Yazarla tanışmam, her defasında yinelediğim gibi sevgili Leylak Dalı sayesinde oldu. Blog paylaşımından etkilenip ben de 'Kapı' romanını alıp okumuştum. Buradan 'Kapı' kitabıyla ilgili yorumuma ulaşabilirsiniz. Çok etkileyici bulduğum için de zamanla başka kitaplarını da edinip okuyorum.
İkinci olarak 'Katalin Sokağı'nı okudum. Kitapla ilgili paylaşımıma göz atmak isterseniz şuraya lütfen:)
Magda Szabo okumaya devam... Sevgili Leylak Dalı özellikle Iza'nın Şarkısı kitabını öneriyor ancak kitabın baskısı tükenmiş olduğu için ikinci elini bulduğum an alacağım:)
Yavru Ceylan bir anti kahramanın ağzından yazılmış. Eszter'in iç dünyasını sanki mercek altına almışınız hissi uyandırıyor okurken. Eszter'in takıntısının tek hedefi haline gelmiş olan Angela ile olan alıp veremediği duygularını, içinde besleyip büyüttüğü nefret duygusunu, çocukluğunu daha doğrusu yaşayamadığı çocukluğunu, ailesini belki biraz da ailesinin kendi olma çabaları içindeki bencilliklerini, yoksulluğu, ülkesinin içinde bulunduğu savaş zamanlarını gibi konuları işliyor. Dahası var azı yok:)
Okuma halleri fotoğraflarıma bakmak isterseniz:
Okuma Halleri, Fotoğraflarla - Yavru Ceylan / Magda Szabo
YAVRU CEYLAN
Yazarı: Magda
SZABO
Orijinal
Adı: Az oz
Türü: Roman
Yayın
Hakları: Yapı Kredi Yayınları
- Çeviriye
temel alınan baskı: Szepirodalmi Könyvkiado, Budapest, 1975
1. baskı: İstanbul, Ağustos 2013
Kapak
Tasarımı: Nahide Dikel
Çeviri: Yasemin
Pichler
- 229 sayfa
Kitaptan Alıntılar;
* Taşralarda
taşınmak büyük ayıp sayılır, yük arabalarının izinden felaketlerin, mal
kayıplarının, boşanmaların ve skandalların geldiğine inanılırdı.
* Her cumartesi,
iyilik günlüğüme yazacak bir şey buluncaya kadar, dolmakalemimin arkasını
kemirip dururdum. Yetişkinlerin de inanacağı, en önemlisi parayla
sağlanmayacak, fakirlerin de yapabileceği iyilikler bulmak inanılmaz zordu.
* Bir Noel ağacı gibi
tüm oyuncular üzerine yapışmıştı...
* Bir akşam
Kale'deyken, Lovas Sokağı'nı, tepeleri ve şehri seyrederken, evlerden birinin
bacasından kıvrılarak çıkan dumanı bana hediye ettiğini söylediğin aklıma
geldi. Duman kıvrılarak yukarı çıktıkça, onu gözlerimle izlemiş, şimdiye kadar
bana hiç kimsenin bir duman hediye etmediğini düşünmüştüm.
^-^ KEDİLER ^-^
* ... üç renkli
büyük kedisi, avludan içeri zıpladı ve pantolonunda tüyler bırakarak
Gyurica'nın bacaklarına süründü.
* ... belki kedi
beslemelisin... Ambrus'un bahçesinde bütün gün güvercinler gezinirlerdi, bir
kedi asla olmazdı, ben Ambrus'suz yapamazdım, o da güvercinlerine zarar
verirler diye kedilerden nefret ederdi.
* ... yeşile
çalan çekik kedi gözlerine benzer.
* Beni öptüğünde,
Bela'nın bir değirmenci kedisi gibi un kokmasını bir anlığına unutturacak,
tarif edemediğim bir heyecan duymuştum...
* ... Peşte'de
bir evin olması, orada hizmetçinle, kedinle, telefonunla bensiz yaşayabilmen
düşüncesine bile katlanamıyordum.
* ... camların
arkasında kediler uyuyordu.
* ... saç örgüsü
kedi kuyruğu kadardı.
- Yazım-Basım Hataları-
* Sf/ 111
Göz, kapaklarımı
aralayıp...
* Sf/ 170
... yerdim.Yemeğimi...
* Sf/ 219
... olmadığıni...
* Sf/ 225
... sessizlığı...
* Sf/ 228
... oldugumu...
Ocak 2017
Çeviren Hakkında Bilgi= Yasemin Pichler 1973 yılında Macar bir
annenin ve Türk bir babanın tek çocuğu olarak İstanbul’da doğdu. İstanbul
İtalyan Lisesi’nden sonra eğitimine Viyana’da devam etti. Viyana
Üniversitesi’nde sahne bilimleri, romanistik ve Almanca-İtalyanca- Macarca dil
üçgeninde mütercim tercümanlık okudu. 1993 yılından itibaren çeşitli
atölyelerde resim çalışmalarına katıldı. 2004 yılında tesadüfen başladığı ve
büyük bir heyecanla sürdürdüğü çevirmenlik mesleğinin yanı sıra, AB sertifikalı
Almanca eğitmeni olarak faaliyet göstermekte ve “Çok kültürlülük” ve
“Uluslararası komünikasyon” konularında seminerler vermektedir. Yasemin Pichler
kendisini dünya vatandaşı olarak görüyor ve hayatını Viyana-Budapeşte-İstanbul
üçgeninde sürdürüyor.
ARKA KAPAK –
Magda Szabo'nun 1959'da yayımladığı ikinci romanı Yavru
Ceylan, kırsal Macaristan'ın acımasız koşullarında yoksul düşmüş seçkin bir
ailenin çocuğu olarak yetişen ünlü bir aktrisin, Eszter Encsy'nin Birinci Dünya
Savaşı sonrasında başlayıp komünist rejimin ilk yıllarına uzanan hikayesi.
Kahraman hayatını yoksulluk ve aşağılanmayı tanıdığı çocukluk yıllarından
başlayarak, kronolojik olmayan bir dizi iç monologla anlatılır. Ayakta kalmak
için verdiği sürekli ve sert mücadele onu kararlı, kendine güvenen bir kadın
yapmış ama içini bütün hayatına öldürücü bir zehir gibi bulaşan bir hınçla
doldurmuş. Bu hınç nihayet bulduğu sevgiyi de gölgeleyecektir.
'Geceleri ceylan rüyalarıma giriyordu. Sen, bir şeyi tüm
benliğinle kıskanmanın ne kadar acı verdiğini bilemezsin. Ayakkabı, elbise ve
yemek yokluğundan sadece öfke duyuyordum ya da hırçınca utanıyordum. Portakal
yemeyi çok isterdim ama Angela'dan bir dilim kabul etmektense boğulurum daha
iyiydi. Evlerini, Angela'nın odasındaki masal resimlerini, küçük kütüphanesini,
hiçbirini kıskanmıyordum; beni sadece yavru ceylan ilgilendiriyordu. O günlerde
sık sık ağlayarak uykuya dalıyordum.'
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder