29 Temmuz 2014 Salı

Son Ada - Zülfü Livaneli *Yaz Okuma Şenliği 2014*

Sevgili Pinuccia'nın düzenlediği 'Yaz Okuma Şenliği'nin bir kitabı daha okundu:)

Okuma halleri fotoğraflarıma göz atmak isterseniz:

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Son Ada / Zülfü Livaneli


Okuma şenliği defterim için buraya lütfen:)

Listenin 16. sırasındaki herhangi bir ödül kazanmış bir roman kategorisinde 'Son Ada'yı okudum.
Son Ada '2009, Orhan Kemal Roman Armağanı'nı almış. 



Kitabın benim için enteresan olan yanı ada betimlenirken ve olayların kimi hikayeleştirilirken Sedef Adası'ndan fazlasıyla ilham alınmış olması. Zaten Livaneli 80'li yıllarda Sedef'e fazlasıyla geliyormuş. Son Ada'nın huzurunun kaçmadığı bölümler Sedef'i andırıyor.


Kitapta bahsi geçen martı, tilki gelişmeleri romanlaştırılmış hali gibi korkunç ve vahşi hallerde olmasa da adada yaşanmış gelişmeler, yine 80'li yıllarda...

Fazıl'lar 67'den beri Sedefliler. Ve bizim Sedef sevdamız da Bodrum'a gelene kadar bir başkaydı:) 

Sedef fotoğraflarımıza bakmak isterseniz:

***Sedef Karlar Altında***





SON ADA
Yazarı: Zülfü LİVANELİ
Yayın Hakları: Doğan Egmont Yayıncılık
www..dogankitap.com.tr
- 1 - 39. baskı / Remzi Kitabevi, 2008-2012
- Doğan Kitap'ta 1. baskı / Eylül 2013
-   183 sayfa

Kitaptan Alıntılar,

        * ... bir deney okuduğumu hatırlıyorum: İki ayrı martı türünün yumurtalarını değiştirmişler. Her yıl göç eden gümüş martıların yumurtaları ile göç etmeye kara sırtlı martıların yumurtalarından çıkan dokuz yüz martı yavrusu, yanlış anneler tarafından eğitilmiş. Sonra bu yavruların göç hareketleri izlenmiş.
         Asıl ana babası göç etmeyen martı yavruları sahte ana babalarının peşine takılıp Fransa ve İspanya'ya göç etmişler. Aslında göçmen olan ama göçmeyen ana baba tarafından yetiştirilen martılar ise içgüdülerine uyup yine göç etmişler. Bu deney, martıların hem içgüdülerinin hem de öğrenme yeteneklerinin çok yüksek olduğunu kanıtlamış.

        * ... seni kandırmış, elindeki pırlantayı boncuk sanmana yol açmış.

        * Şiir silahtan güçlüdür.

        * ... kendimi bir martı yerine koyarak adayı onların gözüyle seyretmek isterdim. Acaba gökyüzünden baktıkları zaman, aşağıda yürüyen, konuşan, yemek yiyen insanları nasıl görüyorlardı? Bizim hakkımızdaki fikirleri neydi?
         Biz insanlar evren hakkında düşünürüz, yargılara varırız ama evrenin bizim hakkımızda ne düşündüğünü hiç merak etmeyiz.

        * Güzel miydi? Evet, güzel olmasına güzeldi ama bu o kadar önemsiz bir ayrıntıydı ki benim için. Başına bir şey gelse, yüzü değişse, hatta çirkinleşse bile ona olan duygularım değişmezdi. Güzellikten çok farklı bir şeydi beni ona vurgun kılan. Anlatılmaz, dile söze gelmez bir şey; bir hava, bir tavır, sesindeki ince bir kırılma, dudaklarının kıyısındaki hafif bir gölgelenme, gülerken çenesinde oluşan küçük çukur...
       
        * Eskiden beri insanları hayvanlara benzetme huyum vardır. Bence her insan bir hayvana benzer.

        * Bırak psikoloji, karakter, insan ilişkileri eylemlerden çıksın. Kelimeleri güzelleştirerek ya da şiddetlendirerek, güzel tasvirlerle insan hallerini anlatmaya kalkma. Sen eylemi anlat, gerisini okur kafasında tamamlasın Aristo da böyle demişti.
         Bir örnek versene demem üzerine de bana halk hikayelerinin şu ölümsüz meselini anlatmıştın:
         Eski çağlarda bir delikanlı, insanların dişlerini de tedavi eden bir hekimin kızına aşıktır. Sırf kızı görebilmek için oraya gider delikanlı ve sevgilisinin yüzüne bakarak otuz iki sağlam dişinin çektirir. Şimdi bu eylem üzerine hangi sevda sözlerini ekleyebilirsin ki? Hepsi zayıf kalır.

       ^-^ KEDİLER ^-^

        * ... tilkilerin ısırdığı kedi ve köpekler kuduz oluyor, ...

                                                   Okuduğum tarih: 28 Temmuz 2014


Yazar Hakkında Bilgi= Romanları 30 dilde yayımlanan Zülfü Livaneli, 1946 yılında doğdu. 1972 yılında fikirlerinden dolayı askeri cezaevinde yattı, 11 yıl sürgünde yaşadı. Livaneli, 1999 yılında San Remo’da En İyi Besteci ödülüne layık görüldü. Müzik eserleri Londra, Moskova, Berlin, Atina, İzmir Senfoni orkestraları tarafından icra edildi ve Zubin Mehta, Simeon Kogan gibi şeflerce yönetildi.Türkiye dışında Çin Halk Cumhuriyeti, İspanya, Kore ve Almanya’da da çok satanlar arasına giren romanlarıyla, Balkan Edebiyat Ödülü’ne, ABD’de Barnes and Noble Büyük Yazar Ödülü’ne, İtalya ve Fransa’da Yılın Kitabı Ödülü’ne, Türkiye’de ise Yunus Nadi Ödülü’ne ve Orhan Kemal Roman Ödülü’ne layık görüldü. Livaneli, dünya kültür ve barışına yaptığı katkılardan ötürü 1996 yılında Paris’te UNESCO tarafından Büyükelçilikle onurlandırıldı ve Genel Direktör danışmanlığına atandı.2002-2006 yılları arasında TBMM’de ve Avrupa Konseyi’nde milletvekilliği görevinde bulundu.
www.livaneli.gen.tr

ARKA KAPAK –

“Zülfü büyük kapıdan bu romanıyla girmiştir.”
Yaşar Kemal

Son Ada’nın adsız anlatıcısı, adını kendisinin koyduğu bu yeri “son sığınak, son insani köşe” olarak niteliyor. Anlattığı, nerdeyse bir ütopya: “Herkes elinden geldiği kadarını, içinden geldiği kadarını yapıyordu.” Ancak bu durum uzun sürmez: Ülkenin darbeci başkanının emekliliğini huzur içinde geçirmek için adaya yerleşmesi, bu cennet adada yaşayanların huzurunu kaçıracaktır.

Başkan, Son Ada’yı her tür “anarşi”den kurtarmaya kararlıdır. Adanın halinden hoşnut toplumunu “çoğunluğun oyları neyi işaret ediyorsa onu yaparak” oluşturduğu “kurul”lar eliyle yönetmeye, adanın ağaçlıklı yolunu “park ve bahçe geleneklerine göre düzenlenmiş” bir hale getirerek başlar. Görünüşte her şey demokratik geleneklere uygundur.

Ütopya tam bir distopyaya dönüşürken, başta martılar, bu gidişe başkaldıranlar da vardır...

“Livaneli’nin bu benzersiz yaratıcı romanında, insan yapısı otoriteyle karşı karşıya... Yazar bizi dünyamız üzerinde yeniden düşünmeye çağırıyor. Mutlaka okunmalı.”
Prof. Lenore Martin, Harvard Üniversitesi

“Romanı bitirdiğinizde, bir yurdu yok eden kişilerin, küçük bir adayı da kolaylıkla yok etmesinin doğal olduğunu anlıyorsunuz.”
Hasan Akarsu, Cumhuriyet

1 yorum: