Daha önce 'Kız Kulesi'ndeki Kızılderili' kitabını okumuş ve burada paylaşmıştım. 'Ay Hırsızı' kitabını da şurada paylaşmıştım.
Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:
Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Geyikli Park / Sunay Akın
Kimi bölümleri 'Söz Gösterisi'nden bildiğim için kitap beklediğimden hızlı ilerledi.
GEYİKLİ PARK
Yazarı: Sunay
AKIN
Türü: Deneme,
tarihi, inceleme...
Yayın
Hakları: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
www.iskultur.com.tr
- 1.
Basım: Kasım 2013,İstanbul - 2. Basım: Ocak 2014, İstanbul
- 254 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
*
Rıfat Ilgaz 1921 yılında Kastamonu'da
okurken, milli marş için bir şiir yarışması açıldığını duyar. Osmanlı Devleti'nin
bir milli marşı yoktu. Bu eksiklik, özellikle askeri alanda büyük sıkıntılar
yaratmıştır. Örneğin, Reşadiye zırhlı gemisini almak için İngiltere'ye giden
denizcilerimiz, teslim töreninde İngilizlerin marşlarını okumalarının ardından,
'Entarisi ala benziyor, şeftalisi nara benziyor' şarkısını marş niyetine hep
bir ağızdan söylemişler, güneş batmayan imparatorluğun askerleri de saygı
duruşunda dinlemişlerdir!
* Hamdullah Suphi
Tanrıöver, Meclis'te Burdur mebusu olarak bulunan ünlü şair Mehmet Akif Ersoy'un,
milli marş için şiir yazmasını çok ister. Ne var ki Ersoy, konulan para
ödülünden rahatsızlık duyduğunu etrafına söylemektedir.
... 12 Mart 1921 günü, kazanan şiirin belirlenmesi için
T.B.M.M.'nde yapılan toplantıda Hamdullah Suphi Tanrıöver ilk olarak Ersoy'un
şiirini okur. Şiir, öylesine bir coşku yaratır ve tekrar tekrar okunması
istenir ki, öteki şiirler okunmaz bile!..
Ödül olarak konulan 500 lirayı 'Dar-ül Messi' adlı bir hayır
kurumuna bağışladığını duyuran Mehmet Akif Ersoy, o gün, alkışlar arasında
mahcup bir halde dışarı çıkarken, cebinde bir arkadaşında borç olarak aldığı 2
lira vardır!.. Ve ne acıdır ki, yıllar yıllar sonra 'İstiklal Marşı' şairinin
oğlu Emin Ersoy'un cesedi, Çetin Altan'ın kapısını çalıp para aldıktan kısa bir
süre sonra sokaktaki çöp bidonlarının arasında bulunacak, bir diğer oğlu Tarık
Ersoy parasızlık yüzünden tedavisini sürdüremeyip öldüğünde cenazesi masrafları
Üsküdar Belediyesi tarafından karşılanacak, kızı Suat Ersoy ise Beyoğlu'nda
oturduğu evden kirayı ödeyemediği için torunlarıyla birlikte sokağa
atılacaktır!..
* Atatürk, şiirin
bestelenmesi için kurulan komisyon üyelerine ...:
İstiklal Marşı'nın uzun olmaması konusunda mutabıkız. ...
Benim en beğendiğim parçası budur. Siz bu parçayı marştan çıkarmaya karar
vermişsiniz: 'Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet, / Hakkıdır, Hakk'a
tapan milletimin İstiklal.' Benim bu milletten daima hatırlamasını istediğim
vecizeler işte bunlardır.
... kimilerinin 'diktatör' etiketi yapıştırmak istediği
Atatürk'ün, beğendiği dizelerin marşa alınması konusunda asla dayatmacı
davranmayıp, komisyonun kararına saygı göstermesi. ... birilerinin 'din
düşmanı' yaftasını boynuna asmak istediği Atatürk'ün en beğendiğini söylediği
dizelerde, milleti için 'Hakk'a tapan' tanımının yer alması.
* ... Mehmet Akif
Ersoy'un şiirinin marş olarak Ali Rıfat Çağatay'ın bestesiyle çalınması
sağlanır.
http://www.youtube.com/watch?v=1IN16h3qB1I
Bu marş, altı yıl çalındıktan
sonra Zeki Üngör'ün bestesinin kullanılmasına karar verilir... Zeki Üngör'ün
bestesinin doğuşu ise Ersoy'un şiirinden bağımsız olmuştur.
Zeki Üngör, bir gün Şişli'de bulunan evinde bir arkadaşlıyla
otururken, öğretmen İhsan Bey gelerek büyük bir heyecan içinde süvarilerin
İzmir'e girdiği müjdesini verir. Zeki Üngör, o coşkuyla piyanosunun başına
oturarak içinden gelen bir eseri çalmaya başlar. ... Zeki Bey'in parmaklarıyla
piyanonun tuşlarına dökülürken odayı coşkulu bir beste kaplar.
Oysa 'İstiklal Marşı'mızın bestesi son derece ağır, adeta
bir cenaze marşı havasında çalmaktadır! Süleyman Tarman'ın Atatürk ve Müzik
kitabında da, Zeki Üngör'ün bu konudan şikayetçi olduğunu okuruz: 'Ben İstiklal
Marşı'nı bestelerken kulaklarımda İzmir'e koşan atlıların dörtnal sesleri
vardı. Bir de marşın bugün aldığı şekli düşünün.
Zeki Üngör, ... orkestrayla marşı çalar. Stüdyodan çıktığı
zaman, teknisyenler, marşın çok süratli olduğunu ve plağın ancak yarısının
dolduğunu söyleyerek, geri kalan kısmı için de başka bir marş çalınmasını rica
ederler. Ne var ki Üngör, bu teklifi uygun görmeyerek, marşı ağır bir şekilde
yeniden çalacağını, böylelikle plağın dolacağını ve gramofonun hızının
artırılmasıyla da bestenin gerçek haliyle dinlenebileceği önerisini sunar. Zeki
Üngör, büyük bir hata yaptığını sonradan anlayacaktır. Marş çalınırken,
gramofonun hızında bir ayarlanma yapılması gerektiğini kim, nasıl bilecekti ki?
İşte biz, bu büyük hatadan beri, 'İstiklal Marşı'mızı gerçek
ritminden habersiz ve hız sorununun yarattığı hatalarla söylemekteyiz.
* Kemal Künmat
ressam ve heykeltraş.
...içine kapanık, insanlar arasında dolaşmaktan korkan,
ruhsal sorunları olan bir yapıya sahiptir. Tanıdıkları, ... çocukken geçirdiği
memenjite bağlamaktadır. Künmat, kısa bir sürede saçları beyazlaşınca ve çok
iyi konuştuğu Almanca'yı da unutunca, tanıdığı doktorların ikna etmesiyle
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde tedavi görmeyi kabul eder.
... başhekim Fahri Celal Göktulga, kendisinden, ...
hastanenin kimliğine uygun bir heykel yapmasını ister. Bir süre düşünen
sanatçı, hayranı olduğu Rodin'in, ünlü Düşünen Adam heykelinin bir kopyasını
yapmayı önerir.
Rodin Düşünen Adam heykelini yapmaya 1880'de başlamış ve iki
yılda tamamlamıştır. Gerçek adı Düşünür olan heykel 72 santim boyundadır ve
Paris'teki Rodin Müzesi'nde sergilenmektedir.
... Künmat, heykeli tamamlar ama sağ kolunu yontup ortaya
çıkarmadan önce, telifinin ödenmesini ister. Ne var ki, sanatçı ve hasta
kimliğinde büyük yıkım yaratacak acı haberi öğrenmesi çok sürmeyecektir.
Hastanenin kasasında fareler cirit atmaktadır!
Sanatçı, heykeli de tedaviyi de yarım bırakarak terk eder
hastaneyi.
* Ne yazık ki
çocuklarının üçü cep aynasıyken kırılır, boy aynası olduklarını göremezler.
* Nasıl
sevişiyorlar öyle uzun
Yenilmeden bütün bir güzle
Nasıl öpüşüyorlar soluksuz
Temmuzun dudaklarıyla eylülde
Ergin Sander
*
'En çarpıcı görüntü NTV International'da
üst üste yayınlanan çarpışma anıydı. Dev uçak geliyor ve New York'un en meşhur
üç beş binasından birini tırpan gibi ortadan biçiyordu. O andan sonra ise
ekranı toz, duman, ateş, infilak, korkunç bir gürültü ve uğultu almıştı. Her
tarafta kaçışan, koşan, çığlık atan insancıklar vardı.
Okuduğunuz, 11 Eylül 2001'de, New
York'un 'en meşhur' binalarından olan Dünya Ticaret Merkezi'nin ikiz kulelerine
yapılan uçak saldırısını anlatan bir haber metni değildir. Bu bölüm, Bedri
Baykam'ın Kemik adlı romanından alınmıştır ve kitap 11 Eylül saldırısından bir
yıl önce yayımlanmıştır.
^-^ KEDİLER ^-^
* ... kedi
büyüklüğünde fareleri...
Okuduğum tarih:Kasım 2014
Yazar Hakkında Bilgi= Şair, Yazar,
Öğretim Görevlisi, Televizyon Programcısı, İstanbul Oyuncak Müzesi Kurucusu.
1962 yılında Trabzon'da doğdu. İlk şiirlerini 1989'da "Makiler" adıyla yayınladı. Bu ilk eserinin arkasına "Antik Acılar", "Kaza Süsü" ve "62 Tavşanı" adlı şiir kitaplarını sıraladı.
"İstanbul'un Nazım Planı", "Ayçöreği ve Denizyıldızı", "Kız Kulesi'ndeki Kızılderili", "Önce Çocuklar ve Kadınlar" şairin deneme kitaplarından bazılarıdır.
Pek çok gazete ve dergide köşe yazarlığı yaptı, şiirler, yazılar yayınladı. Orhan Veli'nin "Yaprak" adlı gazetesini yeniden çıkardı.
TRT 2 ve CNN Türk'de "Stüdyo İstanbul", "İzler", "Akşama Doğru", "5N 1K" gibi kültür sanat programları ve belgeseller hazırlayan, katkıda bulunan Sunay Akın, TV 8'de de "Gezgin Korkuluk" adlı programı hazırlayıp sundu.
Yaşam Radyo, Radyo Kent, Best FM'de radyo programları yaptı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde öğretim görevlisi olarak ders verdi.
23 Nisan 2005'te ailesine ait olan köşkte, dünyanın değişik yerlerinden toplanan oyuncakları sergilediği İstanbul Oyuncak Müzesi'ni açtı.
1962 yılında Trabzon'da doğdu. İlk şiirlerini 1989'da "Makiler" adıyla yayınladı. Bu ilk eserinin arkasına "Antik Acılar", "Kaza Süsü" ve "62 Tavşanı" adlı şiir kitaplarını sıraladı.
"İstanbul'un Nazım Planı", "Ayçöreği ve Denizyıldızı", "Kız Kulesi'ndeki Kızılderili", "Önce Çocuklar ve Kadınlar" şairin deneme kitaplarından bazılarıdır.
Pek çok gazete ve dergide köşe yazarlığı yaptı, şiirler, yazılar yayınladı. Orhan Veli'nin "Yaprak" adlı gazetesini yeniden çıkardı.
TRT 2 ve CNN Türk'de "Stüdyo İstanbul", "İzler", "Akşama Doğru", "5N 1K" gibi kültür sanat programları ve belgeseller hazırlayan, katkıda bulunan Sunay Akın, TV 8'de de "Gezgin Korkuluk" adlı programı hazırlayıp sundu.
Yaşam Radyo, Radyo Kent, Best FM'de radyo programları yaptı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde öğretim görevlisi olarak ders verdi.
23 Nisan 2005'te ailesine ait olan köşkte, dünyanın değişik yerlerinden toplanan oyuncakları sergilediği İstanbul Oyuncak Müzesi'ni açtı.
ARKA KAPAK –
Falih
Rıfkı Atay'ın Ateş ve Güneş adlı kitabında, bir subayın kendisine yönelttiği şu
eleştiriyle Çanakkale direnişine hak ettiği değeri vermeyişimizin çok eskilere
dayandığını görebiliriz:
"Siz gençler ne tembelsiniz? Hiçbir şey yazmıyorsunuz. Çanakkale'ye bir torpido şair ve ressam gitti. Daha bir kitap bile görmedik."
Oysa Çanakkale'yi ziyaret ederek, izlenimlerini aktarmaları istenen sanatçı heyeti, 11 Temmuz 1915'te Sirkeci'den trenle yola koyulur. Davete, aralarında İbrahim Çallı, Enis Behiç, Hamdullah Suphi, Ömer Seyfettin, İbrahim Alaattin, Nazmi Ziya ve Mehmet Emin'in de olduğu on yedi kişi katılır. "Heyet-i Edebiye" olarak anılan grup, bir İngiliz zırhlısı tarafından tahrip edilen Namık Kemal'in Bolayır'daki mezarını da ziyaret etmeyi unutmaz.
Davete katılamayanlar arasında öyle güçlü bir kalem vardır ki, eğer heyette o olsaydı Çanakkale Savaşı hakkında elimizde harika bir eser olabilirdi. Ancak gidemez, çok önemli bir mazereti vardır, ölüm döşeğindedir. Tevfik Fikret, başucunda duran Çanakkale'deki savaş alanlarına ziyareti içeren davetiyeye bakarak verir son nefesini…
Ve Sunay Akın, Çanakkale'den bindiği gemisiyle, dünyanın gizli kalmış pek çok kıyısına uğrayarak sürdürür yolculuğunu. Hiç anlatılmamış öyküler fısıldar kulağımıza, Geyikli Park subaya geç kalmış bir özürdür adeta.
"Siz gençler ne tembelsiniz? Hiçbir şey yazmıyorsunuz. Çanakkale'ye bir torpido şair ve ressam gitti. Daha bir kitap bile görmedik."
Oysa Çanakkale'yi ziyaret ederek, izlenimlerini aktarmaları istenen sanatçı heyeti, 11 Temmuz 1915'te Sirkeci'den trenle yola koyulur. Davete, aralarında İbrahim Çallı, Enis Behiç, Hamdullah Suphi, Ömer Seyfettin, İbrahim Alaattin, Nazmi Ziya ve Mehmet Emin'in de olduğu on yedi kişi katılır. "Heyet-i Edebiye" olarak anılan grup, bir İngiliz zırhlısı tarafından tahrip edilen Namık Kemal'in Bolayır'daki mezarını da ziyaret etmeyi unutmaz.
Davete katılamayanlar arasında öyle güçlü bir kalem vardır ki, eğer heyette o olsaydı Çanakkale Savaşı hakkında elimizde harika bir eser olabilirdi. Ancak gidemez, çok önemli bir mazereti vardır, ölüm döşeğindedir. Tevfik Fikret, başucunda duran Çanakkale'deki savaş alanlarına ziyareti içeren davetiyeye bakarak verir son nefesini…
Ve Sunay Akın, Çanakkale'den bindiği gemisiyle, dünyanın gizli kalmış pek çok kıyısına uğrayarak sürdürür yolculuğunu. Hiç anlatılmamış öyküler fısıldar kulağımıza, Geyikli Park subaya geç kalmış bir özürdür adeta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder