24 Şubat 2017 Cuma

Farfara - Sezgin Kaymaz

Sezgin Kaymaz'la tanışmam henüz çok çok yeni. Kasım 2016'da Lucky romanıyla okumaya bir başladım arka arkaya tüm kitaplarını okumak istiyorum.
Henüz beş kitabını okudum ve şanslıyım ki okuyabileceğim on kitabı daha var. Niyetim en kısa zamanda bende olmayan tüm kitaplarını sipariş vermek ve bir süre sadece Sezgin Kaymaz'ın hayal gücünde dolanmak:)


Farfara Lucky'nin devamı diyebiliriz. Kitaba katılan birkaç yeni karakter dışında genel olarak Lucky'den tanıdığımız karakterlerle tekrar bir araya geliyoruz. Farfara'yı okuyacak olanlar Lucky'i okumuş olurlarsa bence kitaptan alacakları keyif ikiye katlanır.
Lucky okuyanların hafızalarından kolay kolay silinmeyecek ve kalbinden hiç çıkmayacak bir dobermanın hikayesiydi. Ama öyle böyle değil, her hali baldan tatlı Lucky:) İlk kitapta bir Ender vardı ki, neden bilmem çok sevmiştim o karakteri. Farfara'da da olması pek hoş oldu. Hööyyyy:)))
Farfara ise Lucky'nin bebişinin hikayesi.
Kitaplığımdaki köpekli kitapların videosunu buradan izleyebilirsiniz.


Sezgin Kaymaz'ın okurken akıp giden bir tarzı var. Farkına bile varmadan kitabı yarılıyor sonra da bir bakıyorsunuz bitivermiş, Akıcı, kendi dünyasına sizi çekiveren, güldüren, düşündüren, samimi, tadına doyulmayan, anlatmakla bitmeyen bir tarzı var:) Şayet hala okumadıysanız mutlaka bir Sezgin Kaymaz kitabı edinin derim, pişman olmazsınız. Sadece bunca zaman okumadığınıza pişman olursunuz:)))


Okuduğum Sezgin Kaymaz kitapları:

Lucky / Sezgin Kaymaz


Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:


FARFARA
Yazarı: Sezgin KAYMAZ
Türü: Roman
Yayın Hakları: April Yayıncılık
-   1. Baskı: Ocak 2017
Kapak Tasarım: Eralp Güven
-   409 sayfa


 Kitaptan Alıntılar;

        * Höyy!.. (Ender ♥)
         Hay laa! Bi sus laa!
         ...
         Höyy!
         La Ender, başlatma la şimdi!
         ...
         Höyyy!
         La Ender, bi sonra ağla la!

        * İnsan bir hayvan gerçekten sevene dek, ruhunun bir yanı hala uykudadır. / Anatole France

        * Mutluluk sıcak bir köpek yavrusudur. / Charles M. Schulz

        * Kuş ölür,
         Sen uçuşu hatırla.
         Furuğ Ferruhzad

        * Hıçkırdı içine.

        * Bütün soruların cevapları bir köpeğin bakışlarında gizlidir. / Kafka

        * Her şey aynı nefesten alır: Hayvanlar, insanlar, ağaçlar... / Reis Saettle

        * Bakışları rende gibiydi.

        * İnsanların üstüme hapşırmalarından dolayı yakalandığım hastalıklar, köpeğimi öperken aldığım mikropların sayısından daha fazla. / Barbara Woodhouse

        * Kavgadaki köpeğin boyutu önemli değildir; önemli olan köpeğin içindeki kavganın boyutudur. / Mark Twain

        * Gittim... Gelir diye beklemediler.
         Kaybolan gölgemi yollara sordum.
                            Abdurrahim Karakoç

        * Sıkıntı, sevgilinin gönderdiği misafirdir.
         Gelir gider sık sık.
                                                        Mevlana

        * Ezel geçmişte kalıp hiç oldu
         Ebed ise ebediyen hiç
         İki hiçin arasında ne kaldı baki?
         Hiç!
         Feridüddin-i Attar

        * Beni sevindirdiğinde
         Bazen düşünürüm
         Şimdi ölüversem
         Mutlu kalırım sonsuza kadar.
         Bertolt Brecht


^-^ KEDİLER ^-^

        * ... bir sürü kedi köpek vardı...

        * ... cımbız mımbız da kullanmadan şımarık kedilere koca koca hapları yutturabiliyor...

        * ... kedi kaçırtmasını...

        * Kedi yavrusu muydu neydi...

        * Hem kedim var da der dururdu; ha kedi ha köpek.

        * Kedi olalı bir fare tuttuğunu görmemiştik gerçi ama gene akmasa da damlıyordu adamcağız...

        * Bizim kediye de o bakar; iyi doktordur.

        * Onun kedisine bakan bir Oğuz Bey varmış.

        * Kedi bile yerdi onu be.
         Kendi ölmüş gibi hissediyordu Tarkan. Kedi bunu yemiş gibi.

        * ... kedi gibi tırmanıveriyordu kucağına.

        * ... kedi tırmalamışa benzeyen alnını işaret etti.

        * Ümmüye anlar, o da kedi bakıyor neticede...

        * ... kedi müdü kovalamıştılar...

            * ... kendi kedisinin de veterineri olan...


- Yazım-Basım Hataları -

        * Sezgin Kaymaz'ın hayatı bölümünde...
         Şon Sura

        * Sf/ 78
         Niçim dişi?

        * Sf/ 118
         Ayşın...

        * Sf/ 170
         ''Çok fena oluruz. '' Kesin sustu bu sefer.

        * Sf/ 235
         ... çık caddelere bek...

        * Sf/ 337
         Sen ağzı yüzü dugun falan dediydin ama çirkef çıktı resmen.

        * Sf/ 355
         Mücella Hanm'ın...

        * Sf/ 381
         ... istemiyordu
         (nokta yok...)

        * Sf/ 395
         ... Den,zc,ler'i...

        * Sf/ 408
         ... dedi oğuz hemen...

                                                                                     Şubat 2017


Yazar Hakkında Bilgi=  Sezgin Kaymaz, 1962'de Sinop'ta doğdu, herkes ağlasın diye beklerken gık demeden öldü, anneannesi üstüne tülbentini örtüp dua okurken bir daha doğdu, ağlamaya o zaman başladı.
         Babası, annesini ve beş çocuğunu terk edip giderken o henüz üç buçuk yaşındaydı; beş kardeşin en küçüğü.
         Annesi devlet memuruydu, Sabiş'ti, tayini çıkınca topladı çoluğu çocuğu, bunu da aldı tekne kazıntısı olarak; Konya'ya götürdü. Bu da çok zeki bir çocuktu; zamanın Maarif Koleji'ne girdiydi, fakat okurken okulun adı değiştiği için Konya Anadolu Lisesi'nden mezun oldu. Başladığı hiçbir okulu bitirememesinde bu travmanın etlisi olduğu söylenir.
         Nitekim, Ankara Hukuk Fakültesi'ne girdi, ikinci sınıftan terk etti, arada 19 Mayıs Spor Akademisi'ne girdi, hiç başlamadan terk etti, devamen Hacettepe Üniversitesi İngilizce Dilbilimi Bölümü'ne girdi, Türkçe dersini veremediği için son sınıftan terk etti, en nihayet Hukuk Fakültesi'ne geri döndü ve fakat onu da bu sefer üçüncü sınıftan ve bir kere daha terk etti.
          1976'dan itibaren oyuncu ve teknik direktör olarak hentbolla uğraştı. Çeşitli kulüp takımlarını ve bütün kategorilerde milli takımları çalıştırdı. Hentbol Federasyonu Teknik Kurul Başkanıydı, gene terk etti.
         2006 yılında Türkiye Voleybol Federasyonu'nda  İcra Kurulu Koordinatörü oldu, 2012'nin sonlarına doğru onu da terk etti.
         Eserleri: Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz Misafir (Roman / 1997 / İletişim), Geber Anne! (Roman / 1998 / İletişim), Kaptanın Teknesi (Roman / 1999 / İletişim), Lucky (Roman / 2000 / İletişim), Zindankale (Roman / 2004 / İletişim), Sandık Odası (Hikaye / 2005 / İletişim), Medet (Hikaye / 2007 / İletişim), Ateş Canına Yapışsın (Roman / 2008 / İletişim), Kün (Roman / 2012 / İletişim), Deccal'ın Hatırı (Roman / 2014 / İletişim), Kısas ( Roman / 2014 / İletişim).
         2015'e İletişim'i terk etti, April'e geçti. Sinirini bozmazlarsa onu terk etmeyeceğini söylüyor. Şimdilik şunları yazdı:
         Bakele (Hikaye / 2015 / April),
         Son Şura (Roman / 2015 / April),
         Bugün Bize Kim Geldi (Hikaye / 2016 / April),
         Farfara (Roman / 2017 / April)
        
         Daha da yazıyor.

         Yazmayı terk etmeyecek, Hülya'yla beraber evde baktığı on dört baş evlad-ı hayvanatı terk etmeyecek, Hülya'yı terk etmeyecek. Sevdiklerini asla terk etmedi çünkü.
         Mektupkardeşleri için posta adresi bile var: sezgin.kaymaz@gmail.com


ARKA KAPAK –

Charles M. Schulz der ki mutluluk sıcacık bir köpek yavrusudur.
Hisarlı Ahmet der ki dünya dedikleri bir gölgeliktir.
Neşet Ertaş der ki bu oyun havası değil ya, düğüne giden oynar. Aklı yetenler bu sırrı anlar, aklı
yetmeyenlerin kusuruna bakılmaz.
Misket mızrak, bozlak çatlak bir roman: Farfara.

Ankara kocaman bir patlak kâse, onlar da ateşini almış patlamış mısır,
o yana bu yana sıçrayıp duruyorlar.
Luki'nin romanı bu. Veya Madonna'nın veya Lucky'nin veya Matahari'nin;
kısaca itin tekinin.
Ne  anasının başı kurtulduydu belâdan ne de yavrusunun kurtuldu.
Ne anasının ağına düşenler kurtarabildiydi yakasını aşktan,
ne yavrusunun ağına düşenler kurtarabildi.
"Al sana bir yavru köpek. Oynaş, eğleş!" deyip verdi Allah bunlara bir yavru köpek,
o yavru köpek de tuttu bir güzel oynaştı alayıyla; dalgasını geçti.
Mücellâ… Tahsin Bey’in kaybıyla yıkılan, kendini uykuyla iyileştirmeye çalışan,
sitemkâr sır küpü bir Ankara hanımefendisi.

Gidip gidip bir milyoncuya yazılan, Kocabeyoğlu Pasajında ne kadar döküntü tişört, defolu pantolon  varsa toplayıp toplayıp gelen, dibinde mis gibi grosmarket dururken pazar pazar dolanıp yemek yapmasını bilirmiş gibi evi ucuz sebzeyle dolduran, Olgunlar'ın korsan kitabına, Yüksel'in uyduruk kol saatine, cıncık boncuğuna meftun Bûse. En sinirine giden şey: her şey!

Kemalettin… Kir pasak içinde ikide birde bitli horozlar gibi Buse'nin üstüne hoplayıp "Hadi beste yapalım canoş!" diye sulanan, beceriksizler kralı.

Zil kapı tanımaz taksiciler, belalı Batıkent efrâdı, içi dışı sevgi kokan yosmalar, tutkulu Ankara bebeleri. Ve âlemin hayatını değiştiren pas lekeli, sivri kafalı, rugan gibi bir yağlı kayış. Luki. Anasının kızı işte, kuyruğunu sayma.

Kimi dürülü kimi bükülü kimi serili, boklu sidikli gazetelerin arasından manevra yapa yapa, maceradan sırra, aşktan ölüme, hayattan hayata bir roman: Farfara.

Şu çocuk bahçesinde oynayıp duruyoruz hepimiz, koşup gideceğiz annemiz çağırınca.
Ne yapalım,  emir büyük yerden, çağrıldın mı gideceksin.
O güne kadar, yapacak bir şey yok, oy farfara farfara!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder