25 Aralık 2014 Perşembe

Müzikofili -Müzik ve Beyin Öyküleri- - Oliver Sacks * Güz Okuma Şenliği 2014*

Sevgili Pinuccia'nın düzenlediği 'Güz Okuma Şenliği' bitti ama biten kitapları paylaşmam bitmedi:)
Okuma şenliği raporuma buradan ulaşabilirsiniz.

Listenin 18. sırası: 2014 yılında çıkmış bir kitap (Türkiye'de ilk baskısı 2014 olması da kabul).
Kategori dahilinde Türkiye'de 1. baskısını Temmuz 2014'te yapmış 'Müzikofili'yi okudum.

Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Müzikofili / Oliver Sacks





MÜZİKOFİLİ

-Müzik ve Beyin Öyküleri-
Yazarı: Oliver SACKS
Özgün Adı: Musicophilia - Tales of Music and the Brain
Türü: İnceleme
Yayın Hakları: Yapı Kredi Yayınları
www.ykykultur.com.tr
-   1. baskı: İstanbul, Temmuz 2014
Türkçesi: Begüm Kovulmaz
-   381 sayfa


Kitaptan Alıntılar;

* Müzik sevgimizin ve 'estetik, tinsel, entelektüel yaşantımızın' başka yönlerinin zihnimize 'arka merdivenleri' kullanarak girdiğini...

        * Elime geçen her yeni nöroloji ya da fizyoloji kitabının dizinine baktığım ilk maddelerden biri 'müzik'tir.

        * ... müziğe karşı ilgisiz denebilecek bir adam olan Cicoria, yıldırım çarpmasından sonraki üçüncü ayda müzikten esinlenmeye, hatta müzik tutkusuyla yanıp tutuşmaya başlamış, başka şeylere vakit ayırmaya fırsat bulamaz hale gelmişti.
  
        * Mark Twain 1870'lerde yazarken bol bol müzik dinleyebiliyordu ama müzik yine de günümüzdeki kadar yaygın değildi. Müzik dinlemek ve şarkı söylemek için kilisede, aile toplantılarında, davetlerde başka insanlarla bir arada olmak gerekiyordu. Evinde, piyanosu veya başka bir müzik aleti olmayanlar enstrümantal müzik dinlemek için kiliseye veya konserlere gitmek zorundaydı.
  
        * Che Guevara'nın ritim duyarsızlığı olduğu bilinir, orkestra tango çalarken onun mambo dansları yaptığı görülebilirdi (aynı zamanda ciddi ölçüde ton duyarsızlığı vardı).

        * Florence Foster Jenkins sahneye çıktığı dönemde Carnegie Hall' tıklım tıklım dolduran bir koloratur sopranoydu. Kendisini büyük bir şarkıcı sayan bu hanımefendi kusursuz bir kulak ve olağanüstü ses genişliği gerektiren en zor opera aryalarını söylemeyi pek seviyordu. Fakat azap verecek kadar yanlış, pes, hatta kulak tırmalayıcı notalara basıyor (görünürde) bunun hiç farkına varmıyordu. Ritim duygusu da hiç gelişmemişti ama muhteşem teatral gösterilerle dolu, sık sık kostüm değiştirdiği konserler seyirci akınına uğruyordu. Hayranlarının ona müzik yeteneğinin yokluğuna rağmen mi yoksa tam da bu yüzden mi bağlandığı bilinmiyor.

http://www.youtube.com/watch?v=V6ubiUIxbWE


        * ... Bach ailesinin yedi kuşak müzisyen üyeleri örneğindeki gibi müzik yeteneği sıklıkla bir aile mirasıdır.

        * SİNESTEZİ: RENKLERİ DUYMAK,ŞEKİLLERİ TATMAK...
Uyandıkları her sabah kendine has ve değişik. Basitçe gazete okurken bile okudukları her bir kelimede gözlerinin önünde bambaşka renkler parlıyor. Beethoven'ın konçertolarından birini dinlemek onlar için bir havai fişek gösterisine dönüşüyor. Kapı çaldığında çevrelerinde farklı büyüklükte üçgenler görüp, gökkuşağına baktıklarında çeşit çeşit sesler duyuyorlar. İşte tüm bunlar sanrılar gören birinin değil, sinestezi hastalığına sahip bireylerin yaşadıkları.
http://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/biyopsiko.htm

        * Nabokov özyaşamöyküsü Anlat, Hafıza'da çocukken alfabenin harflerini farklı renklerde gördüğünü anlatır.
         Nabokov'un eşi de sinestetti, çiftin oğlu da öyle.
         Sitestezi iki bin kişide bir görülen, oldukça ender rastlanan...

        * Jimmie'nin bellek erim süresi yarı dakika kadardı, Clive'ınli yalnızca birkaç saniyeyi kapsıyordu. Yeni olaylar ve deneyimler neredeyse anında belleğinden siliniyordu.
         Umutsuzca bir şeylere tutunma, bir şeyler kazanma çabasıyla Clive öne kağıt parçalarına, sonra bir deftere yazarak günlük tutmaya başladı. Fakat günlüğüne yazdıkları genellikle birkaç dakikada bir yinelenen 'Uyanığım' ya da 'Bilinçliyim' gibi sözcüklerden ibaretti. '14.10: bu kez gerçekten uyandım... 14.14: bu kez sonunda uyandım... 14.35: bu kez tamamen uyandım' yazıp, sonra bu bilgileri reddediyordu: '21.40'ta, önceki iddialarıma rağmen ilk kez gerçekten uyandım.' Derken bunun da üstünü çizer, şunu eklerdi: '22.35'te bütünüyle ayıktım ve haftalardır ilk defa uyanıktım.' Sonraki cümlesinde bunu da yadsıyordu.

Amnezi veya hafıza kaybıbelleğin (hafızanın) rahatsız olması, bozukluğa uğraması durumudur. / http://tr.wikipedia.org/wiki/Amnezi

        * 1965'te, o dönemki bazı tıp öğrencileri ve stajyer doktorlar gibi ben de yüksek doz amfetamin kullanıyordum. İki hafta boyunca, normalde sahip olmadığım bir dizi olağanüstü beceri kazanmıştım.  (Bu maceramı Karısını Şapka Sanan Adam'da koku duyusunun ani gelişimine odaklanan 'İçimdeki Köpek' adlı bölümde anlatmıştım.)
         Herkesi kokusundan tanımam bir yana, görsel imgeleri kusursuz ve durağan bir şekilde aklımda tutabiliyordum... Müzik belleğim olağanüstü gelişmişti... ...karmaşık melodileri bile bir kere dinledikten sonra piyanoda çalabiliyordum. Fakat soyut düşünme yetimin büyük zarar gördüğünü fark etmek, yeni kavuştuğum bu güçler ve onlarla birlikte gelen duyu hassaslığı dünyasından aldığım keyfe gölge düşürdü. ... acaba amfetaminler 'savant' güçlerimin ortaya çıkmasına mı neden olmuştu?
        
            * Her hastalık müzikal bir sorundur; her tedavi müzikli bir çözüm.


^-^ KEDİLER ^-^

        * ... mutlu bir kediydi artık.

        * ... 'ses travmasına' maruz bırakılan ve sonraki birkaç hafta boyunca sessiz bir ortamda bakılan kedilerin işitme yitimi yaşadığını ve bunun yanında birincil işitsel korteksteki tonotopik haritalarında bozulma görüldüğünü buldular. (!!!!!!!!!!!! Her türlü küfrü bastım!!!!!)
         Konuşabilselerdi, kediler ses bozulmasından şikayet ederlerdi.

        * ... mızmız, kedi miyavlaması gibi bir sesi vardı kemanın...

                                                                        Okuduğum tarih: Aralık 2014


Yazar Hakkında Bilgi=  1933 yılında Londra'da doktorlar ve bilim insanlarının çoğunlukta olduğu bir ailenin (annesi cerrah, babası aile hekimiydi) üyesi olarak dünyaya geldi. Tıp eğitimini Oxford Üniversitesi'nde tamamladı, San Francisco Mt. Zion Hastanesi ve UCLA'da ihtisas yaptı. 1965'ten beri New York'ta yaşayan ve nöroloji alanındaki çalışmalarını burada sürdüren Sacks, 2007'de Columbia Üniversitesi Tıp Merkezi'ne  Nöroloji ve Psikoloji Profesörü olarak atandı. Şu dönemde NYU Tıp Fakültesi'nde öğretim görevlisi olan Dr. Sacks, NYU Epilepsi Merkezi çalışmalarına katkıda buluyor ve Warvick Üniversitesi'nde ders veriyor. 1966 yılında Bronx'da Beth Abraham Hastanesi'nde nöroloji danışmanı olarak görev yaparken deneysel bir ilaçla tedavi ederek hayata döndürdüğü hastalarını anlattığı Uyanışlar (2003, YKY) aynı adı taşıyan Oscar adayı bir filme uyarlandu ve Harold Pinter tarafından A Kind of Alaska adlı bir oyuna dönüştürüldü. Tourette sendromundan otizme farklı nörolojik vaka tarihçelerini anlattığı Karısını Şapka Sanan Adam (1996, YKY) ve Mars'ta Bir Antropolog (2011, YKY) kitaplarıyla uluslararası üne kavuşan Sacks, Sesleri Görmek'te (2001, YKY) sağır insanların dünyasını ve işaret dilini, Renkkörleri Adası'nda (1998, YKY) üyeleri renkkörü olan sıradığı bir topluluğu anlattı. Doktorluk deneyimini Migren'de (2010, YKY), hastalık deneyimini Dayanacak Bir Bacak'ta (2012, YKY) paylaşan yazarın eşsiz otobiyografisi Tungsten Dayı: Kimyasal Bir Çocukluğun Anıları 2001'de (2004, YKY) yayımlandı. Oaxaca Günlüğü (2013, YKY) adlı bir gezi kitabı da bulunan yazarın son kitapları Aklın Gözü (2013, YKY) ve Müzik ve Beyin Öyküleri (2014, YKY).


Çeviren Hakkında Bilgi=  Begüm Kovulmaz, İstanbul Üniversitesi'nde İngiliz Dili ve Edebiyatı eğitimi aldı, Bilgi Üniversitesi Sinema-TV yüksek lisans bölümünü bitirdi. 2000 yılından beri farklı yayınevlerinde editörlük ve çevirmenlik yapıyor. Rudyard Kipling, Angela Carter, Susan Sontag, V.S. Naipaul, Salman Rushdie gibi yazarları çevirdi. (begumkovulmaz@gmail.com)


ARKA KAPAK –

Müzikofili nörolog-yazar Oliver Sacks'ın meslek hayatında karşılaştığı vaka öykülerinin bir derlemesi. Adından da anlaşılacağı gibi, bu kitapta biraraya getirilen vakaların ortak noktası, geçirdikleri hastalık veya kazalar sonrasında müziğe karşı geliştirdikleri hassasiyetleri.

Bir sabah, zihninde bitmek bilmeyen son derece "gerçek" bir melodiyle uyanan bir kadın... Yıldırım çarpmasından sonra piyano çalmaya karşı tutkulu bir ilgi geliştiren bir doktor...

Nörolojik hasarlar ve bunlarla baş etme süreçleri yeni "algı kapıları" ile özgül ve sıradışı deneyimlerin önünü açabilir. Sacks digger kitaplarında olduğu gibi Müzikofili'de de hekim ve insan kimliğini öne çıkararak sosyal bilimlere ve edebiyata yaptığı göndermelerle okura, üzerinde hiç düşünülmeyen bambaşka bir dünyayı, beyin denilen gizemli organın dünyasını anlatıyor.


Keyifli okumalarınız olsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder