Yazar Kadıkalesi'nde yaşıyormuş. Belki bir gün karşılaşırız da sohbet etme imkanımız da olur. Ne de güzel olur:)
Katmandu ismini taşıyan okuduğum bir başka kitap 'Katmandu Yolları'na buradan ulaşabilirsiniz.
Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:
Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Katmandu'da Ev Hali / Elif Köksal
Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Katmandu'da Ev Hali / Elif Köksal
KATMANDU'DA EV HALİ
Yazarı: Elif
KÖKSAL
Türü: Gezi-Anlatı
Yayın
Hakları: Metis Yayınları
- İlk
Basım: Mart 2010 İkinci
Basım: Şubat 2013
Kapak
Fotoğrafı: Saner Gülsöken
- 219 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
* Sabahları beşte
kalkıyoruz, ziyaretler, telefonlar altı-yedi civarında gerçekleşiyor.
Misafirlerle otururken hep karşılıklı konuşmak zorunda değiliz, uzun
suskunluklar normal. Sabah yedide evinize gelip oturan misafirin gördüğü bir
gazeteyi kitabı karıştırmaya başlaması da normal bir misafir davranışı.
* Hindu
toplumunda dul olmak ağır bir durum, kocasına uğursuzluk getirmiş demek. Dullar
hayat boyu sadece sası yemekler yiyip beyaz giyiyorlar. Buraların kadınları
için çok önemli cam bilezikler, renkli boncuk kolyeler, altın küpeler dullara
yasak. En önemli renk olan kırmızı da yasak. Hatta dört ayağı olan eşya
üzerinde oturmaları, uyumaları yasak. Bütün kadınların süslü, kırmızı rujlu,
boncuk kolyeli ve altın küpeli, renkli sarili, sürmeli, hem ayaklarıyla sol
elleri ojeli olduğu buranın dünyasında, dullar cüzamlı gibiler.
* Yaşlılar yeni
Kumari vakti geldiğinde yaşları üçle beş arasındaki Şakya kızlarını tetkik
ediyorlar. Otuz iki fiziksel koşula uyan çocuğa Durga bayramında, Tanrıça
Taleju'nun tapınağının önündeki büyük kurban töreni izlettiriliyor.
Elli beş keçi ve elli beş mandanın kesilişini seyrederken
kız çocuğu ürperirse içinde tanrıça yok demek. Korkmadıysa ikinci aşamada
Taleju tapınağına kapatılıyor; gece vakti maskeli adamlar girip korkunç sesler
çıkarıyorlar, çocuğun ödünü patlatmaya çalışıyorlar. Çocuğun velisi ve birtakım
hükümet memurları dışarıda bekliyorlar, korkudan çığlık atayacak mı atmayacak
mı. Bu imtihanlardan alnının akıyla geçerse Tanrıça onu seçmiş zaten, içine
girmiş oturuyor demek.
* Bokşi'nin lugat
karşılığı 'cadı'. ... Birine bokşi demek ciddi bir suçlama, bir zamanlar başka
yerlerde olduğu gibi. Köylerde cadı diye öldürüyorlar kadınları, hastalıkları
uğursuzlukları bazen bokşiden biliyorlar. Bokşinin gücünü elinden almak için
baş aşağı çevirip insan dışkısı yedirmek gerekiyor, o vakit komşularını hasta
edemiyor, köyde çocuklar artık ölmez diye umuluyor. Gazetelerde dışkı
yedirilmiş ihtiyar teyze haberleri oluyor ara sıra.
* 8 Mart Dünya
Kadınlar Günü, Nepal'de kadınlara resmi tatil. Erkekler işe gidiyorlar.
* Şişman, yani
şişmanlayabilecek kadar zenginseler göbek katları iftiharla ortada. Burada
şişman sağlıklı, varlıklı demek, iyi bir şey.
* Göbek ayıp ya
da seksi değil Nepal'de. İç gıcıklayıcı olan bacaklar, onları örtmek lazım.
Hintli film yıldızlarının, mini eteğin altına tayt giymeleri bu sebepten.
* Bütün ağır
duyguların içine bir atsak kendimizi öbür taraftan sağ salim çıkmak dert değil.
... İçinden geçemediğimiz derdimizi hep sırtımızda taşıyoruz, orada unutuyoruz.
* Parsa
vilayetinin Mushahar Tole kazasında sadece bir evde yorgan var.
300 kişilik Mushahar cemaatinde sadece bir kişi yorgan keyfi
sürüyor. Bölgenin diğer sakinleri kış geceleri ateş etrafında sabaha kadar
oturuyorlar.
* Singha Darbar,
tarihte tek bir aileye ait en büyük ev olarak Guinness rekorlar kitabına
geçmiş.
* Tantrizm,
burada büyükbüyükdedelerden kalma demode bir şey. Tapınak payandalarındaki
aşırı cinsel çok ihtimalli tasvirlerin yol ortasında olması da Nepallilere
tuhaf gelmiyor.
* Yüksek kast
Hindular başka kastların elinden pilav yemiyor, su da içmiyorlar. Hint
sinemasının herkesten güzel dans eden kilolu jönü Govinda, çekimlere sefertası
götürüyor mesela.
* Tanrılara insan
kurban etme geleneğini de Ranalar kaldırmış.
* 1929-32 arası
maharaca olan,başka bir ev sahibimini babası Bim Şamşer, halka açık kütüphane
kurmak suçundan elli kişiyi tutuklatmış. 1951 yılına gelinip de Ranalar
düştüğünde, Nepal'de okuma yazma oranı yüzde ikiymiş.
* Oğlu öldükten
sonra albay, gelinine, sen artık gelinimiz değil kızımız oldun deyip kızcağızı
evlendirmiş. Normalde dul kalan delinin hayat boyu kayınpederinin evinde
hizmetçilik yapması, ölene kadar beyaz sari giymesi, tatsız yemekler yemesi
bekleniyor. Renkli giyinmek, güzel yemek yemek, mücevher takmak, makyaj yapmak,
yerden yüksekte oturmak ya da uyumak, hele ki evlenmek Hindu dullar için değil.
* Nepal'de ... FM
istasyonlarından haber yayınını yasakladıklarında Butwal'de bir istasyon,
haberleri şarkı yapıp söylemiş.
* Hindular hemen
öldükten sonra hemen burada nehrin kenarında yakılmayı seviyorlar. Hindu ölüler
yanarken, en büyük erkek evladın babasının ölü kafatasını çekiçle parçalayıp
ruhu salıvermesi gerekiyor.
* Mushaharlar...
Onlar, buraların en fakirlerinden, dokunulmaz kastın da en düşük
tabakalarından. Fare yiyenler.
Mushaharlar dokunulmazlar. Kimse onlara
eliyle dokunmuyor. Hindular dokunulmaz kastlara değerlerse kirleniyorlar.
^-^
KEDİLER ^-^
* ... iki kedi
büyüklüğünde bir yak kuyruğu asılı.
* ... kedi
minaresi gibi katlayıp...
* Büyürken
sokakta gördükleri her kediyi öldürmüşler.
* ... tilki
kuyruklu kedi...
Haziran 2016
Yazar Hakkında Bilgi= Nepal'de
öğretmenlik ve öğrencilik yaptı. Halen Bodrum Kadıkalesi'nde yaşıyor,
kranio-sakral terapistliği yapıyor. Bu ilk kitabı.
ARKA KAPAK –
"1997-2008 arası
Nepal'in başkenti Katmandu'da yaşadım. Dünyanın tek Hindu krallığının son on
yılına, Nepal'in iç savaşına denk geldim. Sonunda Maocu gerillalar Kral'ı
devirdi. Yeni cumhuriyetin ilk yıllarını gördüm. Günlük hayat Katmandu'da yine
günlük hayattı. Alıştığımız öbür yerlerde yaşamaktan bir düzlemde pek farklı
değildi. Nepal'de ama başka düzlemler de vardı sanki, onlar sahiden başkaydı:
"Mesela Himalayalar. Katmandu şehrinin kuzeyinde bir uçtan bir uca altı, yedi, sekiz bin metrelik dağlar öyle duruyorlar. Bakması öyle mıknatıslı ki insan kendini dağların yüzü suyu hürmetine orda öyle bıraksa, memleketine dönmeyi unutsa şaşmamak lazım. Merhaba ve hoşçakal yerine 'İçindeki tanrıyı selamlarım,' diyoruz, nasılsın yerine de 'Pilavını yedin mi?' diye soruyoruz. İçine tanrıça girmiş küçük bir kız çocuğunun yüzü suyu hürmetine Nepal'in ayakta durduğuna inanıyoruz.
"Duygularımızı açığa vurmak ayıp, kızgınlık göstermek karakter zayıflığı. Karşımızdakini üzecekse doğruyu söylemek terbiyesizlik, teselli edici yalanlar bulmak erdem. Sokakta etrafımızdakileri hoş görmek üzerine kurulu bir hayat düşünün: Trafikte şoförler burada çok küfredeceğimiz durumlarda kocaman sırıtıyorlar. Sahiden."
"Mesela Himalayalar. Katmandu şehrinin kuzeyinde bir uçtan bir uca altı, yedi, sekiz bin metrelik dağlar öyle duruyorlar. Bakması öyle mıknatıslı ki insan kendini dağların yüzü suyu hürmetine orda öyle bıraksa, memleketine dönmeyi unutsa şaşmamak lazım. Merhaba ve hoşçakal yerine 'İçindeki tanrıyı selamlarım,' diyoruz, nasılsın yerine de 'Pilavını yedin mi?' diye soruyoruz. İçine tanrıça girmiş küçük bir kız çocuğunun yüzü suyu hürmetine Nepal'in ayakta durduğuna inanıyoruz.
"Duygularımızı açığa vurmak ayıp, kızgınlık göstermek karakter zayıflığı. Karşımızdakini üzecekse doğruyu söylemek terbiyesizlik, teselli edici yalanlar bulmak erdem. Sokakta etrafımızdakileri hoş görmek üzerine kurulu bir hayat düşünün: Trafikte şoförler burada çok küfredeceğimiz durumlarda kocaman sırıtıyorlar. Sahiden."
Nepal'i oldukça merak eden biri olarak kitabı alınacaklar listeme aldım paylaşım için teşekkürler :)
YanıtlaSil