MonoKL'dan çıkan okuduğum bu kitap hariç üç kitabın yanı sıra okumak için sabırsızlandığım birkaç çevirileri daha var kitaplığımda.
Öyle Şeyler Ki öyle bir kitap ki
Nasıl desem, kısacık bir kitaptan alabileceğim en yüksek verimi aldım. İç kapaktaki ismin devamı olan: Bitkiler, Yıldızlar ve Hayvanlarla Karşılaşmalar'dan anlaşılacağı üzere bitkiler, yıldızlar ve hayvanlarla ilgili çarpıcı, duygusal, enteresan ve çok şaşırtıcı bilgiler edindim.
'Kitaptan Alıntılar' kısmında bir kısmını paylaşacağım zaten.
Son zamanlarda okuduğum en iyi kitaplardan biri diyebilirim.
Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:
Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Öyle Şeyler Ki / Amy Leach
ÖYLE ŞEYLER Kİ:
BİTKİLER,
YILDIZLAR VE HAYVANLARLA KARŞILAŞMALAR
Yazarı: Amy LEACH
Orijinal
Adı: Things That Are
Türü: Deneme
Yayın
Hakları: Monokl Edebiyat
- Birinci
Basım: 2016 Ekim
Kapak
Tasarımı: Zeynep Ünal
Çeviri: Ebru Alp
- 158 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
* Var olan her
şey, hiç olmaktan eşit ölçüde uzaktır. / John Donne
* Bu gece, yani
yarından önceki son gece, dışarısı yıldızlarla dolu ve ben fetih ruhunda
değilim. Gelin de bu fırsatı beraber kaçıralım. Kuzey Işıkları'nın o okunaksız
elektrik yeşili el yazısını yüksek sesle okuyalım; gelecek on bin yıl içinde
hangi yıldızın süpernovaya döneceği üzerine tahminlerde bulunalım. Daha sonra
'Epistrophy'nin bir kaydını dinleyelim. Ben sol başparmağı üzerine bahse
girerim, siz de istediğiniz parmağı seçersiniz; birbirimizden kazandığımız
paralarla da ben size yağmur satın alırım, siz de bana kar satın alırsınız ve
böylelikle gün ışığının, çimenlerin, yoncanın ve enfes deve dikenlerinin tadını
çıkarırız.
* Baraj inşa eden
kunduzlar-
* Somon balıkları
yaşlandığında, uzun süre denizde yaşayıp deniz kurtlarına dönüştüğünde, bir
nehrin yukarısına çekilip doğdukları yere, kendine has mantar ve zambak kokulu
yuvalarına dönmeye karar verirler. Yollarını koklayarak bulurlar. Eğer siz
mantarları ve zambakları eksiltir, yerine buğday lapası, sıcak şarap ve ağzı
bira kokan, insan başlı atlar koyarsanız, balıklar doğdukları yeri nasıl
bulacaklar? Memleketlerinin yanından geçip giderek bir ırmak kolunun yukarısına
çıkmaya uğraşıp duracaklardır, ta ki nehri meydana getiren ufak, buz gibi su
kaynağına ulaşana kadar.
* Hiçbir dünyadan
dışarıya merdiven yoktur; her bir dünya kenarsızdır.
* Bir dalganın
yerini belirleyemezsiniz ya?
* Başınızın
üstünde bir kaz olsa sizi yorar, boynunuza baskı yapar; fakat bir ötleğen kuşu,
bir kiraz ya da bir kuruş gibi hiç fark edilmeden orada bir hafta geçirebilir.
Kocaman kalpleriyle bile ötleğenler yaklaşık 10 gramdır, bu da ancak yüz tane
ötleğenin bir kilo geldiği anlamına gelir!
* Toplulukla,
onun görevleri, zevkleri ve telaşlarıyla işi olmayan bir hayvan bütün gün ne
yapar? Biraz ağaçlarda takılmaca olabilir, biraz puslu havaya dalıp gitmek,
biraz da makara. Bazen bir panda bir dalın buz saçağını kırar ve eriyene kadar
defalarca havaya fırlatır. Bazen, ayaklarını içe basarak bir epenin üzerinden
koşarken, ayağı takılır ve yuvarlanır, çünkü yuvarlaktır; bu hoşuna gidince
tekrar tepeye çıkıp aşağı yuvarlanır. Yabani zambaklar ve çiğdemler
toplayabilir, yemek için eğrelti otlarının arasına yatabilir ya da bir salkım söğüdün altına uzanıp ağzına
doğru sarkan yaprakçıkları hapır hupur yiyebilir.
Pandalar zamanlarının çoğunu bambu yiyerek geçirir. Sağlam
ve odunsu bir ot olan bambu, panda diyetinin yüzde 99'unu oluşturur ve pandalar
günde neredeyse on dört saat bambu yerler. Sürekli bambu tüketmek zorundadırlar
çünkü bambunun sadece yüzde 20'sini sindirebilirler.
... Taze balık sunan bir nehir yanından akıyor ve panda ne
yapıyor? Sert çalıdan bir bambuyu almak için suyun içinden karşı tarafa
geçiyor.
* Bukalemun- ...
toprağı ve gökyüzünü aynı zamanda gözlemlemek için birbirinden bağımsız olarak
hareket eden göz küreleri...
* ... güneş
hiçbir zaman geceyi geçiremez.
* Bir tane tohum
da iyi kurumuş bir kuyuya düşebilir ve bin yıl orada yatabilir. Lotus
tohumlarının öyle sert kabukları vardır ki çimlenmek için bu kadar uzun süre
bekleyebilir, ta ki doğru zaman gelene kadar.
* Yarasalar
sineklerin yerini ekolokasyonla, yani çıkardıkları çıt çıt sesleri yoluyla ses
dalgaları göndererek bulur; bir dalga sineğe çarpıp geri geldiği zaman yarasa
sineğin nerede olduğunu ve etli mi gevrek mi olduğunu anlar.
* Tüylü
tırtılların yem olmamak haricindeki diğer temel amacı, yemektir; sofralarımızı
tırtıllarla paylaşmadığımız için şanslıyız. Filler buna tanıklık edebilir:
Botsvana'da mopani kurtları fillerin bütün bir yıl boyunca yediği mopani
yapraklarının on üç katı kadar yaprağı altı hafta içinde yer!
* ... Eta Carinae
dördüncü kadirde parlıyor - daha doğrusu , M.Ö. elli beşinci yüzyılda, çünkü
yıldız yedi bin beş yüz ışık yılı uzakta. Bir galakside yaşamak, sokağın
aşağısındaki evin dört bin yıl önce yandığı ama sizin bunu ü. Bin yıl daha
öğrenemeyeceğiniz bir mahallede yaşamaya benzer.
* Şarkı, onu
duyanındır.
* Teyzem
Stella'nın rahat kuş tüyü yorganı Teksas'tan nihayet geldi ama yorgan yanık
kokuyor ve içinden tüyler çıkıyordu. Arabanın kapısındaki küçük ampul onu
yakarak üzerinde küçük bir delik açmıştı. Bantladım ama tüyler gene de kaçıyor,
çünkü tüy uçmak ister. ... Güle güle dikişler, diyor tüyler: Biz havada
süzüleceğiz!
* Bir ağaç
güneyden gelen birkaç saatlik güneşle kış uyuşukluğundan çıkabilir - bahara
inanma isteği, uyku ya da aklıselimlikten daha güçlüdür. Isınan kısım şişer ve
kabuğun altında yeşerir; sonra güneş tepenin arkasına gider ve aptal yeşil
donar, kırılır. Hindikuyrukları, bölgeyi kazmak için süratle gelen kın kanatlı
sürüleriyle birlikte bunun gibi yarıklardan beslenir ve onları çürütür. Bir
zamanlar ağaçla dolu ağaç, bir bakmışsınız deliklerle dolu. Deliklere beton
dökmek iyi değildir. Kendi yaralarınıza beton döker miydiniz?
* O halde durup
doğanın ihtiyaçlarını karşıladığımız için kendimizi pek takdir edemeyiz: Bir
tehlike yaratıp ve sonra kurbanlarını kurtaran şaibeli kahramanlarız;
hayvanları ve ağaçları kendimizden kurtaranlarız.
^-^
KEDİLER ^-^
* ... kedi
balığı...
* Kedilerin
gözünde ışığın en solgun izlerini bile toplamak için yanardöner, zarımsı bir
tabaka vardır; ama o halde gözlerinde toplanan bütün bu saçılmış ışık kedilerin
ince detayları algılamasını engeller.
* Eğer bir kedi
perde rayından bir kişinin kafasına atlayabiliyorsa, kesinlikle atlayacaktır.
- Yazım-Basım Hatası-
* Sf/ 138
... dönüştereceğim.
Ocak 2017
Yazar Hakkında Bilgi= Amy Leach Teksas'ta büyümüştür. Iowa
Üniversitesi'nde kurmaca olmayan yaratıcı yazı alanında Güzel Sanatlar yüksek
lisans eğitimini tamamlamış ve çalışmaları çeşitli edebiyat dergilerinden
yayımlanmıştır. Whiting Yazarlar Ödülü ve Rona Jaffe Vakfı Ödülü'ne layık
görülmüştür. Öğretmenlik ve koro piyanistliği yaptığı Chicago'da yaşamaktadır.
Buradaki denemelerin daha önceki versiyonları aşağıdaki
dergi ve kitaplarda yayımlanmıştır:
Orion Magazine - 'Nefis Ormandaki Radikal Ayılar', ve
'Bezelye Çılgınlığı'
Tin House - 'Vahşi Kim Bilir Ne?
The Massachusetts Review - 'Tanrı' ve 'Safari'
Pushcart Prize XXXV - 'Tanrı'
Ecotone - 'Hayvanlara Duyuru' ve 'Parılda Pırıl Pırıl'
The Los Angeles Review - 'Aşk'
A Public Space - 'Eşek Yarışı', 'Uç Uç, Benim Küçük Bal
Arım', 'Yuvarlak Yerküre Meselesi', 'Uçacaksınız' ve 'Lütfen Denizhıyarına
Bağırmayın'
Best American Essays 2009 - 'Uç Uç, Benim Küçük Bal Arım'
Gettysburg Review - 'Keçiler ve Mazide Kalan Keçiler', 'Tehlikeyle
Düşüp Kalkmak' ve 'Yetenek'
The Not-Book - 'O Eski Keyif'
The Iowa Review - 'Nehrin Üç Yerleşik Karakteri Çalıp
Kaçtığı Kısım', 'Merdivenler', 'Rahatsız', 'Ağaçlar Ağaç Olmayı Düşlediğinde'
ve 'Trappistler'
Identity Theory - 'Ötleğen Ziyafeti'
ARKA KAPAK –
"Ben bir Trappistim,
tıpkı ağaçlar gibi,” diye düşündü zambak; kendisini esintiye bıraktı ama yine
de ona tek kelime bile etmedi. “Ben bir Trappistim, tıpkı zambak gibi,” diye
düşündü dere; inci gibi parlak turuncu balıklarla dolup taştı ama onlarla
sohbet etmek istemedi. “Bizler Trappistiz, tıpkı dere gibi,” diye düşündü
yağmur damlaları, bulutların tatlı suyuyla göleti doldururken veya düşmüş bir
kirazın suyuna karışırken yahut da toz toprak içinde hareketsiz dururken;
hiçbir yerde kendilerini tanıtma gereği görmediler. “Ben bir Trappistim, tıpkı
yağmur gibi,” diye düşündü ağaç; suskun yağmurun, ılık yapraklarından toprağa
süzüldüğünü hissetti; ıslak kuşlar geri döndü, ağaç ise hiç konuşmadı. “Ben bir
Trappistim, tıpkı ağaçlar gibi,” diye düşündü Trappist ormana doğru yürürken.
Zambak, dere ve balıklar ve yağmur onu duygulandırdı; o ise hiçbir şey
söylemedi.
Sessizlik yemini etmişlerdi.
Amy Leach
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder