1 Aralık 2014 Pazartesi

Geyikli Park - Sunay Akın *Güz Okuma Şenliği 2014*

Sevgili Pinuccia'nın düzenlediği 'Güz Okuma Şenliği' listesinin ikinci sırasında 'sadece tek bir kitabını okuduğunuz ve sevdiğiniz bir yazardan bir kitap' kategorisi dahilinde Sunay Akın'ı tercih ettim.
Daha önce 'Kız Kulesi'ndeki Kızılderili' kitabını okumuş ve burada paylaşmıştım. 'Ay Hırsızı' kitabını da şurada paylaşmıştım.

Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Geyikli Park / Sunay Akın


Kimi bölümleri 'Söz Gösterisi'nden bildiğim için kitap beklediğimden hızlı ilerledi. 




GEYİKLİ PARK
Yazarı: Sunay AKIN
Türü: Deneme, tarihi, inceleme...
Yayın Hakları: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
www.iskultur.com.tr
-   1. Basım: Kasım 2013,İstanbul - 2. Basım: Ocak 2014, İstanbul
-   254 sayfa


Kitaptan Alıntılar;

* Rıfat Ilgaz 1921 yılında Kastamonu'da okurken, milli marş için bir şiir yarışması açıldığını duyar. Osmanlı Devleti'nin bir milli marşı yoktu. Bu eksiklik, özellikle askeri alanda büyük sıkıntılar yaratmıştır. Örneğin, Reşadiye zırhlı gemisini almak için İngiltere'ye giden denizcilerimiz, teslim töreninde İngilizlerin marşlarını okumalarının ardından, 'Entarisi ala benziyor, şeftalisi nara benziyor' şarkısını marş niyetine hep bir ağızdan söylemişler, güneş batmayan imparatorluğun askerleri de saygı duruşunda dinlemişlerdir!

        * Hamdullah Suphi Tanrıöver, Meclis'te Burdur mebusu olarak bulunan ünlü şair Mehmet Akif Ersoy'un, milli marş için şiir yazmasını çok ister. Ne var ki Ersoy, konulan para ödülünden rahatsızlık duyduğunu etrafına söylemektedir.
         ... 12 Mart 1921 günü, kazanan şiirin belirlenmesi için T.B.M.M.'nde yapılan toplantıda Hamdullah Suphi Tanrıöver ilk olarak Ersoy'un şiirini okur. Şiir, öylesine bir coşku yaratır ve tekrar tekrar okunması istenir ki, öteki şiirler okunmaz bile!..
         Ödül olarak konulan 500 lirayı 'Dar-ül Messi' adlı bir hayır kurumuna bağışladığını duyuran Mehmet Akif Ersoy, o gün, alkışlar arasında mahcup bir halde dışarı çıkarken, cebinde bir arkadaşında borç olarak aldığı 2 lira vardır!.. Ve ne acıdır ki, yıllar yıllar sonra 'İstiklal Marşı' şairinin oğlu Emin Ersoy'un cesedi, Çetin Altan'ın kapısını çalıp para aldıktan kısa bir süre sonra sokaktaki çöp bidonlarının arasında bulunacak, bir diğer oğlu Tarık Ersoy parasızlık yüzünden tedavisini sürdüremeyip öldüğünde cenazesi masrafları Üsküdar Belediyesi tarafından karşılanacak, kızı Suat Ersoy ise Beyoğlu'nda oturduğu evden kirayı ödeyemediği için torunlarıyla birlikte sokağa atılacaktır!..

        * Atatürk, şiirin bestelenmesi için kurulan komisyon üyelerine ...:
         İstiklal Marşı'nın uzun olmaması konusunda mutabıkız. ... Benim en beğendiğim parçası budur. Siz bu parçayı marştan çıkarmaya karar vermişsiniz: 'Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet, / Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin İstiklal.' Benim bu milletten daima hatırlamasını istediğim vecizeler işte bunlardır.
         ... kimilerinin 'diktatör' etiketi yapıştırmak istediği Atatürk'ün, beğendiği dizelerin marşa alınması konusunda asla dayatmacı davranmayıp, komisyonun kararına saygı göstermesi. ... birilerinin 'din düşmanı' yaftasını boynuna asmak istediği Atatürk'ün en beğendiğini söylediği dizelerde, milleti için 'Hakk'a tapan' tanımının yer alması.

        * ... Mehmet Akif Ersoy'un şiirinin marş olarak Ali Rıfat Çağatay'ın bestesiyle çalınması sağlanır.
http://www.youtube.com/watch?v=1IN16h3qB1I
Bu marş, altı yıl çalındıktan sonra Zeki Üngör'ün bestesinin kullanılmasına karar verilir... Zeki Üngör'ün bestesinin doğuşu ise Ersoy'un şiirinden bağımsız olmuştur.
         Zeki Üngör, bir gün Şişli'de bulunan evinde bir arkadaşlıyla otururken, öğretmen İhsan Bey gelerek büyük bir heyecan içinde süvarilerin İzmir'e girdiği müjdesini verir. Zeki Üngör, o coşkuyla piyanosunun başına oturarak içinden gelen bir eseri çalmaya başlar. ... Zeki Bey'in parmaklarıyla piyanonun tuşlarına dökülürken odayı coşkulu bir beste kaplar.
         Oysa 'İstiklal Marşı'mızın bestesi son derece ağır, adeta bir cenaze marşı havasında çalmaktadır! Süleyman Tarman'ın Atatürk ve Müzik kitabında da, Zeki Üngör'ün bu konudan şikayetçi olduğunu okuruz: 'Ben İstiklal Marşı'nı bestelerken kulaklarımda İzmir'e koşan atlıların dörtnal sesleri vardı. Bir de marşın bugün aldığı şekli düşünün.
         Zeki Üngör, ... orkestrayla marşı çalar. Stüdyodan çıktığı zaman, teknisyenler, marşın çok süratli olduğunu ve plağın ancak yarısının dolduğunu söyleyerek, geri kalan kısmı için de başka bir marş çalınmasını rica ederler. Ne var ki Üngör, bu teklifi uygun görmeyerek, marşı ağır bir şekilde yeniden çalacağını, böylelikle plağın dolacağını ve gramofonun hızının artırılmasıyla da bestenin gerçek haliyle dinlenebileceği önerisini sunar. Zeki Üngör, büyük bir hata yaptığını sonradan anlayacaktır. Marş çalınırken, gramofonun hızında bir ayarlanma yapılması gerektiğini kim, nasıl bilecekti ki?
         İşte biz, bu büyük hatadan beri, 'İstiklal Marşı'mızı gerçek ritminden habersiz ve hız sorununun yarattığı hatalarla söylemekteyiz.

        * Kemal Künmat ressam ve heykeltraş.
         ...içine kapanık, insanlar arasında dolaşmaktan korkan, ruhsal sorunları olan bir yapıya sahiptir. Tanıdıkları, ... çocukken geçirdiği memenjite bağlamaktadır. Künmat, kısa bir sürede saçları beyazlaşınca ve çok iyi konuştuğu Almanca'yı da unutunca, tanıdığı doktorların ikna etmesiyle Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde tedavi görmeyi kabul eder.
         ... başhekim Fahri Celal Göktulga, kendisinden, ... hastanenin kimliğine uygun bir heykel yapmasını ister. Bir süre düşünen sanatçı, hayranı olduğu Rodin'in, ünlü Düşünen Adam heykelinin bir kopyasını yapmayı önerir.
         Rodin Düşünen Adam heykelini yapmaya 1880'de başlamış ve iki yılda tamamlamıştır. Gerçek adı Düşünür olan heykel 72 santim boyundadır ve Paris'teki Rodin Müzesi'nde sergilenmektedir.
         ... Künmat, heykeli tamamlar ama sağ kolunu yontup ortaya çıkarmadan önce, telifinin ödenmesini ister. Ne var ki, sanatçı ve hasta kimliğinde büyük yıkım yaratacak acı haberi öğrenmesi çok sürmeyecektir. Hastanenin kasasında fareler cirit atmaktadır!
         Sanatçı, heykeli de tedaviyi de yarım bırakarak terk eder hastaneyi.
        
        * Ne yazık ki çocuklarının üçü cep aynasıyken kırılır, boy aynası olduklarını göremezler.
        
        * Nasıl sevişiyorlar öyle uzun
         Yenilmeden bütün bir güzle
         Nasıl öpüşüyorlar soluksuz
         Temmuzun dudaklarıyla eylülde
                                               Ergin Sander

* 'En çarpıcı görüntü NTV International'da üst üste yayınlanan çarpışma anıydı. Dev uçak geliyor ve New York'un en meşhur üç beş binasından birini tırpan gibi ortadan biçiyordu. O andan sonra ise ekranı toz, duman, ateş, infilak, korkunç bir gürültü ve uğultu almıştı. Her tarafta kaçışan, koşan, çığlık atan insancıklar vardı.
         Okuduğunuz, 11 Eylül 2001'de, New York'un 'en meşhur' binalarından olan Dünya Ticaret Merkezi'nin ikiz kulelerine yapılan uçak saldırısını anlatan bir haber metni değildir. Bu bölüm, Bedri Baykam'ın Kemik adlı romanından alınmıştır ve kitap 11 Eylül saldırısından bir yıl önce yayımlanmıştır.

^-^ KEDİLER ^-^

        * ... kedi büyüklüğünde fareleri...

                                                                        Okuduğum tarih:Kasım 2014


Yazar Hakkında Bilgi=  Şair, Yazar, Öğretim Görevlisi, Televizyon Programcısı, İstanbul Oyuncak Müzesi Kurucusu.

1962 yılında Trabzon'da doğdu. İlk şiirlerini 1989'da "Makiler" adıyla yayınladı. Bu ilk eserinin arkasına "Antik Acılar", "Kaza Süsü" ve "62 Tavşanı" adlı şiir kitaplarını sıraladı.

"İstanbul'un Nazım Planı", "Ayçöreği ve Denizyıldızı", "Kız Kulesi'ndeki Kızılderili", "Önce Çocuklar ve Kadınlar" şairin deneme kitaplarından bazılarıdır.

Pek çok gazete ve dergide köşe yazarlığı yaptı, şiirler, yazılar yayınladı. Orhan Veli'nin "Yaprak" adlı gazetesini yeniden çıkardı.

TRT 2 ve CNN Türk'de "Stüdyo İstanbul", "İzler", "Akşama Doğru", "5N 1K" gibi kültür sanat programları ve belgeseller hazırlayan, katkıda bulunan Sunay Akın, TV 8'de de "Gezgin Korkuluk" adlı programı hazırlayıp sundu.

Yaşam Radyo, Radyo Kent, Best FM'de radyo programları yaptı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde öğretim görevlisi olarak ders verdi.

23 Nisan 2005'te ailesine ait olan köşkte, dünyanın değişik yerlerinden toplanan oyuncakları sergilediği İstanbul Oyuncak Müzesi'ni açtı.

ARKA KAPAK –

Falih Rıfkı Atay'ın Ateş ve Güneş adlı kitabında, bir subayın kendisine yönelttiği şu eleştiriyle Çanakkale direnişine hak ettiği değeri vermeyişimizin çok eskilere dayandığını görebiliriz:
"Siz gençler ne tembelsiniz? Hiçbir şey yazmıyorsunuz. Çanakkale'ye bir torpido şair ve ressam gitti. Daha bir kitap bile görmedik."

Oysa Çanakkale'yi ziyaret ederek, izlenimlerini aktarmaları istenen sanatçı heyeti, 11 Temmuz 1915'te Sirkeci'den trenle yola koyulur. Davete, aralarında İbrahim Çallı, Enis Behiç, Hamdullah Suphi, Ömer Seyfettin, İbrahim Alaattin, Nazmi Ziya ve Mehmet Emin'in de olduğu on yedi kişi katılır. "Heyet-i Edebiye" olarak anılan grup, bir İngiliz zırhlısı tarafından tahrip edilen Namık Kemal'in Bolayır'daki mezarını da ziyaret etmeyi unutmaz.

Davete katılamayanlar arasında öyle güçlü bir kalem vardır ki, eğer heyette o olsaydı Çanakkale Savaşı hakkında elimizde harika bir eser olabilirdi. Ancak gidemez, çok önemli bir mazereti vardır, ölüm döşeğindedir. Tevfik Fikret, başucunda duran Çanakkale'deki savaş alanlarına ziyareti içeren davetiyeye bakarak verir son nefesini…

Ve Sunay Akın, Çanakkale'den bindiği gemisiyle, dünyanın gizli kalmış pek çok kıyısına uğrayarak sürdürür yolculuğunu. Hiç anlatılmamış öyküler fısıldar kulağımıza, Geyikli Park subaya geç kalmış bir özürdür adeta. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder