Ekşi Sözlük'te karşıma çıkan ve meraklanıp not ettiğim bir kitaptı. Bir süre baskısı tükenmiş ve sahaf sahaf aramanız gerekiyormuş. Sonra yeniden basımı yapılmış. Epey olumlu yorumlar okuyunca sipariş listeme eklemede tereddüt etmedim.
Sıddık Akbayır'ın Orhan Pamuk Yaşar Kemal Zamansız Bir Karşılaşma kitabını okumuştum, burada. Bu kitabın son bölümünde Orhan Pamuk - Yaşar Kemal karşılaştırmasının bir kısmını okuyabilirsiniz.
Kitap üç ana bölüme ayrılmış.
İlk bölümde edebiyat dünyasından seçilmiş yirmi şair ve yazarla ilgili bilgiler okuyorsunuz.
İkinci bölüm Yeşilçam'ın on iki ismine ayrılmış.
Son bölüm pek enteresan. Edebiyata dair sorularla sınava hazırlıklı olun.
Ek sınav başlığı altında da bahsettiğim Orhan Pamuk - Yaşar Kemal arasındaki otuz iki fark paylaşılmış.
Kimi kısımlarında yazı dilini biraz yapay ve abartı bulsam da kitabı genel olarak değerlendirecek olursam iyi diyebilirim.
Özellikle ilk ve son bölümü için alıp okunası...
Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:
EDEBİYAT KARIN DOYURMAZ ÇAY İÇİRİR
Düzenleyen: Sıddık
AKBAYIR
Türü: Portreler
Yayın
Hakları: Yolcu Dergisi Yayınları
- 2006
Kapak
Tasarımı: Tezcan Bahar
- 221 sayfa
Kitaptan
Alıntılar;
* Şairler ekmek
yiyor, fırıncılar şiir okumuyor. / H. Avni Dede
* Cemal Süreya- Son
derece utangaç ve sessizdir. Gidip bir dükkanda bir şeyin fiyatını soramaz.
Başkalarına sordurur çoğu zaman. Bir şeyin yarım kilosunu alamaz.
- 'Sizin Hiç Babanız Öldü mü?' şiirini, babasının ölümünden
dört yıl önce; 'Kars' şiirini Kars'ı hiç görmeden Paris'te yazar.
- Sevmek ne uzun bir kelimedir.
- Bir oğlu bir kızı vardır. Oğlu Memo Emrah'tan çok çeker.
(Memo Emrah'ın annesi Zühal Tekkanat'tır. Acıbadem'de otururken oğlu Emrah
üşümesin diye bir gece Papirüs dergilerini yakmak zorunda kalır. Ölümüne yakın
oğlundan dayak yer. (Babasına inat İslamcı (!) olan, Dar-ül Harp sözünün
dilinden düşürmeyen Memo Emrah'ın babasının ölümünden çok kısa bir süre sonra
kazada ölmesi tesadüf müdür?)
* Ece Ayhan- Küçük
yaşta bir çocuğa tecavüzle suçlanır. Bir komploya kurban gittiğini söyler.
Hapisten çıkınca İstanbul'a sığınır.
- Karısının kendisini pencereden atarak intihar ettiği
söylenir.
- Silgiler silerken silinirler.
* Nilgün Marmara- T. Pekinel'in 'Yüzün bir başka hüzün - Hüzün bir başka yüzün' dizeleri
sanki onun için söylenmiştir.
* Behçet Necatigil- - Çapa Eğitim Enstitüsü'nden öğrencisi Sabit Kemal
Bayıldıran: Dersteyiz. Hoca nazım biçimlerini anlatıyor. Birden lapa lapa kar
yapmaya başladı. Hoca dersi bıraktı. Seyre başladı. Ben en öndeyim. Bana
yavaşça döndü. 'Neyime öğretmenlik benim, ben Emirgan Korusu'nun bekçisi
olmalıydım.' dedi.
- Her aşktan geriye kaç şiir kalır, ona bakalım!
* Turgut Uyar- Tomris
Uyar için aşkı en güzel anlatan dizelerden birini yazar:
'bozuk bir saattir yüreğim hep sende durur'
- her insan bir uyumsuzluktur ölü olmayınca...
* Oğuz Atay- Oğuz
Atay'ın ilk hayranlarından Orhan Pamuk, 1972'de Tutunamayanlar'ı çıkar çıkmaz
alır ve defalarca okur.... kitabı çok sever.
- Büyükannesi Fransız'dır. Melek adını alıp Müslüman olur.
- Oğuz Atay'ın ölümü bir dost evindedir. Eşi Pakize
Hanım'la, Altay Gündüz'ün Mecidiyeköy'deki evine gider. ... Bir ara banyoya
girer... Uzunca bir süre çıkmaz. İçeridekiler seslenir. Atay, 'Sevinmeyin, daha
ölmedim.' karşılığını verir. Sonra yine bir sessizlik yine bir merak... kapının
kilitli kapısı Altay Gündüz tarafından kırılır. Bu defa ölmüştür. Yani, son
sözlerini az önce söylemiştir.
- Enis Batur, 1984'te Oğuz Atay'ın kızı Özge'yle İletişim
Yayınları kurucusu ve yayın yönetmeni Murat Belge ile görüşmeye giderler.
İletişim Yayınları Oğuz Atay'ın bütün eserlerini yayımlamaya başlar. Bir
yazarın ve bir yayınevinin yeniden doğuşu böylece gerçekleşir.
* Vedat Günyol- Vedat Günyol'un sanat-edebiyat heveslisi gençlere nasıl
yol gösterdiğini, onları nasıl aydınlattığını anlamak için Muhsin Kızılkaya'nın
anılarına bakmak gerekir:
Lise öğrencisiydim, İngilizce öğretmenim mektup yazıyordu.
... Vedat Günyol'a yazıyordu. ... Hayranıydım, yazılarını Cumhuriyet'te okuyor,
bulabildiğim kitaplarına sarılıyordum. Kırmızı kalemle mektubu altına not
düştü. Hakkari'den İstanbul'a, sadece yazılarından, kitaplarından tanıdığım,
çok meşhur birine selam yollamıştım.
... Gönderdiğim küçücük selamın yerine, günün birinde bana
bir mektup geldi. ... cevap yazdım. Bir de, o zamanlar düzenli tuttuğum
günlüklerimden parçalar...
... Bir süre sonra mektupla birlikte, bir de paket geldi.
Bir sürü kitap yollamıştı, yeni çıkanlar, bir beni, kültür sanat dergilerine
abone yapmıştı.
* Tezer Özlü- 1982'de
Alman Akademisi'nin Değişim Servisi'nin bir konuğu olarak Berlin'de bulunurken,
hayatını intiharla noktalamayı seçen İtalyan şair Cesare Pavese üzerine 'Bir
İntiharın İzinde' anlatısını yazar ve kitapla Marburg Edebiyat Ödülü'nü alır.
(1983) Almanca yazılan bu çalışma bir yıl sonra kendisi tarafından Türkçeye
çevrilerek Yaşamın Ucuna Yolculuk adıyla yayımlanır. Ablası Sezer Özlü'nün eşi
yayıncı-yazar Ferit Edgü, Celine'in Gecenin Ucuna Yolculuk romanının bir
sözcüğünü değiştirerek önerir bu adı. Kitabın yayımlanması yanlış anlaşılmalara
yol açar. Özlü'nün kitapta anlattığı Cesare Pavese'nin hayatıdır. Yani, intihar
eden Tezer Özlü değildir.
- Hiç kimseyle kendimle bile yaşlanmak istemiyorum.
- İnsanın kendi dünyası dışında yaşayacağı bir dünya yoktur.
* Can Yücel- Köy
Enstitüleri'ni kurmuş olan eski milli eğitim bakanlarından Hasan Ali Yücel'in
oğludur.
- 1962'de İngiltere'de, 1709'da Latin harfleriyle taş
baskısı olarak basılmış bir Türkçe dilbilgisi kitabı bulması edebiyat
çevrelerinde geniş yankı uyandırır.
- Mao, Che Guevara'dan ve Amerikalı bir generalden yaptığı
çevirilerden dolayı 15 yıla mahkum edilir. ... 2 yıl sonra çıkan genel afla
salıverilir.
- Bir tv kanalında, bir akşam Duygu Asena'nın sunduğu bir
canlı programın konuğu Can Yücel'dir. Bir ara Duygu Asena, Can Yücel'e,
'kartpostal şairi Nazım Hikmet hakkında ne düşünüyorsunuz? diye sorar. Can
Yücel'in cevabı: 'Kart sensin, postalı da münasip bir yerine sok!' Hemen ekran
kararır. Yayın kesilir.
- 'İyi şiir nedir? Sorusunu şöyle yanıtlar: 'İyi şiir şöyle
bir şey. Picasso Paris'in Monmartre'ında oturuyor. Çocukları da çok seviyor.
Komşu atölyelerden 8 yaşındaki bir kızcağız ona aşık olmuş. Ama Pablo Picasso
demezmiş, Tablo Picasso dermiş. Gördüğüm en güzel şiir budur.'
* Nuri Pakdil- İnsan!
Seni savunuyorum; sana karşı!
* İlhan Berk- El
altı kitaplarını ayırıp kütüphanesini Bodrum'daki Gümüşlük Akademisi'ne
bağışlar.
- Çocukluğunda onu en çok etkileyen kişi 'deli' ablası
Huriye'dir. Düşman, Manisa'ya girdiğinde abla evde bırakılıp dağa çıkılır.
Şehir yanmaktadır. Sonradan, yangın evi sardığında ablasının saçlarından
tutuşup yandığını öğrenir:
Büyük ablam deliydi. Yedi kişilik küçük evimizde Huriye
ablam tek başına bir odada kalırdı. Her zaman da soyunuk, çıplaktı; öyle de
öldü.
- Sait Faik: Ondaki düzyazı şiirdir. (Hazırladığı bir
antolojiye onun öykülerini şiir diye koyar.)
- Nazım Hikmet: ... kendini Türk olarak görebilen bir
şairdir. Yani, bu Türk lafı çok önemli, çünkü bir Oktay Rifat'a, bir Orhan
Veli'ye baktığımız zaman çağdaş şiiri görüyoruz tabii, ama bir ecnebilik de
görüyoruz. Orhan Veli yine de bir 'cıgara' diyebilen bir şairdir.
* Fethi Naci- Orhan
Pamuk, 1983'te tanıştığı Fethi Naci'yi on beş yıl çok yakın bir dikkatle okur,
hem zevkinden hem seçimlerinden etkilenir. ... Cevdet Bey ve Oğulları Fethi
Naci'nin onayından geçer. Pamuk'un önemli bir romancı olmasında Fethi Naci'nin
büyük payı vardır.
* Lale Müldür- Uzak
Fırtına'daki Destina Yeni Türkü tarafından bestelenir ve 1980 kuşağı bu şarkıyı
çok sever.
* Murathan Mungan- Annesi bildiği kadının öz annesi olmadığını 17 yaşında
öğrenir.
- Kişinin kendini, seçtikleri kadar reddettikleriyle de var
ettiğine inanır.
- Şiir okunurken arkaya müzik konmasını ayıp bulur. Sanki
şiirin kendi müziği yokmuş, ya da dinleyeni duygulandırmak, etkilemek için
yardım alması gerekiyormuş gibi davranılmasını hoş bulmaz.
- Bir kırtasiye delisi... Hayatının sonuna yetecek kadar
defter ve kalemi vardır. Her gittiği yerden defter kalem alır.
- Demokratlığını ifade etmek için bazıları Nazım Hikmet de
iyi şairdir, Necip Fazıl da diyorlar. Hayır. Necip Fazıl Kısakürek, Nazım'dan
iyi şair değildir.
- Ahmet Hamdi Tanpınar'ı dünyanın bütün dillerine çevirseniz
bile eskidir. Tamam, bizim için çok değerlidir; ama zamanı yakalayamadı. Bir
benzetme vardır: 'Çayı kararmış!' Anadolu'da öyle derler!
* Nevzat Çelik- Saçlarına
yıldız düşmüş koparma anne...
- Gülten Kaya Şafak Türküsü olayını şöyle anlatır: Nevzat
Çelik'in Şafak Türküsü şiirini okumuştum, piyasaya kitap çıkmadan evvel.
Serbest bir şiir olduğunu, bestelenmeye çok müsait olmadığını da biliyordum.
Yine de denemek gerekiyordu; o kadar çok acı çeken anne vardı ki dışarıda,
şiiri o annelere sunmanın doğru bir şey olacağı konusunda hemfikir olduk
Ahmet'le. 1985'in sonları. Şiirini besteledim.
* Yadigar Ejder- ...
çok garip öldü. Kebapçı Mehmet vardır Parmakkapı'da. Yadigar tuvalete giriyor.
Çıkmayınca merak edip kapıyı kırıyorlar. Tansiyon yükselmesiyle tuvalette
düşmüş. Yüksek tansiyondan beyin kanaması...
* Cem Erman- Yeşilçam'ın
birkaç yıllığına sunduğu büyülü dünya tükenir. Bir otel parasını bulamadığı
günler uzakta değildir. Güzel bir hayattan sıfıra düşünce, arkadaşları da ona
yüz çevirir. Çok sıkıntılı günler geçirir.
- Jübile yapıp memleketi İskenderun'a dönmek ister, ama
davetiyelerini satamaz
* Yıldırım Önal- Saçlarının
kumral rengini açar, sarartır, bir acayip tarar, kısa sürede arkadaşlarına
üstünlüğü kabul ettirdiği için, çalışma sahnesini uzun süre işgal eder, hatta
kendisi çalışırken içeri giren kendisinden sonraki sınıftan öğrencileri döver.
- Zamanla içkiye ve kızlara merak sarar.
-
Gazetecilere kırgın yaşar. Çöp bidonuna düştüğü gün 'sarhoş' diye yazarlar.
Gözünün birini kaybeder, 'Moşe Dayan' diye alay ederler. Tımarhaneye tedavi
için yatar, bu kez 'deli' derler. Hiçbiri ondan 'bir aktör, bir Yıldırım Önal'
olarak söz etmez.'
- Ölümünden önce parasızlık nedeniyle sattığı Altın Portakal
heykelciği, yılla sonra bir eskicide bulunur.
^-^ KEDİLER ^-^
* ... sokaklarda
üşürken ezilmiş bir kedi gibi...
* Hüseyin
Baradan, anılarında, Lütfi Kopan ile 'Karakediler' isimli bir ikili oluşturarak
sahneye de adım attığını yazar.
-
Yazım-Basım Hataları-
* Sf/ 4
Tutkuludur Şiir
tutkusunun...
Nokta yok!
* Sf/ 12
... yol göstericierin...
* Sf/ 13
... otururr.
Fakat
çalışkan...
* Sf/ 14
... ünlenmnez.
* Sf/ 23
Deniz kuşalarının...
* Sf/ 27
... dizenin gerisini
getirip...
Bu tarz kelime arası boşluklar birçok yerde vardı.
Sf/ 37
... akımını destekler...
... yazılarda alışılmış...
Sf/ 82
... ölmeden, onunla...
* Sf/ 44
Fıkra alatmaya
bayılır...
Resamlık meslek
bile değildir.
* Sf/ 49
... iletişim
Yayınları...
* Sf/ 49
... alışılmamış bir alılmayış
biçimiyle...
* Sf/ 52
... yaşımı başınıı...
* Sf/ 61
Unutma dostların hep ya
zarlardı.
* Sf/ 68
... yıllar sonar...
* Sf/ 78
... üye olacağında...
* Sf/ 87
... örtuşür.
* Sf/ 135
... eleştirileri okamamasının...
* Sf/ 150
... deprasyon...
... Ece Ayhan'I...
* Sf/ 155
... Kitaplar , Dost...
* Sf/ 157
9. ve 10. şık arası ara yok.
* Sf/ 160
'Ikin kendim için
yazıyorum...
* Sf/ 199
... heykelciği , yıllar...
Nisan 2017
ARKA KAPAK –
Ayrı ayrı nedenlerle, farklı
zamanlarda, farklı dergilerde daha çok Yolcu'da Edebiyat Karın Doyurmaz Çay
İçerir ve Şiiri Özlüyorum'da Portreler başlığı altında yayımlanan yazıları ki
kazandıracak bir bağlam oluşturmaya çalıştım.
Otuz İki Kısım Tekmili Birden başlığı altındaki isimlere, sinema yazılarımdan seçtiğim metinleri ekledim. Bu bölüm, araya girmiş parçalar biçiminde değerlendirilebilir.
Son bölümde, sanat edebiyat dünyasında çokça konuşulan, ancak pek de yazılmayan kimi ayrıntıları, incelikleri, Edebiyat Yazılı Yoklama Soruları başlığıyla aktarmaya çalıştım..
Otuz İki Kısım Tekmili Birden başlığı altındaki isimlere, sinema yazılarımdan seçtiğim metinleri ekledim. Bu bölüm, araya girmiş parçalar biçiminde değerlendirilebilir.
Son bölümde, sanat edebiyat dünyasında çokça konuşulan, ancak pek de yazılmayan kimi ayrıntıları, incelikleri, Edebiyat Yazılı Yoklama Soruları başlığıyla aktarmaya çalıştım..
Sevgiler teşekkürler. <3
YanıtlaSilAyşım'cım harikasın, ellerine sağlık, edebiyatçılarımız ve sinema sanatçılarımızın hayatlarındaki detayları büyük bir merakla okudum, hatta bir taraftan da google'da tek tek hepsine baktım, çok ilginç bir kitapmış gerçekten, çoğu sanatçı büyük acılar çekmiş ama, çok üzücü... bu arada senin defterindeki çay detaylı çıkartmalara da bayıldım:)) sevgiler:)
YanıtlaSil