Listenin 22. sırası: Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap.
* Çok merak edip, okumak için sabırsızlandığım kitaplar.
Kategori dahilinde okuduğum bir diğer kitap için:
Kafka'nın Bebeği - Gerd Schneider
Kızılderililer üzerine yazılan kitaplar her zaman ilgimi çekmiştir. Özellikle Kızılderililerin hayata bakış açılarının, doğayı kabullenme ve doğayla bütünleşik yaşamlarının takdir edilesi olduğunu düşünürüm.
Bu kitabı alırken beğeneceğimden çok ümitliydim ve bir an önce okumak istiyordum. Hatta hem kitapçının sahibi hem de Instagram'da kitabı okuyan birkaç kişiden de gayet olumlu yorumlar aldım.
Ancak maalesef hiç beklediğim gibi bir okuma olmadı. Beklentimin aksine neredeyse hiç etkileyici bulmadım.
Antipatik gelen bir yanı dahi oldu. O da kitabın başında yazarla ilgili bilgi kısmındaki kimi yazılar itici geldi. Zaten aşağıda yazar hakkında bilgi kısmında paylaşacağım ama bahsettiğim kısmı buraya alıntılamak istiyorum:
'Amerikalı eğitim psikolojisti
Prof. Jim O'Connor'un 29 Mayıs 2001'de verdiği demeç, Forrest Carter adı
çevresinde dönen dedikodu, söylenti, kıskançlık ya da övgülere yanıt
niteliğindedir: 'Bu kitabın sıkıcı olduğunu yazanlar, aslında bu kitabı
okumayan kişilerdir. Sıkıntının sebebi kitap değil, olsa olsa kendileridir.
Küçük Ağaç'ın Eğitimi okuduğum kitaplar arasında en harikası... 53 yaşında bir
kolej profesörü olarak, birçok yönden etkilendiğimi itiraf etmek zorundayım.
Bilgeliklerle dolu... Hem ağlattı hem de güldürdü. Bu kitabı düşünmeden
edemiyorum. Onu sıkıcı bulanlara da acıyorum.'
Takaslık kitaplarıma eklenecek bir kitap daha çıktı.
Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:
KÜÇÜK AĞAÇ'IN EĞİTİMİ
Yazarı: Forrest
CARTER
Özgün Adı: The
Education of Little Tree, 1976
Türü: Roman
Yayın
Hakları: Say Yayınları
www.sayyayincilik.com
- 1.
Baskı: 2001 5. Baskı: 2007 7. Baskı: 2010
8. Baskı: 2012 9.
Baskı: 2014
Ön Kapak Resmi: Mustafa
Kalemci (Atlas dergisinin 'Kızılderililer / Bir Zamanlar Amerika' adlı harita
ekinden ayrıntı)
İngilizceden
Çeviren: Şen Süer Kaya
- 280 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
* Hükümet
askerleri nasıl gelmiş ve onlara kağıdı imzalamalarını söylemişti? Yeni beyaz
yerleşimcilerin nereye yerleşeceklerini ve Çeroki topraklarından yerlerin
alamayacaklarının yazılı olduğu kağıdı imzalamalarını nasıl söylemişlerdi. Ve
onlar kağıdı imzaladıktan sonra, hükümet askeri, silahları ve silahlarına
takılı uzun bıçaklarıyla akın akın gelmişlerdi. Askerler kağıttaki sözlerin
değiştiğini söylemişlerdi. Artık sözler, Çeroki'nin vadilerinden, evlerinden ve
dağlarından vazgeçmesi gerektiğini söylüyordu. Güneşin battığı yere, hükümetin
Çeroki'ye ayırdığı başka topraklara, beyaz adamın istemediği topraklara
gitmeliydiler.
...
Çeroki, dağlarından uzaklaştıkça ölmeye başladı.
...
Yolda üçte birinden fazlası ölecekti. Askerler ölülerini
ancak üç günde bir gömebileceklerini söylediler.
...
Küçük oğlan, ölü bebeği, kızkardeşini taşıdı ve gece onunla
birlikte uyudu. Sabah kardeşini omzuna aldı ve taşıdı.
Koca, ölü karısını taşıdı. Oğul, ölü annesini, babasını
taşıdı. Anne, ölü bebeğini taşıdı. Onları kollarında taşıdılar. Ve askerlere
bakmak için başlarını bile çevirmediler. Onların geçişini izlemek için yolun
iki yanına dizilen insanlara da bakmadılar. Bazı insanlar ağladı. Çeroki ağlamadı.
Ağlamasını dışa vurmadı çünkü Çeroki onların ruhunu görmesine izin veremezdi...
Ve bu yüzden o yola Gözyaşı Yolu adını verdiler. Çeroki
ağladığı için değil... Yola, Gözyaşı Yolu adını verdiler çünkü bu ad romantik
geliyor ve yoldan geçenlerin hüznünü anlatıyordu. Bir ölüm yürüyüşü romantik
değildir oysa...
Annesinin kollarında, annesi yürürken kapanmayacak gözlerle
sarsılarak gökyüzüne bakan katılaşmış bebek hakkında şiir yazamazsınız.
Karısının ölü bedenini yere koyarak geceleri birlikte yatan
ve sabah yeniden omzuna alan -ve en büyük oğluna, en küçüğünün bedenini
taşımasını söyleyen- babanın şarkısını söyleyemezsiniz. Ve bakamazsınız...
Sözünü edemezsiniz... Ağlayamazsınız... Dağları hatırlayamazsınız.
Bu güzel bir şarkı olmazdı. Ve bu yüzden yola Gözyaşı Yolu
adını verdiler.
https://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%B6zya%C5%9F%C4%B1_Yolu
OCAK 2016
Yazar Hakkında Bilgi= Forrest
Carter d.1927 - ö. 1979
Küçük yaşta anne-babasız kalan Kızılderili yazar. Forrest
Carter, otobiyografk kitabı Küçük Ağaç'ın Eğitimi'nde anlatıldığı gibi
büyükanne ve büyükbabasının yanında yetişir. On yaşındayken büyükanne ve
büyükbabası ölür. Düzensiz hayatı yüzünden belirli bir 'okul eğitimi' olmaz.
Yetişkinlik yıllarında kovboy, çiftçi, sığırtmaç ve mevsimlik işçi olarak
çalışır.
İlkgençlik rüyası olan yazarlığa adım attığında 45
yaşındadır. Bu kısa ama mucizelerle dolu edebi hayatında günyüzüne çıkan ilk
ürünü, maliyetini kendinin üstlendiği The Rebel Outlaw Josey Wales'dir (Josey
Wales'in Kader Dönemeci). Kitap, bir süre sonra New York'taki yayıncı kuruluş
Delacorte / Eleanor Friede tarafından Gone to Texas (Teksas'a Gitti) adıyla
yayımlanır. 'İyi' de satar. Bunda menajeri Rhoda Weyr'in inkar edilemez
katkıları vardır. Carter, söz konusu ilgiyi sıcak ve sürekli tutabilmek için seri
röportajlar yapar. Kitabın kopyalarını çeşitli yazar, yönetmen, oyuncu ve
yapımcılara gönderir. Bu kişilerden biri de Clint Eastwood'dur. Eastwood,
kitabı öyle beğenir ki hemen film haklarını alır, yönetir ve film de küçük bir
rol üstlenir. Gone to Texas, 1976 yılında Batı Barut Kokuyor adıyla gösterime
girer. Film, gişelerde kar yapan ilk 'western filmi'dir. Bu, aynı zamanda
Carter'in yazar olarak başarısının perçinlenmesi anlamına gelmektedir.
Sık sık gittiği kütüphanelerde yaptığı araştırmalar sonucu
keşfettiği Josey Wales karakteri, dayandığı tarihsel ve mitsel gelenekten midir
bilinmez, müthiş ilgi görür. Bunun üzerine The Vengeance Trail of Josey Wales
(Josey Wales'in Öç Günlüğü), The Rebel Outlaw Jasey Wales'in (Josey Wales'in
Kader Dönemeci) devamı niteliğinde yayımlanır.
1860-1890 yılları arasında Amerika'da yaşanan Kızılderili
soykırımının anlatıldığı Dağlardan Sorun Beni, Apaçilerin direniş destanı,
başkaldırı romanı olarak algılanır. 1976'da ise otobiyografik kitabı the
Education of Little Tree (Küçük Ağaç'ın Eğitimi) okurla buluşur. Hiçbir
kitabının görmediği kadar ilgiyle karşılanır. Ödül üzerine ödül alır. Yılın
kitabı seçilir. Hemen hemen bütün dünya dillerine çevrilir. Kitap, 1999'da aynı
adla sinemaya uyarlanırç 117 dakikalık dramayı Richard Friedenberg yönetir.
Başlıca rolleri James Cromwell, Tantoo Cardinal, Graham Green (S) ve Joseph
Ashton üstlenir.
Carter, artık kusursuz bir 'analtıcı'dır. Ne ki ün,
söylentileri de beraberinde getirir. Adının Forrest Carter değil, Asa Earl
Carter olduğu ileri sürülür. Benzer şekilde beş yaşında yetim kalmadığı, hiçbir
zaman kovboy olmadığı, büyükbabası tarafından yetiştirilmediği iddia edilir.
Hatta George Wallace (Alabama Valisi - 1968, Ku Klux Klan karşıtı, insan
hakları savunucusu) hesabına çalıştığı, içkiye aşırı düşkünlüğü yüzünden öldüğü
gibi çelişkili söylentiler dolaşır ağızdan ağıza... Gel gör ki hiçbiri
kanıtlanamaz.
Amerikalı eğitim psikolojisti Prof. Jim O'Connor'un 29 Mayıs
2001'de verdiği demeç, Forrest Carter adı çevresinde dönen dedikodu, söylenti,
kıskançlık ya da övgülere yanıt niteliğindedir: 'Bu kitabın sıkıcı olduğunu
yazanlar, aslında bu kitabı okumayan kişilerdir. Sıkıntının sebebi kitap değil,
olsa olsa kendileridir. Küçük Ağaç'ın Eğitimi okuduğum kitaplar arasında en
harikası... 53 yaşında bir kolej profesörü olarak, birçok yönden etkilendiğimi
itiraf etmek zorundayım. Bilgeliklerle dolu... Hem ağlattı hem de güldürdü. Bu
kitabı düşünmeden edemiyorum. Onu sıkıcı bulanlara da acıyorum.
Forrest Carter'in Say Yayınları'ndaki diğer yapıtları:
Dağlardan Sorun Beni
Öç Günlüğü (Kan Yerde Kalmaz)
Kader Dönemeci (Batı Barut Kokuyor)
ARKA KAPAK –
Egemenlik ve güç tutkusu
peşinde koşan Beyaz Adam’ın acımasızca yok ettiği Çerokilere ithaf edilen bu
kitap, insanı umursayan, acılarını paylaşan, yaşamın bütünselliğini savunan bir
kültürün mesajı... Evrensel dostluk ve barışın hikâyesi... İnsani duyarlılığın
görkemli direnişi... Yüzeysel ve mekanik ilişkilerin hâkim olduğu günümüzde,
yitirilen değerlere saygı duruşunda bulunma denemesi... Heidi, Küçük Prens,
Şeker Portakalı ve Martı’daki samimiyeti, dürüstlüğü özleyenler; coşmak,
sevmek, özgür olmak, hüzünlenmek, doya doya ağlamak isteyenler için... En çok
da kitle iletişim araçlarının kölesi olanlar, yaratıcılığı körelten eğitimi
sorgulamak isteyenler için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder