın vakit başladığını göreceksın
yağmurun altında insanlar biçimsizdiler
şimdi sen olsan ortalık şenlenecekti
sanki birdenbire ışıklar yanacaktı
oysa ben içimdeki kandili söndürecektim
ben camın önündeydim o arkasındaydı
sen izmir taraflarında uzakça bir yerdeydin
dünden bugüne çektiklerin eksilmedi dedi yağmur bana
eksilmeyecek dedi bugünden yarına
bir hiçliğin koynunda istifham gibi büyüyeceksin
sual sorduğun herşey senden sual soracak
bitirdim sandığın vakit başladığını göreceksın
yağmurun altında insanlar biçimsizdiler
şimdi sen olsan ortalık şenlenecekti
sanki birdenbire ışıklar yanacaktı
oysa ben içimdeki kandili söndürecektim
Atila İLHAN
"Ey gözyaşı!Madem ki gözümün kapısından çıkıp gidiyorsun.
Bari sevgilimin kapısına git de,başını onun eşiğine koy.."
MEVLANA
MEVLANA
MACBETH
Kendini boşa harcamış olur insan
Dilediğine erer de sevinç duymazsa
Yıktığın hayat kendinin ki olsun daha iyi
Yıkmakla kazandığın şey kuşkulu bir mutluluksa
William SHAKESPEARE
Dilediğine erer de sevinç duymazsa
Yıktığın hayat kendinin ki olsun daha iyi
Yıkmakla kazandığın şey kuşkulu bir mutluluksa
William SHAKESPEARE
İNTİHAR
Kimse duymadan ölmeliyim
Ağzımın kenarında
Bir parça kan bulunmalı.
Beni tanımayanlar
"Mutlak birini seviyordu" demeliler.
Tanıyanlarsa, "Zavallı, demeli,
Çok sefalet çekti.."
Fakat hakiki sebep
Bunlardan hiçbirisi olmamalı.
Orhan Veli KANIK
Ağzımın kenarında
Bir parça kan bulunmalı.
Beni tanımayanlar
"Mutlak birini seviyordu" demeliler.
Tanıyanlarsa, "Zavallı, demeli,
Çok sefalet çekti.."
Fakat hakiki sebep
Bunlardan hiçbirisi olmamalı.
Orhan Veli KANIK
AĞIT
oğlum;
sana bu mektubu bizim cehennemden yazıyorum
bir yaşıma daha gireceğim neredeyse
tabii bundan haberin yok senin
kronometreye erken bastığın için
beni hep yakışıklı hatırlayacaksın
bizi bırakıp gittiğin yerde
eski güzel günleri düşünüp hayıflanacaksın
ama dur!
sen hatırlıyor musun beni?
peki sen herhangi bir şeyi hatırlıyor musun?
ben yirmiydim tanıştığımızda
sen beni en son otuzbeşimde gördün istanbul'da
sonra sen kaş'ta öldün
o akşam aynı anda geldik antalya'ya
sen beni görmedin, ben sana bakıyorken
ben sana öyle dikkatli baktım ki oğlum ayrılırken
sen iyi ki görmedin beni
yoksa gözgöze gelir gülerdik, eskisi gibi
olmadık bir yerde gülerdik ya hani?
öyle olurdu yine
gözlerimizi kaçırırdık ciddiyeti bozmamak için
hani sahnede olduğu gibi.
sen ağlarken bakamazdım sana
sinirimi bozardın, gülerdim
çünkü sen her boktan şikayet ederdin oğlum
öyle çok şikayet ederdin ki
sonunda sıkılır gülerdim
sonra sen de sıkılırdın kendinden
başkası gibi olmak isterdin
mutlu olan bir başkası gibi
dert etmeyen biri
hani, benim gibi biri
birşey diyeyim mi sana oğlum?
şimdi dönsen buralara
ne gidilecek bir yol
ne uğruna ölünecek bir kadın
herneyse...
ama kadınları çok dert ederdin sen
ama onlar seni severdi oğlum
ama sen çok ağlardın onlar için
sevemezdin kendini bir türlü
onlar seni çok sevse de
senin gibi olmak istemezdim o zaman
daha çok sevin beni!
daha çok gülün bana!
beni daha çok isteyin!
daha çok!
ama seni en çok ben...
birşey diyeyim mi sana oğlum?
şimdi dönsen buralara
ne gidilecek bir yol
ne uğruna ölünecek bir kadın
ne de sabaha kadar konuşarak sana vaadettiklerim
kandırdım seni oğlum
parayı dert etme diye
yok öyle birşey, başarısızlık diye
illa da başkası olmaya çalışma salak gibi
bir kadın için ölme diye
kandırdım
artık umrunda değil mi bunlar?
artık bozulmuyor musun bu işlere?
aşkın da bir önemi kalmadı mı yoksa?
o kadın için ölmez misin bir daha?
ne var, bir kere daha ölsen?
değmez mi o kadın buna?
hani, hani değerdi?
çıplak ayaklarıyla yürürken mezarının üstünde
keyiflenmeyecek misin toprağın beş karış altında?
öyle de oldu zaten, vasiyet ettiğin gibi
çıplak ayaklı kıza
bıraktın değil mi oğlum?
bıraktın, gittin
peki!
ama ben buradayım hala
ben devam ediyorum
peki sen bakıyor musun bana oradan?
gülüyor musun bana?
sanıyor musun ben aynı şarkıyı söylüyorum?
beni daha çok sevin!
bana daha çok gülün!
daha da çok isteyin beni!
beni daha çok özleyin!
ama seni...
seni en çok ben, ben!
hayır ben çok değiştim oğlum
bir başkası değilim artık
vazgeçtim maymunların dünyasından
bıraktım alkışları, istemiyorum kahkahaları
istemiyorum bir aptal gibi yaşlanmak
işte belki de bu yüzden
seni en çok ben...
en çok ben özlüyorum!
benim ölü arkadaşım!...
Okan BAYÜLGEN
Bulut mu Olsam
Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
durmuş düşünür.
Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa?..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.
Nazım Hikmet RAN
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
durmuş düşünür.
Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa?..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.
Nazım Hikmet RAN
YALNIZ BİR OPERA
"Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran
Zaman'ı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını"
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran
Zaman'ı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını"
Murathan MUNGAN
sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız
Attila İLHAN
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız
Attila İLHAN
MONA ROSA
zaman ne de çabuk geçiyor mona
saa on ikidir söndü lambalar
uyuda turnalar gelsin rüyalarına
bakma tuhaf tuhaf bu kadar...
Sezai KARAKOÇ
saa on ikidir söndü lambalar
uyuda turnalar gelsin rüyalarına
bakma tuhaf tuhaf bu kadar...
Sezai KARAKOÇ
Hasretini, yokluğunu, sensizliği
bir ateş yanığı gibi öyle acıyla duydum ki yüreğimin etinde,
gitgide çoğalarak
gitgide derinden işleyerek
öyle dayanılmaz oldu ki bu
seni boğabilirdim senden kurtulmak için
çünkü seni o kadar seviyorum.
Nazım Hikmet RAN
gitgide çoğalarak
gitgide derinden işleyerek
öyle dayanılmaz oldu ki bu
seni boğabilirdim senden kurtulmak için
çünkü seni o kadar seviyorum.
Nazım Hikmet RAN
Çok yorgunum, beni bekleme kaptan.
Seyir defterini başkası yazsın.
Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
Beni o limana çıkaramazsın...
Nazım Hikmet RAN
Çınarlı, kubbeli, mavi bir liman.
Beni o limana çıkaramazsın...
Nazım Hikmet RAN
YAĞMUR
Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü
Nurullah GENÇ
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü
Nurullah GENÇ
İÇİNDEN DOĞRU SEVDİM SENİ
İçinden doğru sevdim seni
Bakışlarından doğru sevdim de
Ağzındaki ıslaklığın buğusundan
Sesini yapan sözcüklerden sevdim bir de
Beni sevdiğin gibi sevdim seni
Edip CANSEVER
Bakışlarından doğru sevdim de
Ağzındaki ıslaklığın buğusundan
Sesini yapan sözcüklerden sevdim bir de
Beni sevdiğin gibi sevdim seni
Edip CANSEVER
SARI LİRA GİBİ ÖMRÜMÜZ
Yaşamak değil beni bu telaş öldürecek
Dediği gibi şarin;
O telaşla bırakın paris yolunda
Ilık rüzgarlara taratmayı saçlarımızı
Sevdiğimizle doyasıya bir sohbet bile edemedik biz....
Gözümüz saatte söyleştik hep,
Koşuşur gibi seviştik,yarışır gibi çalıştık.
Hep yetişilecek bir yer vardı
Aranacak adamlar,yapacak işler...
Bir sonraki günün telaşı bir öncekinin tersine bulaştı,
Başkalarının hayatı bizimkini aştı.
Kör karanlıkta çalar saat sesi yerine;
Kuşluk vakti kızarmış ekmek kokusu
Veya yavuklu busesiyle uyanma düşlerini
Ha babam erteledik.
20’li yaşlardayken 30’lara kurduk saatin alarmını,
30’larımızda 40’lara,belki sonra 50’lere....
Lakin öyle yanlış kurgulanmış ki hayat,
Kuşlukta uyanma fırsatı sunduğunda size,
Artık uyku girmez oluyor gözlerinize...
Doyasıya söyleşmek,
Telaşsız sevişmek için bol zamana kavuştuğunuzda,
Söyleşecek sevişecek kimsecikler kalmıyor yanınızda...
Özenle yarına sakladığınız bir sarı lira gibi ömrünüz,
Vakti gelip sandıktan çıkardığınızda,
Bir de bakıyorsunuz ki
Tedavülden kalkmış...
Erel Bleda
Dediği gibi şarin;
O telaşla bırakın paris yolunda
Ilık rüzgarlara taratmayı saçlarımızı
Sevdiğimizle doyasıya bir sohbet bile edemedik biz....
Gözümüz saatte söyleştik hep,
Koşuşur gibi seviştik,yarışır gibi çalıştık.
Hep yetişilecek bir yer vardı
Aranacak adamlar,yapacak işler...
Bir sonraki günün telaşı bir öncekinin tersine bulaştı,
Başkalarının hayatı bizimkini aştı.
Kör karanlıkta çalar saat sesi yerine;
Kuşluk vakti kızarmış ekmek kokusu
Veya yavuklu busesiyle uyanma düşlerini
Ha babam erteledik.
20’li yaşlardayken 30’lara kurduk saatin alarmını,
30’larımızda 40’lara,belki sonra 50’lere....
Lakin öyle yanlış kurgulanmış ki hayat,
Kuşlukta uyanma fırsatı sunduğunda size,
Artık uyku girmez oluyor gözlerinize...
Doyasıya söyleşmek,
Telaşsız sevişmek için bol zamana kavuştuğunuzda,
Söyleşecek sevişecek kimsecikler kalmıyor yanınızda...
Özenle yarına sakladığınız bir sarı lira gibi ömrünüz,
Vakti gelip sandıktan çıkardığınızda,
Bir de bakıyorsunuz ki
Tedavülden kalkmış...
Erel Bleda
Ihlamurlar Çiçek Açtığı Zaman
Ay, şafağa yakın bir mum gibi erimeden
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Dağlar çivilendikleri yerde çürümeden
Bebekler hayta hayta yürümeden
Geleceğim diyorum, geleceğim sana
Ne olur kesin bir takvim sorma bana
-Ihlamurlar çiçek açtığı zaman.
Bahattin KARAKOÇ
Bu güzel şiirleri gönderen herkese ve sayfanda paylaştığın için sana çok teşekkürler..
YanıtlaSilİnternet bağlantım uzun süredir yoktu. Evlilik yıl dönümünüzü şimdi öğrendim. Yürekten kutluyor, mutluluğunuzun hiç bitmeden artarak devam etmesini diliyorum..
Güzel yorumunuz için ve içten dilekleriniz için çok teşekkür ederim.
SilSevgiyle kalın, daima...
senin bu uygulaman gerçekten harika bir fikir ,ve çekiliş sonunda da bunları bir araya getirip okumayanlar için tekrar fırsat tanıyorsun ellerine sağlık
YanıtlaSilçok çok teşekkürler ve tekrar nice nice yıllara canım
öpüldün:)
Fatoşcum ilgin için teşekkür ederim canım.
SilBeğenmene ve ilgine çok mutlu oldum.
Teşekkürler, amin.
Sevgiyle kal, daima...
Gece gelip hepsini tek tek okumam lazım, teşekkürler Okuyanım :)
YanıtlaSilBen teşekkür ederim canım.
SilKeyifli okumaların olsun.