Listenin 8. sırası: Başkasının sizin için seçtiği bir kitap. (Bu kategoride tavsiyelerine güvendiğiniz ve tanıdığınız birine gidip ne okuyacağınızı sorabilirsiniz veya bir yakınınızdan kütüphanenizden okumanız için rastgele kitap seçmesini isteyebilirsiniz. Kendi kendine karar vermek yok).
-Fazıl seçti.-
Sevgili Latife Tekin'le Gümüşlük Akademisi'nde sohbet etme imkanı bulmuştum. Bu sebeple 'Unutma Bahçesi' benim için çok hoş bir okuma oldu.
Latife Tekin'in okuduğum bir diğer kitabı:
Berci Kristin Çöp Masalları - Latife Tekin / Kısa Kitap Festivali ♥
Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:
UNUTMA BAHÇESİ
Yazarı: Latife
TEKİN
Türü: Roman
Yayın
Hakları: İletişim Yayınları
www.iletisim.com.tr
- 1. Baskı
2013, İstanbul 2. Baskı 2014, İstanbul
Kapak Tasarımı: Gürel Yontan
Kapak Tasarımı: Gürel Yontan
- 279 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
* Kitap Ahmet
Filmer'e ithaf edilmiş.
Ahmet Filmer kim peki?:
Her şey 1988’de borçlarını ödeyebilmek
için tarlasını gözden çıkaran bir köylünün Ahmet Filmer’e bu tarlayı neredeyse
zorla satmasıyla başlıyor. Makine mühendisi olan Filmer, satın aldığı, Bodrum’a
20 km
uzaklıkta bulunan Gümüşlük Köyü’ndeki bu 15 dönümlük arazinin “gün doğumunda
eski değirmenlere, gün batımında antik Myndos’a bakan" meşeliğinde kendine
bir baraka kuruyor. Yıl: 1993. Ve düşünmeye başlıyor. Düşünce, “düşünce
çiftliği" fikrine uzanıyor. Üç yıl geçiyor aradan... “Ne
yapabilirim?" sorusuna yanıtlar biriktiriyor Filmer. Sonunda bir vakıf
kurup arazisini bu vakfa bağışlıyor.
Vakfın amacı belirleniyor: “Bu arazi üzerinde sanat, kültür, bilim ve ekolojik araştırma ve yaşam tarzlarına dönüşecek altyapılar hazırlamak, o çabaları gösterenlere mekânlar ve imkânlar yaratmak."
Çalışmalara başlıyor Ahmet Filmer. Ama öyle çok büyük bir gelişme de olmuyor. Ta ki 1998’de Latife Tekin gelip, işe el koyuncaya dek... Tekin finans sorununa yönelik bağlantılar kuruyor, düşünce çiftliğine inanan insanların ve kuruluşların katkılarını “Gümüşlük Akademisi Projesiönde buluşturuyor. Akademi’nin oluşumu Tekin’in inancı, heyecanı ve bitip tükenmek bilmez enerjisiyle ivme kazanıyor. Ve yıl: 2000. İki yıl boyunca Ahmet Filmer’in ütopyası yeni yol arkadaşlarıyla birlikte somut gerçekliğe doğru adım adım taşınıyor. “Ada" görünmeye başlıyor!
Bugün yarı şantiye durumuna rağmen, “ruhu tam" bir oluşum Gümüşlük Akademisi. “Yaşayan" gerçek bir akademi. Filmer’in deyişiyle “Sanatçının kurtarılmış bölgesi". Sanatçının, edebiyatçının, bilim adamının. Ve tabii düşüncenin... Kocaman bir soluk dahası, “derin" bir soluk!
Vakfın amacı belirleniyor: “Bu arazi üzerinde sanat, kültür, bilim ve ekolojik araştırma ve yaşam tarzlarına dönüşecek altyapılar hazırlamak, o çabaları gösterenlere mekânlar ve imkânlar yaratmak."
Çalışmalara başlıyor Ahmet Filmer. Ama öyle çok büyük bir gelişme de olmuyor. Ta ki 1998’de Latife Tekin gelip, işe el koyuncaya dek... Tekin finans sorununa yönelik bağlantılar kuruyor, düşünce çiftliğine inanan insanların ve kuruluşların katkılarını “Gümüşlük Akademisi Projesiönde buluşturuyor. Akademi’nin oluşumu Tekin’in inancı, heyecanı ve bitip tükenmek bilmez enerjisiyle ivme kazanıyor. Ve yıl: 2000. İki yıl boyunca Ahmet Filmer’in ütopyası yeni yol arkadaşlarıyla birlikte somut gerçekliğe doğru adım adım taşınıyor. “Ada" görünmeye başlıyor!
Bugün yarı şantiye durumuna rağmen, “ruhu tam" bir oluşum Gümüşlük Akademisi. “Yaşayan" gerçek bir akademi. Filmer’in deyişiyle “Sanatçının kurtarılmış bölgesi". Sanatçının, edebiyatçının, bilim adamının. Ve tabii düşüncenin... Kocaman bir soluk dahası, “derin" bir soluk!
http://www.milliyet.com.tr/2000/08/13/sanat/san01.html
* O bir ses
verdi, ben o sesi yankılamadım. İlişkimiz yürümüyor...
* Günün birinde,
adanın üstünde aynı büyüklükte, yüzdüğü her yere onunla birlikte süzülen bir
bulut gelip oturuyor. Önceleri hoşlanıyor bu durumdan ada, en çok da gecenin
boşluğunda bembeyaz ışımasına sevinerek... Ama sonra sonra, bulutun süzüldüğü
yere doğru yüzüyor olmaktan kuşkulanıyor, kıyıya sürükleneceğinden korkuyor...
Artık hiç yüzmek istemiyor...
* Kimilerinin
ruhu da sisle örtülü.
* Hayvanla
arkadaşlığa yasak koymaz olmaz bu çağda.
* İnsanları mutlu
bir sessizliğin sarmasına dayanamayıp bir sözle gerginlik yaratan kişiler
vardır...
* ... kirpi
ruhlular...
* Akreplerin
olduğu yerde onların zehrini alacak otlar yetişir...
* ... ne kadar
çok unutursak boşluğumuzun o kadar büyüyeceğinden, yani azaldıkça
çoklaşabileceğimizden...
* Yaşadığın her
an, her yaşadığın an yaşar.
* Gücü yetse
yıldızlara tükürüp söndürür bu...
* Bir daha asla
geri dönemeyeceğiz; bir daha asla cennet bahçesine dönemeyeceğiz, masumiyete
dönemeyeceğiz, Auschwitz öncesine, Hiroşima öncesine dönemeyeceğiz, Vietnam
öncesine, Cezayir, Filistin, Irak öncesine dönemeyeceğiz... Maraş öncesine, 1
Mayıs '77 öncesine, 12 Eylül öncesine, Sivas öncesine, 'hayata dönüş
operasyonu' öncesine dönemeyeceğiz! Hepimize dışkı yedirilmemiş gibi,
makadımıza cop sokulmamış gibi, kolumuzu iş makinesi koparmamış gibi yapamayız;
kurşuna dizilmemişiz gibi, işkence görmemişiz gibi, on yedi yaşında idam
edilmemişiz gibi, gece baskınlarında alınıp götürülmüş ve bir daha geri
dönmemiş gibi yapamayız. Çocukluğumuza tecavüz edilmemiş gibi, aşklarımız ve
inançlarımız elimizden alınmamış gibi, töre cinayetlerinde öldürülmemiş, bilmem
kaç kez çığlık çığlığa uyanmamışız gibi karabasanlardan ve defalarca
boğulmamışız gibi çığlığımız, gözlerimizi ayırmadan günlerce bakmamışız
duvara... unutamayız... televizyon karşısına geçip, sersem sersem gülüp
oynayanlar aynı şevk ve heyecanla seyredemeyiz hiçbir şey olmamış gibi...
^-^ KEDİLER ^-^
* Kucağımda da
bir kedi uyukluyor.
* ... kediler
köpekler dokuz tanesini...
* Kedilerin
sincapların...
* O kendini
kediler gibi otlarla iyileştiriyor.
* Cama tırmanan
yavru kedilerden birinin... ... ölüsünü buldum kedinin, güneşte uyuyormuş gibi
uzanmıştı. ...ağızlarıyla hırpalamışlar kediyi. ... kedi yavrusuna ölüme
giderek beni kurtarmış gibi bir üzüntüyle baktım.
* İnsanların
hastalandıklarında kediler gibi otların arasına kaçtığını...
* ...
tırmaladığın kedileri unutacaksın.
* Kedi gibi
Profesör Bey'in üstüne sıçrayıp ağzından öpmeye çalışıyordu onu.
- Yazım-Basım Hataları-
* Sf/ 100
... sahibine aşın düşkün...
* Sf/ 170
... dedi.bahçeye...
OCAK 2016
Yazar Hakkında Bilgi= Türk edebiyat
yazarı.
1957'de Kayseri'nin
Bünyan ilçesine bağlı Karacahevenk köyünde doğdu. 1966'da 9 yaşındayken
ailesiyle birlikte İstanbul'a geldi. Ortaöğrenimini Beşiktaş Kız Lisesi'nde
tamamladı. İstanbul Telefon Başmüdürlüğü'nde kısa bir süre çalıştı. İlk kitabı
"Sevgili Arsız Ölüm" 1983'te yayınlandı. Anadolu'daki köy yaşamı ve
insanlarını masalımsı bir atmosferde ve "Yüzyıllık Yalnızlık"
(Gabriel Garcia Marquez) tadında anlattığı bu ilk romanıyla büyük ün
kazandı. Büyülü gerçekçilik akımına da yakıştırılan
bu romanının ardından peş peşe diğer romanları geldi. Eserleri İngilizce,
Almanca, Fransızca, İtalyanca, Farsça ve Hollandacaya çevrildi. Değişik üslubu
ve yaklaşımıyla kuşağındaki edebiyatçıların önde gelen isimlerinden biri oldu.
Latife
Tekin Bodrum Gümüşlük`te bir `Ebediyat Evi` projesi başlatmıştır. Garanti
Bankası tarafından desteklenen proje, mimar
Hüsmen Ersöz'ün 1998 yılında hazırladığı
mimari proje ile inşaata başlamıştır (1999). Ressam Hale Arpacıoğlu'nun, Koç
Grubu şirketlerinden aldığı destekle, aynı mimari projenin bir parçası olarak
Sanat Evi'nin yapımına başlanmıştır. Latife Tekin, Bodrum Gümüşlük'te, herkesin
yazabileceği, tartışabileceği, sanatçıların büyük şehrin dağdağasından uzak
eser üretebileceği bir mekanın tamamlanması için çalışmaktadır.Son olarak
2010'da "rüyalar ve uyanışlar" kitabı yayımlandı.
28
Aralık 2011 akşamı Sabit Fikir ve
İstanbul Modern işbirliğiyle düzenlenen Sözünü Sakınmadan etkinliğinde
usta eleştirmenler Ömer Türkeş ve Semih Gümüş'ün konuğu olmuştur
Kitap Hakkında= https://tr.wikipedia.org/wiki/Unutma_Bah%C3%A7esi
Türk edebiyat http://www.unutmabahcesi.org/ana.htm
ARKA KAPAK –
“Gelenlerin çoğu karar ânıyla ilgili buna benzer
şeyler anlatır. Dinlemek beni sarsardı eskiden. Hep bir çatlama, kopma
sesiyle, ayrılma hışırtısıyla zihnimde beliren, dönmemek üzere giden
insan imgesinin yerini, ansızın içimde uyanan bir sezgi sonrasında,
bir yırtınmayla dünyaya gelen insan görüntüsü aldı. Nasıl doğduklarını anımsayıp
bilmeden bunu anlattıklarını düşünmeye başladım. Ben artık böyle
dinliyorum öykülerini. Ama söylemiyorum kimseye.”
Latife Tekin Unutma Bahçesi’nde, toplumdan ve şehir
hayatının rutin dayatmalarından uzaklaşmaya çalışan bir grup insanın umut
yüklü hikâyesini anlatıyor. Erdem ve özgürlüğün peşindeki
kahramanları Tebessüm, Şeref, Olgun ve Cömert’in bir Ege kasabasında
buluşarak, kendilerine doğayla iç içe bir cennet bahçesi kurmalarının
izini sürüyor. Yazar, yeni bir yaşam kurmak için yola çıkan
kahramanları arasında gezinip onlara söz verirken, okuru geçmiş, kimlik,
unutma, cennet ve cehennem gibi kavramlar üzerine düşünmeye davet ediyor.
“Yeni bir dil oluşturduğu Unutma Bahçesi’nde,
ikircikli bir anlatı kuruyor Latife Tekin. Ve romanlarının göç
güzergâhının sürdüğünü ima edercesine çarpıcı bir belirsizlikte karar
kılıyor.”
Jale Parla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder