4 Aralık 2014 Perşembe

Bizim Gizli Bahçemizden - Nermin Bezmen * Güz Okuma Şenliği 2014*

Sevgili Pinuccia'nın düzenlediği 'Güz Okuma Şenliği' okumalarım devam ediyor.
Listenin 17. sırasındaki 'aşk romanı' kategorisinde Nermin Bezmen'in rahmetli eşi Pamir Bezmen'e ithafen yazdığı bir nevi anı kitabı olan 'Bizim Gizli Bahçemizden' kitabını okudum. Kitap, tanışmalarından evliliklerine uzanan süreci anlatıyor.

Nermin Bezmen'in daha önce iki kitabını okudum. Sır ve Aurora'nın İncileri. Paylaşımımı okumak isterseniz:

Aurora'nın İncileri - Nermin Bezmen


Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:
Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Bizim Gizli Bahçemizden / Nermin Bezmen




BİZİM GİZLİ BAHÇEMİZDEN
Yazarı: Nermin BEZMEN
Türü: Anı
Yayın Hakları: Doğan Kitap
www.dogankitap.com.tr
-   1. baskı / haziran 2009, 28. baskı / ekim 2009
-   396 sayfa


Kitaptan Alıntılar;

        * ... rüyalarım benim gece yolculuklarımdır.

* Smokinli bir davette görmüş geçirmiş ama zora düşmüş bir adam, yeni zengin bir meraklının dikkatini çekmiş. Yeni zengin, görmüş geçirmişe demiş ki: 'Beyefendi, smokininiz sanki biraz eski moda kalmış ve de daralmış.' Görmüş geçirmiş adam cevap vermiş: 'Ah, evet beyefendi, eskidi ve daraldı. Ama hep vardı.'

* Acımı, yüreğimin yangınını; tenimin, ruhumun hasretini, ...(aşkıma) uzak ama hüznüme ve hasretime yakın yaşamayı kelimelere ilmek atarak, sayfalara gergef işleyerek öğrettim kendime.
  
* ... Mevlana'nın dediği gibi; zengin değildik ama zenginliğin kendisiydik.

* Düşünmek, ruhun kendi kendine konuşmasıdır.
  
* Ruhları ayrı bestelenmiş, bir türlü aşkta gereken uyumu yakalayamıyorlar.

* İstanbul tek renk / Nedir bu rengin adı / Masmavi... / Nermin'in gözleri basmış şehri / ...

* Üç günlük hayat derler. Oysa, dün bitmiştir, yarın belli değildir. Bir, bu gün kalır. O zaman hayat bir gündür. / Can Yücel

^-^ KEDİLER ^-^

        * ... siyam kedisi dün öldü.

        * ... patisini dizime koymuş...


- Yazım-Basım Hatası -

        * Sf/136
         Benimle ilgilenmemden çok mutluluk duyuyorum...

        * Sf/171
         Beraber gittiğimiz tüm galerileri, müzeleri, dolaştırdığımız tüm sokakları gezeceğim seninle yeniden.

                                                              Okuduğum tarih: Kasım 2014


Yazar Hakkında Bilgi=  Minyatür ustası, özgün baskı sanatçısı, restoratör ve yazar Nermin Bezmen,
uzun zaman sanayi dünyasında yönetici asistanlığı, pazarlama-satın alma
görevlerini yaptıktan sonra atölyesinde yetişkinlere ve çocuklara 27 yıl
resim dersi verdi.
Yoga eğitmenliği, TRT’de canlı yayın sunuculuğu, çeşitli dergilerde köşe
yazarlığı, dizi röportajlar, halkla ilişkiler ve panel-organizasyon yönetimi
de yapan Nermin Bezmen roman yazmaya 1991 yılında başladı.
Daha çok uzun süren araştırmalardan sonra yazdığı tarihi romanlarıyla
tanınan Nermin Bezmen, roman ve öykülerindeki karakter analizleri, gerçekçi
anlatımı ve ustalıklı kurgusuyla kısa sürede azımsanmayacak bir hayran
kitlesi edindi; kitapları aylarca çoksatanlar listelerinde kaldı.

Başlıca eserleri:
Uyandıran Aşk (şiir, 1991), Kurt Seyt&Shura (roman, 1992, İngilizce ve
Türkçe), Kurt Seyt&Murka (roman, 1993), Mengene Göçmenleri (roman, 1994),
Zihnimin Kanatları (denemeler, 1995), Turkuaz’a Dönüş (derleme roman, 1996),
Bir Gece Yolculuğu (fantastik roman, 1999), Bir Duayenin Hatıratı (derleme
anı, 2002), Sır (roman, 2006), Kırk Kırık Küp (hikâye, 1999, 2006),
Aurora’nın İncileri (roman, 2007), Sırça Tuzak (roman, 2007), Bizim Gizli
Bahçemizden (anlatı, 2009), Gönderilmeyen Aşk (roman, 2010) ve çocuk romanı
Hayal Takımı (2011).

Ödülleri:
Haliç Rotary Kulübü, “Meslek Ödülleri” 2002.
İstinye Rotary Kulübü, “Üstün Meslek Ödülü” 2009.
Altın Çınar Edebiyat Onur Ödülü, 2010.


ARKA KAPAK –

“Sık sık sorardın, ‘Bizi ne zaman yazacaksın sevgilim?’ diye. Ben de, ‘Daha vakit var, birtanem’ derdim. ‘Daha yaşayacak çok şeyimiz var. İleride hepsini yazacağım.’ İleride? Neydi ki beklediğim? Sınırsız zamanda, o bilinemez, kestirilemez ömrün zamanında, neyi beklemiştim ki?
Bak, işte şimdi yazıyorum canım benim. Demek, kendiliğinden gelmiş kapıma zamanı; seni, beni, bizi yazdırmak için.

Bana ait değilmiş belirlemek, ne zaman yazacağımı.
Sen dümeni ele aldın yine, açık denizlerde olduğu gibi…”

Sevilenin ardından yazılmış uzun bir mektup mu bu kitap?
Yoksa bir hatırat mı?
Otuz dört buçuk sene sürmüş bir tutkunun romanı mı?
Yoksa dayanılmaz bir özlemin, İzmir’de günbatımı renkleriyle bezenmiş şiiri mi?
Bazı bazı, tek bir paragrafta koca bir evliliği anlatıyor bu kitap.
Ama daha çok cesur bir aşk hikâyesini; yazar Nermin Bezmen’in yakın zamanda kaybettiği sevgili kocası Pamir Bezmen’le tanışmalarını ve aşklarını anlatıyor… Sevilenin ardından açılan yarayı ustası olduğu kalemiyle sarıyor Nermin Bezmen.
Dünü bugüne taşıyarak…


Aşkım keyifli okumalar diler:)

3 Aralık 2014 Çarşamba

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Fotoğraf Üzerine / Susan Sontag

Kitapla ilgili paylaşımımı okumak isterseniz:

Fotoğraf Üzerine - Susan Sontag *Güz Okuma Şenliği 2014*


Okuma hallerimi güncel olarak takip etmek isterseniz Instagram kullanıcı adım: okuyann


“Eğer hikayeyi sözcüklerle anlatabilseydim, yanımda sürekli bir fotoğraf makinesi taşımaya ihtiyaç duymazdım” / Lewis Hine 


En iyi makina en iyi fotoğrafı çekseydi en iyi daktiloya sahip olan da en iyi romanı yazardı. / Ara Güler


Benim fikrimce bir şeyi fotoğraflayana kadar onu gerçekten gördüğünüzü iddia edemezsiniz. / Emile Zola 


Fotoğrafı makine değil, insan çeker. / Henri Cartier-Bresson


Fotoğraf, herkesin hakkında bir şeyler bildiği, ama pek aldırış etmediği şeylerle uğraşmanın aracıdır. Benim fotoğraflarım sizin görmediğiniz şeyleri göstermeyi amaçlıyor. / Emmet Gowin 


  Çekmeye niyeti olmayan açım dar dermiş:)))


Sadece kameranız ve siz varsınız. Fotoğrafınızdaki kısıtlamalar size bağlıdır; çünkü ne gördüğümüz kim olduğumuzdur. /  Ernst Haas


Fotoğraf, geçmekte olan gerçek anın yakalanmasıdır. / Jacques-Henri Lartigue


Veee Spocky 


 Fındık 


Isaac ve Fındık 


Isaac 


Kültüy ve Spocky:)) ♥


Yollarda:)


Poirot 


En büyük toz en güzel poza konar:)))


Konuda gözü olmayanın deklanşör sesinde kulağı olmaz:)))


Güz okuma şenliği defterim için buraya lütfen:)


Fotoğraf çekmek, insanın aklını, gözünü ve yüreğini aynı hizaya getirmesidir. Bu bir yaşam tarzıdır. / Henri Cartier Bresson


Fındık ve Spocky 



Fındık ve Kültüy 



Keyifli okumalarınız olsun...


Fotoğraf Üzerine - Susan Sontag *Güz Okuma Şenliği 2014*

Sevgili Pinuccia'nın düzenlediği 'Güz Okuma Şenliği' okumları devam ediyor.
Listenin 21. sırasına göre, şimdiye kadar hiç okumadığımız dört yazardan birer kitap okumamız gerekiyor. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.
Listenin erkek Türk ve kadın Türk kısmını tamamlamış ve paylaşmıştım:

Kitap Evi - Enis Batur *Güz Okuma Şenliği 2014*


Kadın yabancı kategorisi dahilinde de Fazıl'ın ve benim fotoğrafa olan ilgimiz sebebiyle Susan Sontag'ın 'Fotoğraf Üzerine' kitabını okumayı tercih ettim.

Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Fotoğraf Üzerine / Susan Sontag



FOTOĞRAF ÜZERİNE
Yazarı: Susan SONTAG
Eserin Özgün Adı: On Photography, 1973
Türü: Deneme
Yayın Hakları: Agora Kitaplığı
www.agorakitapligi.com
-   1. basım: 1993, 2. basım: 1994, 3. basım: 1997, 4. basım: 1999
Türkçesi: Osman Akınhay
-   241 sayfa


Kitaptan Alıntılar;

        * Fotoğraf toplamak, dünyayı biriktirmektir.

        * Chris Marker - Dört Devem Olsaydı, 1966 (film)

         Dziga Vertov - Film Kameralı Adam, 1929 (film)

         Hitchcock - Arka Pencere, 1954 (film)

         Michael Powell - Röntgenci Tom, 1960 (film)

         Tod Browning - Ucubeler, 1932 (film)

        * Seyahat etmek, bir fotoğraf biriktirme stratejisi halini almıştır.


        * İnsanların fotoğraflarını çekmek aslında, onlara kendilerinin kendilerine asla bakmadıkları şekilde bakarak, onlar hakkında kendilerinin asla sahip olamayacakları bir bilgi edinmiş olarak hürmetsizlik etmek anlamına gelir; yani, insanların fotoğraflarını çekmek, onları, sembolik yolla sahip olunabilecek nesnelere dönüştürür.

        * ... bir akışı değil de kesin bir zaman dilimini yansıtıyor olmalarından dolayı fotoğrafların hareketli görüntülerden daha fazla akılda kalması mümkündür.

        * Söz konusu anı dilimleyerek donduran bütün fotoğraflar, zamanın amansız eriyişinin tanığıdırlar.

        * Fotoğraf bir nevi mübalağadır...
  
        * ... Minolta ..., neredeyse kılınızı bile kıpırdatmadan etrafınızdaki dünyayı zaptetmenizi sağlar. Yada, içinizdeki dünyaya ifade kazandırmayı.
         ...
         Siz fotoğraf makinesiyken, fotoğraf makinesi sizsizini.
                                               (Minolta - bir ilan, 1976)


* Fotoğraf, dünyanın her köşesinde anlaşılan tek dildir...

* Baktığınız her yerde anında bir fotoğraf görürsünüz
                                      (Polaroid - bir ilan, 1975)

                                                   Okuduğum tarih: Kasım 2014


Yazar Hakkında Bilgi=  Amerika'nın en önemli yazarlarından biri olan Susan Sontag, 1933 yılında New York'da doğdu. Tucson (Arizona) ve Los Angeles'da (Kaliforniya) büyüdü, henüz on beş yaşındayken Berkeley Üniversitesi'ne kabul edildi. Bir yıl sonra Chicago Üniversitesi'ne geçen Sontag, 1951 yılında mezun olduktan sonra, eğitimini Harvard'da doktora yaparak sürdürdü.

Daha sonra çeşitli Amerikan üniversitelerinde okutmanlık yaptı. 1960'lı yıllarda, New York Review of Books, Atlantic Monthly, Nations ve Harper's gibi dergilere yazılar yazdı. Roman yazmaya da gene 60'lı yıllarda başladı; ilk romanı The benefactor'dur. Sontag'ın ikinci romanı Death Kit, yaşam, ölüm ve bu ikisinin ilişkisi üzerine kabusu andıran bir çalışmadır.

Sontag'ın kısa öyküleri Ben Vesaire adıyla 1977 yılında yayınlandı. Yazarın 1992 yılında yayınladığı üçüncü romanı Yanardağ Sevgilim, uzun süre en çok okunan kitaplar listesinde kaldı. Öykü 18. yüzyılda geçer. İki ayrı olaydan, elli altı yaşındaki Büyükelçi Sir Willian Hamilton ile yirmi yaşındaki karısı Lady Emma Hamilton'un yaşadıkları dramdan ve o dönemin bir savaş kahramanı olan Lord Nelson'un Napolyon karşısında zafer kazanmasına rağmen bir kadın karşısında yenilgiye uğramasından esinlenilerek yazılmıştır. Eser aynı zamanda devrimi, o dönemde yaşayan kadınların durumunu ve 18. yüzyıl sonlarında yaşayan İngilizlerin içinde bulundukları koşulları anlatır.

Yazarın son romanı In America gerçek bir yaşamöyküsünün üzerine kurulmuştur; bir kadının değişimin öyküsünü anlatır. Baş kahraman Maryna Zalewska bir oyuncudur. 1876 yılında ailesi ve bir grup Polonyalıyla birlikte "ütopik" bir toplum bulmak amacıyla Kaliforniya'ya gelir. Bu hayalleri yıkılınca başarıyla sahnelerdeki yerini alır.

Susan Sontag, romanlarının dışında, kamp yaşamı, pornografik edebiyat, faşist estetik, fotoğrafçılık, AIDS, devrim gibi birbirinden son derece farklı konular üzerine yazdığı ilginç denemelerle de tanınır.

Son yıllarda ağırlığını fotoğrafçılığa, senaristliğe ve film yönetmenliğine vermiştir. 28 Aralık 2004 tarihinde Newyork'da öldü. Paris'te Montparnasse mezarlığına gömüldü.
http://www.biyografi.net/kisiayrinti.asp?kisiid=3211


Çeviren Hakkında Bilgi=  Osman Akınhay, (d. 1960, Ödemiş), Türk yazar, çevirmen.
1976'da Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne, 1980'de hapse girdi. İçeride çevirmenliğe başladı. 70 kadar kitap çevirdi. Gün Ağarmasa (2002)ve Ölüme Bakmak (2005) adlı iki romanı; Piyasa Sosyalizmi tartışması (1991) ve Özcan Özen'le birlikte hazırladığıÇeçenistan: Yok sayılan ülke (2002) ve Dünyanın Bütün Sokakları İsyanda (2003) başlıklı üç derlemesi var. Mesele Kitap isimli yeni bir derginin editörlüğünü yapmaktadır.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Osman_Ak%C4%B1nhay


ARKA KAPAK –

'Herhangi bir insanın vahşetin en amansız boyutlarını gösteren fotoğraflarla ilk defa karşılaşması, bir tür ifşadır, prototipik açıdan da modern ifşadır. Benim kendi payıma bu ifşayı yaşadığım an, Temmuz 1945'te Santa Monica'daki bir kitapçıda tesadüfen gördüğüm Bergen - Belsen ve Dachau fotoğraflarıydı. O güne değin -fotoğraflarda ya da gerçek hayatta- görmüş olduğum hiçbir şey, içimi bu denli keskince, derinden ve anında deşmemişti. Gerçekten de, tam olarak ne hakkında olduklarını kavramam yılları alsa bile, hayatımı o fotoğrafları gördüğümden önceki dönemim (o zaman henüz on iki yaşındaydım) ile sonraki dönemim olarak ikiye ayırdığımı söylersem abartıya kaçmış olmam. Onları görmem neye yaramıştı? Kaldı ki, fotoğraftan başka bir şey değildi onlar -o güne değin hemen hiç haberim olmamış ve etkilemek için de hiçbir şey yapamayacağım bir olayın, hemen hiç tasavvur edemeyeceğim ve dindirmek için de elimden en ufak bir şey gelmeyecek olan bir ıstırabın fotoğrafları. Fakat o fotoğraflara baktığımda içimde bir şey kırılmıştı. Bir sınıra dayanmıştım ve bu salt dehşetin sınırı değildi; tesellisi mümkün olmayan bir kedere düşmüş, yaralanmıştım, ama duygularımın bir kısmının katılaşmaya başladığını da hissetmiyor değildim; içimde bir şey ölürken, bir şey de hâlâ feryat edip duruyordu.'


Keyifli okumalarınız olsun.

1 Aralık 2014 Pazartesi

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Geyikli Park / Sunay Akın

Kitapla ilgili paylaşımımı okumak isterseniz:

Geyikli Park - Sunay Akın *Güz Okuma Şenliği 2014*


Okuma hallerimi güncel olarak takip etmek isterseniz Instagram kullanıcı adım: okuyann



Bodrum 



Güz okuma şenliği defterime bakmak isterseniz buraya lütfen:)



Bodrum pati(k)leri:) 



Eş zamanlı okumalardan...



Okuyalım ve yazalım:)



Blog için hazırlık aşamaları:)



Isaac herkese keyifli okumalar diler ^-^



Geyikli Park - Sunay Akın *Güz Okuma Şenliği 2014*

Sevgili Pinuccia'nın düzenlediği 'Güz Okuma Şenliği' listesinin ikinci sırasında 'sadece tek bir kitabını okuduğunuz ve sevdiğiniz bir yazardan bir kitap' kategorisi dahilinde Sunay Akın'ı tercih ettim.
Daha önce 'Kız Kulesi'ndeki Kızılderili' kitabını okumuş ve burada paylaşmıştım. 'Ay Hırsızı' kitabını da şurada paylaşmıştım.

Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Geyikli Park / Sunay Akın


Kimi bölümleri 'Söz Gösterisi'nden bildiğim için kitap beklediğimden hızlı ilerledi. 




GEYİKLİ PARK
Yazarı: Sunay AKIN
Türü: Deneme, tarihi, inceleme...
Yayın Hakları: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
www.iskultur.com.tr
-   1. Basım: Kasım 2013,İstanbul - 2. Basım: Ocak 2014, İstanbul
-   254 sayfa


Kitaptan Alıntılar;

* Rıfat Ilgaz 1921 yılında Kastamonu'da okurken, milli marş için bir şiir yarışması açıldığını duyar. Osmanlı Devleti'nin bir milli marşı yoktu. Bu eksiklik, özellikle askeri alanda büyük sıkıntılar yaratmıştır. Örneğin, Reşadiye zırhlı gemisini almak için İngiltere'ye giden denizcilerimiz, teslim töreninde İngilizlerin marşlarını okumalarının ardından, 'Entarisi ala benziyor, şeftalisi nara benziyor' şarkısını marş niyetine hep bir ağızdan söylemişler, güneş batmayan imparatorluğun askerleri de saygı duruşunda dinlemişlerdir!

        * Hamdullah Suphi Tanrıöver, Meclis'te Burdur mebusu olarak bulunan ünlü şair Mehmet Akif Ersoy'un, milli marş için şiir yazmasını çok ister. Ne var ki Ersoy, konulan para ödülünden rahatsızlık duyduğunu etrafına söylemektedir.
         ... 12 Mart 1921 günü, kazanan şiirin belirlenmesi için T.B.M.M.'nde yapılan toplantıda Hamdullah Suphi Tanrıöver ilk olarak Ersoy'un şiirini okur. Şiir, öylesine bir coşku yaratır ve tekrar tekrar okunması istenir ki, öteki şiirler okunmaz bile!..
         Ödül olarak konulan 500 lirayı 'Dar-ül Messi' adlı bir hayır kurumuna bağışladığını duyuran Mehmet Akif Ersoy, o gün, alkışlar arasında mahcup bir halde dışarı çıkarken, cebinde bir arkadaşında borç olarak aldığı 2 lira vardır!.. Ve ne acıdır ki, yıllar yıllar sonra 'İstiklal Marşı' şairinin oğlu Emin Ersoy'un cesedi, Çetin Altan'ın kapısını çalıp para aldıktan kısa bir süre sonra sokaktaki çöp bidonlarının arasında bulunacak, bir diğer oğlu Tarık Ersoy parasızlık yüzünden tedavisini sürdüremeyip öldüğünde cenazesi masrafları Üsküdar Belediyesi tarafından karşılanacak, kızı Suat Ersoy ise Beyoğlu'nda oturduğu evden kirayı ödeyemediği için torunlarıyla birlikte sokağa atılacaktır!..

        * Atatürk, şiirin bestelenmesi için kurulan komisyon üyelerine ...:
         İstiklal Marşı'nın uzun olmaması konusunda mutabıkız. ... Benim en beğendiğim parçası budur. Siz bu parçayı marştan çıkarmaya karar vermişsiniz: 'Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet, / Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin İstiklal.' Benim bu milletten daima hatırlamasını istediğim vecizeler işte bunlardır.
         ... kimilerinin 'diktatör' etiketi yapıştırmak istediği Atatürk'ün, beğendiği dizelerin marşa alınması konusunda asla dayatmacı davranmayıp, komisyonun kararına saygı göstermesi. ... birilerinin 'din düşmanı' yaftasını boynuna asmak istediği Atatürk'ün en beğendiğini söylediği dizelerde, milleti için 'Hakk'a tapan' tanımının yer alması.

        * ... Mehmet Akif Ersoy'un şiirinin marş olarak Ali Rıfat Çağatay'ın bestesiyle çalınması sağlanır.
http://www.youtube.com/watch?v=1IN16h3qB1I
Bu marş, altı yıl çalındıktan sonra Zeki Üngör'ün bestesinin kullanılmasına karar verilir... Zeki Üngör'ün bestesinin doğuşu ise Ersoy'un şiirinden bağımsız olmuştur.
         Zeki Üngör, bir gün Şişli'de bulunan evinde bir arkadaşlıyla otururken, öğretmen İhsan Bey gelerek büyük bir heyecan içinde süvarilerin İzmir'e girdiği müjdesini verir. Zeki Üngör, o coşkuyla piyanosunun başına oturarak içinden gelen bir eseri çalmaya başlar. ... Zeki Bey'in parmaklarıyla piyanonun tuşlarına dökülürken odayı coşkulu bir beste kaplar.
         Oysa 'İstiklal Marşı'mızın bestesi son derece ağır, adeta bir cenaze marşı havasında çalmaktadır! Süleyman Tarman'ın Atatürk ve Müzik kitabında da, Zeki Üngör'ün bu konudan şikayetçi olduğunu okuruz: 'Ben İstiklal Marşı'nı bestelerken kulaklarımda İzmir'e koşan atlıların dörtnal sesleri vardı. Bir de marşın bugün aldığı şekli düşünün.
         Zeki Üngör, ... orkestrayla marşı çalar. Stüdyodan çıktığı zaman, teknisyenler, marşın çok süratli olduğunu ve plağın ancak yarısının dolduğunu söyleyerek, geri kalan kısmı için de başka bir marş çalınmasını rica ederler. Ne var ki Üngör, bu teklifi uygun görmeyerek, marşı ağır bir şekilde yeniden çalacağını, böylelikle plağın dolacağını ve gramofonun hızının artırılmasıyla da bestenin gerçek haliyle dinlenebileceği önerisini sunar. Zeki Üngör, büyük bir hata yaptığını sonradan anlayacaktır. Marş çalınırken, gramofonun hızında bir ayarlanma yapılması gerektiğini kim, nasıl bilecekti ki?
         İşte biz, bu büyük hatadan beri, 'İstiklal Marşı'mızı gerçek ritminden habersiz ve hız sorununun yarattığı hatalarla söylemekteyiz.

        * Kemal Künmat ressam ve heykeltraş.
         ...içine kapanık, insanlar arasında dolaşmaktan korkan, ruhsal sorunları olan bir yapıya sahiptir. Tanıdıkları, ... çocukken geçirdiği memenjite bağlamaktadır. Künmat, kısa bir sürede saçları beyazlaşınca ve çok iyi konuştuğu Almanca'yı da unutunca, tanıdığı doktorların ikna etmesiyle Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde tedavi görmeyi kabul eder.
         ... başhekim Fahri Celal Göktulga, kendisinden, ... hastanenin kimliğine uygun bir heykel yapmasını ister. Bir süre düşünen sanatçı, hayranı olduğu Rodin'in, ünlü Düşünen Adam heykelinin bir kopyasını yapmayı önerir.
         Rodin Düşünen Adam heykelini yapmaya 1880'de başlamış ve iki yılda tamamlamıştır. Gerçek adı Düşünür olan heykel 72 santim boyundadır ve Paris'teki Rodin Müzesi'nde sergilenmektedir.
         ... Künmat, heykeli tamamlar ama sağ kolunu yontup ortaya çıkarmadan önce, telifinin ödenmesini ister. Ne var ki, sanatçı ve hasta kimliğinde büyük yıkım yaratacak acı haberi öğrenmesi çok sürmeyecektir. Hastanenin kasasında fareler cirit atmaktadır!
         Sanatçı, heykeli de tedaviyi de yarım bırakarak terk eder hastaneyi.
        
        * Ne yazık ki çocuklarının üçü cep aynasıyken kırılır, boy aynası olduklarını göremezler.
        
        * Nasıl sevişiyorlar öyle uzun
         Yenilmeden bütün bir güzle
         Nasıl öpüşüyorlar soluksuz
         Temmuzun dudaklarıyla eylülde
                                               Ergin Sander

* 'En çarpıcı görüntü NTV International'da üst üste yayınlanan çarpışma anıydı. Dev uçak geliyor ve New York'un en meşhur üç beş binasından birini tırpan gibi ortadan biçiyordu. O andan sonra ise ekranı toz, duman, ateş, infilak, korkunç bir gürültü ve uğultu almıştı. Her tarafta kaçışan, koşan, çığlık atan insancıklar vardı.
         Okuduğunuz, 11 Eylül 2001'de, New York'un 'en meşhur' binalarından olan Dünya Ticaret Merkezi'nin ikiz kulelerine yapılan uçak saldırısını anlatan bir haber metni değildir. Bu bölüm, Bedri Baykam'ın Kemik adlı romanından alınmıştır ve kitap 11 Eylül saldırısından bir yıl önce yayımlanmıştır.

^-^ KEDİLER ^-^

        * ... kedi büyüklüğünde fareleri...

                                                                        Okuduğum tarih:Kasım 2014


Yazar Hakkında Bilgi=  Şair, Yazar, Öğretim Görevlisi, Televizyon Programcısı, İstanbul Oyuncak Müzesi Kurucusu.

1962 yılında Trabzon'da doğdu. İlk şiirlerini 1989'da "Makiler" adıyla yayınladı. Bu ilk eserinin arkasına "Antik Acılar", "Kaza Süsü" ve "62 Tavşanı" adlı şiir kitaplarını sıraladı.

"İstanbul'un Nazım Planı", "Ayçöreği ve Denizyıldızı", "Kız Kulesi'ndeki Kızılderili", "Önce Çocuklar ve Kadınlar" şairin deneme kitaplarından bazılarıdır.

Pek çok gazete ve dergide köşe yazarlığı yaptı, şiirler, yazılar yayınladı. Orhan Veli'nin "Yaprak" adlı gazetesini yeniden çıkardı.

TRT 2 ve CNN Türk'de "Stüdyo İstanbul", "İzler", "Akşama Doğru", "5N 1K" gibi kültür sanat programları ve belgeseller hazırlayan, katkıda bulunan Sunay Akın, TV 8'de de "Gezgin Korkuluk" adlı programı hazırlayıp sundu.

Yaşam Radyo, Radyo Kent, Best FM'de radyo programları yaptı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde öğretim görevlisi olarak ders verdi.

23 Nisan 2005'te ailesine ait olan köşkte, dünyanın değişik yerlerinden toplanan oyuncakları sergilediği İstanbul Oyuncak Müzesi'ni açtı.

ARKA KAPAK –

Falih Rıfkı Atay'ın Ateş ve Güneş adlı kitabında, bir subayın kendisine yönelttiği şu eleştiriyle Çanakkale direnişine hak ettiği değeri vermeyişimizin çok eskilere dayandığını görebiliriz:
"Siz gençler ne tembelsiniz? Hiçbir şey yazmıyorsunuz. Çanakkale'ye bir torpido şair ve ressam gitti. Daha bir kitap bile görmedik."

Oysa Çanakkale'yi ziyaret ederek, izlenimlerini aktarmaları istenen sanatçı heyeti, 11 Temmuz 1915'te Sirkeci'den trenle yola koyulur. Davete, aralarında İbrahim Çallı, Enis Behiç, Hamdullah Suphi, Ömer Seyfettin, İbrahim Alaattin, Nazmi Ziya ve Mehmet Emin'in de olduğu on yedi kişi katılır. "Heyet-i Edebiye" olarak anılan grup, bir İngiliz zırhlısı tarafından tahrip edilen Namık Kemal'in Bolayır'daki mezarını da ziyaret etmeyi unutmaz.

Davete katılamayanlar arasında öyle güçlü bir kalem vardır ki, eğer heyette o olsaydı Çanakkale Savaşı hakkında elimizde harika bir eser olabilirdi. Ancak gidemez, çok önemli bir mazereti vardır, ölüm döşeğindedir. Tevfik Fikret, başucunda duran Çanakkale'deki savaş alanlarına ziyareti içeren davetiyeye bakarak verir son nefesini…

Ve Sunay Akın, Çanakkale'den bindiği gemisiyle, dünyanın gizli kalmış pek çok kıyısına uğrayarak sürdürür yolculuğunu. Hiç anlatılmamış öyküler fısıldar kulağımıza, Geyikli Park subaya geç kalmış bir özürdür adeta.