Aret Vartanyan'ın okuduğum ikinci kitabı oldu. İlki 'Bir Yüz Bin İnsan'dı. Paylaşımım burada.
İstanbul'dan gönüllü göçümüzün ilk aylarında özellikle istedim bu kitabı okumayı. İsmi beni çekti kendine, belki uzaklardan bir nefes de ben çekerim İstanbul'dan diye:)
Bu arada fincan sevgili Nathalie'nin hediyesiydi. Tekrar hatırlamak isterseniz buraya lütfen:)
BİR NEFES İSTANBUL
Yazarı: Aret
VARTANYAN
Yayın
Hakları: Goa Yayıncılık
- 2009
- 399 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
* … gurbette martı seslerini özlediğim
Her mevsim çiçeklerinden bir buketsin rengarenk
Fahir Atakoğlu
* … Yaralı güzel şehrim.
Yonca Ebüzziya
* Beyaz köpüklü dalgaları, gümüş martılarıyla, bir
şiirdi şehir, bir şarkıydı nihavent makamında, güneş kaşaneler yaratırken
camlardan, bir kadının suya değiyordu ayakları, takalar geçiyordu allı yeşilli,
bir yaşlı çınar yapraklarıyla dokunuyordu şehre, ki sadece semtini sevmek bile
şehrin, ömre bedeldi!
Adalar’ın yasemin kokulu iskelelerinden vapurlar kalkıyordu.
Şehrin has ahalisi kırgın gönüllerle terk ederken şehri, köylerinden,
kasabalarından sökülüp göç edenler, gaz tenekelerinde yetiştirdikleri
fesleğenlerini, iç zenginlikleriyle birlikte yörelerinde bırakıp, kızgın ve
hoyrat geliyorlardı şehre.
1000 yılın madamları, mösyöleri, hanımefendileri,
beyefendileri, yer değiştiriyorlardı, yeni gelenlerle. Şehrin dokusu, kokusu
tarzı değişiyordu.
Kız da değişiyordu zaman içinde, başka şehirlere sevdalanıp,
başka şehirlerde ihanet ediyordu kendi masalına. Şehir de değişiyordu, durmadan
değişiyordu tıpkı bağrına bastığı yaşamlar gibi sert, hoyrat, kızgın, kıskanç
da oluyordu; sevecen, cömert, nazik ve şefkatli de! Çok yüzlü, çok taraflıydı,
serseriydi, masumdu, alçaktı, kahpeydi, ihtiyar ve bezgindi, köhneydi; her an
yeniden doğuyordu, genç ve umutluydu, cevvaldi, inanılmaz güzel, inanılmaz
çirkin, inanılmaz değişkendi, şehir.
Kız yoruldu şehirden. Sonra bir gün ince uzun minarelerin
ardında güneş kızıla boyamışken ufku, denize doğru kanat çırptığını gördü beyaz
bir kuşun. Yorgun gönlü bilgi; ne sadece büyülü bir masal, ne sadece bir rüya,
ne bir şiir ne de bir şarkıydı İstanbul. İstanbul, bir karasevdayı vazgeçilmesi
mümkün olmayan.
Ayşe Kulin
*
Barbaros Şansal’ın yazısı pek güzel.
* Alabildiğine uzun, geniş İstanbul. Denizi hiç görmemiş
sakinlierinin olduğu semtleriyle de İstanbul, İstanbul. Sadece Haliç’i, Boğaz’ı
değil…. İzmit’e kadar uzanmış bir şehir… Bitmeyecek. Bu keşif hiç bitmeyecek.
Bu soluk hiç bitmeyecek. Bu kadar ayrdır, bu kadar yıldır içime çektiğim sadece
bir nefes İstanbul.
^-^ KEDİLER ^-^
*
Mutluyum, huzurluyum, yanımdan geçen
kediye gülümseyerek yürüyorum.
*
Kucağımdaki küçük sevimli kedinin,
kaplana dönüştüğü izlemeyi seviyorum.
Yazım-Basım Hataları-
* Sf/112
Elimdekiler
verip,…
* Sf/125
… onun yakışıklı bir
fotografımı çekmemi istedi.
* Sf/129
… anacaddeye
doğru…
* Sf/145
1. prg. anlam bütünlüğü yok.
* Sf/150
Şu anda kadar…
* Sf/154
… yoksa geçekten
yazışmaların…
* Sf/163
Fincanımı, ekmeği mi
alıp yeniden teras.
* Sf/166
… iyi niyet yaklaşımıyla verebildiğimi kadar bilgiyi veriyoruz.
* Sf/168
… sahibi ile görünmenin…
(görüşmenin olacak)
* Sf/183
İkimiz de adım adım
hormonlarımızın kontrolüne geçiyorum.
* Sf/197
Adem bir başlangıç Sonra
onlara da…
* Sf/214
Nelerle karşılaştığımız
bilsen.
* Sf/219
Benim anlatmak
tamamen abesle iştigal olurdu.
* Sf/237
O da kendi dostları,
için bu işin içine girdi.
* Sf/239
… farkları yok Ne
Sedat’ın ne de Ömer’in.
* Sf/262
Projeyi anlattım
insanlar için de belki de en iyi anlayan o oldu diyebiliyorum.
* Sf/260
Metin ile Neslihan’da tamam dedi. Ancak Metin, Neslihan ile
görüştükçe kendini kötü hissettiğini söyleyerek affını rica etti.
Sf/281
Neslihan’ın işi çıktığı için gelemeyeceğini söylediğini
öğreniyorum, ki Zeynep kulağıma aslında Neslihan’ın Metin’le birlikte vakit
geçirmemek için gelmediğini söyleyene kadar.
* Sf/290
Ve kurdeleler bağlarsın ağaçlar.
* Sf/319
… buna ihtiyacı yok (cümle sonunda nokta konulmamış)
* Sf/336
… kadının aldatma nedenleri, erkeğin aldatma nedenlerinden saha sağlam.
Okuduğum tarih: 24 Şubat
2013
SON SÖZ –
Bu kez seninle İstanbulu ve
İstanbuldaki seni, beni yaşıyoruz. Yolculuğumuzun tanıkları var bu defa.
İstanbullular ve İstanbulda yaşayanlar... Zengini, yoksulu, Kürdü, Alevisi,
muhafazakârı marjinali, Ermenisi, Rumu, Musevisi... Onlarca renk, onlarca
doku... Bu satırlar, bazılarının ütopya dediğinin küçük bir yansımasının,
umudunun romanını yaratıyor. Birarada yaşayabilmenin hikâyesini... İstanbulun
sokaklarına karışırken senin, benim, yaşamlarımızın, aşklarımızın, içimizde
kalanların, hayallerimizin, korkularımızın, umutlarımızın, yalnızlığımızın, hayat
koşuşturmamızın, yeni binyılın insanlarının gel-gitlerinin arasında
dolaşıyoruz. İstanbul, Türkiye, dünya, "sen"sin, "ben"im,
"biz"iz... İnandığım tek gerçek bu.
İstanbul öyle bir şehir ki; hiçbir kitap seni bu şehir kadar besleyemeyecek, hiçbir müzik ruhunu bu kadar dolduramayacak, hiçbir öğreti sana bu kadar yakın gerçek (çi) gelemeyecek, hiçbir koku bu kadar zihninde yer edemeyecek... Ben sadece bir nefes çektim içime dolu dolu... Şimdi o nefesi, sayfalara bırakıp, seninle paylaşıyorum...
İstanbul öyle bir şehir ki; hiçbir kitap seni bu şehir kadar besleyemeyecek, hiçbir müzik ruhunu bu kadar dolduramayacak, hiçbir öğreti sana bu kadar yakın gerçek (çi) gelemeyecek, hiçbir koku bu kadar zihninde yer edemeyecek... Ben sadece bir nefes çektim içime dolu dolu... Şimdi o nefesi, sayfalara bırakıp, seninle paylaşıyorum...
Bu yazarın kitaplarını maalesef hiç okumadım :( kendime kızdım en kısa zamanda alıcam canım ya.
YanıtlaSilFavori yazarım diyemem ama yine de okunası.
Silbende maalesef hiç okumadım.not aldım ama.keyifli okumalar canım..
YanıtlaSilTeşekkürler canım benim.
Sil