KATİNA’NIN ELİNDE MAKASI
Huysuz ile Seyfi’nin 35 Yıllık Sevda Masalı
Söyleşi: Korhan
ATAY – Figen Kumru AKŞİT
Yayın Hakları: Alfa
Kitap
-
1. Basım: Eylül
2004
-
2. 3. Basım: Ekim
2004
-
514 sayfa
Türü: Söyleşi
Kitaptan Alıntılar,
*
Üç yaşında mıydım neydim, bilmiyorum;
annem sobanın üzerinden suyu alırken bütün suyu üzerime döktü. Kadının biri
geldi, bildiğimiz duvar sarmaşığını yıkadı, kaynattı ve onun suyuyla pansuman
yaptı. Yaprakları, yüzleri yanık deriye gelecek şekilde koydu, sardı. Derecesi
yüksek bir su yanığı olduğu halde, pırıl pırıl bir deri çıktı altından.
*
Bizim
kuşak Nurhan Damcıoğlu kantolarıyla büyüdü. Kanto diye bildiğimiz oydu.
Hayır,
değil. O devirlerde hiçbir kadın önünü tutup da, ‘Yangın var!’ diye kanto
yapamaz. Yahut topal topal; apışa apışa bir yürüyüşler yapıyor. Böyle bir
hareketin olabileceğini düşünemiyorum; çünkü kantocular devrinde kadının
omzunun bir santimi görünse, bu bir olay.
*
Tanju Okan’la İzmir Efes Oteli’nde
beraber çalışıyoruz. Arada, sırf erkeklerin oturduğu ‘sap’ masalarla
karşılaştığımda, ‘Oda no 426!’ diye espri yapardım. Bu numara mikrofondan
duyulmuyor, ama yakın çevredekiler duyuyor. Sabah kalktık, Tanju sinir içinde
ağlamaklı bir halde geldi yanıma.
‘Başlarım
ben böyle otele yahu! Sabaha kadar tak, tak, tak habire kapım vuruldu. Sabahın
körüne kadar… Ne rezilliktir bu!’ dedi… ‘Eyvah!’ dedim içimden, ‘Kaç numaradasın?’,
‘426’ J
*
Okan Bayülgen yaptığı işe sahip çıkan iyi
bir sanatçıdır bana göre.
Beyaz,
insan olarak seviyorum; ama çok iyi bir şovmen mi derseniz, bana göre hayır.
Cem
özer, gayet iyiydi, yani iyidir, Cem Özer iyidir.
*
Erkeklerde
dikiş nakış alışkanlığı pek yoktur. Öyle yetiştirilmezler genelde, ama siz…
Yetiştirilmezler
ama terziler genellikle erkektir, kadın değil. Aşçılar da erkektir. Anadolu’da
koyun güden çobanların hepsi örgü örer, biliyor musunuz? Hepsi örgü örer haldır
haldır. Para kazanmak için çorap örerler. O piyasada gördüğümüz yün çoraplar
hep çobanların işlediği çoraplardır.
*
Kıskancım gerçekten, yani manyak derecede
kıskancım. … çok kıskancım. Mesela birinin evine gittim de çok güzel perdeleri
var, ay benimki çok kötü diyerek kıskanırım.
*
Peki,
dinle ilişkiniz nasıl?
Neticede
Müslüman olduğumu biliyorum. Ama ‘Müslümanlığın vecibelerini yerine getiriyor
musunuz?’ diye sorarsanız; hayır, getiremiyorum. Ama ben dinin, insanların
birbirleriyle olan münasebetlerini daha iyi yoldan halletmek için kurulduğu
kanısındayım. Mesela Allah korkum yok da Allah sevgim var.
…
dürüst insanım, yalancı değilim, kimseyi dolandırmadım…
Yani,
günde beş vakit namaz kılacak vaktimiz yok bizim. Eskiden çok bol vakitleri
varmış insanların, bunları yaparlarmış. Şimdi nasıl yaparsın? Şimdi, yardımcım
Ümit’in dindar olduğunu düşünün. Telefon çalıyor, namaz kılıyor açamıyor. Ben
telefonu açıyorum, biri ana avrat küfür ediyor bana. Ben buna muhatap olacağım
sen namaz kılıyorsun diye… Bu olmaz. Zaman artık değişti.
*
Bir şey vardı gençken; çok yakışıklıyım,
kimseye yüz vermeyeceğim, böyle bir havam vardı. Böyle bir gizem içine girmeyi,
büyüklük mü, merak etsinler diye mi? Bilmiyorum… Öyle kolay kolay kimseyle
konuşmazdım.
Çevreme
havalar yaparak geçti çocukluğum.
*
… bir yere gittiğim zaman içmiyorum
demem; ben içmiyorum deyip çekilenden çok rahatsız olurum. Koy bir kadeh önüne,
içiyormuş gibi yap.
*
Bir çiklet firmasının gecesine
çağrılmadım diye üzülmem de mesela Eczacıbaşı’nın bayilerine yaptığı bir
toplantıya çağrılmamaktan üzüntü duyarım.
*
Sahneye
çıkış ritüelleriniz var mı?
Dua
mua okumam, tahtalara da vurmam.
* … kahveye, köpürdükten sonra soğuk su damlatıp bir
taşım kaynatınca çok köpüklü olur.
^-^ KEDİLER ^-^
*
Tıraş olurken yüzünü kesen yardımcısı
Ümit’e bile, ‘Ne o, kediyle mi tıraş oldun?’ diyecek kadar güçlü bir mizah
duygusuna sahip…
*
(Tabiat Bilgisi dersinde): Kedinin
bacağını sordular, ’50 santimetre’ dedim, ona sinirlendi hoca, beni ikmale
bıraktı. Bir yılımı yediler. Ayol kedinin bacağı… Belki uzun bir kedi vardı
bizim evde, ondan aklımda kalmış…
*
… ben böyle süt dökmüş kedi gibi
oturuyorum.
*
(Sevim Tuna) Bir gün bir kedi resmi
yapmış, ‘Nereden buldun bu sakat kediyi’ dedim. ‘Niye sakat?’, ‘E, bunun ayağı
kocaman, görmüyor musun?’ dedim. ‘O perspektif…’ dedi bozularak.
*
Kediyi sevdiler, ekmek kestiler. Çok
temiz bir kedi belki de onlar kediyi çocuk gibi görüyorlar, ama ben görmüyorum.
Ben ekmeğin içini yedim ki hayatta ekmek içi yemem, dışı kaldı.
- Yazım-Basım Hataları -
*
Sf/ 54-55-62-78-79-122-146-194-438
Kötü
basım – yazılar flu.
*
Sf/ 282
Nüket’in
Okuduğum tarih: 29 Temmuz
2013
Yazar Hakkında Bilgi=
Korhan Atay: H.
Korhan Atay, 1949 yılında İzmir, Karşıyaka’da doğdu. 1977 yılında geldiği
İstanbul’da kitap yayıncılığı ve Aydınlık Gazetesi’nde muhabirlik yaptı. Ses
Dergisi’nin ardından, 1982 yılında geçtiği Nokta Dergisi’nde; muhabir,
istihbarat şefi, haber müdürü, yazıişleri müdürü, yayın ve yazı kurulu üyesi
olarak çalıştı. 1990 yılından itibaren Star, Kanal 6 ve ATV televizyonlarında
haber program, haber müdür yardımcılığı, program yapımcılığı ve editörlüğü
yaptı. 1994 yılında, kurucusu ve ortağı olduğu Pro-Tv ve Eylül Tv şirketleri,
çeşitli kanallara haber, belgesel, tartışma, yarışma ve diziler hazırladı.
Yazarın “Katina’nın elinde makası” adlı Seyfi Dursunoğlu söyleşi kitabı 2004
yılında yayınlandı.
Figen Kumru Akşit: Figen Kumru Akşit, 1957 yılında Adana’da doğdu. Gazetecilik eğitiminin
ardından, 1982 yılında Hürriyet Gazetesi’nde meslek yaşamına adım attı.
1987-1992 yılları arasında Nokta Dergisi’nde muhabirlik ve haber müdürlüğü
yaptı. Kanal 6 televizyonunda haber merkezinde, ATV’de program yapımcısı olarak
çalıştı. Tempo Dergisi’nde muhabir, editör ve yayın kurulu üyeliği yaptı,
Capital, Biba, Amica dergileri için söyleşiler hazırladı. Platin Dergisi yayın
koordinatörlüğü, Macro Dergisi genel yayın yönetmenliği yaptı, NTV Radyo’da şef
editör ve program yapımcısı olarak çalıştı. HBR Maymun Dergisi için
Pangaltıpost ilavesi hazırladı. Yazarın “Katina’nın elinde makası” adlı Seyfi
Dursunoğlu söyleşi kitabı 2004 yılında yayınlandı.
ARKA KAPAK –
Akıllı, terbiyeli, titiz ve
eni konu muhafazakâr bir İstanbul beyefendisi; son derece zeki, erkek düşkünü,
hafifmeşrep, müptezel, nüktedan, ağzına geleni hemen söyleyecek denli açık
sözlü, şıklık ötesi frapan, geçkin ama camisi ve mihrabı hâlâ yerinde bir
kadınla evlenirse ne olur? Günler, haftalar, aylar süren bir söyleşi
bombardımanının ardından anladık ki, Seyfi Dursunoğlu oluyor. Seyfi Bey ve
Huysuz Virjin, "iyi günü ve kötü günü" birlikte yaşamak için söz
vermişler bir kez. Zaman zaman birbirlerinden bıkıp "hayatlarını
yaşamak" isteseler de, Katolik nikâhı kadar dönülmez bir söz onlarınki.
Allah bir yastıkta kocatsın...
ay bir nefeste okudummm :)
YanıtlaSilSeyfi Dursunoğlu'nu çok severim, trabzonludur benim gibi..
karadenizin kıvrak zekası fazlasıyla kendisinde mevcut.. okunacaklar listesine aldım hemen :)
teşekkürler..
D&R 9.90'lık kampanyası devam ediyorsa kaçırmayın derim, oradan almıştım ben de.
SilYorumunuz için teşekkür ederim.
Sevgiler.
hımmm seyfi dursunoğlunu çok severim kendisi çok zekibiri kitap da hoş birşeye benziyor bazı görüşlerine karşı olsam da gene de güzelmiş onu tanımak için harika bir kitap
YanıtlaSilNormalde ben de tv programlarını ve katıldığı programları keyifle izlerim. Zekası, ince esprileri ve danslarıyla izlettiriyor kendini. Ama kimi görüşleri bana da ters.
SilSevgilerimle.
Severim kendisini tanışmak istediğim insanlardan bir tanesidir ,merek ettim bu kitabı ,teşekkürler canım :)
YanıtlaSilöptüm :)
Ben de çok öptüm canım:)
Sil