Listenin 17. sırası: Kendi ülkesinde yaşamayan / yaşamamış bir yazardan bir kitap.
Açık söylemek gerekirse kitabı alırken yazar hakkında hiçbir bilgim yoktu. Kitaplığımda oluşturmak istediğim kedili kitaplar bölümü için, denk geldiğim konusu veya kapak tasarımı kedili olan kitapları alıyorum. Bu kitabı da o sebeple almıştım. Ve hatta D&R'ın 9.90 kampanyasında olan bir kitaptı.
Kedili kitaplar videolarımı izlemek isterseniz:
İlk Kitap Videom ♥ ^-^ ♥ Kedili Kitaplar
Daha sonra yazarın hayatını ve tarzını araştırınca aslında tam da gönlüme göre bir kitabı almış olduğumu öğrendim. Genelde kimi kitaplarla farklı sebeplerle buluşma hikayelerimiz oluyor. Ve okuduktan sonra fark ediyorum ki yine etkileneceğim bir kitapla yollarımız bir şekilde kendiliğinden kesişmiş.
Latin Amerika edebiyatını okumayı seviyorum. Beni derinden etkileyen yazarları var.
Kitap beni çok etkiledi. Hem anlatılan Latin Amerika siyasi tarihi, darbeler, baskıcı rejimler, haksızlıklar, sürgünler, cinayetler... hem de yazarın kaleminin çok kuvvetli oluşu... akıcı ve ayrıca edebi yönünün de ağır basması... ve bir de çevirinin bence çok başarılı olması... kitabı bütünüyle okunası kılmış.
Yazarın ne kadar duygusal ve hassas bir yapıya sahip olduğunu hissediyorsunuz okurken. Hem yazarı hem de yazarlığına büyük saygı duyuyorum.
Çevirmen Süleyman Doğru yazarın üç kitabını daha çevirmiş. İlk kitap alışverişimde alabildiğimi almak niyetindeyim.
Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:
Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri / Eduardo Galeano
AŞKIN ve SAVAŞIN GÜNDÜZ ve GECELERİ
Yazarı: Eduardo
GALEANO
Orijinal
Adı: Dias y noches de amor y de guerra,1978 Havana, Küba
Türü: Deneme
Yayın
Hakları: Sel Yayıncılık
www. selyayincilik.com
- 1.
Baskı: Alan Yayıncılık, 1986
Sel'de 1. Baskı: Mart 2012
Kapak
Tasarımı: Gülay Tunç
Çeviri: Süleyman
Doğru
- 199 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
* Buenos
Aires'ten bir kara mizah örneği: 'Biz Arjantinliler korkutulmuşlar,
hapsedilmişler, gömülmüşler ve sürülmüşler olarak ayrılırız.
* Milli şef,
sürgünün başlarında bir sabah, Paraguay'ın Asuncion şehrinde misafirine
tebessümün politik önemini açıklıyordu.
'Benim tebessümümü görmek ister
misiniz?' diye sordu.
Ve takma dişlerini onun avucuna koydu.
* Çinliler
serçeleri nasıl öldürürler bilir misiniz? Ağaç dallarına konmalarına izin
vermezler. Onları sopalarla tedirgin ederler ve havada ölene kadar konmalarına
izin vermezler; en sonunda kuşların yüreği çatlar ve yere düşerler.
* Sistem- köpeği
tekmeleyen çocuğa vuran kadına kötü davranan işçiyi aşağılayan çalışanın gözünü
korkutan şefe bağıran müdürü hor gören genel müdürü tehdit eden bakanı uyaran
başkanı çağıran generalle akşam yemeği yiyen büyükelçinin dikkatini çeken
bankacıyı uyaran bilgisayarı programlayan sistem...
* Her kim vatanın
herkesin evi olduğunu düşünüyorsa, o hiç kimsenin çocuğu olacaktır.
*
... Ciudad Vieja'da ikinci el kıyafetler satan
Türk'ün dükkanından bir takım elbise almıştı.
*
Yirmi yıl sonra bugün yaşadıklarımızı ona
anlatacağım. Ona ölmüş ve hapse atılmış arkadaşlardan, ülkelerimizde yaşamın ne
kadar zor olduğundan bahsedeceğim. İstiyorum ki benim gözlerime baksın, bana
inanmasın ve yalan söylediğimi haykırsın. Yegane kanıt onun burada bulunmuş
olması olacak, ama bunların hiçbirisini hatırlamayacak. İstiyorum ki vaktiyle
bütün bunların mümkün olduğuna inanamasın.
* Umutları katletmek, insanları katletmekten daha büyük
bir suç değil mi?
*
Brezilya'da ilk işkence sonucu ölüm vakası
1964'te yaşandı ve bu ulusal çapta bir skandala yol açtı. Onuncu ölüm vakasıysa
kendine gazetelerde zorlukla yer buldu. Ellinci vakaysa 'normal' bir durum
olarak karşılandı.
*
Yıllar önce Kiev'de Dinamolu futbolcuların neden
bir heykeli hak ettiklerini dinlemiştim.
Bana savaş yıllarından bir hikaye
anlatmışlardı.
Ukrayna Nazilerin işgali altındaymış.
Almanlar bir futbol maçı organize etmişler. Silahlı kuvvetlerinin içinden
seçtikleri ulusal takımlarına karşı kumaş fabrikası çalışanlarından kurulu
Dinamo Kiev; süper adamlara karşı açlıktan ölenler.
Stat tıklım tıklım doluymuş. Muzaffer
ordu o öğleden sonranın ilk golünü atınca tribünler sessizliğe bürünmüş, Dinamo
beraberlik golünü atınca canlanmış; ilk yarı Almanların 2-1 mağlubiyetiyle
tamamlanınca da tamamen coşmuş.
Birliklerin komutanı yardımcısını
soyunma odasına göndermiş. Dinamolu oyuncular uyarıyı dinlemişler:
'Bizim takımımız işgal ettiği
topraklarda oynadığı hiçbir maçı kaybetmedi.'
Ardından da tehdidi:
'Eğer kazanırsanız, sizi kurşuna dizeriz.'
Oyuncular sahaya dönmüşler.
Çok geçmeden Dinamo'nun üçüncü golü
gelmiş. Seyirciler maçı ayakta ve hep bir ağızdan bağırarak seyrediyorlarmış.
Dördüncü gol: Stat yıkılacak gibi olmuş.
Hakem daha süre dolmadan maçı aniden
bitirivermiş.
Bir uçurumun kıyısında, üzerlerinde
formalarıyla kurşuna dizilmişler.
* 'Özgürlük'
sözcüğünün -Uruguay'daki gibi- bir hapishanenin ismi olduğu ya da bir yeraltı
işkence odasına -Şili'deki gibi- Haysiyet Kolonisi adının verildiği bir
dünya...
* İçimden güzel
bir müzik doğuyor.
* İş ve yemek
peşinde koşmaya mahkum bir kişi özgür müdür?
* ... kardeşim
Guillermo, kuşların ve köpeklerin haklarını savunmak için bir yığın insanın
arasına tekme tokat dalardı. O şehirde asla yaşayamadı. Onu şehirde hiçbir
zaman mutlu görmedim. Orada solgunlaşıyor, mahzunlaşıyordu; o Paysandu
diyarlarının insanıydı.
* Claudio çorba
içmeyi kabul ediyor, ama çatalla.
* İçimdeki bir
palyaço ya da orospuya pabuç bırakacak değilim.
* ... Guevara'nın
katillerini düşündüm. Diktatör, Rene Barrientos, onun öldürülmesi emrini veren
kişiydi. Bir buçuk yıl sonra helikopterinin içinde yaanrak can verdi. Che'yi
Nancahuazu'da kuşatan ve yakalayan birliklerin komutan Albay Zenteno Anaya emri
aktaran kişiydi. Yıllar sonra bazı entrikalara karıştı. O dönemin diktatörü
bunu öğrendi. Zenteno Anaya bir ilkbahar sabahı Paris'te delik deşik edildi.
Komando birliğinin komutanı Che'nin infazını hazırlayan kişiydi. Selich, 1972
yılında, bizzat kendi memurlarının, yani İçişleri Bakanlığı'na bağlı
profesyonel işkencecilerin darbeleriyle can verdi. Çavuş Mario Teran emri
yerine getiren kişiydi.la Higuera'daki küçük okulda yatan Che'nin bedenini
kurşun yağmuruna o tutmuştu. Teran şimdi bir düşkünler evinde yatıyor: Sürekli
salyaları akıyor ve saçma sağan cevaplar veriyor. Albay Quintanilla, Che'nin
ölümünü dünyaya duyuran kişiydi. Cesedi foto muhabirlerine ve gazetecilere o
gösterdi. Qintanilla, 1971 yılında Hamburg'da yediği üç kurşunla can verdi.
sahibi yoktu; artık konuların da sahipleri
vardı. Güç ve sözcük tekeli sıradan insanı sessizliğe mahkum ediyordu.
* Hafızamız mutlu
olmamıza izin verecek mi?
* Avlunun serin
taşları çıplak ayaklar için bir sevinç kaynağıydı.
Çeşmenin oraya vardın. Musluğu açmak için küçük bir bankın
üzerine çıktın. Su yere ve ellerine dökülürken bütün teninden süzüldüğünü
hissediyordun; anlatılamaz bir zevkten başın dönerek gözlerini kapattın ve o
şekilde bir asır geçti.
'Düşüncelerim kafamda düştüler,' diye açıkladın daha
sonra...
* Sözcüklerin
sessizlikten daha etkili olamadığı durumlarda, susmak en iyisidir.
* Aradan on yıl
ya da bir an geçti. Şimdi içinde yaşadığım şu an kaç asırdan yapıldı acaba?
* En güzel
şeylere içelim. En kötülerini çoktan tanıdık.
* Sözcük
gümrükleri, sözcük yakma fırınları, sözcük mezarlıkları oluşturuluyor.
* Mutluluk
üzüntüden daha fazla cesaret gerektiriyor. Zira öyle ya da böyle üzüntüye
alıştık artık.
* ...
azgelişmişliğin gelişmişlik yolunda bir aşama değil, ötekinin gelişmişliğinin
tarihsel bir sonucu olduğunu...
* Son yıllarda
yazı stilimi oldukça değiştirdim. Bir kilo verme tedavisi. Her seferinde, daha
az sözcükle daha çok şey söylemek.
* Görüldü ki su
yasaklanabilir, ama susuzluk asla.
* Ben her zaman
boğanın tarafını tuttum, matadorun değil. Ve hala aynı taraftayım.
^-^ KEDİLER ^-^
* ... iki altın
rengi göz karanlığın içinde ışıl ışıl parlıyordu.
*
Kedi herhalde.
*
Işığı yaktım fakat kedi ya da başka bir şey
göremedim.
*
... deniz gürültüsünün bastırdığı mırıltıları
tahmin ettim. Kızın bedeni altın rengi gözlerle arama girdi.
*
Bu kedi kuduzdu, dedi...
Tüm samimiyetimle ona kuduz hastalığını
kedilerin değil, köpeklerin bulaştırdığını söyledim. ... O kedi kuduzdu.
... kediyi takip edip yakalamak
gerekiyormuş.
... karanlığın içinde kedileri
çağırmaya başladık. Her renkte ve her büyüklükte kedi gördük. Biz miyavlayınca,
onlar da kafalarını uzatıp bize cevap veriyordu.
- Yazım-Basım Hataları -
* Sf/ 4
... değiydir...
* Sf/ 61
... ne bunlar ne de başla
şeyler hakkında...
* Sf/ 87
Ama benim esas konuşmak istediği
konu bunlar değil.
* Sf/ 136
Pencere önündeki masanın
benimdi.
MAYIS 2016
Yazar Hakkında Bilgi= Galeano Montevideo'da, orta sınıf Katolik bir
ailede doğmuştur. Çocukluğunda futbol oyuncusu olmak istemiş, gençliğinde
birçok farklı işte çalışmıştır. 14 yaşında ilk politik çizgi romanını, Sosyalist
Parti'nin haftalık yayın organı El Sol'a satmıştır.
Gazetecilik
kariyerine 1960lar'da, Marcha'da editör olarak
başlamıştır. 1973'te
bir askeri darbe nedeniyle Uruguay'ın iktidarı değişince Galeano hapse atılmış,
daha sonra da sürgüne yollanmıştır. Arjantin'e
yerleşmiş ve kültürel bir dergi olan, Crisis'i kurmuştur. 1976'da Videla rejimi,
askeri bir darbe ile, Arjantin'de iktidara gelince ülkeden İspanya'ya
kaçtı. Burada ünlü triyolojisi, Memoria del fuego "Ateş
Anıları"nı kaleme aldı.
Yazar
genel olarak Latin Amerika'daki örneklerden yola çıkarak dünya sorunlarından
bahsetmiştir. Köle ve kadın ticareti ile mütemadiyen artmakta olan suç oranı
irdelediği sorunlar arasındadır. Kitaplarında çoğunlukla gazete haberleri
kullanarak örneklendirmeler yapılmaktadır.
1985'in başında
Galeano Montevideo'ya döndü. Galeano 13 Nisan 2015'te saat
08:20'de Montevideo'da akciğer kanserinden vefat etti.
ARKA KAPAK –
"Kimse gidecek kadar
kahraman, kalacak kadar vatansever değil."
Bir yanda işkenceler, kayıplar, ölümler, katliamlar, sürgünler... Diğer yanda umut, mücadele ve direnç... Sevincin ve coşkunun, acı ve umutsuzluğun yanıbaşında filizlenişinin tanıklığı. Çaresizlikten mücadele, baskılardan direniş yaratan bir halkın fotoğrafı.
Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri sahne sahne ilerleyen bir günce niteliğinde. Röportajlardan anılara, tarihsel kısa öykülerden aforizmalara yayılan, Latin Amerika halkının geçmişine ayna tutan, acıları ve umudu yan yana ve keskin bir dille anlatan alışılmadık bir yaşam öyküsü.
Bu kitapta anlatılanlar coğrafi olarak ne kadar uzağımızda olursa olsun, tanıdık gelecek okuyucuya. İnsanın insanlık savaşına dair bu sahneleri okurken hissettikleriniz sizi, nerede olursanız olun, yakın çağrışımlara sürükleyecek.
Bir yanda işkenceler, kayıplar, ölümler, katliamlar, sürgünler... Diğer yanda umut, mücadele ve direnç... Sevincin ve coşkunun, acı ve umutsuzluğun yanıbaşında filizlenişinin tanıklığı. Çaresizlikten mücadele, baskılardan direniş yaratan bir halkın fotoğrafı.
Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri sahne sahne ilerleyen bir günce niteliğinde. Röportajlardan anılara, tarihsel kısa öykülerden aforizmalara yayılan, Latin Amerika halkının geçmişine ayna tutan, acıları ve umudu yan yana ve keskin bir dille anlatan alışılmadık bir yaşam öyküsü.
Bu kitapta anlatılanlar coğrafi olarak ne kadar uzağımızda olursa olsun, tanıdık gelecek okuyucuya. İnsanın insanlık savaşına dair bu sahneleri okurken hissettikleriniz sizi, nerede olursanız olun, yakın çağrışımlara sürükleyecek.
Galeano, dünyanın vicdanı olmaya devam ediyor.
Harika bir eleştirmen ve yazarsınız. Hayranım size. Saygımla...
YanıtlaSil