Aytuğ Akdoğan kitap paylaşımlarım için:
Duvar- Aytuğ Akdoğan
Ağladı ve Gözyaşlarını Öptüm - Aytuğ Akdoğan
Ben, Hiçbir Şey - Aytuğ Akdoğan
Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:
SÜRGÜN
Yazarı: Aytuğ
AKDOĞAN
Türü: Roman
Yayın
Hakları: Epsilon Yayınları
- 1.
Baskı: Eylül 2016
Kapak
Tasarımı: Berkcan Onar
- 176 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
* Hem matematiği
de sevmezdim ben! Sayılara değil, sözcüklere güvenirdim.
* ... sadece
kendi şiirlerinin olduğu bir dergi çıkartmış. Onu sokaklarda bir el arabasıyla
'Şiirci geldi!' diye bağırarak satıyormuş.
* Ailesi
tarafından aşağılanmış ya da yalnız bırakılmış her çocuk potansiyel bir
katildir. Aile, dünyada en çok katil ve terörist yetiştiren kurumdur.
* ... bu o kadar
derinde açılmış bir yaraydı ki, iyileşse dahi ruhumda dövme gibi bir iz
bırakacağı kesindi.
* Ardından denize
-özgürlüğe- bir adım daha atıp suyun içine girdik. Köpek, ağzını kapatıp başını
yukarı kaldırdı ve ciddiyetle suyun içinde daireler çizerek yüzdü biraz.
... Üstümü giymeden köpeğin yanına oturdum ve ona elimi
uzattım. Sağ ön ayağını sevgilisinin elini kavrar gibi avuçlarımın içine koydu.
Gözlerimin tam içine baktı. 'Görüyorum' diye fısıldadı sanki. 'Görüyorum
gözlerinin arkasındaki karanlığı, kalbindeki sürgünü, içindeki yabancıyı ve
gölgeni. Her şeyi biliyorum!'
... tüm kederimi ve utancımı çıplak gözyaşları eşliğinde
deniz kenarındaki bir köpeğin boynuna akıttığımı ve hayatım boyunca hiçbir
insana bu denli sıkı ve sahici sarılmadığımı fark ettim.
... gözlerimi yumdum... Koyda çırılçıplak boynuna sarılıp
ağladığım köpeği gördüm. Hüznüme rağmen iyilikle, mutlulukla anımsadığım o tüy
yumağı vicdanı. Bende olmayan her şeyin ve bir gün yeniden dönüşmeyi
arzuladığım ruhun temsiliydi o. Tüm bu alçaklığın ve haysiyetsizliğin içinde
inadına bağışlayıcı ve alabildiğine aydınlık bir can!
* Yukarıdaki
yamaçlardan havlayan bir köpek, aşağıdakileri harekete geçiriyor; kısa bir süre
sonra tüm köpekler kendi aralarında kurdukları bir dille haberleşmeye başlıyor
ve bu dilden anlamayan gerizekalı insanoğulları da bağıra çağıra onları
susturmaya çalışıyordu.
* ... hayvanlarla
paylaşmadığı hiçbir yemekten keyif almazdı.
* 'Yerli malı
insansız savaş uçağı yapmışlar, bununla övünüp poz vermişler.'
'İyi işte,' dedi gençlerden biri. 'En azından insan olmaz artık
içinde.'
'Eskiden de yoktu ki,' dedim. 'Hiroşima'yı bombalayan pilot
mesela, 'Hiç pişmanlık duymadım' demiş. Ve doksan iki yaşına kadar yaşamış.'
Gece, 'Kenan Evren de öyle söylemişti,' dedi. 'İdam
kararlarını verirken ellerim hiç titremedi' diyordu. Adamın elleri sadece
yaşlılıktan titredi. Astığı tüm çocuklardan fazla yaşayıp, doksan yedi yaşında
öldü.
* İnsanların tek
bir doğum ya da ölüm tarihi olduğuna inanmıyorum. Bakmayın siz mezar
taşlarındaki o rakamlara! İnsan sık sık ölür ve yeniden doğar aslında.
* Herkesin
tedavisi farklıdır. Kiminin kedidir, kiminin şiir.
* Hep birlikte
çürümenin kitabını yazıyorduk ve ben, hayvanlar ve bitkiler dışında her şeyin;
dünyanı bu hale getiren tüm insanlığın ve silahların üstüne tükürmek
istiyordum!
* Çünkü Kafka
haklıydı. Kendimden başka hiçbir eksiğim yoktu. Ve kendim, içine hızla düşmekte
olduğum boşluğun dibindeydi. Yani ölümde! - Yani yaşamda!
* 'Bence
içgüdüleriyle yaşayan hayvanlar değil, insanlar,' dedi. 'Yoksa savaş çıkartmak
için kim beyne ihtiyaç duyar ki?'
* Çünkü hayat
böyledir. Çoğu kez kötü şeyler olur ve iyi insanlar vicdan azabı çeker. Çünkü
vicdanları vardır! Gerçek kötülerin utanç duyduğu nerede görülmüş?
^-^ KEDİLER ^-^
* Kedi gibiydi.
Gördüğü en ufak bir şey, en basit ayrıntı bile onun için neşe ya da oyun
kaynağı olabiliyordu.
* Herkesin
tedavisi farklıdır. Kiminin kedidir, kiminin şiir.
* Aşıklar,
yalnızlar, kediler, ... hepsi uyuyordu.
* Dünyadan kaçıp
kaçıp yavru kediler gibi birbirimizin göğsüne saklanır...
* Yaşam bizimdi!
Düşler, renkler, kediler, ağaçlar ve gökyüzü, her şeye rağmen, hala bizimleydi.
* Yoksa reenkarne
olup Hindistan'da bir sokak kedisine mi dönüşmüştü?
Şubat 2017
ARKA KAPAK –
"İlkgençliğim boyunca
birçok ülke gezmiş, onlarca şehirde dolanıp yüzlerce sokakta kaybolmuş ve
binlerce kez izmarit ezmiştim asfaltlarında. Gittiğim ülkelerin saati kaçtı
bilmezdim. Öğrenmek de istemezdim. Ah! Tatlı, güzel yalnızlığım benim! Bir
gölge gibi tüm o yabancı seslerin ve yazıların arasında aylakça yürümek ve
yürümek büyüleyiciydi. Sağır ve dilsiz ederdi beni şehirler. Ve bu özür garip
bir şekilde özgürleştirirdi ruhumu. Bana kendi yabancılığımı unutturur,
bambaşka bir yabancılık bahşederdi."
Genç yazar ve arkadaşları, yıllar sonra ortak bir dostlarının cenazesinde yeniden bir araya gelir ve hep birlikte bir yola çıkarlar. Gece, Doğu'da sahip olamadığı "kadın" kimliğini ararken, Rüzgâr ise Batı'da kendisine yüklenen "erkek" kimliğinin zorunluluklarından kaçmaktadır. Yolları bir koyda kendilerini yersiz yurtsuz hisseden başka gençlerle kesişir ve bu komüne dâhil olurlar. Melankoli, eğlence, seks ve uyuşturucu ile geçen günlerin ardından ise dünyadaki en büyük göç dalgalarından biri başlar. Mültecilerin sırt çantalarıyla Avrupa'nın sınır kapılarına dayandığını gören genç yazar, bu yolculuğun izini sürmek üzere bir kaçağa dönüşür ve onlarla birlikte yola koyulur. Çünkü en iyi çıkış yolunun, tam da içinden geçmek olduğunu düşünmektedir...
Genç yazar ve arkadaşları, yıllar sonra ortak bir dostlarının cenazesinde yeniden bir araya gelir ve hep birlikte bir yola çıkarlar. Gece, Doğu'da sahip olamadığı "kadın" kimliğini ararken, Rüzgâr ise Batı'da kendisine yüklenen "erkek" kimliğinin zorunluluklarından kaçmaktadır. Yolları bir koyda kendilerini yersiz yurtsuz hisseden başka gençlerle kesişir ve bu komüne dâhil olurlar. Melankoli, eğlence, seks ve uyuşturucu ile geçen günlerin ardından ise dünyadaki en büyük göç dalgalarından biri başlar. Mültecilerin sırt çantalarıyla Avrupa'nın sınır kapılarına dayandığını gören genç yazar, bu yolculuğun izini sürmek üzere bir kaçağa dönüşür ve onlarla birlikte yola koyulur. Çünkü en iyi çıkış yolunun, tam da içinden geçmek olduğunu düşünmektedir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder