'Şairin İşi' kitabında ise ilk kez şiirlerinin dışında Orhan Veli'yi okuma şansım oldu.
Sözünü sakınmayan, kalemini korkusuzca ve yer yer biraz sert, özellikle edebiyat eleştirilerinde belki azıcık da ukala kullanan bir Orhan Veli okudum.
Kitap dergi yazılarından derlenmiş. Edebiyat ve siyaset üzerine konularda Orhan Veli'nin bakış açısını öğrenmek isterseniz bu kitap tam da o kitap:)
Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:
Okuma Halleri, Fotoğraflarla * Şairin İşi - Yazılar, Konuşmalar / Orhan Veli
ŞAİRİN İŞİ
Yazarı: Orhan
Veli KANIK
Türü: Deneme -
Köşe Yazıları (Yazılar, Konuşmalar)
Yayın
Hakları: Yapı Kredi Yayınları
- 1.
baskı: 1953 Varlık Yayınevi (Nesir Yazıları adıyla)
2. baskı: 1963 Varlık Yayınevi (Denize Doğru adıyla)
3. baskı: 1975 Bilgi Yayınevi (Edebiyat Dünyamız
adıyla, genişletilerek)
4. baskı: 1982 Can Yayınları (Bütün Yazıları I- Sanat
ve Edebiyat Dünyamız ve Bütün Yazıları-2 Bindiğimiz Dal adlarıyla iki cilt)
5. baskı: 1992 Adam Yayınları (Bütün Yazıları adıyla)
6. baskı: 1995 Adam Yayınları (Bütün Yazıları adıyla)
YKY'de 1. baskı: İstanbul, Kasım 2003
4. baskı: İstanbul, Nisan 2014 (YKY'deki 1. ve 2.
baskılarda yer alan 6 hikaye Hoşgör Köftecisi adıyla ayrı bir kitap olarak
yayımlandığı için 3. baskıdan itibaren aynı adla)
Kapak
Tasarımı: Nahide Dikel
- 367 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
* Ben, sanatlarda
tedahüle taraftar değilim. Şiiri şiir, resmi resim, musikiyi musiki olarak
kabul etmeli. Her sanatın kendine ait hususiyetleri, kendine ait ifade
vasıtaları var. Meramı bu vasıtalarla anlatıp bu hususiyetlerin içinde kapalı
kalmak hem sanatın hakiki kıymetlerine hürmetkar olmak, hem de bir cehde, bir
emeğe yer vermek değil mi? Güzel olanı temin edecek güçlük herhalde bu olmalı.
Şiirde musiki, musikide resim, resimde edebiyat bu güçlüğü yenemeyen insanların
başvurdukları birer hileden başka bir şey değil. Ayrıca bu sanatlar, öteki
sanatların içine girince hakiki değerlerinden de birçok şeyler kaybediyorlar.
Mesela bir şiirde ahenktar birkaç kelimenin yan yanan gelmesinden meydana
çıkmış bir musikiyi, nağmelerindeki tenevvü ve akorlarındaki zenginlikle
muazzam bir sanat olan sahici musiki yanında küçümsememeye imkan var mı?
Mahreçleri aynı olan harflerin bir araya toplanmasıyla vücuda gelen 'ahengi
taklidi' de bu kadar basit, bu kadar adi bir hile.
* Apollinaire,
Calligrammes adlı kitabında, şiire bir başka sanat daha sokuyor: resim. Faraza
bir yağmur şiirinin mısralarını sayfanın yukarı köşesinden aşağı köşesine doğru
dizmiş. Yine aynı kitapta bir seyahat şiiri var; harfleriyle kelimelerinin
sıralanışı gözümüzün önünde vagonlardan, telgraf direklerinden, aydan,
yıldızlardan mürekkep bir tablo çiziyor.
* Yüz kelimelik
bir şiirde yüz tane güzellik arayan insan vardır. Halbuki bin kelimelik bir
şiir bile bir tek güzellik için yazılır.
* Hani bir fil
hikayesi vardı; körlere filin türlü yerlerini tutturmuşlar da sonra, 'anlatın
bakalım, nasıl hayvanmış bu fil?' demişler. Bacağını tutan, 'Fil bir direktir,'
demiş; kulağını tutan, 'Fil bir kumaştır,' demiş; dişini tutan, 'Fil bir
kemiktir,' demiş...
* Bugün Avrupa'da
tanınan bir tel şairimiz var: Nazım Hikmet. O da bize rağmen tanınıyor. Biz,
'Aman kimse duymasın!' diyoruz. Ama faydası yok, duymuşlar. Adını, lehimize
değil, aleyhimize kullanıyorlar. Bizi, büyük şairler yetiştiren bir millet
olarak değil, büyük şairleri hapislerde süründüren bir millet olarak
tanıtıyorlar.
* Bir gün Yahya
Kemal'le konuşuyordum. Bana apartmanları göstererek dedi ki: 'Köşkleri var,
arabaları var, halayıkları var. Fakat hiçbir zaman bizim duyduklarımızı
duyamıyorlar, bizim düşündüklerimizi düşünemiyorlar. Biz düşünüyoruz,
düşünülmüş halde kendilerine anlatıyoruz; yine de anlamıyorlar.'
* Ama, yine herhalde,
vezinle kafiyeyi kötülemiş olmalıyım ki, şair arkadaşımın bir endişesiyle karşı
karşıya kaldım. Vezinsiz, kafiyesiz şiirde muvaffak olamamaktan korkuyordu.
'İyi ama, dedi, ben vezni kafiyesi olmayan şiirlerin nasıl yazıldığını
bilmiyorum. Benim yazdıklarım mana itibariyle o kadar güzel olmasa bile
vezniyle, kafiyesiyle göz boyuyor. Halbuki vezin, kafiye, ortadan kalktı mı iş
yalnız şairliğe kalacak. Güç bir iş.'
* ... körolası
sanatın ne ölçüsü var, ne tartısı. 'Şu şiir beş okka güzel, öteki yarım derece
fena, şu münekkit üç metre anlıyor, öteki iki santim noksan anlıyor,'
diyemiyorsun.
* İndirin tüy
gibi küfeyi sırtınızdan
Bir elmada bir mevsim dolsun evimize
Uludağ Sokak Satıcıları / Oktay Rıfat
* Avuçlarıma
sığmıyor yıldızlar / Cahit Sıtkı Tarancı
* Nüfus sayısı
bir milyon olan İstanbul'a... / 15.2.1949
* Celal Sahir
Erozan'dan edebiyat tarihimize hiçbir şey kalmayacağını, eserlerini tanımanın
da bugünün gençlerine hiçbir şey kazandırmayacağını anlamak için pek öyle
edebiyatçı olmaya lüzum yok. Bu, biraz okuması, yazması olan her insanın kolayca
göreceği bir gerçek.
* Bu zatlar
faraza bir yeni resim karşısında da şöyle konuşuyorlar: 'Kuzum, bu nedir bu?
İnsan mı, hayvan mı? Siz tabiatta bu büyüklükte ayak gördünüz mü hiç?'
... Bilirim ki sanatkar her şeyden önce
sanata, tabiatın nispetlerinden önce de sanatın nispetlerine sadık kalmak
zorundadır.
* Mektep
kitabında yazısı olan bir insanın, yani benim, bir başka kitabında açık saçık
şiirleri varmış. Bu kitabı çocuklara okutmak şart değil. Sanat meselesi ile
ahlak meselesinin birbirinden ayrı şeyler olduğunu öğrenememiş bir Türkçe
öğretmeninin kitabımı değil okutmak, eline bile almasına gönlüm razı olmaz. Ne
okusun, ne de okutsun. ... Mesela baştan başa erkek aşkıyla dolu olan Divan şiirimizin
adını bile anmamalıyız. İyi! Kitap okutmamak için bir çare daha bulundu
demektir.
* Kalıbı kıran
şair yalnız bugünün şairi değilmiş; onu daha evvel Ahmet Haşim, Haşim'den sonra
da Hececiler kırmışmış. Haşim kalıbı kırmıştır ama müstezatlarıyla değil,
şiiriyle kırmıştır. Hececilere gelince; ne diye günahlarına girer, o zavallılar
hiçbir şey kırmamışlar. Olsa olsa, şiir meselelerine burunlarını sokmakla pot
kırmışlardır, o kadar.
-
Yazım-Basım Hataları-
* Sf/ 122
... insa-
noğlu...
* Sf/ 142
Son paragrafta satır aralığı
verilmemiş...
* Sf/ 186
... Bolulu ahçı dendi mi...
Şubat 2017
Yazar Hakkında Bilgi= https://tr.wikipedia.org/wiki/Orhan_Veli_Kan%C4%B1k
ARKA KAPAK –
"Sanat sanat içindir
diyen şair bile eserini toplumun karşısına çıkardığı zaman onun birçok kişi
tarafından beğenilmesini ister. Onu herkesten önce kendinin beğenmesi,
çalışmasının gerçekten bir sanat çalışması olduğuna herkesten önce kendisinin
inanması lazımdır, ama bunun salt bir avunma, bir kendi kendine yetme olduğuna
inanabilecek şair de yoktur. Sanatla uğraşmanın, bu arada şiir söylemenin, bir
şairi enikonu avutan bir iş olduğunu bilmez değilim. Bununla beraber, bu
uğraşmaların salt bu avunmaya dayandığını söyleyecek olanlara da kolay kolay
inanamam. Her şairin içinde bir okuma, bir yayılma, bir beğenilme hırsı vardır.
Bu hırsı ilkin kendi küçük çevresinde yatıştırmak ister. Sonra sonra dünyayı
bile küçük görecek olur."
Orhan Veli, şiirleriyle Türk şiirinin yönünü değiştiren bir şairdi. Yarattığı dönüşüm gelecek on yılları da etkiledi. Şiirlerinin yanı sıra çok sayıda gazete ve dergide yazılar yazan Orhan Veli, Yaprak dergisini de yayımladı. Hayata "aydınca" baktı; dilden siyasete, sanattan yaşama kültürüne birçok konuda düşündüklerini yazdı.
Orhan Veli "şairce" yaşamış bir şairdi, işi şiirdi.
Orhan Veli, şiirleriyle Türk şiirinin yönünü değiştiren bir şairdi. Yarattığı dönüşüm gelecek on yılları da etkiledi. Şiirlerinin yanı sıra çok sayıda gazete ve dergide yazılar yazan Orhan Veli, Yaprak dergisini de yayımladı. Hayata "aydınca" baktı; dilden siyasete, sanattan yaşama kültürüne birçok konuda düşündüklerini yazdı.
Orhan Veli "şairce" yaşamış bir şairdi, işi şiirdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder