1 Kasım 2019 Cuma

İthaki Yayınları * Yabancı Yayınları



Bilimkurgu edebiyatının en önemli destanlarından Kültür Serisi nihayet Türkçe!
“Banks’in kitaplarından hiçbirini okumadıysanız, birini okuyun. Sonra bir başkasını… Kötü kitapları bile iyidir, iyileriyse hayret vericidir.”
- Neil Gaiman
“Banks bir fenomen… alışık olmadığımız caziplikte bir enerji ve zarafetle, katıksız bilimkurgu yazıyor.”
- William Gibson
Hem spekülatif kurgu hem de ana akım edebiyat sahasında eserler veren Iain M. Banks, ütopyacı bilimkurguyu Kültür Serisi kitaplarıyla devasa bir oyun sahnesine taşısa da ideolojilerle ilgili derdini, tarihsel bakış açısını asla kaybetmedi. Her ne kadar kariyerindeki ilk büyük çıkışını 1984 yılında yayımlanan Eşekarısı Fabrikası adlı kitabıyla yakalasa da döneminin en önemli yazarlarından biri olmasını sağlayan eserleri bilimkurgularıydı. Phlebas’ı Hatırla ile başlayan Kültür Serisi ise birçoklarınca sadece uzay operasının değil bilimkurgunun en önemli yapıtlarından biri olarak kabul edilir.
Savaş galaksiye yayılmıştı. Kayıp milyarlarcaydı. Uydular, gezegenler, yıldızlar mahvoluşun eşiğindeydi. Hepsinin ardında ise tarihin başlangıcından beri birbiriyle kavgası devam eden fikirler vardı. İdirliler inançları için savaşıyorlardı; Kültür ise varoluş hakkını korumak için. Bu savaş prensiplerin savaşıydı. Teslim olmak söz konusu olamazdı.
Bu kozmik çatışmanın ortasında kalan ve bir Değişçin olan Horza ise belki de hayatının görevindeydi. Terk edilmiş bir Ölü Gezegeninin labirentlerinde, kaçak bir Zihin saklanıyordu. İdirliler de Kültür de sofistike bir yapay zekâ birimi olan Zihin’in peşindeydi. Horza makineler ve insanlardan oluşan bir mürettebatla o Zihin’i bulmak zorundaydı. Onun ve milyarların hayatı buna bağlıydı. Tek bir kişi koca bir galaksinin seyrini değiştirebilecek miydi?
Phlebas’ı Hatırla, cevabı kolay olmayan soruların kitabı.


Kıyametin Kıyısında

İnsanliğın Sonu Geldİğİnde, Hangİ Hayat Kurtarılmaya Değer?
29 Ocak 2035
Kuyrukluyıldızın Dünya’ya çarpacağı gün. Denise, annesi ve ablası Iris’le birlikte Amsterdam’daki evlerinin yakınında geçici bir sığınağa gidip kıyametten kurtulmayı bekleyecekti. Fakat Iris ortalarda yoktu ve annesi de uyuşturucudan tamamen uçmuş durumdaydı. Sığınağa asla vaktinde ulaşamayacaklardı.
Son anda karşılarına çıkan bir fırsat sayesinde, geçici bir sığınaktan çok daha iyi bir seçenekleri olduğu ortaya çıktı: Dünya küle döndüğünde yeni bir gezegende koloni kurma hazırlıkları yapan bir nesil gemisi. Her yolcunun yararlı yetenekleri olması gereken bir gemide, otizmli Denise hem kendisine hem de ailesine nasıl yer bulacaktı?
 “Gerçek hayattan karakterler, kıyametin ortasında bile umut dolu bir macera ve hayata sımsıkı tutunan bir bilimkurgu.”
- Kirkus Reviews, starred review -
 “Gerilim dolu, sarsıcı ve güçlü bir kalemin eseri. Kitabı kapattığınızda bile etkisinden uzun süre çıkamayacaksınız.”
- School Library Journal, starred review -
 “Denise’in yaşadığı dehşet o kadar gerçek ki Kıyametin Kıyısında bilimkurgu ve gerilim türlerinin sınırlarında geziyor.”
- Booklist, starred review - 
“Soluk soluğa okuyacağınız bir apokaliptik gerilim.”
- Publishers Weekly -
“O kadar gerçekçi ki insan hayatının değeri ve kimlerin kurtarılmaya değeceği üzerine ortaya atılan soruları yutkunmadan cevaplayamayacaksınız.”
- School Library Connection -

Yalan Oyunu

“Gizemler bitmiyor… Son sayfaya kadar! Elimden bırakamadım bu kitabı!”
- Reese Witherspoon -

“10 Numaralı Kamara’nın yazarından gerilim dolu bir roman daha.”
- People -

“Big Little Lies’ı özleyenler… En yakınınıza bile güvenip güvenemeyeceğinizi soran bu psikolojik gerilim romanını kaçırmayın.”
- Cosmopolitan -

Cennet gibi bir kasabada, Salten’da güzel bir haziran sabahı köpeğini yürüyüşe çıkaran bir kadın. Menzil’de, o güzel nehir kıyısında insan hayatta olduğunu daha iyi hissediyor. Derin bir nefes al, ver. Sonra kadın, köpeğinin ağzında bir şey görüyor. Dehşet gösteriyor yine kendini. Kemik bu, bir insan kemiği…
Ertesi gün, Londra ve etrafındaki üç kadının, Fatima, Thea ve Isa’nın telefonuna aynı kısa mesaj geliyor. Korkuyla bekledikleri, hiç görmeyeceklerini umdukları bir cümle. Bir zamanlar aralarından su sızmayan arkadaş gruplarının dördüncüsü Kate’in yazdığı üç kelime…
“Size ihtiyacım var.”
Bu dörtlünün bitirmeleri gereken bir oyun var. Çevrelerindekileri ne kadar iyi ikna edebildiklerini sınadıkları, büyük yalanlardan ibaret bir oyun.
10 Numaralı Kamara ile Kapkaranlık Ormanda’nın New York Times çoksatan yazarı, çağımızın Agatha Christie’si Ruth Ware’den, arkadaşlık, yalan ve tehlikeli oyunlarla örülü, düğüm düğüm açılan, tüyler ürpertici bir roman.

Sherlock Holmes-Kızıl Dosya

Brixton Caddesi'nde gizemli bir cinayet işlendi. Duvara kanla yazılmış sözler, ölüm sebebi belirsiz bir ceset ve bir kadına ait altın bir yüzükten başka ipucu yok. Polisin tek umudu ise kendine has özellikleriyle dikkat çeken Sherlock Holmes ve onun için bir ev arkadaşından çok daha fazlası olduğunu kanıtlayan Doktor Watson.
Arthur Conan Doyle’un Sherlock Holmes’ü ilk kez okuyucuların karşısına çıkardığı bu eser, kendisinden sonra gelecek dedektif romanları için bir mihenk taşı görevi görüyor. Macera, Baker Sokağı 221B’de başlıyor.


Uçan Mabet

Uçan Mabet, Tolkien’in Yüzüklerin Efendisi serisinden Ursula K. Le Guin’in Yerdeniz’ine kadar dünya edebiyatının önde gelen fantastik ve bilimkurgu eserlerini dilimize kazandıran Çiğdem Erkal’ın ilk romanı.
Yaşadığımız dünyaya hiç benzemeyen ama içinde kendinizi yabancı hissetmeyeceğiniz bir gezegenin, duygularını kaybetmiş bir halkın ve bir şeylerin yanlış gittiğine inanan bir avuç insanın hikâyesini anlatıyor Çiğdem Erkal.
Kişisel bir öykünün paralelinde, tarihin çarpıtılması sebebiyle özünü kaybeden bir halka yardım etmek isteyen insanların mücadelesini distopik öğelerle kaleme alan Çiğdem Erkal’ın, edebi birikimini satır satır aktardığı roman hem fantastik hem de bilimkurgu okurları için tatmin edici bir okuma vadediyor.
Pangea Serisi’nin ilk bilimkurgu kitabı olan Uçan Mabet’in, okurların başucu kitapları arasına gireceğine inanıyoruz.
“Taşın makamını yakala. Sen bir katunkızsın, müzik nedir bilirsin. Taşın makamını yakala. Taş, ışıkların bir kısmını geçirip, bir kısmını geçirmez. Taştan geçen ışık yedi renk olur, yedi renk de yedi ses. Taşın makamını yakala. Söylediği şarkıyı dinle. O bıkmadan usanmadan söylüyor şarkısını, bir gün, olur da birileri dinler diye.”

Zeplin

2013 Crawford Ödülü Kazananı / 2012 James Tiptree Jr. Onur Li̇stesi̇ / 2013 Dünya Fantazi̇ En İyi̇ Koleksi̇yon Ödülü Aday
“Tedirgin edici… keyifli… gizemli biçimde dokunaklı… Bunlar muazzam öyküler.”
- Ursula K. Le Guin
Bir adam bir zepline âşık olur. Bir operatör Cehennem’e telefon bağlar. Üç kadın zamanın ötesindeki bir yerde süzülürler.
İsveçli yazar Karin Tidbeck’in alacakaranlık dünyasına hoş geldiniz. Perilerin sakin köylere musallat olduğu, ölümsüz bir varlığın zaman kavramıyla tanıştığı bir dünya. Her şeyin mümkün olabileceği bir dünya. Tidbeck’in hem güldüren hem de rahatsız eden, hem duygulandıran hem de var olmayan bir yere hasret çekmenizi sağlayan öyküleri türler arasındaki sınırları ustalıkla aşıp tanıdık ile bilinmeyenin çekiciliğini ve dehşetini hissetmenizi sağlıyor.
“Bu öykülerde büyü sessizce gösteriyor kendini. Ormandan da gelebilir, topraktan da; tamamen başka bir boyuta da ait olabilir, ailenizin genlerine işlenmiş de. Büyü, siz okudukça bu sayfalardan sızıp sonuna geldiğinizde sizi de biraz büyülenmiş halde bırakıyor.”
- Karen Joy Fowler
“İmkânsız armonileriyle Karin Tidbeck dikkat edilmesi gereken bir kalem.”
- China Mieville

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder