İnsanlar geçmiş yüzyıllarda da akıl almaz kötülüklerin ve vahşetin sebebiymiş, günümüzde de pek bir şeyin değişmemiş olduğuna biz tanık oluyoruz maalesef...
Okul kitaplarında okuduğumuzdan çok çok farklı gerçekleri kapsıyor anlatılanlar...
Kitap dönemin din adamı olan Batolome de Las Casas tarafından tarihi bir belge olarak yazılıyor. Tabii biraz fazla tekrar var ama yazılma şartları ve amacı düşünüldüğünde okurken bunun önemi kalmıyor.
Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:
Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Kızılderililer Nasıl Yok Edildi / Bartolome de Las Casas
KIZILDERİLİLER NASIL YOK EDİLDİ
Yazarı: Bartolome
de Las Casas
Orijinal
Adı: Brevisima historia de la destruccion de las Indias
Türü: Araştırma
- İnceleme
Yayın
Hakları: Şule Yayınları
Çeviri: Meryem
Ural
- 119 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
* Bartolome de
Las Casas'ın yazdığı eserlerde, Kızılderililerle İspanyolların karşılaşmaları ve
İspanyolların uyguladığı vahşet, tüyler ürpertici bir şekilde anlatılmaktadır. Özellikle,
şu an elinizde bulunan ve orijinal adı Yerlilerin İmhasının Çok Kısa Tarihi
olan bu eser, İspanyolların yerli halka ettikleri zulmü en ince ayrıntılarına
kadar gözler önüne sermektedir. Yazılarını yayınladığı yıllarda resmi
tarihçilerin saldırılarına maruz kalan Las Casas, pek çok şahit göstererek
anlattıklarının doğruluğunu ispat etmiştir.
Bugün ise hala Amerika'daki okulların ders kitaplarında bir
halk kahramanı olarak tanıtılan Kolomb ve diğer kaşiflerin gerçek yüzü, pek çok
yazar tarafından ortaya çıkarılmıştır. Resmi tarihin ısrarla korunmasına
rağmen, ciddi araştırmacılar, Kolomb ve diğerlerinin tarihteki gerçek yerlerini
ortaya koymuşlardır.
Bugüne kadar, özellikle filmlerle insanların kafalarına
yerleştirilmeye çalışılan 'Kızılderili' imajını yıkan ve Amerika kıtasını
keşfedenlerin gerçek yüzünü ortaya çıkaran bu kitap, tarihi incelerken
'madalyonun öbür yüzü'nü de görmek isteyen okuyucularımız önemli ipuçları
verecektir. / Şule
* Kolomb'un
günlüğünden:
Silahın ne olduğunu da bilmiyorlar. Onlara bir kılıç
gösterdim, keskin tarafından tuttular ve ellerini yaraladılar.
Bu yerliler, dünyanın en iyi, en nazik insanları. Kötülüğün
ne olduğunu bilmiyorlar, çalmıyorlar, öldürmüyorlar. Komşularını, kendileri
kadar çok seviyorlar. Dünyada onlar kadar tatlı dilli insanlar yoktur. Her
zaman gülüyorlar.
Bunlarda çok iyi hizmetkar olur. Sadece elli adamla bu
yerliler hepsine kolayca boyun eğdirebiliriz ve her istediğimizi
yaptırabiliriz.
* Bu 40 yıl
boyunca kadın-erkek, çoluk-çocuk, 12 milyondan fazla insan hristiyanların
iğrenç eylemleri ve zorbalıkları yüzünden öldü.
* Acıdan yüreği
parçalanan yerliler çığlıklar atıyordu:
'Ah! Kötü adamlar! Vahşi hristiyanlar! İralar (kadınları)
öldürüyorsunuz.' Kadınları öldürmek, erkekler için vahşi ve iğrenç bir
hayvanlık belirtisi anlamına geliyordu.
* Demek ki
İspanya'ya vardıklarından beri, 18 Nisan 1518'den 1530'a kadar, yani dolu dolu
on iki yıl boyunca İspanyollar, Mexico şehri çevresinde 450 millik bir bölgede
soykırım ve zulümlerini devam ettirdiler.
...
12 yıl boyunca bu 450 millik alanda, ispanyollar 4 milyonu
aşkın insanı; kadın, çoluk çocuk, genç yaşlı demeden bıçakla veya mızrakla
öldürdüler ya da diri diri yaktılar.
* Bazı köylere
veya eyaletlere savaşa gittiğinde, bu kaptanın önceden boyun eğmiş yerlileri,
diğerleriyle savaşsınlar diye beraberinde götürme alışkanlığı vardı. Götürdüğü
10-20 bin adama yemek vermediği için yakaladıkları yerlileri yemelerine izin
veriyordu. Ordugahında akıl almaz insan eti kasaplığı vardı. Onun önünde
çocuklar öldürülüyor, kızartılıyordu. Sadece ellerini ve ayaklarını -en iyi
parçalar sayılıyordu- almak için adam öldürülüyordu.
* Bir kısrak için
24 yerlinin -akıl sahibi kişiler- verildiği görülüyordu.
* Gemide, yapma
seferinde bulunan İspanyollara ancak yetecek kadar vardı. Öyle ki yerliler
hiçbir şey yiyemezler, açlıktan ve susuzluktan ölürler. Çözüm onları denize
atmaktır. Aslında, bu adamlardan biri bana, bir geminin bu tip kıyımların
yapıldığı Lucayes adalarından, İspanyol adasına dek, 60-70 mil , pusulasız ve
haritasız, sadece gemilerden atılan ve denizin üzerinde kalan ölü yerli sırasını
izleyerek gittiğini söyledi.
* Sabahtan gün batımına dek, İspanyollar yerlileri
denize 3-4 veya 5 kulaç derinliğe daldırırlar. Hep suyun altındadırlar. Nefes
almadan yüzer, içinde incilerin yaşadığı istiridyeleri koparırlar. Nefes almak
için istiridyelerle dolu küçük ağlarla su yüzüne çıkarlar. Bir kanoda veya
sandalda İspanyol bir cellat bulunmaktadır. Balıkçılar çok uzun zaman
dinlenirse onlara yumrukla vurur ve avlanmaya dönsünler diye saçlarından tutup
tekrar suya atar.
* Yerliler 3-4
arrobelik (1 arrobe: 12-15 kg .)
yüklerle yüklüydüler. Zincire vurulmuşlardı. Bir yerli yorulduğunda ya da
açlıktan, yorgunluktan veya güçsüzlükten bayıldığında zincirli başı
kesiliyordu. Böylece, zincirlerle birbirine bağlı olan diğerlerini çözerek
vakit kaybetmemiş oluyorlardı.
-
Yazım-Basım Hataları-
* Sf/ İlk sayfa
... Juan Ginés de Sepúlveda’nın kitaları bu yüzden XIX. yy. sonuna kadar yayımlanamadı.
* S/ 34
Niyetleri ve amaçlan...
Ekim 2016
Yazar Hakkında Bilgi= İspanyol
Kilise büyüğü (Sevilla 1474-Madrid 1566). Yaşam öyküsünü yazdığı Kristof
Kolomb’un arkadaşlarından birinin oğlu idi. Santo Domingo’da babasından
kalan toprakları bırakarak Küba’da papaz oldu (1510) ve 1522’de Dominiken
tarikatına girdi. Yerlileri savunan ve encomienda’nın yolsuzluklarını açıklayan
yapıtları geniş yankılar uyandırdı; bunları [özellikle, Brévisima historia de
la destruccion de las Indias (Yerlilerin imhasının çok kısa tarihi), 1542 adlı
yapıtını] Aragónlu Fernando’ya, sonra da Carlos’a yolladı. Böylece, yerlilere
yapılan haksızlıkların ve encomienda’nın yavaş yavaş kaldırılmasını sağlayan
“Yeni Yasalar”ın öncüsü oldu (1542). Yasaların uygulanması, Casa de
Contratación’dan destek gören encomiendero’ların direnişiyle karşılaştı ve
sonuçta zenci ticaretinin gelişmesine yol açtı. Meksika’da Chiapa piskoposu
olan (1544) Las Casas, uğradığı başarısızlıktan ötürü umutsuzluğa düşmekle
birlikte eylemini sürdürmeye karar verdi, piskoposluktan istifa etti.
İspanya’ya döndü (1547) ve Historia de las Indias (Amerika yerlilerinin tarihi)
adlı yapıtını verdi. (Bu kitap ancak 1875’te yayımlandı) Rahip Grégoire onun
için bir Apologie yazdı. Kuramsal alanda, Las Casas’ın fikirleri öyle büyük bir
başarı kazandı ki, en büyük rakibi Juan Ginés de Sepúlveda’nın kitapları bu
yüzden XIX. yy. sonuna kadar yayımlanamadı.
ARKA KAPAK –
Amerika kıtası keşfedildiğinde oraya
medeniyetten önce ölüm gitti. Vahşet, hırsızlık, soykırım gitti. Peki daha
sonra mede- niyet gitti mi? Hayır! Çünkü oranın yerlileri “Beyaz Adam”dan daha
medeniydiler. Hırsızlığı, adam öldürmeyi bilmiyorlardı. Huzur içinde yaşayan
büyük bir aile gibiydiler.
“Beyaz Adam” gelince onu
misafirperverce ve samimiyetle ağırladılar. Yiyeceklerinden bol bol ikram
ettiler. Topraklarını açtılar. Hatta altınlarının da çoğunu karşılığında hiçbir
şey beklemeksizin bu yeni misafirlerle (!) paylaştılar. Fakat “Beyaz Adam”ın
gözü doymuyordu. Ne kadar verirlerse hep daha fazlasını istiyordu. En sonunda
canlarını da istedi. Verdiler... Piskopos Bartolome de Las Casas, bu kitapta
anlattığı her şeyi bizzat yaşadı. O bir “beyaz”dı. Fakat bu vahşete duyarsız
kala- mayacak kadar da insandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder