30 Ocak 2016 Cumartesi

Unutma Bahçesi - Latife Tekin * Kış Okuma Şenliği 2015-2016

Sevgili Pinuccia'nın düzenlediği 'Kış Okuma Şenliği' okuma listeme buradan ulaşabilirsiniz.

Listenin 8. sırası: Başkasının sizin için seçtiği bir kitap. (Bu kategoride tavsiyelerine güvendiğiniz ve tanıdığınız birine gidip ne okuyacağınızı sorabilirsiniz veya bir yakınınızdan kütüphanenizden okumanız için rastgele kitap seçmesini isteyebilirsiniz. Kendi kendine karar vermek yok).
-Fazıl seçti.-


Sevgili Latife Tekin'le Gümüşlük Akademisi'nde sohbet etme imkanı bulmuştum. Bu sebeple 'Unutma Bahçesi' benim için çok hoş bir okuma oldu.


Latife Tekin'in okuduğum bir diğer kitabı:

Berci Kristin Çöp Masalları - Latife Tekin / Kısa Kitap Festivali ♥



Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:


UNUTMA BAHÇESİ
Yazarı: Latife TEKİN
Türü: Roman
Yayın Hakları: İletişim Yayınları
www.iletisim.com.tr
-   1. Baskı 2013, İstanbul     2. Baskı 2014, İstanbul
Kapak Tasarımı: Gürel Yontan
-   279 sayfa


 Kitaptan Alıntılar;

        * Kitap Ahmet Filmer'e ithaf edilmiş.
         Ahmet Filmer kim peki?:
 Her şey 1988’de borçlarını ödeyebilmek için tarlasını gözden çıkaran bir köylünün Ahmet Filmer’e bu tarlayı neredeyse zorla satmasıyla başlıyor. Makine mühendisi olan Filmer, satın aldığı, Bodrum’a 20 km uzaklıkta bulunan Gümüşlük Köyü’ndeki bu 15 dönümlük arazinin “gün doğumunda eski değirmenlere, gün batımında antik Myndos’a bakan" meşeliğinde kendine bir baraka kuruyor. Yıl: 1993. Ve düşünmeye başlıyor. Düşünce, “düşünce çiftliği" fikrine uzanıyor. Üç yıl geçiyor aradan... “Ne yapabilirim?" sorusuna yanıtlar biriktiriyor Filmer. Sonunda bir vakıf kurup arazisini bu vakfa bağışlıyor.
       Vakfın amacı belirleniyor: “Bu arazi üzerinde sanat, kültür, bilim ve ekolojik araştırma ve yaşam tarzlarına dönüşecek altyapılar hazırlamak, o çabaları gösterenlere mekânlar ve imkânlar yaratmak."
       Çalışmalara başlıyor Ahmet Filmer. Ama öyle çok büyük bir gelişme de olmuyor. Ta ki 1998’de Latife Tekin gelip, işe el koyuncaya dek... Tekin finans sorununa yönelik bağlantılar kuruyor, düşünce çiftliğine inanan insanların ve kuruluşların katkılarını “Gümüşlük Akademisi Projesiönde buluşturuyor. Akademi’nin oluşumu Tekin’in inancı, heyecanı ve bitip tükenmek bilmez enerjisiyle ivme kazanıyor. Ve yıl: 2000. İki yıl boyunca Ahmet Filmer’in ütopyası yeni yol arkadaşlarıyla birlikte somut gerçekliğe doğru adım adım taşınıyor. “Ada" görünmeye başlıyor!
       Bugün yarı şantiye durumuna rağmen, “ruhu tam" bir oluşum Gümüşlük Akademisi. “Yaşayan" gerçek bir akademi. Filmer’in deyişiyle “Sanatçının kurtarılmış bölgesi". Sanatçının, edebiyatçının, bilim adamının. Ve tabii düşüncenin... Kocaman bir soluk dahası, “derin" bir soluk!
http://www.milliyet.com.tr/2000/08/13/sanat/san01.html

        * O bir ses verdi, ben o sesi yankılamadım. İlişkimiz yürümüyor...

        
        * Günün birinde, adanın üstünde aynı büyüklükte, yüzdüğü her yere onunla birlikte süzülen bir bulut gelip oturuyor. Önceleri hoşlanıyor bu durumdan ada, en çok da gecenin boşluğunda bembeyaz ışımasına sevinerek... Ama sonra sonra, bulutun süzüldüğü yere doğru yüzüyor olmaktan kuşkulanıyor, kıyıya sürükleneceğinden korkuyor... Artık hiç yüzmek istemiyor...

        * Kimilerinin ruhu da sisle örtülü.

        * Hayvanla arkadaşlığa yasak koymaz olmaz bu çağda.

        * İnsanları mutlu bir sessizliğin sarmasına dayanamayıp bir sözle gerginlik yaratan kişiler vardır...

        * ... kirpi ruhlular...

        * Akreplerin olduğu yerde onların zehrini alacak otlar yetişir...

        * ... ne kadar çok unutursak boşluğumuzun o kadar büyüyeceğinden, yani azaldıkça çoklaşabileceğimizden...

        * Yaşadığın her an, her yaşadığın an yaşar.

        * Gücü yetse yıldızlara tükürüp söndürür bu...

        * Bir daha asla geri dönemeyeceğiz; bir daha asla cennet bahçesine dönemeyeceğiz, masumiyete dönemeyeceğiz, Auschwitz öncesine, Hiroşima öncesine dönemeyeceğiz, Vietnam öncesine, Cezayir, Filistin, Irak öncesine dönemeyeceğiz... Maraş öncesine, 1 Mayıs '77 öncesine, 12 Eylül öncesine, Sivas öncesine, 'hayata dönüş operasyonu' öncesine dönemeyeceğiz! Hepimize dışkı yedirilmemiş gibi, makadımıza cop sokulmamış gibi, kolumuzu iş makinesi koparmamış gibi yapamayız; kurşuna dizilmemişiz gibi, işkence görmemişiz gibi, on yedi yaşında idam edilmemişiz gibi, gece baskınlarında alınıp götürülmüş ve bir daha geri dönmemiş gibi yapamayız. Çocukluğumuza tecavüz edilmemiş gibi, aşklarımız ve inançlarımız elimizden alınmamış gibi, töre cinayetlerinde öldürülmemiş, bilmem kaç kez çığlık çığlığa uyanmamışız gibi karabasanlardan ve defalarca boğulmamışız gibi çığlığımız, gözlerimizi ayırmadan günlerce bakmamışız duvara... unutamayız... televizyon karşısına geçip, sersem sersem gülüp oynayanlar aynı şevk ve heyecanla seyredemeyiz hiçbir şey olmamış gibi...


^-^ KEDİLER ^-^

        * Kucağımda da bir kedi uyukluyor.

        * ... kediler köpekler dokuz tanesini...

        * Kedilerin sincapların...

        * O kendini kediler gibi otlarla iyileştiriyor.

        * Cama tırmanan yavru kedilerden birinin... ... ölüsünü buldum kedinin, güneşte uyuyormuş gibi uzanmıştı. ...ağızlarıyla hırpalamışlar kediyi. ... kedi yavrusuna ölüme giderek beni kurtarmış gibi bir üzüntüyle baktım.

        * İnsanların hastalandıklarında kediler gibi otların arasına kaçtığını...

        * ... tırmaladığın kedileri unutacaksın.

        * Kedi gibi Profesör Bey'in üstüne sıçrayıp ağzından öpmeye çalışıyordu onu.


 - Yazım-Basım Hataları-

        * Sf/ 100
         ... sahibine aşın düşkün...

        * Sf/ 170
         ... dedi.bahçeye...

                                                                                     OCAK 2016


 Yazar Hakkında Bilgi=  Türk edebiyat yazarı.
1957'de Kayseri'nin Bünyan ilçesine bağlı Karacahevenk köyünde doğdu. 1966'da 9 yaşındayken ailesiyle birlikte İstanbul'a geldi. Ortaöğrenimini Beşiktaş Kız Lisesi'nde tamamladı. İstanbul Telefon Başmüdürlüğü'nde kısa bir süre çalıştı. İlk kitabı "Sevgili Arsız Ölüm" 1983'te yayınlandı. Anadolu'daki köy yaşamı ve insanlarını masalımsı bir atmosferde ve "Yüzyıllık Yalnızlık" (Gabriel Garcia Marquez) tadında anlattığı bu ilk romanıyla büyük ün kazandı. Büyülü gerçekçilik akımına da yakıştırılan bu romanının ardından peş peşe diğer romanları geldi. Eserleri İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca, Farsça ve Hollandacaya çevrildi. Değişik üslubu ve yaklaşımıyla kuşağındaki edebiyatçıların önde gelen isimlerinden biri oldu.
Latife Tekin Bodrum Gümüşlük`te bir `Ebediyat Evi` projesi başlatmıştır. Garanti Bankası tarafından desteklenen proje, mimar
Hüsmen Ersöz'ün 1998 yılında hazırladığı mimari proje ile inşaata başlamıştır (1999). Ressam Hale Arpacıoğlu'nun, Koç Grubu şirketlerinden aldığı destekle, aynı mimari projenin bir parçası olarak Sanat Evi'nin yapımına başlanmıştır. Latife Tekin, Bodrum Gümüşlük'te, herkesin yazabileceği, tartışabileceği, sanatçıların büyük şehrin dağdağasından uzak eser üretebileceği bir mekanın tamamlanması için çalışmaktadır.Son olarak 2010'da "rüyalar ve uyanışlar" kitabı yayımlandı.
28 Aralık 2011 akşamı Sabit Fikir ve İstanbul Modern işbirliğiyle düzenlenen Sözünü Sakınmadan etkinliğinde usta eleştirmenler Ömer Türkeş ve Semih Gümüş'ün konuğu olmuştur




ARKA KAPAK –

“Gelenlerin çoğu karar ânıyla ilgili buna benzer şeyler anlatır. Dinlemek beni sarsardı eskiden. Hep bir çatlama, kopma sesiyle, ayrılma hışırtısıyla zihnimde beliren, dönmemek üzere giden insan imgesinin yerini, ansızın içimde uyanan bir sezgi sonrasında, bir yırtınmayla dünyaya gelen insan görüntüsü aldı. Nasıl doğduklarını anımsayıp bilmeden bunu anlattıklarını düşünmeye başladım. Ben artık böyle dinliyorum öykülerini. Ama söylemiyorum kimseye.”

Latife Tekin Unutma Bahçesi’nde, toplumdan ve şehir hayatının rutin dayatmalarından uzaklaşmaya çalışan bir grup insanın umut yüklü hikâyesini anlatıyor. Erdem ve özgürlüğün peşindeki kahramanları Tebessüm, Şeref, Olgun ve Cömert’in bir Ege kasabasında buluşarak, kendilerine doğayla iç içe bir cennet bahçesi kurmalarının izini sürüyor. Yazar, yeni bir yaşam kurmak için yola çıkan kahramanları arasında gezinip onlara söz verirken, okuru geçmiş, kimlik, unutma, cennet ve cehennem gibi kavramlar üzerine düşünmeye davet ediyor.

“Yeni bir dil oluşturduğu Unutma Bahçesi’nde, ikircikli bir anlatı kuruyor Latife Tekin. Ve romanlarının göç güzergâhının sürdüğünü ima edercesine çarpıcı bir belirsizlikte karar kılıyor.” 

Jale Parla


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder