13 Kasım 2014 Perşembe

Geze Geze İstanbul - Deniz Som *Güz Okuma Şenliği 2014*

Sevgili Pinuccia'nın düzenlediği 'Güz Okuma Şenliği'nin gezi kitabı kategorisini de tamamladım.

Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Geze Geze İstanbul / Deniz Som





GEZE GEZE İSTANBUL

Herhangi bir yerde-4
Yazarı: Deniz SOM
Türü: Gezi
Yayın Hakları: Günizi Yayıncılık
-   İstanbul, Kasım / 2004
-   248 sayfa


Kitaptan Alıntılar;

* Mihrimah'ın kocası Rüstem, sadrazam olunca Osmanlı yönetimine bir yenilik getiriyor; herhangi bir göreve atayacağı kişiden hem kendisi hem padişah için yüklü para alıyor... Örneğin Mısır Valiliği'ni 10 bin altına veriyor!
Rüstem Paşa'nın getirdiği sistem bir bakıma Osmanlı'daki çöküşün habercisi...
Aynen, 'Benim sadrazamım işini bilir' hesabı...
Makamı satın alan kişi ödediği parayı gidip halktan çıkartıyor!

* Kariye Müzesi (Edirnepkapı, Fatih) - Topkapı Sarayı Müzesi ve Ayasofya'dan sonra İstanbul'un en çok ziyaret edilen müzesi...
Meryem'in yaşam öyküsü, bir resimli roman gibi mozaiklerde anlatılıyor...
Meryem'in yaşam öyküsü tam 53 sahnede anlatılıyor..

http://tr.wikipedia.org/wiki/Kariye_M%C3%BCzesi
http://www.3dmekanlar.com/tr/kariye-muzesi.html

* Gravür, Çamlıca tepesinden çizilmiş... Moda burnu ile Fenerbahçe burnu arasındaki kıyıda bir sıra ağaç var, hepsi o kadar... Burası Kalamış... Koyda iki küçük tekne görünüyor... Sıra ağaçlar, kıyı boyunca bir yol uzandığı izlenimini veriyor... Gravür 1870'lerde çizilmiş...
Gravürden yüzyıl sonra o kıyıda tek tük evler vardı ve evlerin önü denizdi... Evlerle deniz arasında kayalar, çakıltaşları, kum ve toprak uzanırdı. Dalgaların getirdiği katran ve katrana bulanmış yosunlar kıyıda bölük pörçük dururdu... Yine de kıyıda yürünebilirdi... Pislik henüz denize egemen olmamıştı... Kurbağalı derenin ağzına fazla yaklaşmadan Kalamış koyunda denize girilebilirdi... Balık tutulurdu...
Gravürdeki tertemiz doğa ile kirlenmeye yüz tutan doğa arasındaki zaman dilimi sadece yüzyıldı... Aslında yüzyıl bile değildi... Çünkü Behçet Kemal Çağlar, herhalde 1950'lerde 'Yok başka yerin lütfu ne yazdan, ne de kıştan / Bir tatlı huzur almaya geldik Kalamış'tan' dizelerini yazarken ... Kalamış'a doğanın huzurlu yüzü yansıyordu...

* Kalamış adı kamıştan geliyor olmalı... Kamışlığa Rumca'da 'kalamisia' deniyor... Fenerbahçe burnunun oralardaki kamışlardan sazlıklardan, Kalamış adı çıkıyor.

* Kim bilir, Osmanlı padişahlarından II. Mehmet'e neden Fatih dendiğini?
Sorunun yanıtı 'İstanbul'u fethetti de ondan' ise kimse bilememiş demektir... II. Mehmet 30 yıl 3 ay süren ikinci saltanatı boyunca 2 imparatorluk, 14 krallık ve beylik, 200 kent fethederek Fatih olmuştur.

* Aslında II. Mehmet'in 'Fatih'ten çok 'Kanuni' sanıyla anılması gerekir... Çünkü Bizans'la birlikte köklü bir imparatorluğun yönetim şeklini de alıp kendince kurallara bağlamıştır... II. Mehmet'in hazırladığı 'kanunname'lerle Osmanlı beylikten imparatorluğa dönüşmüştür... Bu kanunlardan biri de taht için kardeş katlinin vacip hale getirilmesidir.

* Herkesin dünyası kendi bildiği ile sınırlıdır.

* Moda- 19. yüzyılın ortasına dek Kadıköy'ün bir çayırı iken ve sonra kocaman bahçeler içinde gösterişli köşklerle yerleşime açılmışken...

* 19. yüzyılın ortasında İstanbul, artan nüfusu ile yeni yerleşimlere gebe kalmış; Abdülmecid de Beşiktaş'ın arka sırtlarındaki bu arazinin bir mahalleye dönüşmesini istemiş... İstemekle kalmamış, buraya yerleşilmesini 'teşvik' etmiş... Buranın adı 'teşvik'ten olmuş Teşvikiye...
Teşvikiye çayır çimen iken, 18. yüzyılın sonunda III. Selim gelir, avlanırmış... Nişan talimleri yapar; ok atarmış...
Ne var ki Abdülmecid'in teşvikleri, ahalinin Teşvikiye gibi bir 'dağın başı'na gelip yerleşmesine yetmemiş.
Şimdilerde, boş arsa bulunsa bir metrekare toprağı servete bedel Teşvikiye'ye kimsenin dönüp bakmaması; tarihin cilvesi olmalı.

* Fenerbahçe'ye Fenerbahçesi, Kadıköy'e Kadıköyü, Vaniköy'e Vaniköyü derdi bir İstanbullu olarak ve haklı olarak...

* Kızıltoprak'taki Zühtüpaşa Camii (1883)
Caminin önündeki yol, eski yüzyılın Ihlamur yolu... Artık ıhlamur ağaçları yok... Benzin istasyonunun yeri, Kadıköy'e giden atlı arabaların, faytonların durağı...

* Kızıltoprak- ... bir zamanlar burası çayır çimendi; koruydu; bostandı... Ol rivayet Bizans döneminde kıyıydı... Şimdi, semte kırmızı rengiyle Kızıltoprak adını veren topraktan bir avuç bile görmek olası değil...

* Surp Takavor Ermeni Kilisesi- ... şaşırtıcı olan bugün Kadıköy çarşısının ortasındaki kilisenin kıyıda bulunması... Anlaşılan, deniz epey doldurulmuş...

* Piyale Paşa Camii (Kasımpaşa) içinden minare geçen tek camidir.
  
* Ankara Asfaltı denilen karayolunun Acıbadem'den Kartal'a kadar olan kısmını yok sayın. Yok saydığınız yolun iki yanından ufuk çizgisine kadar uzanan tüm yapıları; evleri, apartmanları, fabrikaları, sanayi sitelerini, galerileri, imalathaneleri, hastaneleri, alışveriş merkezlerini ne varsa hepsini kaldırın. Geriye bayırlar, çayırlar; toprak ve ağaçlar kalsın. İşte bu alan Bizans'ın avlağıydı. Belki birkaç av köşkü ile manastır vardı.

* Veliefendi - Veliyüddin Efendi - Şeyhülislam ve hattat.
Veliyüddin Efendi'nin çiftliğinin bulunduğu yere ölümünden 143 yıl sonra yani 1911'de 'Islah-ı Nesl-i Feres Cemiyeti' üyeleri gelip İstanbul'da ilk at yarışlarını düzenlemiş... öyle ilgi görmüş ki, halkın mesire yeri olarak kullandığı Veliefendi Çayırı'nın önemli bir kısmı bu işe ayrılmış.

* Orhan Arıburnu Lale şiiri:
Lalelim / Lalelide oturur / Laleli lale kokar lalelimden / Laleliden geçilir / Lalelimden geçilmez!

                                                    Okuduğum tarih: Kasım 2014


 Yazar Hakkında Bilgi=  Deniz Som (d. 9 Şubat 1953 - ö. 15 Ekim 2010), Türk gazeteci, yazar.
1973 yılında Cumhuriyet gazetesinde gazetecilik mesleğine adım attı. 1987 yılında kısa sürelerde Söz, Hürriyet, Güneş gazeteleri ve Nokta dergisinde çalışan Som, 1993 yılında yeniden Cumhuriyet'te çalışmaya başladı. Gazetecilikte muhabirlikten yazı işleri müdürlüğüne varan hemen her görevde bulundu.
1994 yılından beri Cumhuriyet gazetesinin arka sayfalarındaki Vaziyet isimli köşesinde güncel yazılar yazdı. Köşesine daima çeşitli kişilerden gönderilen 20 kelimeyi geçmeyen 4-5 tane esprili yorum ve bir karikatür koydu.
Gazetecilik dışında bazı televizyon ve radyo programlarının hazırlanması ve sunuculuğunu üstlenen yazar; gazetecilik öğrencilerine temel gazetecilik ve araştırmacı gazetecilik dersleri verdi. Bir televizyon dizisinin senaryosunu Tülay Bilginer ile birlikte yazdı.
1976 yılında Harika Ulukut ile evlenen Som'un Haydar Can (1981) ve Fikret Cem (1991) adında iki oğlu var.
Akciğer kanseri tedavisi gören Deniz Som, 15 Ekim 2010 tarihinde hayatını kaybetti. Nakkaştepe'deki aile mezarlığına defnedildi
http://tr.wikipedia.org/wiki/Deniz_Som

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder