3 Aralık 2014 Çarşamba

Fotoğraf Üzerine - Susan Sontag *Güz Okuma Şenliği 2014*

Sevgili Pinuccia'nın düzenlediği 'Güz Okuma Şenliği' okumları devam ediyor.
Listenin 21. sırasına göre, şimdiye kadar hiç okumadığımız dört yazardan birer kitap okumamız gerekiyor. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.
Listenin erkek Türk ve kadın Türk kısmını tamamlamış ve paylaşmıştım:

Kitap Evi - Enis Batur *Güz Okuma Şenliği 2014*


Kadın yabancı kategorisi dahilinde de Fazıl'ın ve benim fotoğrafa olan ilgimiz sebebiyle Susan Sontag'ın 'Fotoğraf Üzerine' kitabını okumayı tercih ettim.

Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Fotoğraf Üzerine / Susan Sontag



FOTOĞRAF ÜZERİNE
Yazarı: Susan SONTAG
Eserin Özgün Adı: On Photography, 1973
Türü: Deneme
Yayın Hakları: Agora Kitaplığı
www.agorakitapligi.com
-   1. basım: 1993, 2. basım: 1994, 3. basım: 1997, 4. basım: 1999
Türkçesi: Osman Akınhay
-   241 sayfa


Kitaptan Alıntılar;

        * Fotoğraf toplamak, dünyayı biriktirmektir.

        * Chris Marker - Dört Devem Olsaydı, 1966 (film)

         Dziga Vertov - Film Kameralı Adam, 1929 (film)

         Hitchcock - Arka Pencere, 1954 (film)

         Michael Powell - Röntgenci Tom, 1960 (film)

         Tod Browning - Ucubeler, 1932 (film)

        * Seyahat etmek, bir fotoğraf biriktirme stratejisi halini almıştır.


        * İnsanların fotoğraflarını çekmek aslında, onlara kendilerinin kendilerine asla bakmadıkları şekilde bakarak, onlar hakkında kendilerinin asla sahip olamayacakları bir bilgi edinmiş olarak hürmetsizlik etmek anlamına gelir; yani, insanların fotoğraflarını çekmek, onları, sembolik yolla sahip olunabilecek nesnelere dönüştürür.

        * ... bir akışı değil de kesin bir zaman dilimini yansıtıyor olmalarından dolayı fotoğrafların hareketli görüntülerden daha fazla akılda kalması mümkündür.

        * Söz konusu anı dilimleyerek donduran bütün fotoğraflar, zamanın amansız eriyişinin tanığıdırlar.

        * Fotoğraf bir nevi mübalağadır...
  
        * ... Minolta ..., neredeyse kılınızı bile kıpırdatmadan etrafınızdaki dünyayı zaptetmenizi sağlar. Yada, içinizdeki dünyaya ifade kazandırmayı.
         ...
         Siz fotoğraf makinesiyken, fotoğraf makinesi sizsizini.
                                               (Minolta - bir ilan, 1976)


* Fotoğraf, dünyanın her köşesinde anlaşılan tek dildir...

* Baktığınız her yerde anında bir fotoğraf görürsünüz
                                      (Polaroid - bir ilan, 1975)

                                                   Okuduğum tarih: Kasım 2014


Yazar Hakkında Bilgi=  Amerika'nın en önemli yazarlarından biri olan Susan Sontag, 1933 yılında New York'da doğdu. Tucson (Arizona) ve Los Angeles'da (Kaliforniya) büyüdü, henüz on beş yaşındayken Berkeley Üniversitesi'ne kabul edildi. Bir yıl sonra Chicago Üniversitesi'ne geçen Sontag, 1951 yılında mezun olduktan sonra, eğitimini Harvard'da doktora yaparak sürdürdü.

Daha sonra çeşitli Amerikan üniversitelerinde okutmanlık yaptı. 1960'lı yıllarda, New York Review of Books, Atlantic Monthly, Nations ve Harper's gibi dergilere yazılar yazdı. Roman yazmaya da gene 60'lı yıllarda başladı; ilk romanı The benefactor'dur. Sontag'ın ikinci romanı Death Kit, yaşam, ölüm ve bu ikisinin ilişkisi üzerine kabusu andıran bir çalışmadır.

Sontag'ın kısa öyküleri Ben Vesaire adıyla 1977 yılında yayınlandı. Yazarın 1992 yılında yayınladığı üçüncü romanı Yanardağ Sevgilim, uzun süre en çok okunan kitaplar listesinde kaldı. Öykü 18. yüzyılda geçer. İki ayrı olaydan, elli altı yaşındaki Büyükelçi Sir Willian Hamilton ile yirmi yaşındaki karısı Lady Emma Hamilton'un yaşadıkları dramdan ve o dönemin bir savaş kahramanı olan Lord Nelson'un Napolyon karşısında zafer kazanmasına rağmen bir kadın karşısında yenilgiye uğramasından esinlenilerek yazılmıştır. Eser aynı zamanda devrimi, o dönemde yaşayan kadınların durumunu ve 18. yüzyıl sonlarında yaşayan İngilizlerin içinde bulundukları koşulları anlatır.

Yazarın son romanı In America gerçek bir yaşamöyküsünün üzerine kurulmuştur; bir kadının değişimin öyküsünü anlatır. Baş kahraman Maryna Zalewska bir oyuncudur. 1876 yılında ailesi ve bir grup Polonyalıyla birlikte "ütopik" bir toplum bulmak amacıyla Kaliforniya'ya gelir. Bu hayalleri yıkılınca başarıyla sahnelerdeki yerini alır.

Susan Sontag, romanlarının dışında, kamp yaşamı, pornografik edebiyat, faşist estetik, fotoğrafçılık, AIDS, devrim gibi birbirinden son derece farklı konular üzerine yazdığı ilginç denemelerle de tanınır.

Son yıllarda ağırlığını fotoğrafçılığa, senaristliğe ve film yönetmenliğine vermiştir. 28 Aralık 2004 tarihinde Newyork'da öldü. Paris'te Montparnasse mezarlığına gömüldü.
http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=3211


Çeviren Hakkında Bilgi=  Osman Akınhay, (d. 1960, Ödemiş), Türk yazar, çevirmen.
1976'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne, 1980'de hapse girdi. İçeride çevirmenliğe başladı. 70 kadar kitap çevirdi. Gün Ağarmasa (2002)ve Ölüme Bakmak (2005) adlı iki romanı; Piyasa Sosyalizmi tartışması (1991) ve Özcan Özen'le birlikte hazırladığıÇeçenistan: Yok sayılan ülke (2002) ve Dünyanın Bütün Sokakları İsyanda (2003) başlıklı üç derlemesi var. Mesele Kitap isimli yeni bir derginin editörlüğünü yapmaktadır.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Osman_Ak%C4%B1nhay


ARKA KAPAK –

'Herhangi bir insanın vahşetin en amansız boyutlarını gösteren fotoğraflarla ilk defa karşılaşması, bir tür ifşadır, prototipik açıdan da modern ifşadır. Benim kendi payıma bu ifşayı yaşadığım an, Temmuz 1945'te Santa Monica'daki bir kitapçıda tesadüfen gördüğüm Bergen - Belsen ve Dachau fotoğraflarıydı. O güne değin -fotoğraflarda ya da gerçek hayatta- görmüş olduğum hiçbir şey, içimi bu denli keskince, derinden ve anında deşmemişti. Gerçekten de, tam olarak ne hakkında olduklarını kavramam yılları alsa bile, hayatımı o fotoğrafları gördüğümden önceki dönemim (o zaman henüz on iki yaşındaydım) ile sonraki dönemim olarak ikiye ayırdığımı söylersem abartıya kaçmış olmam. Onları görmem neye yaramıştı? Kaldı ki, fotoğraftan başka bir şey değildi onlar -o güne değin hemen hiç haberim olmamış ve etkilemek için de hiçbir şey yapamayacağım bir olayın, hemen hiç tasavvur edemeyeceğim ve dindirmek için de elimden en ufak bir şey gelmeyecek olan bir ıstırabın fotoğrafları. Fakat o fotoğraflara baktığımda içimde bir şey kırılmıştı. Bir sınıra dayanmıştım ve bu salt dehşetin sınırı değildi; tesellisi mümkün olmayan bir kedere düşmüş, yaralanmıştım, ama duygularımın bir kısmının katılaşmaya başladığını da hissetmiyor değildim; içimde bir şey ölürken, bir şey de hâlâ feryat edip duruyordu.'


Keyifli okumalarınız olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder