Bence her kitaplıkta olması gereken bir kitap. Ruskin'in kitaplar ve kadınlar hakkında verdiği iki konferansı içeriyor.
Ebabil Yayınları tarafından basılan kitabın boyutu da çantaya atmalık, yanınızda taşımalık:)
Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:
Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Susam ve Zambaklar / John Ruskin
SUSAM ve ZAMBAKLAR
Yazarı: John
RUSKIN
Orijinal
Adı: Sesame and Lilies (1865)
Türü: Konferans
Yayın
Hakları: ebabil Yayınları
- 1. Baskı
1974, Tur Yayınları 2. Baskı 1988, T.C.
Kültür Bakanlığı Yayınları
- 3. Baskı Ekim
2005, ebabil Yayınları 4. Baskı Şubat
2006, ebabil Yayınları
Kapak
Tasarımı: Mehtap Yürümez
Çeviri: Türkan
Turgut
- 151 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
* Bir kitabı
okuduğunuz takdirde öbürünü okuyamayacağınızı, bugün kaybettiğiniz şeyi yarın
kazanamayacağınızı biliyor musunuz?
* Akıllı bir
kimse ile konuşmaya can mı atıyorsun? Öyleyse onu anlamayı öğren; ancak o zaman
onu dinleyebilirsin.
* Genel olarak
bir kitaptan bahsederken, 'Ne kadar güzel; tam düşündüğüm gibi!' deriz. Aslında
doğru olan, 'Ne tuhaf! Daha önce bunu hiç düşünmemiştim; galiba doğru' veya 'Şu
anda onu anlamıyorsam da, bir gün anlayacağımı ümit ediyorum' gibi cümleler
kullanmış olmaktır. Fakat bunu ister kabul edin, ister etmeyin, hiç değilse
şuna emin olmalısınız ki, esas olan şey, sizin ne düşündüğünüz değil, yazarın
ne demek istediğini kavramanızdır.
* Büyük bir
millet, topu topu altı ceviz çaldı diye küçücük fakir çocuklarını da hapse
tıkmaz; ayrıca, iflas etmiş olanların yüzbinlerce lirayı iç ederek çekip
gitmelerine de meydan vermez ve fakir insanların dişinden tırnağından
arttırdıkları paralarla zenginleşmiş olan bankacıların, 'ellerinde olmayan
sebepler yüzünden', 'müsadenizle' deyip kapılarını kapamalarına da göz yummaz.
Çin denizlerinde, silahla donatılmış gemilerle dolaşıp durarak, silah tehdidi ile
afyon satan alelade bir korsanın 'ya paranı; ya canını' diyerek yaptığı
soyguncuk şeklini, 'hem paranı, hem canını' diyen bir soygunculuk haline
getirerek para kazanan kimselerin, geniş malikaneler almasında da seyirci
kalmaz.
* İlk olarak
kitapları hor gördüğümüzü söylemiştim. Millet olarak kitaba ne derece önem
veriyoruz; ona ne derece ilgi gösteriyoruz? Atlarımıza harcadığımız paraya
nazaran, genel veya özel kütüphanelerimiz için harcadığımız paranın ne kadar
olduğunu hiç düşündünüz mü? Herhangi bir kimse kütüphanesi için biraz fazlaca
para harcasa ona deli, 'kitap delisi' dersiniz. Halbuki, pek çok kimse her gün,
bütün parasını pulunu atları uğruna harcıyor da, onlara 'at delisi'
demiyorsunuz; üstelik, bütün parasını kitaplara yatırdığı için iflas eden
birini duydunuz mu hiç? Veya meseleyi biraz daha basit bir şekilde ele alalım:
İngiliz Krallığı'daki özel veya genel kitaplıklardaki kitaplar için harcanmış
olan paranın, şarap mahzenlerindeki şaraplar için harcanmış olan paraya nazaran
ne kadar olduğunu hiç düşündünüz mü? Pahalıya mal olan yiyeceklere harcanan
para ile kitaplara harcanan para birbiriyle karşılaştırıldığı zaman durum
nedir? Beden için lüzumlu olan yiyeceklerden söz ediyormuşçasına kafa için
lüzumlu olan yiyeceklerden söz ediyoruz: Şunu hemen söyleyeyim ki, iyi bir
kitapta bitip tükenmek bilmeyen yiyecekler vardır; onda bedenimizin en mükemmel
kısmını teşkil eden kafamız için hayat boyunca yetecek kadar yiyecek vardır;
yine de birçok kimse, büyücek bir kalkan balığı için ödeyeceği parayı, en iyi
kitaba yatırmadan önce, kitabı uzun uzun incelemeden edemez.
* Fransız
ihtilalcileri Fransız katedrallerini at ahırları haline soktular; sizlerse
tabiatın katedrallerini koşu meydanına çevirdiniz. Birinci zevkiniz, trene
binip tabiatın bu büyük eserlerinin etrafında dolaşmak ve mihraplarında sunulan
yiyecekleri tıkınmaktır. Schaffhausen şelalesinin üzerine bir tren yolu köprüsü
oturttunuz. Tell'in küçük kilisesi yanındaki Lucerne kayalıklarına tünel
açtınız; Cenevre gölünün Clarens sahilini harap ettiniz; İngiltere'de
fabrikalarla doldurmadığınız bir tek sakin vadi kalmadı; İngiliz topraklarında
kömür artıklarının kirletmediği bir karış yer bile yok artık; hiçbir dış ülke
yoktur ki, eski güzel caddelerinin ve mutlu birer yuva olan bahçelerinin yeni
oteller v süs eşyası satan mağazalar ile, cüzzam hastalığına tutulmuşçasına
yenip bitirilmesinde sizin biraz olsun tesiriniz bulunmasın.
* İş başında olan
hükümdarlar, bazı milletlerin oyuncakları, bazılarının hastalıkları,
bazılarının dizginleridir; pek çoğunun ise sırtına yüklenmiş olan ağır bir
yüktür.
* Kızlar arasında
sevgilim, dikenler içerisindeki zambağa benzer.
* Kadın hak ve
vazifelerinden söz ediliyor; sanki kadın hak ve vazifeleri erkeğin hak ve
vazifelerinden ayrıymış gibi; sanki kadın ve onun efendisi olarak görülen erkek
birbirlerinden ayrı olan, hakları ve davaları hiçbir şekilde birbiriyle
uzlaşamayan varlıklarmış gibi... Bu en azından hatalı bir düşüncedir. Kadının,
bir köle gibi, erkeğe körü körüne itaat etmek zorunda olan, erkeğin gölgesinden
ve ona hizmet eden silik bir varlıktan başka bir şey olmayan, zayıflığı ve
çaresizliği içerisinde erkeğin üstünlüğünden ve cesaretinden kuvvet alan bir
varlık olduğu düşüncesi, yukarıda belirtilmiş olan hatadan daha az önemsenecek
bir hata değildir.
- Yazım-Basım Hataları -
* Sf/ 83
... idi. içerisinde...
* Sf/ 86
... kralından yardım islediyse
de ...
Ağustos 2016
Yazar Hakkında Bilgi= https://tr.wikipedia.org/wiki/John_Ruskin
ARKA KAPAK –
Susam ve Zambaklar adlı bu
kitabı için Ruskin, 'Hayatım boyunca ışığa çıkarmaya, göz önüne sermeye
çalıştığım, öğrenmekten ve öğretmekten sonsuz bir mutluluk duyduğum, insan
hayatı için temel olan gerçekleri bu yazılarımda dile getirdim,' demiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder