17 Şubat 2017 Cuma

Sürgün - Aytuğ Akdoğan

Aytuğ Akdoğan'ın beşinci benim ise yazardan okuduğum dördüncü kitabı. Kitapta çok sağlam, çok yerinde cümleler ve fikirler var. Zaten alıntılar kısmında aşağıda paylaşacağım.


Aytuğ Akdoğan kitap paylaşımlarım için:

Duvar- Aytuğ Akdoğan

Ağladı ve Gözyaşlarını Öptüm - Aytuğ Akdoğan

Ben, Hiçbir Şey - Aytuğ Akdoğan



Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:



SÜRGÜN
Yazarı: Aytuğ AKDOĞAN
Türü: Roman
Yayın Hakları: Epsilon Yayınları
-   1. Baskı: Eylül 2016
Kapak Tasarımı: Berkcan Onar
-   176 sayfa


 Kitaptan Alıntılar;

        * Hem matematiği de sevmezdim ben! Sayılara değil, sözcüklere güvenirdim.

        * ... sadece kendi şiirlerinin olduğu bir dergi çıkartmış. Onu sokaklarda bir el arabasıyla 'Şiirci geldi!' diye bağırarak satıyormuş.

        * Ailesi tarafından aşağılanmış ya da yalnız bırakılmış her çocuk potansiyel bir katildir. Aile, dünyada en çok katil ve terörist yetiştiren kurumdur.

        * ... bu o kadar derinde açılmış bir yaraydı ki, iyileşse dahi ruhumda dövme gibi bir iz bırakacağı kesindi.

        * Ardından denize -özgürlüğe- bir adım daha atıp suyun içine girdik. Köpek, ağzını kapatıp başını yukarı kaldırdı ve ciddiyetle suyun içinde daireler çizerek yüzdü biraz.
         ... Üstümü giymeden köpeğin yanına oturdum ve ona elimi uzattım. Sağ ön ayağını sevgilisinin elini kavrar gibi avuçlarımın içine koydu. Gözlerimin tam içine baktı. 'Görüyorum' diye fısıldadı sanki. 'Görüyorum gözlerinin arkasındaki karanlığı, kalbindeki sürgünü, içindeki yabancıyı ve gölgeni. Her şeyi biliyorum!'
         ... tüm kederimi ve utancımı çıplak gözyaşları eşliğinde deniz kenarındaki bir köpeğin boynuna akıttığımı ve hayatım boyunca hiçbir insana bu denli sıkı ve sahici sarılmadığımı fark ettim.
         ... gözlerimi yumdum... Koyda çırılçıplak boynuna sarılıp ağladığım köpeği gördüm. Hüznüme rağmen iyilikle, mutlulukla anımsadığım o tüy yumağı vicdanı. Bende olmayan her şeyin ve bir gün yeniden dönüşmeyi arzuladığım ruhun temsiliydi o. Tüm bu alçaklığın ve haysiyetsizliğin içinde inadına bağışlayıcı ve alabildiğine aydınlık bir can!
           
         * Yukarıdaki yamaçlardan havlayan bir köpek, aşağıdakileri harekete geçiriyor; kısa bir süre sonra tüm köpekler kendi aralarında kurdukları bir dille haberleşmeye başlıyor ve bu dilden anlamayan gerizekalı insanoğulları da bağıra çağıra onları susturmaya çalışıyordu.

        * ... hayvanlarla paylaşmadığı hiçbir yemekten keyif almazdı.

        * 'Yerli malı insansız savaş uçağı yapmışlar, bununla övünüp poz vermişler.'
         'İyi işte,' dedi gençlerden biri. 'En azından insan olmaz artık içinde.'
         'Eskiden de yoktu ki,' dedim. 'Hiroşima'yı bombalayan pilot mesela, 'Hiç pişmanlık duymadım' demiş. Ve doksan iki yaşına kadar yaşamış.'
         Gece, 'Kenan Evren de öyle söylemişti,' dedi. 'İdam kararlarını verirken ellerim hiç titremedi' diyordu. Adamın elleri sadece yaşlılıktan titredi. Astığı tüm çocuklardan fazla yaşayıp, doksan yedi yaşında öldü.

        * İnsanların tek bir doğum ya da ölüm tarihi olduğuna inanmıyorum. Bakmayın siz mezar taşlarındaki o rakamlara! İnsan sık sık ölür ve yeniden doğar aslında.

        * Herkesin tedavisi farklıdır. Kiminin kedidir, kiminin şiir.

        * Hep birlikte çürümenin kitabını yazıyorduk ve ben, hayvanlar ve bitkiler dışında her şeyin; dünyanı bu hale getiren tüm insanlığın ve silahların üstüne tükürmek istiyordum!

        * Çünkü Kafka haklıydı. Kendimden başka hiçbir eksiğim yoktu. Ve kendim, içine hızla düşmekte olduğum boşluğun dibindeydi. Yani ölümde! - Yani yaşamda!

        * 'Bence içgüdüleriyle yaşayan hayvanlar değil, insanlar,' dedi. 'Yoksa savaş çıkartmak için kim beyne ihtiyaç duyar ki?'

        * Çünkü hayat böyledir. Çoğu kez kötü şeyler olur ve iyi insanlar vicdan azabı çeker. Çünkü vicdanları vardır! Gerçek kötülerin utanç duyduğu nerede görülmüş?


^-^ KEDİLER ^-^

        * Kedi gibiydi. Gördüğü en ufak bir şey, en basit ayrıntı bile onun için neşe ya da oyun kaynağı olabiliyordu.

        * Herkesin tedavisi farklıdır. Kiminin kedidir, kiminin şiir.

        * Aşıklar, yalnızlar, kediler, ... hepsi uyuyordu.

        * Dünyadan kaçıp kaçıp yavru kediler gibi birbirimizin göğsüne saklanır...

        * Yaşam bizimdi! Düşler, renkler, kediler, ağaçlar ve gökyüzü, her şeye rağmen, hala bizimleydi.

        * Yoksa reenkarne olup Hindistan'da bir sokak kedisine mi dönüşmüştü?

                                                                           Şubat 2017


 Yazar Hakkında Bilgi=  http://aytugakdogan.blogspot.com.tr/


ARKA KAPAK –

"İlkgençliğim boyunca birçok ülke gezmiş, onlarca şehirde dolanıp yüzlerce sokakta kaybolmuş ve binlerce kez izmarit ezmiştim asfaltlarında. Gittiğim ülkelerin saati kaçtı bilmezdim. Öğrenmek de istemezdim. Ah! Tatlı, güzel yalnızlığım benim! Bir gölge gibi tüm o yabancı seslerin ve yazıların arasında aylakça yürümek ve yürümek büyüleyiciydi. Sağır ve dilsiz ederdi beni şehirler. Ve bu özür garip bir şekilde özgürleştirirdi ruhumu. Bana kendi yabancılığımı unutturur, bambaşka bir yabancılık bahşederdi."


Genç yazar ve arkadaşları, yıllar sonra ortak bir dostlarının cenazesinde yeniden bir araya gelir ve hep birlikte bir yola çıkarlar. Gece, Doğu'da sahip olamadığı "kadın" kimliğini ararken, Rüzgâr ise Batı'da kendisine yüklenen "erkek" kimliğinin zorunluluklarından kaçmaktadır. Yolları bir koyda kendilerini yersiz yurtsuz hisseden başka gençlerle kesişir ve bu komüne dâhil olurlar. Melankoli, eğlence, seks ve uyuşturucu ile geçen günlerin ardından ise dünyadaki en büyük göç dalgalarından biri başlar. Mültecilerin sırt çantalarıyla Avrupa'nın sınır kapılarına dayandığını gören genç yazar, bu yolculuğun izini sürmek üzere bir kaçağa dönüşür ve onlarla birlikte yola koyulur. Çünkü en iyi çıkış yolunun, tam da içinden geçmek olduğunu düşünmektedir...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder