İsrafil'in Aynası'nı burada paylaşmıştım.
Diğer kitap ise; Sinan Yağmur'un Veysel Karani'nin hayatını anlattığı biyografik roman olan Aşk'a Yolculuk.
Mehtapcığım sana ne kadar teşekkür etsem az canım. Her iki kitabı da çok beğenerek okudum.
AŞK’A YOLCULUK
-VEYSEL KARANİ-
Yazarı: Sinan YAĞMUR
Yayın Hakları: Destek Yayınevi
www.destekyayinlari.com
- Şubat 2012 (Birinci Baskı 100.000 adet)
Türü: Biyografik Roman / 267 Sf.
Kitaptan Alıntılar,
* Veysel Karani hazretleri, Yemen’de deve güderek geçimini sürdürürdü. Doğduğu köy Karen, Yemen’de, uçsuz bucaksız bir çölün ortasında bir yerdeydi.
* Ey dünya! Göz kırpma bana. Ben ilahi aşka talibim. Hayatın cezbesiyle beni Rabb’imden alamazsın. Ben ilahi aşka talibim. Sen neyin etrafında dönersen dön, ben sahibime dönenim.
* Çocukluğumda yalnızlığımla baş başa develeri seyreder, yedikleri dikenlerden nasıl süt verdiklerini merak ederdim. O dikenlere ben dokununca parmaklarım kanarken, neden devenin boğazı dikenden yırtılıp kanamıyordu? Sırtındaki hörgüçlerde aylarca yetecek suyu nasıl taşıyabiliyorlardı? Bazı insanlar iffetsizlik ve namussuzluktan çekinmeden edepsizce eşleriyle uluorta birleşip öpüşürken, neden develer en yakında bir canlı olduğunu anladıkları zaman haya edip, utanıp birleşmiyordu?.. İşte böyle sorular beni bu kainata bir ahenk veren yüce bir yaratıcının varlığına inanmaya doğru götürüyordu.
* Hayat beni incitmeyecek kadar küçük, kalbimi titretmeyecek kadar cılızdı. Ben ‘elden kaçırmanın’ beni hayıflandırmayacağı kadar ‘eli boş’um.
* Önce güzel abdest al. Dışını su, içini tövbeyle arıt. Kabe’ye yöne. Kabe’yi iki kaşının ortasında, Azrail’i arkanda, cenneti sağ yanında, cehennemi sol yanında, sırat köprüsünü ayağının altında farz et. Hepten gönlünü Allah’a yönelt. Allah’ı bil. Azametle tekbir al, huşuyla Kuran oku, tazarruyla rüku eyle, tevazuyla secdeye kapan, gözyaşıyla optur, edeple tahiyyat oku ve Rahman’a selam ver. Umulur ki namazın namaz olmuştur.
* Deniz kenarında yaşayan insanlar, su gibi yumuşak huylu olur.
* Allah’ı bilmek, tanımak ve anlamak için soru sormaya Allah’tan başlamak, yanlış yerden başlamaktır. Akıllı kişiye düşen, daha baştan Allah’ı layıkıyla bilme, tanıma ve anlama konusundaki acziyetini itiraf etmektir. Allah kendisinden başka ilah bulunmayandır, en güzel nitelikler, tüm mükemmellikler Allah’a mahsustur. İnsan Allah hakkında bilerek nereye kadar konuşabilir ki? Konuşulan yaratan, konuşan yaratılan. Konuşulan sonsuz, konuşan sonlu. Konuşulan mükemmel, konuşan yetersiz… Konuşma. Allah’a koş.
* İki seçenek var: Ya Kabe’ye yüreğini koymak, ya Kabe’yi yüreğine koymak. Sen ikincisini yap, yüreğin yürüyen Kabe olsun. Nice hacca gidenler vardır ki Kabe ondan kaçar; nice gidemeyenler vardır ki Kabe ona koşar.
* Çevremdekiler bana ‘Esam’ lakabını taktılar. Esam, sağır demektir. (dedikodulara eşlik etmediği, duymazlıktan geldiği için)
* Kusursuz insan olmaz, onun için kusurunu bilmek tövbedir.
* Şit Aleyhisselam bin sene yaşamıştır. Beş yüz yaşındayken diyorlar ki: ‘Kaldığın yer rahat değil. Sana şöyle daha rahat bir yer hazırlayalım…’ Diyor ki: ‘Beş yüz sene ömrüm kalmış. Beş yüz sene için değer mi?’ Diyorlar ki: ‘Ahir zamanda öyle bir ümmet gelir ki, ömürleri elli altmış sene olur, ama bir ev yetmez. İki, üç, hatta köşkleri, sarayları olur.’ Bunun üzerine Şit Aleyhisselam şöyle diyor: ‘Öyle mi? O zaman desenize onların ömürleri gibi akılları da kıt olur. Teklifiniz için teşekkür ederim ancak insan, kendisine gerektiği kadar mal mülk edinmeli. Devamlı yurdu olan ahret için hazırlanmalıdır.’
* Kuran-ı Kerim’e gözünle bakarsan yazıları görürsün,
Aklınla bakarsan ilmi görürsün,
Kalbinle bakarsan aşkı görürsün,
Ruhunla bakarsan Rabb’ini görürsün.
* ‘Kim ki, Allah’a karşı takva sahibi olursa, O ona bir kurtuluş yolu gösteriri, onu ummadığı yerden rızıklandırır. Allah’a tevekkül edene, O yeter’ (Talak Suresi, 2-3. ayetler).
‘Allah kuluna yetmez mi?’ (Zümer Suresi, 36. ayet).
* ‘Cennet, Allah’ın güzelliğinin tarifidir. Hz. Adem’in kovulduğu cennet ahret cenneti değil dünya cennetiydi; gerekçesi de şudur:
Şeytan ahiret cennetine giremez. Giremediği için de başkalarına şeytanlık yapamaz. Ahiret cennetine giren bir daha çıkmaz. Cennette günah işlenmez. Cennette ilahi teklif ve emir olmaz!
* Kimseye beddua etmeyin. Çünkü beddua etmekle Allah’a akıl öğretmek gibi olursunuz. Dua edin. Duanın gerçek manası, ‘Ben Allah’layım, Allah’da benimle’, demektir.
* Hiçbir günah Allah’ın rahmetinden büyük değildir.
* Hased, Allah’a, ‘Sen kime ne vereceğini bilememişsin!’ küstahlığında bulunmaktır. Kimseye hased duymazsan Allah seni sadece başkalarının şerrinden değil, senin kendi şerrinden de korur!
* Aşk yolu, gönüldür. Gitmek ‘kendiliksiz’ kendine gitmektir.
* Ey dünya sen bir perdesin, ey nefis sen gönülden geridesin. Perdeyi yırttım, gönlü nefis taşına çaldım. Ey can sen sen ol, Rabb’imle aramıza girme!
Okuduğum tarih: 12 Ağustos 2012
Yazar Hakkında Bilgi= 1965 / Kırşehir. Yaprakalrı hayatın köhne elleriyle yırtılmış takvimlerde isminin ve cisminin tarif edilmediği, çıktığı tasavvuf yolunca zorlukları ihlasın ihyası sayarak kıyamda durmaya çalışan ve esen yelden şöhret tozu yutmadan, ‘Yolcuya santim santim düşeceği yar değil, bulduğunda bunamayacağı yol gerek,’ kavliyle yürüyen yorgun yolcu… Kimi zaman şehrin kalabalık yabancılığında mezarlardaki sükuta demir atan, kimi zaman bir sufinin sessizliğiyle iç alemine çekilerek et-tırnak dirisi ölgün ruhlara, ‘Yine sizin derdinizdeyim,’ terennümlerini boşluğa fısıldayan bir ses. Kaleminin ucunu, ‘Birbirimize bir güneş olsak, açıp ellerimizi semaya ümit yağmurlarının duasına çıksak,’ diye safran kağıtlara döken yürek. Nereden geldiğini umursamadan ama hayatın nimet sökümlerine karşı inatla, ‘Ballar balını buldum, kovanım yağma olsun,’ kavlince nereye gittiğini unutmayan bir kayıp.
En çok da tasavvufa bulaşmış ruhunun eteklerinden insanlığa ışığını dökerkenki cömertliğinde, fukara gölgelerin gözlerini kapatan bir yangın oldu o. Bozkırın duvağında bir seyyahın şartsız adımlarını doğuran cesareti, yaşamın inanç asasındaki tılsımını sürdü kırık aynalara. Yüreğinin imbiğinden süzülen her bir kelime aşk yolculuğunda şekillendi. Aslında o, azade ruhunun onu tutsak korkulara sürüklerkenki anlamında buldu aslolan cevabın manasını. Gariplik tüten gecelerin gözlerinde çoğalan ıslak kirpikleriyle süpürdü ömür defterindeki tozlu sayfaları. Süpürdüğü her tozlu sayfadan bir gönül kubbesi inşa etti. Ve vuslatını bir karıncanın ayak izinde saklı olan membada buldu!
O, soluğuna bağdaş kuran alfabeleri yüreğine akıtırken, yaşamın fersiz kundağına aşk zikrinin tesbihini dizen bir seyrüsefer. Bazen muhabbetinin zılgıtını zemzem suyuyla yıkayacak kadar kalabalık, bazen de suskunluğunun görkeminde arşa yüreğini teslim edecek kadar kimsesizliğin sırr. Aslında o, yazdıklarının aynasında yazacaklarının resmini çizen fırçası manevi topraklara nikahlı bir aşk-ı har… O, kirpiklerindeki beş damlayla çıktı yolculuğun arşı özleyen mevsimine. Harami inleyişlerin zelzelelerinden bir semazen sabrıyla sığındı ney sesindeki umuda. Ve haydi dedi umudunu aralayanların genzinde biriken hıçkırıklarına. Haydi!..
ARKA KAPAK –
"Bana, 'Sen kimsin?' diye sormayın. Ömrü azıcık kalmış bir HİÇ'im. Ben, hiçbir şeyim, hiçbir şeyim. Yürek vermediğiniz, ta içinize erişemez. İnsanlara baktım ki her biri kendisine bir sevgili edinmiş. Kimi kadın, kimi erkek. Bazısı nefis, bazısı da heva. Kimi mal, kimisi de şöhret. Herkes o sevgiliyle ölüm anına kadar beraber olabilmiş, bazısı da kabrin başına kadar beraber bulunabilmiş, toprağa verilince ona veda etmiş. Herkes sevgilisini karanlık bir kuytuya bırakıp geri dönüyor. Düşündüm. Kendime öyle bir sevgili bulayım ki, hayatımda ve vefatımda benimle beraber olsun. Ömrüm, özüm ve sözüm üç aşk üzerine örüldü: Allah aşkı, Peygamber aşkı ve Annem. Bana kendini üç kelimeyle anlat deseler; yetimlik, yalnızlık ve yolculuk derim... Babasız kalmanın acısını imanla doldurdum, yalnızlığımda Allah'a sığındım. Yolculuğumu Habibullah'ın aşkına adadım."
Veysel Karâni, ellerini kuma, alnını hırkaya dayayarak secde vaziyetine devam ederken sırtına bir ok daha geldi. Derken bir ok daha... Bir ok daha... Saplanan oklardan neredeyse sırtı görünmez olmuştu...
Kana boyanmış dudaklarından son cümlesi düştü hırkanın üzerine: "Esselamü aleyke ya resulullah…"
Bir şehit! Ne de güzel bir şehit! Görüyor musunuz, ne kadar tatlı, ne kadar huzur içinde ölüyor? Doksan yedi yıllık ömür, Allah yolunda savaşırken, şahadetle son buldu... Âşık, maşuğuna kavuşmuştu artık!
Ey bütün zamanların çıldırtan gözyaşları! Şimdi sağanak sağanak dua. Hilâlin sureti düşüyor suya. Ey aşka hep yalınayak koşanlar. Bakın gökte yıldız yıldız akıyor Esma-ül Hüsna. Bir tek damla şahadet kanıyla tufandır yüreğimiz. Şimdi aşk. Şimdi şahadet vaktidir.
Derdin nedir? Derdim 'Aşk'a Yolculuk'tur. Ya sizin derdiniz ne ki dudağınızda derman kelimesi hiç eksik olmuyor. Öyle bir derdiniz olsun ki bin dermana değişmeyesiniz.
Sen beğendiysen kesin iyidir.Listeme eklemeyi unutmuşum,diğer kitaplık da kaldı sanırım Sinan yAğmur'lar.Gözüme çarpmadı.En kısa zamanda mutlaka okuyacağım.Beğenmene sevindim.
YanıtlaSilYorum birkaç defa gelebilir ,bağlantım sorunlu,kusura bakma:)
Canım benim çok teşekkür ederim.
SilKeyifli okumaların olsun.
Sevgiler:)
imreniyorum senin okumalarına :) kendime sadece gece fırsat ayırıyorum onda da anca PC ye oturabiliyorum ramazan bitince erken kalkmaya başlayacağım buna da az zaman kalacak:)) sağlık olsun sana keyifli okumalar canım benim
YanıtlaSilÇok sağ ol canım.
SilSevgiler:)
alıntılar listeme almaya karar vermemi sağladı.o kadar güzel ve düşündürücü sözler ki!örnek alacak,düşündürecek çok düşünce var belli.
YanıtlaSilUmarım beğenirsin canım.
SilOkuyancım gerçekten güzel bir kitap, alıntılara ben de bayıldım, insana huzur veriyo, sevgiler:)
YanıtlaSilBeğenmene sevindim.
SilSevgiler canım:)
İnsanın bir kitabı severek, öğrenerek ve keyif alarak okumasından daha güzel ne var?
YanıtlaSilPek az şey:)
SilÇok haklısın Nathaliecim.
elimde olan ve henüz okumadığım bir kitap Veysel Karani diğerini ise ilk defa duydum
YanıtlaSilUmarım siz de okurken aynı keyfi alırsınız.
SilSevgiler.