25 Ocak 2017 Çarşamba

Yavru Ceylan - Magda Szabo

Yavru Ceylan, Magda Szabo'nun okuduğum üçüncü kitabı.
Yazarla tanışmam, her defasında yinelediğim gibi sevgili Leylak Dalı sayesinde oldu. Blog paylaşımından etkilenip ben de 'Kapı' romanını alıp okumuştum. Buradan 'Kapı' kitabıyla ilgili yorumuma ulaşabilirsiniz. Çok etkileyici bulduğum için de zamanla başka kitaplarını da edinip okuyorum. 
İkinci olarak 'Katalin Sokağı'nı okudum. Kitapla ilgili paylaşımıma göz atmak isterseniz şuraya lütfen:)


Magda Szabo okumaya devam... Sevgili Leylak Dalı özellikle Iza'nın Şarkısı kitabını öneriyor ancak kitabın baskısı tükenmiş olduğu için ikinci elini bulduğum an alacağım:)
Yavru Ceylan bir anti kahramanın ağzından yazılmış. Eszter'in iç dünyasını sanki mercek altına almışınız hissi uyandırıyor okurken. Eszter'in takıntısının tek hedefi haline gelmiş olan Angela ile olan alıp veremediği duygularını, içinde besleyip büyüttüğü nefret duygusunu, çocukluğunu daha doğrusu yaşayamadığı çocukluğunu, ailesini belki biraz da ailesinin kendi olma çabaları içindeki bencilliklerini, yoksulluğu, ülkesinin içinde bulunduğu savaş zamanlarını gibi konuları işliyor. Dahası var azı yok:)


Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:

Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Yavru Ceylan / Magda Szabo




YAVRU CEYLAN
Yazarı: Magda SZABO
Orijinal Adı: Az oz
Türü: Roman
Yayın Hakları: Yapı Kredi Yayınları
-   Çeviriye temel alınan baskı: Szepirodalmi Könyvkiado, Budapest, 1975
1. baskı: İstanbul, Ağustos 2013
Kapak Tasarımı: Nahide Dikel
Çeviri: Yasemin Pichler
-   229 sayfa


 Kitaptan Alıntılar;

        * Taşralarda taşınmak büyük ayıp sayılır, yük arabalarının izinden felaketlerin, mal kayıplarının, boşanmaların ve skandalların geldiğine inanılırdı.

        * Her cumartesi, iyilik günlüğüme yazacak bir şey buluncaya kadar, dolmakalemimin arkasını kemirip dururdum. Yetişkinlerin de inanacağı, en önemlisi parayla sağlanmayacak, fakirlerin de yapabileceği iyilikler bulmak inanılmaz zordu.

        * Bir Noel ağacı gibi tüm oyuncular üzerine yapışmıştı...

        * Bir akşam Kale'deyken, Lovas Sokağı'nı, tepeleri ve şehri seyrederken, evlerden birinin bacasından kıvrılarak çıkan dumanı bana hediye ettiğini söylediğin aklıma geldi. Duman kıvrılarak yukarı çıktıkça, onu gözlerimle izlemiş, şimdiye kadar bana hiç kimsenin bir duman hediye etmediğini düşünmüştüm.


^-^ KEDİLER ^-^

        * ... üç renkli büyük kedisi, avludan içeri zıpladı ve pantolonunda tüyler bırakarak Gyurica'nın bacaklarına süründü.

        * ... belki kedi beslemelisin... Ambrus'un bahçesinde bütün gün güvercinler gezinirlerdi, bir kedi asla olmazdı, ben Ambrus'suz yapamazdım, o da güvercinlerine zarar verirler diye kedilerden nefret ederdi.

        * ... yeşile çalan çekik kedi gözlerine benzer.

        * Beni öptüğünde, Bela'nın bir değirmenci kedisi gibi un kokmasını bir anlığına unutturacak, tarif edemediğim bir heyecan duymuştum...

        * ... Peşte'de bir evin olması, orada hizmetçinle, kedinle, telefonunla bensiz yaşayabilmen düşüncesine bile katlanamıyordum.

        * ... camların arkasında kediler uyuyordu.

        * ... saç örgüsü kedi kuyruğu kadardı.


- Yazım-Basım Hataları-

        * Sf/ 111
         Göz, kapaklarımı aralayıp...

        * Sf/ 170
         ... yerdim.Yemeğimi...

        * Sf/ 219
         ... olmadığıni...

        * Sf/ 225
         ... sessizlığı...

        * Sf/ 228
         ... oldugumu...

                                                                                     Ocak 2017


 Yazar Hakkında Bilgi=  Magda Szabó (1917-2007) Debrecen doğumlu. Macaristan’ın önde gelen yazarlarından. Latin ve Macar edebiyatı eğitimi-nin ardından öğretmenlik yaptı ve Kültür Bakanlığı’nda ça-lıştı. Yazmaya şiirle başladı. 1949’da Baumgarten Ödülü’ne layık görüldüyse de ödül, verildiği gün, politik nedenlerden geri alındı. Aynı yıl bakanlıktaki işinden kovuldu. 1949-1958 yılları arasında sakıncalı yazar olarak bir ilkokulda öğret-menlik yapmaya zorlandı. 1958’de yayımlanan ve büyük başarı kazanan ilk romanı Fresco’yla bu zorunlu sessizliği kırdı. Bu tarihten sonra ulusal ve uluslararası ün kazandı, ödüller birbirini kovalamaya başladı. Otobiyografik unsurlar taşıyan Kapı2003 yılında Szabó’ya Fransa’nın saygın ödüllerinden olan Femina Ödülü’nü ka-zandırdı. Yapıtları otuzdan fazla dile çevrilmiş olan yazarın Yavru Ceylan adlı romanı 1972’de E Yayınları’nca, Iza’nın Şarkısı ise 2008’de Kanat Yayınları’nca yayımlanmışdı.Kapı 2007’de, Katalin Sokağı ise 2009’da YKY’den çıktı.


Çeviren Hakkında Bilgi=  Yasemin Pichler 1973 yılında Macar bir annenin ve Türk bir babanın tek çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. İstanbul İtalyan Lisesi’nden sonra eğitimine Viyana’da devam etti. Viyana Üniversitesi’nde sahne bilimleri, romanistik ve Almanca-İtalyanca- Macarca dil üçgeninde mütercim tercümanlık okudu. 1993 yılından itibaren çeşitli atölyelerde resim çalışmalarına katıldı. 2004 yılında tesadüfen başladığı ve büyük bir heyecanla sürdürdüğü çevirmenlik mesleğinin yanı sıra, AB sertifikalı Almanca eğitmeni olarak faaliyet göstermekte ve “Çok kültürlülük” ve “Uluslararası komünikasyon” konularında seminerler vermektedir. Yasemin Pichler kendisini dünya vatandaşı olarak görüyor ve hayatını Viyana-Budapeşte-İstanbul üçgeninde sürdürüyor.


ARKA KAPAK –

         Magda Szabo'nun 1959'da yayımladığı ikinci romanı Yavru Ceylan, kırsal Macaristan'ın acımasız koşullarında yoksul düşmüş seçkin bir ailenin çocuğu olarak yetişen ünlü bir aktrisin, Eszter Encsy'nin Birinci Dünya Savaşı sonrasında başlayıp komünist rejimin ilk yıllarına uzanan hikayesi. Kahraman hayatını yoksulluk ve aşağılanmayı tanıdığı çocukluk yıllarından başlayarak, kronolojik olmayan bir dizi iç monologla anlatılır. Ayakta kalmak için verdiği sürekli ve sert mücadele onu kararlı, kendine güvenen bir kadın yapmış ama içini bütün hayatına öldürücü bir zehir gibi bulaşan bir hınçla doldurmuş. Bu hınç nihayet bulduğu sevgiyi de gölgeleyecektir.
         'Geceleri ceylan rüyalarıma giriyordu. Sen, bir şeyi tüm benliğinle kıskanmanın ne kadar acı verdiğini bilemezsin. Ayakkabı, elbise ve yemek yokluğundan sadece öfke duyuyordum ya da hırçınca utanıyordum. Portakal yemeyi çok isterdim ama Angela'dan bir dilim kabul etmektense boğulurum daha iyiydi. Evlerini, Angela'nın odasındaki masal resimlerini, küçük kütüphanesini, hiçbirini kıskanmıyordum; beni sadece yavru ceylan ilgilendiriyordu. O günlerde sık sık ağlayarak uykuya dalıyordum.'


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder