İlk okuduğum kitabı ise 'Bir Gün Tek Başına' idi. Ve çok daha keyifle okuduğumu hatırlıyorum.
Bu kitabı çok keyifli bir mekan olan Librum Kitap-Galeri-Cafe'den almıştım: burada da paylaşmıştım.
YALANCI TANIKLAR KAHVESİ
Yazarı: Vedat
TÜRKALİ
Yayın Hakları: Turkuvaz
Kitap
(www.turkuvazkitap.com.tr)
-
Mart 2009,
İstanbul
-
29. baskı / Şubat
2011
Türü: Roman / 407ayfa
Kitaptan Alıntılar,
*
Devrim şiir gibi oğlum; başka dile
çevrilmesi güç iş!
*
Lazı, Kürdü, Trakyalısı, Adanalısı,
Egelisi, Orta Anadolulusu konuşmaya başlayınca, türlü yerel ağızlar, basit,
ortak dertlerde tüm ayrılıklarını yitirivermiş, acılı bir besteyi oluşturan
farklı notalara dönüşmüştü.
*
Amazonlar söylencesi var, biliyorsunuz;
bizim Ordu yöresinde egemenlik kurmuşlar. Erkeklerden döl alıp öldürüyorlar;
yaşatmıyorlar aralarında.
* Hergele, yük çekmeyen üstüne insan bindirmeyen başıboş
atlara denir.
* Clara Zetkin- 8 Mart ‘Dünya Kadınlar Günü’nü başlatan
odur. Alman komünisti. Yanan fabrikada yaşamlarını yitirmiş kadın işçiler için
o başlattı bu günü.
* Anadolu’da bir kentte, Adliye Sarayı’nın karşısında
‘Yalancı Tanıklar Kahvesi’ varmış!
Yalancı tanık arayan iş sahibi gidip biriyle anlaşır,
duruşmaya çıkarırmış. Adam girmiş kahveye, bakınırken biri sokulmuş hemen;
‘Yardımcı olabilir miyim? Nedir sorun?’ ‘Bir alacak davası’ demiş adam. ‘Hala
vermedi değil mi, o namussuz herif paranızı!’ Adam biraz çekinerek ‘Para benden
isteniyor,’ demiş. Hemen yetiştirmiş herif: ‘Kaç kez vereceksiniz
beyefendiciğim, kaç kez vereceksiniz!’ J
Yazım-Basım Hataları-
*
Sf/40
İki de bir hastaneye…
*
Sf/209
Önemli
bir şey olursa evde (evden olacak)
aramasını söyleyip…
*
Sf/310
Yanlış
ayırma,
Alla
– h’ın
Okuduğum tarih: 10 Mart 2013
SON SÖZ –
Vedat Türkali, 5 yıl
aradan sonra yazdığı bu romanında Türkiyenin 70li yıllarına ayna tutuyor.
Üniversiteli, sol görüşlü bir gencin gözünden Türk siyasi tarihinin en
çalkantılı dönemlerinden birinin geniş bir panoramasını çizerken, barınamadığı
bir toplum içinde yolunu çizemeyen Muhsinin tutkulu aşkını da zor günlerin
öyküsüne katıyor. Kökleri o yıllara dayanan ve ağırlığını günümüzde çokça
hissettiren toplumsal ve siyasal gelişmeler, sağ-sol çatışmaları, toplumsal güç
olarak din ve sendikalaşmalar gibi konuların ve olayların sağlam bir fon
oluşturduğu roman, 12 Eylül Darbesine doğru giderken, kahramanlarının hayatları
üzerinden farklı bir bakış açısı getiriyor.
"Doğru söylemiyordu. Sözünü etmişti ya, ev mev aramamıştı. İçinden gelmiyordu aramak. Daracık çatı katında onu bırakmayan bir şey vardı sanki! Reyhanla bölüştüğü mutlulukların o dağınık odaya sinmiş anıları mıydı? Olabilirdi, niye olmasındı!.. Devrimcilik savıyla diretmişti Reyhana! Devrimcilik adına ne yapıyordu peki? Hiç! Gizli örgüt bağı yoktu. Olmasını istememişlerdi… Kanlı olaylar, aylar boyu, beklentilerin de ötesinde, çeşitli illerde öylesine sıralanmaya başlamıştı ki, bu sağlıksız ortamda tek başına, neyi, nasıl düşünüp nasıl davranacağını bilmek başlı başına sorundu. Yapanı bilinmeyen tek kişilik cinayetlerle topluca saldırılar iyice sarıyordu ülkeyi."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder