Listenin 22. sırası: Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap.
* Çok merak edip, okumak için sabırsızlandığım kitaplar.
Nazlı Eray'ı ve Ahmet Hamdi Tanpınar'ı çok sevdiğim için bu kitaba bayıldım diyebilirim. Hem Nazlı Eray'ın güzel ve etkileyici yazı dili sayesinde keyifle okunuyor hem de Ahmet Hamdi Tanpınar'ın hayatına ve duygularına dair bilgiler ediniyorsunuz.
Nazlı Eray'ın paylaştığım bir diğer kitabı için:
Yoldan Geçen Öyküler - Nazlı Eray
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın paylaştığım kitapları:
Kategori dahilinde okuduğum diğer kitaplar:
AYDAKİ ADAM TANPINAR
Yazarı: Nazlı
ERAY
Türü: Roman
Yayın
Hakları: Doğan Kitap
www.dogankitap.com.tr
- 1. baskı
/ Temmuz 2014 3. baskı / Ekim 2014
Kapak
Tasarımı: Geray Gençer
- 297 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
* Sükut suikastı.
Suskunluk. Çevresindeki, yapıtlarına karşı olan sessizlik,
tepkisizlik. Kimsenin bir şey yazmaması, ağzını açıp bir şey söylememesi.
...
Sükut suikastı, kendi deyimiyle. Kimsenin eserleri hakkında
hiçbir şey yazmaması. Yok sayılması adeta.
* Mazi insanı
yalnız bırakmaz.
* Tanpınar
aynaları çok severmiş ve yaşadığı her yere ufak da olsa bir ayna asarmış...
* Gece tenhaydı.
Karanlık. Bazen insan ruhunun olduğu gibi.
* 'Eşik' şiiri.
Satır satır incelikle işlemiş, bir duygu tomarı, bir ipekten çığlık, bir
kadifeden kalp, bir ibrişimden arzu yumağı.
* Belki yaşamak
yalnızlıktı.
* Gece ne
güzeldi.
Rüyaların örüldüğü siyah bir yumak yün gibiydi.
* Düşüncelerim
haciz altında gibi.
* Günlükleri
yirmi yıl karanlıkta kalmış, belki bulunamamış, yirmi yıl da çevirileri
sürmüştü. Okunmaları güçtü, naylon torbanın içinde bulunmuşlardı. Onları çözmek
asistanlarının yirmi yılını almıştı.
* NE İÇİNDEYİM
ZAMANIN
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
* Gölgem!
Hareketsiz ve gevşek mumyam.
* ... Tanpınar
altmış yaşında yayımladığı şiir kitabının sessizlikle karşılanmasını anlayamaz.
Aynı durum romanları için de geçerlidir.
Tanpınar 1962 yılında vefatından sonra keşfedilmiş ve ondan
sonra eserleri büyük ilgi görmüştür.
* Ben iki
kişiyim... Bir gözüm güler, bir gözüm ağlar.
* Patlatılmış
balon gibiydim.
^-^ KEDİLER ^-^
* Kedilerle dolu,
ortasında ağaç olan bir avluya bakıyor.
* Avludaki
kediler buz gibi gece havasında birbirlerine sokulmuş, uyuyorlardı.
* Kedileri
geçtim...
* Sokakta tek tük
kedi vardı. Bir tanesi bacaklarıma süründü.
* Kedi hala
peşimdeydi.
* Avludaki
kediler orta yere, ağacın dibine toplanmışlar. Uyuyor hepsi.
* Kedi gene
gelmişti, bacaklarıma sürünüyordu.
* Kedi
ayaklarımın arasında dolaşıyor, ben yürüdükçe arkamdan koşuyor.
* Kedi yanıma
gelmişti. Mırıl mırıl, kendi dilinde bir şeyler anlatmaya çalışıyordu sanki
bana.
* Çevrede kediler
vardı.
... Bir siyah kedisi varmış Ahmet Hamdi Tanpınar'ın. Onu çok
severmiş.
Fotoğraftaki siyah kedi!
* Simsiyah bir
kedi bacağıma sürtündü.
Tanpınar'ın kara kedisi olmalıydı bu. Belki de Kafka idi
adı.
* Kedi aralık
kapıdan içeri girmiş, köşedeki eski koltuğun üstüne atlamıştı.
* Kedisi de
dışarıda. Kapının önünde. Kara kedi.
* Kedileri,
pencerede çiçekleri...
* Yere çömelip
kara kediyi sevdi.
* ... siyah
kedisini...
* ... siyah
kedisini okşamıştı.
* Bir kedi
haykırdı gece karanlığında.
* ... kara
kedisi...
* Kediler,
kediler... Koşarak dört bir yandan insana doğru gelen kediler... Rengarenk
kediler... Bir tanesi 'fareci'ymiş, bekçi söyledi.
* Eski dünya ve
kedi kokusu.
* ... Narmanlı
Yurdu'nu, kedileri...
* Kediler koşarak
bana doğru geliyorlar.
* Kediler
geriniyor...
* Burada kediler
ve nisanda açan o morsalkım var yalnızca.
* Kedi
bacaklarımın arasına gelmişti. Mırıl mırıl dolanıyor, sanki anlaşılması sonsuza
değin mümkün olmayan bir dilde bana bir şeyler söylüyor.
* Siyah kedisinin
ismi ne?...
Simsiyah olanın mı?
Evet. Kucağında fotoğrafı var.
Kafka. O kedinin adı Kafka...
...
'Demek Kafka' dedim. 'Kedinin adı.'
Evet, Kafka.
* Onlarca
rengarenk tüylü kedi koşarak bana doğru geldiler. Bacaklarıma sürünüyorlar,
umutla onlara yiyecek bir şey vermemi bekliyorlardı.
* Az önce
kedilere yiyecek verdim.
* Kediler
uyumuşlardı.
* ... Narmanlı
Yurdu'ndaki oda, orada yazdığı romanlar, boşalan kahve fincanları, kedileri,
avuçta söndürülen sigaralar...
OCAK 2016
Yazar Hakkında Bilgi= Nazlı Eray,
Ankara’da doğdu. İngiliz Kız Ortaokulu, Arnavutköy Amerikan Kız Koleji ve
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuduktan sonra Turizm ve Tanıtma
Bakanlığı’nda tercüman olarak çalıştı. Çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı
yaptı. Edebiyatçılar Derneği’nin kurucuları arasında yer alan Eray, Türkiye
Yazarlar Sendikası ile Uluslararası Yazarlar Birliği (PEN) üyesi, 1977 ve 1978
yıllarında Yaratıcı Yazın dersleri verdiği ABD Iowa Üniversitesi’nin Onursal
Üyesidir.
Yazmaya 1959’da henüz ortaokuldayken kaleme aldığı öyküsü “Mösyö Hristo” ile başlayan Eray’ın ilk öykü kitabı Ah Bayım Ah 1975’te çıktı. “Laz Bakkal” başta olmak üzere pek çok öyküsü kültleşti. “Karanfil Gece Kursu” öyküsüyle 1988 Haldun Taner Öykü Ödülü’nü, Aşkı Giyinen Adam romanıyla 2002 Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazandı. Türk Kütüphaneciler Derneği En İyi Romancı Ödülü (2009), Başkent Rotary Kulübü’nün Meslek Ödülü (2010) ve Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği’nin ilk Mavi Anka Ödülü’ne (2014) layık görüldü.
Nazlı Eray’ın öykü, roman ve oyunları pek çok dile çevrildi. Erostratus (1977) adlı oyunu, Sartre, Montaigne, Camus, Unamuno, Pessoa ve Bauer’in Erostratos yorumlarıyla birlikte Blood and Ink’te (“Kan ve Mürekkep”) yer aldı. Öykülerinden kısa film ve televizyon dizileri yapıldı. “Monte Kristo” ve “Rüya Sokağı” öyküleri 2005’te İtalyan yönetmen Angelo Savelli tarafından L’ultimo Harem (Son Harem) adıyla oyunlaştırıldı, İtalya ve Türkiye’de sahnelendi.
Nazlı Eray, anılarını Tozlu Altın Kafes (DK, Ocak 2011) ve Bir Rüya Gibi Hatırlıyorum Seni (DK, Mayıs 2013) adlarıyla kitaplaştırdı.
Yazmaya 1959’da henüz ortaokuldayken kaleme aldığı öyküsü “Mösyö Hristo” ile başlayan Eray’ın ilk öykü kitabı Ah Bayım Ah 1975’te çıktı. “Laz Bakkal” başta olmak üzere pek çok öyküsü kültleşti. “Karanfil Gece Kursu” öyküsüyle 1988 Haldun Taner Öykü Ödülü’nü, Aşkı Giyinen Adam romanıyla 2002 Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazandı. Türk Kütüphaneciler Derneği En İyi Romancı Ödülü (2009), Başkent Rotary Kulübü’nün Meslek Ödülü (2010) ve Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği’nin ilk Mavi Anka Ödülü’ne (2014) layık görüldü.
Nazlı Eray’ın öykü, roman ve oyunları pek çok dile çevrildi. Erostratus (1977) adlı oyunu, Sartre, Montaigne, Camus, Unamuno, Pessoa ve Bauer’in Erostratos yorumlarıyla birlikte Blood and Ink’te (“Kan ve Mürekkep”) yer aldı. Öykülerinden kısa film ve televizyon dizileri yapıldı. “Monte Kristo” ve “Rüya Sokağı” öyküleri 2005’te İtalyan yönetmen Angelo Savelli tarafından L’ultimo Harem (Son Harem) adıyla oyunlaştırıldı, İtalya ve Türkiye’de sahnelendi.
Nazlı Eray, anılarını Tozlu Altın Kafes (DK, Ocak 2011) ve Bir Rüya Gibi Hatırlıyorum Seni (DK, Mayıs 2013) adlarıyla kitaplaştırdı.
ARKA KAPAK –
Boğaz erguvanlarının altında
yürürken aşk hayalleri kuran, Beyoğlu'nda Narmanlı Yurdu'nda eski bir
hapishaneden bozma rutubetli bir odada en güzel eserlerini yazan, güzel
kadınlara hayran, parasız, bir türlü iki yakası bir araya gelmeyen, tozlu
pabuçlu "Kırtıpil Hamdi". Çevresindeki "sükût suikastı"nın
kurbanı, kumar masalarında şans arayan, borç para istediği için artık dost
toplantılarına çağrılmayan, kadife uçlu kirpikli muhteşem yazar.
Hayran olduğum yazı disiplinine ve hiçbir disipline sığmayan yazı hayatına, evhamına, vesveselerine, dedikoduculuğuna, hayata geç kalmışlığına tutkun olduğum için yazdım bu kitabı Hamdi Baba!Ayın üstündeki yazılarını okurum bazı geceler ve hayatta yalnız olmadığımı hissederim. Kimsin? Ahmet Hamdi Tanpınar. Ölümünden yıllar sonra Türk edebiyatına damgasını vurmuş, yaşarken arayıp bulamadığı ilgiyi ölümünden sonra tuhaf bir şekilde yakalamış, değişik, zamanının çok ilerisinde bir yazar... "Bu gece ölebilirim" demiştin bir gece. "Daha ne kadar ömrüm var?" Zangır zangır titretir güncendeki bu cümleler beni.
Ve yakın çevren: Dublaj kraliçesi "fitne fücur" Adalet Cimcoz, ilk kadın Hamlet Nur Sabuncu, kil yiyen şair Ahmet Haşim, deli gibi âşık olduğun Nesteren, esrarengiz Sarı Fizikçi. Muhlis Sabahattin'in veremden ölen kızı Melek Kobra ve Rudolf Valentino'ya benzeyen kocası Ferdi Tayfur... Şişli'de bir apartman...İstiklal, Narmanlı Yurdu. Kıyasıya bir hayat, beş parasız ve rüya dolu.
Hayran olduğum yazı disiplinine ve hiçbir disipline sığmayan yazı hayatına, evhamına, vesveselerine, dedikoduculuğuna, hayata geç kalmışlığına tutkun olduğum için yazdım bu kitabı Hamdi Baba!Ayın üstündeki yazılarını okurum bazı geceler ve hayatta yalnız olmadığımı hissederim. Kimsin? Ahmet Hamdi Tanpınar. Ölümünden yıllar sonra Türk edebiyatına damgasını vurmuş, yaşarken arayıp bulamadığı ilgiyi ölümünden sonra tuhaf bir şekilde yakalamış, değişik, zamanının çok ilerisinde bir yazar... "Bu gece ölebilirim" demiştin bir gece. "Daha ne kadar ömrüm var?" Zangır zangır titretir güncendeki bu cümleler beni.
Ve yakın çevren: Dublaj kraliçesi "fitne fücur" Adalet Cimcoz, ilk kadın Hamlet Nur Sabuncu, kil yiyen şair Ahmet Haşim, deli gibi âşık olduğun Nesteren, esrarengiz Sarı Fizikçi. Muhlis Sabahattin'in veremden ölen kızı Melek Kobra ve Rudolf Valentino'ya benzeyen kocası Ferdi Tayfur... Şişli'de bir apartman...İstiklal, Narmanlı Yurdu. Kıyasıya bir hayat, beş parasız ve rüya dolu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder